“İçimiz acıyor!” Depremden sonra yaşadığımız duyguları ancak somatik deyimlerle tanımlayabiliyoruz. En çok korku, üzüntü ve öfke hissediyoruz. Peki bu olumsuz duygularla nasıl baş edeceğiz? Araştırmalar gösteriyor ki, yıkım karşısında genetik bir gücümüz var. Bizim gibi toplulukçu toplumlarda sosyal destek ve beraberlik stres ve yıkımla daha kolay baş edebilmemizi sağlıyor. Bu makalede, afet sonrası yaşadığımız üç ana duyguyla nasıl başaçıkabileceğimiz hakkında bilgiler bulacaksınız.
Amerika ve Avrupa ülkelerinde kriz sonrası psikolojik destek çalışmalarına dâhil olsanız size verilecek ilk bilgi “beklenmedik ve farklı koşullara, aşırı tepkilerle karşılaşmaya ve reddedilmeye hazır olun” şeklinde olacaktır. Ancak ülkemiz, bireyci ve maskülen değil, toplulukçu ve feminen bir kültüre sahiptir. Bu, “biz”in önemli olduğu, insanların sadakatle birbiriyle ilgilendiği, kendini karşısındakiyle aynı seviyeye getirebildiği, haksızlığa ya da zulme uğrayanlara sempatiyle yaklaştığı anlamına gelir. Böyle bir kültürde Türk insanının yardım elini reddetmek yerine, kendisine uzatılan bu eli başının üstünde tutma gayreti göstereceğini düşünmek yanlış olmaz. Ancak yardımın sunuluş biçiminin uygunluğunu ve sonuçlarının etkinliğini sağlamak için yapılandırılmış olmasına ve belirli ilkeler çerçevesinde yürütülmesine ihtiyaç vardır.
Afetin gerçekleşmesiyle birlikte öncelikli müdahale yöntemi “Psikolojik İlk Yardım” (Psychological First Aid – PFA) olarak belirlenmiştir. Kriz yatıştıktan sonra travmatik olayların iyileşme aşamasını ise “Psikolojik İyileşme Becerileri ve Yönetimi” (Skills for Psychological Recovery-SPR) ile planlamak faydalı görülmektedir.
Psikolojik ilk yardımın 3 ana adımı
Psikolojik ilk yardım; kısa süre önce ciddi stres faktörlerine maruz kalmış kişilere insancıl, destekleyici ve pratik bir destek sağlar. İnsanları daha fazla zarar görmekten koruma, rahatlatma ve sakinleştirme, bilgi hizmetlerine ve sosyal desteklere ulaşmalarına yardımcı olma amaçlıdır. Psikolojik ilk yardım sağlarken, üç eylem ilkesi akılda tutulmalıdır. Bu ilkeler; “bak, dinle, bağlantı kur” olarak sıralanır:
- Bakmak: Önce tehlikeleri, emniyet ve güvenlik risklerini değerlendirmek, ardından meydana gelen olay ve yardıma muhtaç kişiler, fiziksel yaralanmaları, birincil ve temel ihtiyaçları ve duygusal tepkileri hakkında bilgi edinmek gerekir.
Ne yapabilirsiniz? Yardım etmeden önce durumu anlayın. Nasıl yardımcı olabileceğinizi anlamak için saygıyla basit sorular sorun. İletişimi başlatmanın en iyi yolu yiyecek, su gibi pratik yardım sağlamaktır. Kendi duygunuzu kontrol edin. Sabırlı, sorumlu ve duyarlı olun. Sakin, açık ve net ifadelerle konuşun.
- Dinlemek: Yardıma muhtaç kişiye yaklaşıp kendisini tanıtmasının ardından, kişinin dikkatinin o kişide olacağı, onu aktif dinleyeceği, endişeleri ve acil ihtiyaçları hakkında ona çözüm sunmaya çalışacağı aşamadır.
Ne yapabilirsiniz? Krizdeki kişiye sürekli bir şeyler anlatmanız, onu lafa tutmanız gerekli değildir. Genellikle, sadece fiziksel olarak orada onunla olmak ve beden dilini iyi kullanmak önemlidir. Dinlemek kulakla değil, konuşmayı durdurmakla mümkün olur. Kişinin kendisini daha güvende ve daha iyi hissetmesine yardımcı olur.
- Bağlantı kurmak: İlgili bilgileri, hizmetleri ve diğer yardım kaynaklarını sağlamak, yardım edilen kişinin akrabalarıyla bağlantı kurmasına veya yeniden bir araya gelmesine destek vermek, sosyal yardım sağlamakla ilgilidir.
Ne yapabilirsiniz? Özel bir durumda olduğunuzu ve mahremiyetiyle temasta olduğunuzu bilin. Kişiden aldığınız tüm bilgileri gizli tutun. Kişisel bilgileri asla paylaşmayın. Bazı sınarlar çizeceğini önceden kabul edin. Kişinin kültürel geçmişini, cinsiyetini, geleneklerini, dinini dikkate alın ve önemseyin. Varsayımlardan, eleştirilerden, değerlendirmelerden, etiketlemeden ve vaatlerden kaçının.
Yüz ifadeleri duygu aktarımının en güçlü aracılarıdır. Bedenin dili bağ kurmanın ya da kurmayı engelleyen işaretlerin somutlaştığı yerdir. Bir kişinin bir diğeriyle selamlaşması, ona ve yaşadıklarına gösterdiği ilgi, sevgi sözcükleri memnuniyet verir ve vefa duygusu yaşatır. Ayna nöronlar doğal özellikleri nedeniyle yansıyan duygunun karşısındaki tarafından alınmasını ve hissedilmesini sağlar. İlgisizlik ve kayıtsızlık ifadeleri tehdit olarak algılanır, stres tepkisini tetikleyerek kışkırtır.
Psikolojik iyileşme becerilerinin 4 temel standardı
Psikolojik iyileşme becerileri; psikolojik ilk yardımın kullanıldığı dönemin sonrasında ve daha yoğun müdahale gerektiği durumlarda devreye girer. Patolojinin olmadığı düşünülen durumlar için, iyileşmeyi hızlandırmak amacıyla tasarlanmış bir beceri eğitimi müdahalesidir. Öz yeterliliği artırmayı amaçlar. Mağdurun kontrol ve yeterlilik duygusunu yeniden kazanmasına yardım eder. İlkeleri ve teknikleri dört temel standardı karşılar:
- Travma sonrası risk ve dayanıklılığa ilişkin araştırma kanıtlarını tutar.
- Saha ortamlarında uygulanabilir ve pratik alanlar oluşturur.
- Yaşam boyu gelişim seviyelerine uygun bir yönlendirme yapar.
- Mağdurların kültürel özelliklerini bilir.
Hayatta kalanların, davranışı güvenilir bir şekilde değiştirmek için, en az üç ila beş beceri geliştirme seansına ihtiyacı vardır. Erken dönemde problem çözme becerisini seçmek sorunlu olur. Duygu çözülmesini önemsemek ve sonrasında düşünce ve eylem basamaklarına geçmek gerekir. Duygu düzenleme sonrası düşüncelere yönelmeye ve ardından olumlu faaliyetler için eylem planına odaklanıldığı süreçte, üzüntü veren düşüncelere daha az üzücü olanlarla karşılık vermek, kişiyi enerjisini ve zamanını ayıracağı alanı tanımlaması için teşvik etmek faydalıdır.
Yeni beceriler kazandırmayı amaçlayan herhangi bir müdahale, sadece dinlemekten ve mağduru desteklemekten daha zorlayıcıdır. Çünkü depremzedelerle karşı karşıya olsak da olmasak da onlar ayrı dünyaların bağımsız bireyleridir…“Bir depremzede ile birlikteyim” diye düşünmek uygun yol bulmaktan uzaklaştırır. Hayatta kalanları güçlendirmek için başaçıkma çabalarını kabul etmek, güçlü yönlerini desteklemek gerekir. İyileşmelerinde aktif rol almaları sağlanmalıdır. Bu nedenle, “Psikolojik İyileşme Becerileri ve Yönetimi” güçlü bir uyum bağlamında gerçekleşebilir.
Sonuç
Afet o güne kadar yaşanmamış bir acz, acı ve yalnızlık duygusu içinde olmayı getirir. İnsanlar için karar vermenin, seçim yapmanın ve en değerli şeylerini, öncelikle canlarını geride bırakmanın ağırlığını taşır. Psikolojik destek sürecinin farklı aşamaları, farklı müdahale yöntemlerini içerse de, karar verme zorluğunu anlamak ve yönetmek tüm yaklaşımlar açısından kritiktir. Psikolojik ilk yardım sürecinde kişiyi karar vermek için sıkıştırmamak, düşüncelerini aktarmasını ve önceliklendirmesini sağlamak değerlidir. Psikolojik iyileşme sürecinde de kişinin karar verme hakkını aktif başa çıkma becerileriyle ilişkilendirmek yarar sağlar. Bu kapsamda, hayatta kalanların ihtiyaçlarını ve endişelerini ele alma becerilerini geliştirmek, yaptıkları tanımlarda ortaya çıkan uyumsuz davranışları anlamak, bu uyumsuzluğu söndürmek ve uyumlu davranışları desteklemek uygun yol olacaktır. Çünkü tüm bu müdahaleler, değişen yeni hayatlarında kendi yollarını bulmaları için onlara destek olma amacını taşımaktadır.