Değişimin çok hızlı olduğu sarsıntılı dönemlerde beklenen iş sonuçlarını ortaya çıkarmak için, bu koşullara uyum sağlayacak, kendi duygusunu ve birlikte çalıştığı kişilerin duygusunu yönetecek, onlarda anlam duygusu yaratacak, onlara güven verecek ve potansiyellerini ortaya çıkaracak liderlere ihtiyaç vardır.
DEVAMINI OKUİlişki yönetimi başarı ve huzur için çok önemlidir. İlişkiyi olumlu olarak yönetebilmek hayatın birçok alanında karşılaşılan gerekli bir beceridir. Müzakere sürecinin etkinliğini belirleyen, tarafların ilişkiyi nasıl yönettiğidir. Müzakere sürecinin anahtarı, kişilik özelliklerinde saklıdır. Kişinin müzakere sürecini nasıl yönettiği yazıda anlatılan kişilik özelliklerini hayata nasıl yansıttığının cevabını verir. Genel olarak müzakere sürecine bakıldığında öne çıkan kişilik özelliklerinden olumlu ve olumsuz etkilendiği görülebilir. Kişiliğinden dolayı müzakere sürecinde zorluk yaşayan bireyin eğitim, geribildirim vb. ile müzakere alanında kendisini geliştirebileceği bilinir. Bu yazıda, yüksek sosyallik, düşük iç uyum, düşük uzlaşılabilirlik, yüksek tedbirlilik, yüksek uzlaşılabilirlik ve düşük tedbirlilik kişilik özelliklerinin müzakere süreçlerine tanık olacaksınız.
DEVAMINI OKUİş çatışması, Yapılması gereken işe veya alınması gereken karara ilişkin görüş ayrılıkları ve eylem planlarıyla ilgili uyuşmazlıklardır. İlişki çatışması, Kişiler arası uyumsuzluk, mücadele, düşmanca duygular, güvensizlik ve geçmiş sorunlardan kaynaklanan hesaplaşmalardır. İş çatışması ile ilişki çatışmasını ayırmak için kullanılması gereken kriter fikir savunması mı, yoksa fikrin sorgulanmasının mı yapıldığıdır. Fikri savunmak, egoyu savunmak gibidir. Kişi her ne durum olursa olsun fikrini üstün göstermeye ve haklı çıkarmaya bakar. Fikrine karşı söylenen her argümanı “ama” diyerek ve o fikri çürütmeye çalışarak karşılar. Bu nedenle farklı fikirlerin olduğu bir tartışmaya başlarken De Bono’nun dediği gibi “ego’ları tatile göndermek” gerekir. Fikrin sorgulanması ise, kişinin en başta kendi fikrini sorgulamaya açması ile şekillenir. Örneğin, “Ben şöyle düşünüyorum, ne dersiniz?” Bir iş ortamında çalışanların başarılı olma yeteneklerine ilişkin görüş ve inançları çalışanlarda yeterlilik duygusu oluşturur. Bunun sonucu olarak ekipler yüksek yeterlilik duygusuna sahiplerse, ilişki çatışmalarıyla daha kolay başaçıkabilirler.
DEVAMINI OKUÇağdaş işletmelerde farklı kişilikleri, farklı bakış açılarını bir araya getirmeye çok önem veriliyor. Eğitim kurumlarından tutun da Fortune 500 şirketlerine kadar bir çok kuruluş, karmaşık sorunları çözebilmek için farklı dünya görüşlerini temsil eden kişilerin işbirliği yapmasını istiyor. Günümüzün karmaşık dünyasında kimsenin tek başına her şeyi bilmesine, her şeye yetişmesine imkan yok. Ancak farklı görüşler kolayca zıtlaşmalara ve verimsiz durumlara dönüşebiliyor, hele de insanların kırmızı düğmelerine basılırsa… Bu tür durumlarla başa çıkabilmek için, bizi “çileden çıkaran” şeyin ne olduğunu bilmek kolaylık sağlıyor.
DEVAMINI OKUCambridge Üniversitesi profesörlerinden Ivor Armstrong Richards bir şairdi, dünya çapında bir dağcıydı, aynı zamanda bir edebiyat eleştirmeni ve 49 kitabın yazarıydı. Hepsinden önce de bir eğitimciydi. Öğrencilerinin öğrenmesini istediği ilk şey ise, anlamın kelimelerde değil, insanların kendinde saklı olduğuydu. Çünkü Richards’a göre, kelimelerin bir anlamı olduğunu sanmak bir yanılgı, hatta batıl bir inançtı. Richards erken dünyaya gelmiş kişilerdendi. 1920’lerde genç bir bilim adamıyken iletişim eğitimi hitabete odaklanmıştı. Oysa Richards için hitabet fazla bir şey ifade etmiyordu. Onun derdi “anlaşamamaktı”. Anlaşamamanın incelenmesi ve bir çare bulunması gerektiğine inanıyordu. Richards kişilerin karşı karşıya gelip yaptıkları her konuşmada anlam kaybı yaşandığını düşünüyordu. Richards, “anlamın anlamını” araştırmaya, önce işaretlerle simgeleri birbirinden ayırarak başladı. Yüz yüze geldiğimiz işaretler aslında başka bir şeylere atıfta bulunurlar. Örneğin gök gürültüsü duyarız, bu yağmurun işaretidir. Burnumuza bir yumruk yeriz, bu da kızgınlığın işaretidir. Bir ok görürüz, neyi gösteriyorsa onun işaretidir.
DEVAMINI OKUDeğişim yönetiminin kullandığı araçlardan en vazgeçilmezi iletişim. Gerek içeride, gerek dışarıda iletişim yapmadan değişimi yönetmek mümkün değil. Çünkü her ne kadar değişim yukarıdan aşağıya doğru başlatılsa da, artık aşağıdan yukarı katılım ve kararlılık sağlanmadıkça başarıya ulaşmıyor. Katılım ve kararlılığı sağlamak ise “insan”ı bu sürece hazırlamakla mümkün. Bu süreçteki ilk belirgin aşama personel yönetiminden insan kaynaklarına geçişle oldu. Bu yalnızca bir isim değil, aynı zamanda bir paradigma değişikliğiydi. Şimdi ise benzer bir kırılma noktası yaşanıyor. Örneğin, İnsan Sermayesi, Yetenek Yönetimi vb. pek çok şey söylenebilir. Hepsinin başında, insanı kaynak olarak değil, sermaye olarak görüp görmeme konusu var. Kömür, odun ve petrol kaynaktır. Para bile kaynak değil, üretime girdiği zaman sermaye haline gelir. Burada da böyle bir dönüşüm olacak.
DEVAMINI OKUBedenin Dili kitabının yayınlanmasının üzerinden 15 yıl geçti. Kitap bugüne kadar 35 baskı yaptı ve 150 binden fazla kişinin kitaplığında yerini aldı. Başlangıçta sadece “el-kol” oynatmak olarak anlaşılan bedenin dilinin önemi toplum tarafından fark edildi. Ancak kitapta belirli uyarılarla kaleme alınan bazı noktaların “mutlak doğru” olarak kabul edilmesine engel olamadık. Kaynak dergisinin bu sayısı yıllar sonra bu konudaki yanılgılara bir kere daha açıklık getirme imkanı verdi.
DEVAMINI OKU