Değerli KAYNAK Okurları,

Bu sayımızda iş hayatıyla özel hayat dengesini ele alıyoruz. Tüm profesyoneller için önemli olan bu konuda, hayatımızdaki farklı roller ve sorumluluklar arasında kalmadan denge sağlayacak yaklaşımları ve farklı kurum örneklerini paylaşacağız. En sık karşılaştığımız, “bu denge kurulabilir mi?” sorusuna cevabımız “evet” olacak. Ancak hayatın her anı olumlu duygularla beslenemez ve tamamen bizim kontrolümüzde değildir.

Doç. Dr. Murat Şeker 2010 yılında, İstanbul’un 39 ilçesinde yaptığı “İstanbul’da Yaşam Kalitesi Araştırması”nı 2015’te tekrarladı. Bir profesyonel gününün ortalama yüzde 33’lük zamanını işinde geçirdiği için araştırmanın bu yöndeki iki verisine bakmak istiyorum. İş hayatıyla ilgili en sık yaşanılan sorun “evle ilgili yapılması gereken bazı işleri yapamayacak kadar işten yorgun dönmek” olarak tanımlanmış. Bu sorunu, bireylerin işe harcadıkları zaman nedeniyle ailesine karşı olan sorumluluklarını yerine getiremeyişi izliyor. Esas olarak her ikisi de birbirini tamamlayan durumlar.

Bugün pek çok kurum iyi yaşamanın bir insanlık hakkı olduğu bilincine sahip. Bunun sonucu olarak profesyonellerin bireysel ve ailesel sorumlulukları ile kariyerleri arasında sağlıklı bir denge kurma ihtiyacına saygı duyuluyor. İş ve özel yaşam dengesinin kurulmasının her gün eşit miktarlarda bir enerji dağılımı hesabıyla olmayacağı bilinci önemlidir. Öz olarak ifade edersek; “iş ve özel yaşamda denge mümkündür, fakat aynı günde değil”.

Bu sayımızda, Albaraka Türk Katılım Bankası’ndan Temel Hazıroğlu, İnsan Kaynakları yerine İnsan Kıymetleri Müdürlüğü olarak hizmet verdiklerini dile getiriyor. İnsanı bir kaynak olarak değil, değer olarak görmek gerektiğini, çalışanın değer yaratmasının kendisine değer verilmesiyle mümkün olacağını vurguluyor. Vaillant Group Türkiye’den Sevkan Bolu, “önce insan” yaklaşımıyla çalışanı destekleme, geliştirme ve değerli hissettirmenin kıymetli bir görev olduğunu paylaşıyor. Kendini güvende hisseden çalışanın kendisi gibi davranacağını, böylelikle potansiyelini yaşayacağını aktarıyor. PwC’den Durucan Baltaş, savaş sonrasında Japonya’nın iş yapış biçimini değiştiren uzun çalışma saatlerinin iş-özel yaşam dengesiyle ilişkisini ele alıyor. Anadolu Isuzu’dan Başak Karasu, iş-özel hayat dengesinin kurulmasında kurumlara ve bu kurumların çalışanlarına düşen görevleri siz KAYNAK okuyucularıyla buluşturuyor. Procter & Gamble’dan Bilgehan Ergenekon Bilen yazısında, kurumların da bir iş-özel hayat dengesi olduğunu dile getirerek bunu sağlayabilmek için dengede tutulması gereken durumlara yer veriyor. MUDO’dan Sevra Mahalli Demir ile Gülçin Aykol Bayhan; her sene zorlaşan çalışma koşullarına rağmen çalışan memnuniyetini nasıl yüksek tutmayı başardıkları konusunda, iş-özel yaşam dengesine yönelik farklı ve zengin uygulamalarını aktarıyor.

Kuracağınız dengenin hayatınızı güzelleştirmesini ve anlamlı kılmasını diliyoruz.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ

İş – Özel Yaşam Dengesi ve Mutluluk

İş-özel yaşam dengesi yaşam doyumuyla yakından ilgilidir.Eğer çalışanlar bu dengeyi sağlayamazsa yani iş yaşamında daha fazla zaman geçirmeye başlarsa olumsuz duygular yaşayacak ve bu durum özel hayatlarını olumsuz etkilecektir.Bu yüzden insan hayattaki varlık nedeniyle yaptığı iş arasında bir köprü kuruyorsa, yaşam doyumu da yükselecektir.

İnsan ve Değeri

Bu makalede, insanların rollerinin geçmişten günümüze kadar değiştiğini ve yeni düzen içerisinde insanların işleriyle olan ilişkilerine olan adaptasyonları da değişime uğradığını ve bu değişim içerisinde şirketlerin neler yapması gerektiğini inceliyor ve anlatıyor. Albaraka Türk’ün çalışanlarına verdiği değer ve onların işleriyle ilişkilendirmelerine de değiniyor.

İş-Özel Hayat Dengesi Kişinin Kendi Karar ve Sorumluluğundadır

Yaşadığımız her şey birbirinin içine geçen kümeler, birbirine karışan sıvılar gibidir. İş ve özel hayat diye iki ayrı hayat yoktur, hayat bir bütündür. Hayatın çok önemli iki bölümü arasındaki geçişlerin sağlıklı olmasını sağlamak ise kişinin kendi karar ve sorumluluğundadır.

Yemimiz mi Az Yoksa Yerimiz mi Dar? Ne Var?

Bu makalede, insana önce insan olduğunu ve içindeki duyguları kaybetmeden , insanların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak iş icra etmeyi ve değişime insani değerler çerçevesinde katkı sağlanmasını , şirketteki konumlandırmalar sırasında doğru şekilde ifade edilmesi anlatılıyor.

Çalışma Alışkanlıklarının Değişimi Konusunda Japonya’dan Alınacak Dersler

Günümüz şartları düşünüldüğünde, ömür boyu çalışma anlayışı kaybolmaktadır. Bunun sebepleri arasında dünya genelinde insanların giderek refaha ermelerinin etkisi büyüktür. Günümüz gençlerinin, üniversite eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk üç yılda iş değiştirdikleri görülmüştür. Bu sebeple eski okul zihniyetinin körelmesi, iş hayatındaki başarıyla doğru orantılıdır. Dünya çapında ekonomisine saygı duyulan Japonya’da, büyük şirketlerin eski anlayışlardan vazgeçtiği ve geçirilen zamana odaklanmak yerine sosyal yaşantıya odaklanma anlayışına kaydığı görülür. Bu makalede Uniqlo, Itochu, Exoedia gibi başarılı şirketlerin bu yeni anlayışları nasıl benimsediklerini anlatılır.

Şirketlerin de İş-Özel Hayat Dengesi Vardır

İş ve özel hayatı birbirinden ayırmak teknoloji ilerledikçe daha da zorlaşıyor. Bu bakımdan iki prensip olarak ayırmamız gerekirse birincisi iş ve özel hayata bir bütün olarak bakılması , ikinci prensip ise denge kavramıdır. Bu makalede ise bu denge unsurlarını , bu unsurların şirket hayatındaki yerine ulaşabilirsiniz.

İş Hayatı Özel Hayatın Rakibi mi?

“Bugün ülkemizde ve dünyada özellikle çalışanlar arasında yaygın olan “Tükenmişlik Sendromu-Burnout”, enerji kaybı, işe gitmeme arzusu, daha hassas olma, uyku bozuklukları, çabuk sinirlenme, her şeyi bırakıp uzaklara kaçma isteği gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır. “Tükenmişlik Sendromu” ile ilgili en yaygın kabul gören tanım, Maslach Tükenmişlik Envanteri’ni geliştiren Christina Maslach’tır. Maslach’a göre tükenmişliğin en önemli boyutu duygusal tükenmişliktir. Bu, bireyin duygusal ve fiziksel kaynaklarının tükenmesi anlamına gelmektedir.”

İş-Özel Yaşam Dengesi ve Y Kuşağı

Türkiye’de 2025 yılında çalışanların yüzde 60-75’nin Y kuşağından olacağı öngörülüyor. Çoğunluğunu oluşturacakları iş hayatı da onların istek ve beklentilerine göre değişimler geçirecek. Tarih ve edebiyat bize binlerce yıldır kuşakların kendilerinden sonra gelen kuşakları anlamakta zorlandıklarını ve farlılıklarından hoşlanmadıklarını gösteriyor. Bu kuşak ile ilgili olarak sıklıkla gündeme gelen bir konu iş-özel yaşam dengesi. Farklı kuşakların iş yaşamına farklı yaklaşımları oluyor. Son 50 yılda işe bakış açısı “çalışmak için yaşamak”, “yaşamak için çalışmak” ve “iş – özel yaşam dengesi” olmak üzere değişiklik gösterdi. Araştırmalardan bu konuyla ilgili sonuçları inceliyoruz.

Yaşamak İçin mi Çalışıyoruz, Yoksa Çalışmak İçin mi Yaşıyoruz?

Yaşamak ve çalışmak arasındaki dengenin nasıl kurulduğu, birçok alanda olduğu gibi, kültürden etkilenir. Güç ve başarıya verilen önemin ağır bastığı, ‘öne geçme’nin önemli olduğu başarı yönelimli kültürlerde insanlar çalışmak için yaşar. İş, hayatın büyük bölümünü kaplar. Diğer yandan, uyum ve anlaşmanın ön planda olduğu, ‘iyi geçinme’nin ağır bastığı ilişki yönelimli kültürlerde iş, hedeflenen yaşam tarzına giden bir araç olarak görünür. Türk kültürü bu denklemin neresinde? Bu kültür, iş hayatını nasıl etkiliyor?

Bağlanmak Dengenizi Bozar mı?

Bağlanma tarzımız çocuklukta ebeveynlerimizle olan ilişkimizin özelliklerine göre oluşur. Farklı bağlama tarzlarına sahip yetişkinler ilişkileri farklı deneyimlerler. Güvenli gruptakiler ilişkilerini “arkadaşça, mutlu, güven veren” olarak tanımlarken, kayıtsız gruptakiler için “yakınlaşma korkusu”, kaygılı/kararsızlar içinse “kıskançlık, duygu iniş-çıkışları ve karşılık görme ihtiyacı” olarak ortaya çıkıyordu. Hazan ve Shaver, bağlanma tarzımızın sadece özel yaşamımızı değil, işe yönelimimizi de etkilediğini buldu. Bağlanma tarzının iş hayatındaki etkilerini inceliyoruz.

Mudo’da Çalışan Mutluluğunun Sırrı

Bu makalede , Mudo çalışanlarının özel hayatları ve iş hayatlarındaki dengeyi kurabilmek için yapılan çalışmalar ve gelişmeler , insanların vakitlerini verimleştirmek için yapılan uygulamalar ve değişimler anlatılıyor.

İş ve Yaşam: Sıfır Toplamlı Bir Oyun mu?

D. Friedman, P. Christensen ve J. DeGroot’un 1998 yılında çok okunan Harvard Business Review makalesini (*) yazdıklarından bu yana neler değişti ? Yazarlarımız, daha o zaman bunun sıfır toplamlı bir oyun olmadığını iddia etmişlerdi. Oysa o tarihlerde kabul gören inanış bu yönde idi: İş hayatınızdan ne kadar özveride bulunursanız, özel hayatınıza o kadar zaman ayırabilirdiniz, ya da tersi…Başka bir değişle, hayırlı bir evlat, iyi bir eş ve örnek bir ebevyen olmak istiyorsanız, kariyerinizi unutmanız gerekiyordu. Ya da iyi bir kariyer yapmak istiyorsanız, bir süre (kabaca 30-35 yıl) aile ve sosyal ilişkilerinizi gözden çıkarmanız… Son dönemde şirket tepe yönetiminlerinden emekli olan olan kuşağın ortak söylemi şu oluyordu : “Emekli oldum, ama çocuklarım büyüdüğü farketmedim.”. Bir sonraki kuşağın kadın ya da erkek yöneticilerinin karşı popüler söylemi zaten epeydir dile getirilir olmuştu. “Çocuk da yaparım, kariyer de…”

İş – Özel Yaşam Dengesizliğinin Kurum ve Çalışan İçin Maliyeti

Yeni jenerasyonun keyfe dönüklük olarak tabir edilen genel özelliği iş hayatının da işleyişini etkiler. Çok çalışmak fakat çalışırken de keyif almak onlar için önemlidir. Bu noktada keyfe dönüklük ihtiyacı karşılanan bireylerin çalışma motivasyonu da yüksek olur. İş ve özel yaşam dengesini sağlamak için kurumlar bireylerin kişisel hayatı ve kurumsal hayatı arasında bir denge yakalamalıdır. Bu yazı, bu dengeyi sağlamak için yol gösterici niteliğindedir.

İş-Özel Hayat Dengesini Hep Beraber Kuralım

Hayat , denge kurmak üzerine kuruludur. Bu dengeyi çok fazla sağlayamadığımız yer ise iş-özel hayat. Kurumların ise çalışanlarının bu dengeyi sağlamasına yardımcı olmak için yapacakları eğitim ve gelişim faaliyetleri bunu onlara göstermek için en uygun patformdur. Ancak sadece işverenin yardımı değil kişinin kendi özverisi ve İK’cıların desteği de dengeyi sağlamak için önemli unsurlardır.

İş-Özel Yaşam Dengesi Sadece Kurumların Sorumluğunda mı?

Günümüzde çalışanların iş için geçirdikleri zamanla özel hayatı için geçirdiği zaman arasındaki sınırların ortadan kalkmasıyla iş-özel yaşam dengesiyle ilgili yeni çözümler geliştirme gerekliliği doğdu. Bu gerekliliğin hızlıca yükselen sesi kurumların, iş-özel yaşam dengesi üzerine üretecekleri çözümleri gündemlerinin ilk sıralarına almalarını sağladı. Kurumların bu konudaki çözümleri çalışma saatleri üzerinde ne kadar etkili de olsa, bu çözümlerin verimliliği büyük oranda çalışanın kendi ürettiği çözümlere bağlı kaldı. Bu nedenle okuyacağınız yazı, iş-özel yaşam dengesi ile ilgili kurumların ürettiği çözümlerden çok, çalışanların çözümlerine odaklandı.

En Kabul Gören Bağımlılık: İşkoliklik

İşkolik bağımlı olmanın diğer bir adı. Bu tarzdaki kişiler zamanının büyük bir kısmını işe harcar, iş dışındaki herhangi bir aktiviteyle uğraşmak onu işiyle uğraştığı kadar mutlu etmez.Aslında bu kişilerin çeşitli bilim adamlarınca yaptıkları işe değil, başarıya bağlı oldukları yönünde bir bulgu ortaya çıkartılmıştır.Bu makalede de u bağımlılığı azaltmak için kişiş neler yapmalı? sorusunun cevabı anlatılmaktadır.

Personova Kişilik Envanteri Testi