Değerli Kaynak Dostlarımız,
Ülkemizin 11 ilini içine alarak 6-7 Şubat’ta başlayan, artçılarla devam eden ve 20 Şubat’ta Hatay’da meydana gelen müstakil depremlerle, bölgedeki yaşam alanları ve yaşamlar darmadağın oldu.
Bu coğrafya yatay ve dikeyde bizi birbirimize bağlıyor. Dikeyde Güney Doğu Anadolu’da yaklaşık 12.000 senelik tarihi ile Göbekli Tepe var. Dünyada bilinen en eski tarihî yapı olması nedeniyle bazı kaynaklarda “tarihin sıfır noktası” olarak anılıyor. Yatayda ise bir baştan diğer başa uzanan coğrafyamızda fay hatları adeta birbirini kovalıyor.
Üzerinde olduğumuz bu topraklar jeolojik yapısıyla kaderimizi birbirine bağlıyor. Aynen genetik piyangodan çıkan ana baba genlerimizi gibi. Kader tanımlanırsa var olanın üzerine ne konacağı ve hangi kurallarla yaşamı yönetmenin mümkün olacağı bilinir. Hayatla bağı güvenle kurma kuralları ancak akılla ve liyakatle mümkündür. Kader tehditse risk analizi ve güvenli yaşam inşası aklın fonksiyonu olan sorgulamanın ve hesap yapabilmenin işlevleridir. Risk hesabının önünde set oluşturan zihniyeti ve sistemsizliği aşmamız gerekiyor.
2023’te, yüzüncü yılda güçlü Türkiye ve medeniyet söylemlerimize rağmen bu coğrafyanın yeni bir Anadolu katmanını daha yutmasına göz yumduk. Son büyük deprem alanının yıkıkları, imar belgeleri, binalar ve insan hikayeleri bir tarih bilinci katmanı olarak korunmalıdır. Böylece tarih sayfasından silinenler insanlık hafıza tarihinden silinmez. Hataların üstü örtülmezse yaşam içinde kalır ve üstesinden gelmek için çaba gösterilir.
Araştırmalar, ihtiyaç duyanların sayısı yüksek olduğunda insanların başkalarına yardım etme olasılıklarının daha düşük olduğunu gösteriyor. Oysa ihtiyaçlar çok çeşitlidir ve normal yaşamda değersiz görülebilen ufak şeyler deprem koşullarında çok kıymetlidir. Her damla bir artıdır ve insana yaşam umudu verir. Bireysel çabaların ezici bir sorunu çözmede yetersiz olacağı düşünülür. Bu “yalancı verimsizlik” denilen, olumsuz ve kaçınmacı duyguları doğurur. Yardım kanallarının özelleşmesi, hızlanması, kolaylaşması, herkese yaptığının değerini ve ulaşılabilir olduğunu hissettirir.
Bu sayıda yazılarımızı afet sonrası ruh sağlığı, duyguların somatik dışavurumu, yas süreci, anlam bulma yolculuğu, psikolojik destek ve sosyal dayanışma kavramları etrafında şekillendirdik. Biliyoruz ki insanlarımızın kültür kodlarında seferberlik, yardımlaşma ve dayanışmanın getirdiği güç birliği vardır. Bu birlik gücünü vicdan, merhamet, iman, gönül ve paylaşım bağlarının oluşturduğu imece kültüründen alır. Bu değerli yapıyı korumak için gönül ve akıl birliğimizi korumalıyız.
Acıların üstü örtülmeden bilimin izinde ve yaşamın içinde kalmak dileğiyle,
Zuhal Baltaş