Değerli Dostumuz;
İnsan beyninin gücünden duyduğumuz heyecanla, yıllardır üretmeyi neredeyse kutsal bir misyon olarak benimsiyoruz. İçinde bulunduğumuz her çalışmada, çabalarımızı daha üretken ve daha etkin kılmak için “daha ne yapabiliriz” i eksilmeyen heyecanla sorguluyoruz.
İnsan üretimi, tarih boyunca milyonlarca üretme eyleminden süzülen, çevremizde algıladıklarımızla tetiklenen, beynimizin yaratıcı gücüyle biçimlenen ve son tahlilde kabule ve kullanıma sunulan uzun bir çaba. Ürettiklerimiz ne kadar yaratıcı, yararlı ya da nitelikli olursa olsun, belirli bir evren tarafından kabullenilip benimsenmiyorsa, yaşama geçemez. İnsanlık serüveninin bir parçasına dönüşemeyen ürünler ölü doğuyor.
Üretilenlerin insanla buluştuğu gerçek ya da sanal mekanlara “pazar”, üretilenleri insan yaşamının parçası haline dönüştürme çabasına ise “satış” diyoruz. Satış çok geniş bir kavram. Eski çağlarda değiş tokuşla özdeşleşen, çağdaş dünyada ise parasal temele dayalı bir “alışveriş”. Günümüzde bir düşünceyi, bir yeniliği benimsetmek de artık “satmak” olarak niteleniyor. İster mal, ister hizmet, isterse de fikir olsun, bir ürünün kabul görmesi, yaşamın akışı içinde yer alması, o ürünün değerini belirleyen, gelişmesine fırsat hazırlayan bir süreç. Üstelik de her an milyonlarca “ürün”ün pazara sunulduğu, aynı hızla da hiçliğe gömüldüğü günümüzün küçülen dünyasında, satış sistemli, planlı ve titiz bir dizi tekniğin uygulanmasını gerektiriyor. Müşteriyi, bir yandan “mutlak kral” ilan ederken, bir yandan da “fethedilmesi gereken bir kale” gibi görerek ona göz açtırmıyor. Çağdaş satış, stratejik bir “tutunma/yayılma” harekâtı. Günümüzde satış olgusuna kayıtsız kalmak olanak dışı.
Satışı, yalnızca kâr amaçlı bir etkinlik olarak değil, aynı zamanda bir tür insan emeğini değerlendirme, üretim etkinliğine itici güç sağlama olarak anlıyoruz. Satışta yer alan insan gücünün becerilerini geliştirmeyi amaçlarken, çağdaş bilginin ışığında, somut etkileri olan gelişim ve değişimlere öncü olmayı sürdürüyoruz.
Saygılarımızla,
Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ