Değerli Kaynak Dostlarımız,
Dergimizin bu iki sayısını, hayat kararlarımıza etki eden önyargılar konusuna ayırdık. Bilişsel önyargılar; akılcı eylemlere geçişi zorlaştırır ve taraflı seçimler ciddi kayıplara yol açar.
Siyasi gazeteci, yayıncı ve yazar olan Mehdi Reza Hasan, Oxford Union’ın düzenlediği “Müslüman Liderler Yemeği”nde yaptığı bir konuşmaya başlarken bir haberin arka yüzünü anlattı. Ben o şehrin parklarında sincap, ördek, tilki, geyik gördüm ama sahipsiz köpek hiç hatırlamıyorum.
Bir adam Londra’da bir parkta yürürken bir köpek küçük bir çocuğa saldırır. Aynı anda bir fotoğrafçı da bu parktadır ve saldırıyı görür görmez bütün olayı fotoğraflar. Adamın yanına koşarak “Parkta bugün bu saatte bulunduğum için çok şanslısın, seni bir kahraman yapacağım. Yarınki gazetelerin ön sayfasında senin fotoğrafın olacak” der. “Başlığı da şöyle yazacaklar “Cesur bir İngiliz kahraman masum çocuğu çıldırmış bir köpeğin ağzından kurtardı” diye ekler ve aralarında bir diyalog başlar.
Adam “Burada bir sorun var”
Fotoğrafçı “Sorun nedir?”
Adam “Ben İngiliz değilim”
Fotoğrafçı “Bu bir sorun değil. Şöyle yazarız “Cesur bir Londralı, masum çocuğu çıldırmış köpekten kurtardı”.
Adam “Ben Londralı da değilim. Pakistan’dan yeni gelmiş bir öğrenciyim”
Bir gün sonraki Daily Express başlığını şöyle atmıştı; “İslam kökenli dini sığınmacı masum bir İngiliz köpeği öldürdü.”
Önyargılar çevremiz üzerinde sanılandan da büyük bir etki yaratma gücüne sahiptir. İş yaşamında bu durum kurumların da etki alanını genişletiyor. 21. yüzyılda sürdürülebilirlik ve tam iyilik hali iş yaşamının ilgi çeken konularının başında yer alıyor. II. Dünya Savaşı sonrasında Dünya Sağlık Örgütü tarafından oluşturulan tam iyilik hali tanımı genişletilerek yedi boyutta çıkarıldı; bunlar duygusal, zihinsel, fiziksel, sosyal, çevresel, finansal ve manevi iyilik halleridir. Sürdürülebilir kurum kültürünün beş özelliği de önyargılar dışında karar almayla doğrudan ilişkilidir. Bunlar; “işi net bir şekilde anlamak (ciro, gelir-gider dengesi, kâr), liderlik zihniyeti, kurumsal öğrenmenin güçlendirilmesi, uzun dönemli dönüşümlere hazır olmak ve çalışanların yeni davranışları benimsemesi”dir. Bir yandan sürdürülebilir bir iş yaşamı, öte yandan çalışanın tam iyilik hali iç içe giren kavramlar olarak adeta stratejik bir zorunluluk haline geldi.
Bu sayıya katkı sağlayan yazarlarımız iş hayatı ve önyargı ilişkisini farklı boyutlarıyla ele aldılar, veriden karara giden yolu sorguladılar, önyargılardaki insan faktörüne yönetsel ve kültürel süreçler açısından ışık tuttular.
Önyargıları yönetmek kurum kültüründe çeşitliliği ve kapsayıcılığı sağlamanın temel şartıdır. Kişiler arası ilişkilerimizi yargıya değil, katkıya dönük bir etkileşim içinde düzenleyebilmek dileğiyle,
Saygılarımla,
Prof. Dr. Zuhal Baltaş