Yaşadığımız her şey birbirinin içine geçen kümeler, birbirine karışan sıvılar gibidir. İş ve özel hayat diye iki ayrı hayat yoktur, hayat bir bütündür. Hayatın çok önemli iki bölümü arasındaki geçişlerin sağlıklı olmasını sağlamak ise kişinin kendi karar ve sorumluluğundadır.
İş yaşamında rekabetin ve yoğunluğun artması, çalışma saatlerinin uzaması sonucunda “iş ve özel hayat dengesi” sık yazılan ve konuşulan konularından biri haline geldi. Acaba hayatımız iş ve özel hayat diye ikiye ayırabilir mi? Ayrılırsa bu denge nasıl sağlanabilir?
Her birimizin çok önemli iki hazinesi vardır; biri zamanımız, diğeri enerjimiz. İş-özel hayat dengesindeki mutluluğumuz, bu iki hazineyi nasıl kullandığımızla doğrudan ilişkilidir. Sınırlarını bilmediğimiz için “zaman” hepimize eşit dağıtılmış gibi görünmektedir. Baktığımızda hepimizin bir günde 24 saati, bir haftada 7 günü, bir yılda 365 günü vardır. “Hayat enerjisi” ise kişiden kişiye değişmekte, bazılarımız çok yüksek enerjiye sahipken, bazılarımızın enerjisi daha düşük olmaktadır. Zamanımızı ve hayat enerjimizi nerede ve nasıl kullandığımız ise önemli ölçüde kendimizle ilgilidir. Yani iş-özel hayat dengesi, yöneticimizin, ebeveynimizin ya da eşimizin değil, bizim kendi karar ve sorumluluğumuzdadır.
Mutlu ve başarılı olmak için “yaptığımız ile yapmak istediğimiz” arasındaki dengeyi kurmamız da önemlidir. Bu konuda farkındalığı yüksek olan, potansiyelini etkin kullanan, hayatının bütününde önceliklendirme yapabilen, esnek olabilen, değişime ve gelişime açık, en önemlisi de “olumlu bakabilen ve olumlu tutum sergileyen” kişiler, hayatın bütününde daha mutlu ve başarılı olmaktadır.
Hayatın bütünü için bakış açımızı ve tutumlarımızı gelin birlikte sorgulayalım: Sabah uyandırma zili çaldığında “ne yazık ki yine berbat bir iş günü başlıyor” diyenlerden misiniz, keyifsiz olsanız bile enerjisini yükseltmeye çalışan, kendi kendine gülümseyenlerden mi? İş yerinize vardığınızda en olumsuz kişinin yanına gidip birlikte söylenenlerden misiniz, olumlu kişilerle sohbeti tercih edenlerden mi? Arkadaşınızın evine, eşine, işine odaklananlardan mısınız, kendi sahip olduklarınızın değerini bilenlerden mi? Bir an önce akşam olsun diye bekleyen ya da hafta sonum boş geçti diye hayıflananlardan mısınız, anın tadını çıkaranlardan mı? Seçim sizin…
Hayattan keyif almak
Öyleyse; mutlu olmak istiyorsak, “iş-özel hayat dengem kalmadı” diye söylenmek yerine yukarıdaki örnekleri ilke haline getirelim:
- Zamanımızı ve enerjimizi amaca yönelik kullanalım
- Hayata ve kendimize karşı hoşgörülü olup, olumlu tutum sergileyelim
- Olumlu konuşalım
- Olumlu insanlarla beraber olalım
- Sahip olduklarımızın değerini bilelim
- Her anı keyifle yaşamayı öğrenelim
İş-özel hayat dengesini sağlamak, kişisel özelliklerimize uygun, başarıya odaklı ve keyifle çalıştığımız bir iş yaşamına ve sevdiklerimizle mutluluğu paylaştığımız bir özel yaşama sahip olmamızla mümkündür.
Yaşamımızı oluşturan parçalara baktığımızda hiç birinin birbirinden tamamen bağımsız olmadığını görürüz. Bazen iş hayatı yoğunlaşır, günler boyu çok uzun saatler çalışır, evde çalışmaya devam eder, hafta sonu seminerlere katılırız. Eğer işimizi seviyor ve adanmış olarak çalışıyorsak, varlık nedenimizle yaptığımız iş arasında anlamlı bir bağlantı kurabiliyorsak elde ettiğimiz başarı ve ardından gelen keyifli bir hafta sonu tüm yorgunluğumuzu alır. Bazen özel hayat öne çıkar, işteyken bile ev ile ilgili düzenlemeler yapmak durumunda kalırız. Ardından işe odaklanarak o zamanı telafi ederiz.
Hepimizin bildiği bir şey var; özel hayatında mutlu ve başarılı olamayan kişi, iş hayatında da mutlu ve başarılı olamaz. Aynı şekilde iş hayatında mutlu ve başarılı olamayan kişi, özel hayatında mutlu ve başarılı değildir. Benzer bir durum öğrenciler için de geçerlidir. Ev hayatında mutlu olmayan çocuk, okul hayatında da mutlu değildir, okulda mutlu olmayan genç evinde de mutsuzluklar yaşamaktadır.
Sonuç
Yaşadığımız her şey birbirinin içine geçen kümeler, birbirine karışan sıvılar gibidir. İş ve özel hayat diye iki ayrı hayat yoktur, hayat bir bütündür. Hayatın çok önemli iki bölümü arasındaki geçişlerin sağlıklı olmasını sağlamak ise kişinin kendi karar ve sorumluluğundadır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *