Ölümden Sonra Hayat: Din ve Sağlık

Ölümden Sonra Hayat: Din ve Sağlık

İnsanların dünyada gözükmeye başladıklarından bu yana var olan iki sistem bugün modern toplumlarda varlığını sürdürmektedir. Bunlar inanç sisteminin uzantısı olarak din ve savunma sisteminin uzantısı olarak ordu. Bu yazı inancın sağlık ve hayat süresi üzerindeki etkisini merak edenler için…

İnsan anlam arayan bir canlıdır. Kişi yetiştirilme tarzına ve içine girdiği çevreye bağlı olarak bu anlamı dinde, bilimde, felsefede ve sanatta bulur. Bilim, felsefe ve sanattan farklı olarak din, insanların zihinlerinde bilinçli veya bilinçsiz olarak sordukları iki temel soruya cevap bulur. Bu sorular “neden varım?” ve “ne olacağım?” sorularıdır.

İnsanların dine yönelmesi aynı zamanda dindar insanların uzun yaşam ile ilişkisi olabilir mi? Örneğin temel kişilik özellikleri olan tedbirlilik ve uzlaşılabilirliği ele alalım. Kişiliklerinde bu özellikleri barındıran insanlar bir görevin gereklerine, çevresindekilerin istek, duygu ve ihtiyaçlarına göre davranışlarını düzenleme eğilimine sahiptir. Bu sebeple, dindarlığın bu iki kişilik özelliği ile ilişkili olması şaşırtıcı değildir. Ancak aynı kişilik özellikleri daha iyi sağlık davranışı göstermekle de ilişkilidir. Diğer taraftan evlilik, aile, toplum, iş ve din gibi sosyal kurumlara bağlılık da yaşam boyunca özdenetimde; yani kişilik özellikleri açısından tedbirlilik ve uzlaşılabilirlikte artışa yol açabilir. Bu açıdan dindarlığın uzun yaşamla ilişkisi incelenirken bu değişkenlerle karşılıklı etkileşimini anlamak önem kazanır.1

Dindarlık bir yönüyle ibadet mekânına gitme ve toplu dini ritüellere katılma sıklığı, bir yönüyle ahlaki ilkelere uyum, bir yönüyle de zararlı alışkanlıklardan uzak durmayı ve doğru sağlık davranışları içinde olmayı sağlaması açısından araştırmalara konu olmuştur.

Din ve sağlık konusuna ilginin geçmişi modern psikoloji kuramcıları W. James, S. Freud ve C. G. Jung’a kadar uzanır. Ancak seksenli yıllardan sonra dindarlık, ruh ve beden sağlığı arasındaki ilişki çok sayıda araştırmanın konusu olmuştur. Bu konuda Hıristiyan ve Yahudi toplumları üzerinde çok sayıda araştırma yapılmış olmasına rağmen Müslüman toplumları içine alan çalışmaların sayısı azdır. Bunlardan bir tanesi de sınırlı sayıda denekle (282) ve dini eğitim veren kurumlardaki öğrencilerden oluşan dar bir çerçevede yürütülen A. Ayten’in araştırmasıdır.2 

Bu araştırmada tütün ve alkol kullanmama en fazla, sağlık kontrolü ve düzenli aşı olma en az uyulan sağlık davranışı olmuştur. Kadınlar, neredeyse tüm literatürde olduğu gibi, bu araştırmada da erkeklere kıyasla daha dindar bulunmuş, sağlık davranışlarına uyumlarının ve yaşam doyumlarının da daha yüksek olduğu görülmüştür. Yaş ve yaşam doyumu arasında hem bu araştırmada hem de Ayten’in 14-62 yaş arasındaki denekleri içine alarak yaptığı araştırmada bir ilişki bulunamamıştır. Suhail ve Chaudry’nin 16-80 yaş arasındaki 1000 Pakistanlıyı içine alan araştırması da bu yönde bir ilişki saptamamıştır. Ancak Ayten’in araştırması dindarlık ile yaşam doyumu arasında bir ilişki bulmuştur. Okulicz-Kozaryn, Dünya Değerler Araştırması verilerinden yola çıkarak, dindar toplumların seküler olanlara kıyasla daha yüksek yaşam doyumuna sahip olduğu sonucunu çıkartmıştır. Araştırmacı bunu “aidiyet ihtiyacının” karşılanmasına bağlamıştır.

ABD, Avrupa ve Asya’da dine inananların inanmayanlardan daha uzun yaşadığı çok sayıda araştırmayla ortaya konmuştur. Bunun dua etmeye mi, yoksa başka nedenlere mi bağlı olduğu tam olarak açık değildir.

On Emir’den biri, cennete gitmek için anne ve babaya saygı göstermektir. Bunun açıklaması, doğru yaşayanların uzun ömürle ödüllendirileceğidir. Bu ilkeler anne-babaya saygının topluluğun devamı için gerekli olduğu, saygıya dayalı aile hayatının ve sosyal yapının istikrarlı bir uygarlığa, sağlıklı ve uzun bir hayata imkân vereceğine işaret etmektedir. Çağlar gerisinden gelen bu eski görüşler, günümüzde aile, din, sosyal ilişkiler ve sağlığın birbiriyle ilişkisini çok iyi ve açık bir biçimde tanımlamaktadır. Bunun nedeni insanların tarih boyunca gözlem ve deneyimlerinden yola çıkarak anne-babaya saygıyı içine alan iyi bir aile hayatının ve başka insanlara kendini adamanın sağlık için iyi olduğunu gözlemlemiş olmalarıdır.

Bazıları için din ruhsal düzeyde ölüm ve yaşamla ilgilidir. Yazının başında da belirttiğim gibi, din “neden varım ve ne olacağım?” gibi çok temel iki varoluşsal soruya basit, sade ve anlaşılır cevap oluşturur. “İyi bir kul ve mümin olarak yaşamak ve yüce Yaradan tarafından cennet ile ödüllendirilmek”. Sağlık açısından yarar sağlayan evinde çok sayıda dini yayın bulundurmak, devamlı ibadet etmek değildir. Bu nedenle birçok kişi için dindarlıkla uzun hayat arasındaki ilişkiyi kurmak zor olabilir, oysa dindarlık sağlıkla ilgili kişilik özelliklerini, sosyal bağları ve cemaat etkinliklerine katılmayı, sağlıklı davranışlar göstermeyi, bedensel ve zihinsel sağlığı korumayı kolaylaştırır ve bütün bunlar da hayat süresi üzerinde etkili olur. Böylece çok sayıda araştırmanın biriken sonucu dini etkinliklere düzenli olarak katılanların yaşam süresinin katılmayanlara kıyasla daha uzun olduğunu göstermektedir.

Sonuç

Günümüzde sadece batı toplumlarında değil, örneğin Japonya gibi geleneksel değerleri temsil eden toplumlarda da gençlerin erken yaşta ailelerinden uzaklaşması, kent yaşamının yoğun temposu, bireysel özgürlük anlayışının ağır basması, yakın aile bağlarının koruyucu etkisini zayıflatmaktadır. Bilimin aydınlatan etkisine girmenin bedelini, dinin ısıtıcı etkisinden yoksun kalarak ödüyoruz.

(*)Bu yazı Hayatın Hakkını Vermek Kitabından değiştirilerek alınmıştır.

Kaynakça:

  1. McCullough ME, Friedman HS, Enders CK, Martin LR. Does devoutness delay death? Psychological investment in religion and its association with longevity in the Terman sample. Journal of Personality and Social Psychology 2009; 97(5): 866–882.
  2. Ayten A. Dı̇n ve sağlık: Bı̇reysel dı̇ndarlık, sağlık davranışları ve hayat memnunı̇yetı̇ ı̇lı̇şkı̇sı̇ üzerı̇ne bı̇r araştırma. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 2013; 13(3):7 -31.

Diğer Makaleler

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi