Değerli KAYNAK Okurlarımız,

Yepyeni bir bilgi boyutunu ortaya çıkartan psiko-ekonominin, insanın parasını yönetme tercihleri konusundaki soruların yanıtını aradığı bu dönemde bizde konuyu enine boyuna ele alarak okurlarımızı aydınlatmak istedik. Dergimizin bu sayısında konumuz insan ve ekonomi.

Davranışın biyolojik kökeni üzerindeki çalışmalar, kendi içinde farklı alanlar oluşturdu. Yatırım yaparken beynin işletişi ve tercihlerde rol oynayan insani etkenler üzerine yapılan bu çalışmalar; “Gerçekçi ve başarılabilir yatırım girişimlerine nasıl karar verilir? , Güvenli yüksek kazanç için nasıl davranmalıdır? , Sakin ve sabırlı bir yatırımcının özellikleri nelerdir?, Risk algısı nasıl yönetilir?, Finans sektörünün nabzı nasıl tutulabilir?, Ekonomik kararlarda etkin olmak için neler kontrol edilebilir?” sorularının cevaplarını aradı. Bu çalışmaların oluşturduğu farklı alanlardan biri olarak da, ekonomi davranışının mikro ve makro düzeydeki nedenlerini ve sonuçlarını anlamamıza ışık tutan ekonomik psikoloji ortaya çıktı.

Görüntüleme teknolojisi, bu alanda psikoloji, nöroloji ve ekonomi disiplinlerinin işbirliğini güçlendirdi. Nöro-psikolojinin Fonksiyonel Manyetik Rezonans (fMR) tetkikleriyle, davranış ve düşüncenin beyin de uyardığı ve harekete geçirdiği alanları saptamasından,psikolojinin kişilik, sosyal, deneysel ve davranışçı alanlarda yürütülen çalışmalara kadar uzanan ayrıntılı bilgiler, ekonomik psikoloji alanında güçlü verilerin toplanmasına ve finansal tercihlerin tanımlanmasına olanak verdi.

Tversky’nin 1970’lerde başlattığı çalışmalar, 2002 yılında Kahnemanla birlikte Nobel ekonomi ödülü almalarının başlangıcını oluşturdu. Daniel Kahneman’ın “Finansal kararların parayla bağlantılı olması gerekli değildir. Bu kararlar pişmanlıktan kaçınma eğiliminin ortaya çıkarttığı, ödül arayan ve ölçümlenemeyen motivlerle ilgilidir” sözleri uzun yıllar sürdürdükleri ekonomik psikoloji çalışmalarının özeti oldu.

Psikolojinin bu yeni alanı, nöroloji ve ekonomi çalışmalarıyla gelişmiş ortak bir alan haline geldi. Bu sebeple de farklı yazarlarımız farklı konulara odaklandı. Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, “Ekonomi ve İnsan” yazısında üretici ve tüketici olarak insanın ekonomi ile olan ilişkisini inceledi. ORSA Stratejik İletişim Danışmanlığı Salim Kadıbeşegil, “Kim kime neden itibar edecek?” itibar ile ekonomi arasındaki ilişkiyi anlattığı yazısında, itibarın 2008 küresel krizinde nasıl etkili olduğunu bizimle paylaştı. Pazarlama danışmanı Emel Ertaş, “Ekonomik Kriz ve İç Çamaşırı” yazısında krizlerde bireylerin harcama davranışlarının nasıl değiştiğini ve insanların kendilerini mutlu eden ürünlere niçin ve nasıl yöneldiklerini anlattı. Durucan Baltaş, “Krizde Tüketici Davranışları ve Perakende Satış Yöntemleri” yazsısında yaşamakta olduğumuz ekonomik krizde bireylerin ve kurumların tutum ve yaklaşım değişikliklerine dikkat çekti.

Bu sayımızda dünya ekonomisinden kişisel bütçe yönetimine kadar olan geniş bir alanda verilen finansal kararları etkileyen öğeleri sizlerle paylaşıyoruz. Size, ilgiyle okuyacağınız, yeni araştırma verileriyle buluşacağınız, ekonomide insan faktörünü enine boyuna tanıtan bir KAYNAK sunuyoruz.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ

Paranın Mantığı, Finansal Kararlar ve Psikoloji

Finansal kararlar maddi varlıkları yönetmek açısından ciddi bir değere sahiptir. Bu kararların oluşmasında veriye dayalı analizlerin kullanılması kararlara güven duyulmasını sağlar. Genel olarak, inanmak ve ikna etmek için sayısal verilerin araştırıldığı düşünülür. İnsan beyni bir noktaya çapayı atınca zihinsel düzenlemelerini ona göre yapıyor. İnsanın zihinsel fonksiyonları mantıklı analizler kadar sezgisel yanlılık da barındırır. Bu demirleme ve ayarlama mekanizması sezgisel yanlılığa yol açmaktadır. Bilgiye rağmen görsel algı, akılcı sayısal değerlendirmeyi bozmaktadır. Ekonomik psikoloji çalışmaları, algıya bağlı kararlar ile kavrama bağlı kararların farklı mekanizmalarının olduğunu göstermektedir. Algıya bağlı ani kararlar dönüşsel (reflexive) sistem ve kavrama bağlı kararlar düşünsel (reflective) sistem olarak tanımlanır. Kişi eşyalara rasyonel olmayan anlamlar yükleyebiliyor ve analitik bir düşünceye gitmeden ani kararları veriyor. Hızlı dönüşsel sistem tepkilerinden kaçınmak için duygu durumu sizden farklı olan ve olaya farklı açıdan baktığını düşündüğünüz bir kişinin fikrine başvurmak, sizi reflesif tepki risklerinden kurtulmaya yardımcı olabilir.

Bernoulli’nin Hatası İki Yüzyıl Sonra Farkedildi

Ekonomik konularda karar alma davranışlarının ilk defa bilimsel olarak incelenip bir teori ile tanımlanması Danielle Bernoulli tarafından yapılmıştır. Bernoulli’den önce insanlar kumarın riskini, kumar sonucunda kazanılması beklenen rakamla değerlendiriyorlardı. Getirisi aynı olacak kumar durumu veya bedeli belirlenmiş değiş tokuş aktivitesi durumunda insanlar neden sonucundan emin oldukları değerleri seçiyorlardı bu açıklanmamıştı. Yapılan çalışmalar, günümüzde insanların kayıp ve kazançlarını değerlendirirken tüm servetlerini göz önünde bulundurmadıklarını, o an yaşanan kayıp veya kazanca odaklandıklarını göstermiştir. Mantıklı karar verme sürecinde iki ilke öne çıkmaktadır: Baskınlık ve değişmezlik. Baskınlık ilkesi, A ve B seçenekleri aynı olduğunda, ancak A seçeneğinin bir artısı olduğunda A seçeneğinin seçileceğini öngörmektedir. Değişmezlik ilkesi ise seçimin seçeneklerin sunulma şeklinden etkilenmiyor olmasını öngörmektedir.

Ekonomi ve İnsan

İnsan, hem üretici, hem de tüketici olarak ekonominin odağında bulunan bir varlık. Her iki kimliği ile yaptığı tercihler, ekonominin işleyişini etkilediği gibi, kendisi de ortaya çıkan sonuçlardan etkilenmekte…“Homo economicus” yani ekonomik insanın, önceliklerine ve eldeki kaynaklara göre ürettiğini var sayarız. İnsanın kendi ego’sunu aşıp, başkalarını düşünmesi ise ekonominin değil, din ve ahlakın işidir. İnsan üretici kimliği yanısıra aynı zamanda bir tüketicidir. Tüketici davranışı ise ekonominin dişli çarklarının dönmesi için en önemli etkenlerden biridir. İnsan mı ekonominin hizmetindedir yoksa ekonomi mi insanın hizmetinde? Bunun yanıtı basittir. Her ikisi de birbirinin hizmetindedir veya olmak zorundadır. Bazı insan, çok hizmet eder az kazanır, Bazısı da az hizmet eder çok kazanır. Buna da ekonomik nimetlerin adil paylaşılamaması diyoruz. Diyoruz da pek az ülke veya sistem ekonomik adaleti sağlamada başarılı oluyor.

Para Mutluluk Getirir Mi?

Ekonomik gelişmeleri inceleyen pek çok uzman, özellikle gelişmiş ülkelerde sürekli ekonomik büyümenin bir politik amaç olmaması gerektiğini söylemektedir. Kişinin kendisi ile ilgili olumlu değerlendirmeleri psikolojik sağlığın işareti olarak görülen davranışlarla ilişkilidir. Örneğin, kendilerinden ve hayatlarından memnun olduklarını söyleyenler, büyük bir ihtimalle çevrelerinde yardım sever kişiler olarak tanınmakta ve daha az psikosomatik hastalık belirtisi göstermektedir. Psikologlara göre, insanı motive eden şey mutlu olmak değil, hayatıyla ilgili başarılı sonuçlar alacak davranışlar konusunda istekli olmaktır. Örneğin terfi etmek veya başarılı olmak için çalışmak, “gayret ve ödül” arasında böyle bir ilişki kurduğu için kişi kendini mutlu hissetmektedir. Bu sırada kişi işine severek gitmekte ve kendini, hayatı ve işini sevdiğini söylemektedir.

Yatırım Kararlarında Aklın Rolü

İnsanlara yatırımlarını gerçekleştirirken neye dayanarak seçim yaptıklarını sorduğunuzda rasyonel karar verdiklerini söylerler. Yapılan çalışmalar kişilerin yatırımlarını seçerken, rasyonel davranış sergilemediklerini ve var olan tüm bilgiyi değerlendirmeden karar verdiklerini göstermektedir. Yatırımcıların sıklıkla düştükleri tehlikelerden biri kendilerine duydukları aşır güven olarak tanımlanıyor. Kişinin kendine güvenmesi olumlu karşılanan ve desteklenen bir özellik, ancak yatırım kararlarını verirken bunun olumsuz sonuçları ile karşılaşılabiliyor. Bilginin sürekli değiştiği ve fazla olduğu günümüzde yatırımcılar tüm bilgileri değerlendirmek ve analiz etmek konusunda zorluklar yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bilgiyi değerlendirmede kimi kısa yollar devreye girmekte. Yatırımcıların düştükleri tuzaklardan biri de geçmişe dayalı istatistikler, geçmişe dayalı analizler ve derinlemesine incelemelerden çok güncel bilgilere daha fazla önem vermek olarak ortaya çıkıyor. Karar verme aşamasında kimi önyargıların etkili olduğu görülmektedir.Yatırımcıları etkileyen duygulardan biri olarak pişmanlık öne çıkmaktadır. Başkalarının kararları yatırımcıların kararları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Eğer başkaları belli bir alana yatırım yapıyorsa o zaman aynı doğrultuda yatırım yapmanın doğru bir karar olduğuna dair inancın yükseldiği ve o yönde kararlar alındığı gözlemlenmiştir.

Alım Kararı ve Fiyat

Fiyat-fayda ilişkisi bütün ekonomik fikirlerin temelini oluşturan ilkedir. Bu ilkeye göre, kişinin bir şeyi yapma girişiminde bulunması ancak bu eylem için harcayacağı çabadan daha büyük bir yarar getirecekse anlamlıdır. Finansal kararlarımızda etkili olan bir diğer öğe de harcadığımız parayı bir bedel olarak mı yoksa bir kayıp olarak mı gördüğümüzle ilişkilidir. Karşılığında bir şey aldığımıza inandığımızda, bedel olarak algılamaya eğilimliyiz. Birçok kişi bir spor salonuna üye oluyor ancak kullanabileceklerinin maksimumunda üyeliklerini kullanmıyor. Birçok insan ise, başta spor salonuna gitse de üyeliklerinin sonuna doğru gittikçe spor salonuna daha az gitmeye başlıyor.

Kim Kime Neden İtibar Edecek?

Küresel pazarlarda rekabet eden şirketlerin üst düzey yöneticilerinin sadece kendilerinin veya şirketlerinin değil ait oldukları ülkelerin itibarlarını da bir sınavdan geçiriyorlar. Yatırımcılar, hükümetler, kamu otoriteleri, medya, sivil toplum kuruluşları gibi kamuoyunu oluşturan katmanların kulağına kaçan “kar suları” ilerleyen zaman içinde itibarın iş sonuçlarını ne kadar doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor. Zamanında, sahip olunan makamlardan, koltuklardan, apoletlerden alınan güçle gerçekleştiği sanılan “itibarın” aslında “itibar” olmadığı gerçeği ile yüzleşmek durumundayız. İtibarlı olmanın göstergesi, başka insanlar için de geçerli olan, kimlik, kültür ve değerlere ne kadar saygı duyduğumuz ve uyumlu olduğumuzla ilişkili.

Beynin Söylediklerini Tercüme Eden Nöropazarlama

Her aldığımız kararda beynimizin nasıl çalıştığını, hangi bölgelerinin nelere tepki verdiğini ve bu tepkilerin satın alma kararını nasıl etkilediğini inceleyen nörolojik çalışmalar,nöro pazarlama alanında yeni bilgilere ulaşılmasını sağlıyor. Kişilerin beyin kabuğunun altında bulunan haz, arzu, keyif ile ilişkili olan “akümben çekirdeği”nin uyarıldığı gözlemlenmiştir. Bir ürünler için ederinden daha pahalı bir fiyat sunulduğunda ise beynin “insula bölgesi” harekete geçerken kazanç-kayıp dengesini yapan “medyal prefrontal korteks”in devre dışı kaldığı görülmüştür. Claremont Üniversitesi Nöroekonomik Çalışmalar Bölüm Başkanı Paul Zak tarafından gerçekleştirilen bir araştırma hormonların nöro pazarlamada nasıl bir rolü olabileceği konusunda ilginç sonuçlar ortaya koymaktadır. Araştırmada ilişkilerde bağlanmayı ve güveni sağlayan oksitosin hormonunun yatırım kararı alımında da etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Yapılan araştırmalar fiyatın, alım kararını durdurduğunu aynı zamanda kalite algısını ve hazzı yükselttiğini göstermektedir. Kavramlar birbirine zıt gibi görünse de biri alım aşamasında diğeri ise tüketim aşamasında devreye girmektedir. Dolayısıyla tüketicinin alım kararını olumlu etkileyecek fiyat dengesini bulmak önem kazanmaktadır.

Parasal Kişiliğiniz

Para ile ilgili tutum ve alışkanlıklarımız parasal yaşamımızın akışını oluşturur, ne kadar kazandığımız, ne kadar harcadığımız, ne kadarını bir kenara ayırdığımız, ne kadarını savurduğumuz gibi. Bir kere bu işleyişi kavradığımızda, finansal planımızda değişiklikler yapmak oldukça kolaylaşır, sonuçta unutulmaması gereken planların sadece tutum ve alışkanlıklardan kaynaklandığıdır. Bu yazımızda para ile olan ilişkimizin nasıl oluştuğuna ışık tutarak, çevrenize bakarak rahatça gözlemleyebileceğiniz dört temel finansal kişilik tipini birlikte inceleyeceğiz. Okurken kendinizden bir parça bulacak, parasal yaklaşımlarımızdaki aşırılıkları ve dengesizlikleri irdeleyeceksiniz. Ayrıca yazıda para ile olan ilişkiniz düzeltmeniz, gözlemlediğiniz eksiklikleri gidermeniz için basit fakat etkili yollar bulacaksınız.

Ekonomik Kriz ve İç Çamaşırı

Gelişmiş pazar ülkelerindeki finans, ekonomi ve pazarlama uzmanları, ekonomik durgunluk zamanlarında tüketicilerin satın alma davranışlarındaki değişiklikleri inceleyerek, bir sonraki olası kriz baslangıç ve bitiş işaretlerini tüketici davranışlarından okumaya çalışmaktalar. Şu an içinde bulunduğumuz global ekonomik durgunluk esnasında, tüketiciler daha önce yaşanmış olan ekonomik krizlerden daha farklı tedbirler almaya başlamış olsa da, bir çok kriz zamanı satın alma davranışı hala çoğu ülkenin tüketicisinde benzerlik gösterip, genel kriz göstergesi olarak kabul ediliyor. Ekonomik kriz belirtisi olarak görülen erkeklerin iç çamaşırı almama davranışı, kadınlarda ters olarak işlemekte. Ekonomik krizlerde çeşitli alışverişlerini kesmeye başlayan kadınlar kendilerini iyi hissettirecek iç çamaşırı kozmetik gibi alanlardaki satışları artırıyorlar. Gene ABD’de tüketiciler dışarıya yemeğe gitmek yerine, evde yemek yemek dışarıdan almak yerine sebze meyveleri bahçede yetiştirmek gibi tasarruflara yönelirken, Türk tüketicisi de benzer davranışlara yöneliyor. Yapılan araştırmalara göre iki ülkede de aileler dışarıda yemek tercihlerinde pahalı olan lokantalar yerine daha ucuz ve uygun alternatiflere yönelmeye basladı. Amerika’da Mc Donalds Türkiye’de de Köfteci Ramiz gibi fast-food tarzı yemek yerlerinde talep artışı gözüküyor.

Krizde Tüketici Davranışları ve Perakende Satış Yöntemleri

“2008 yılında zirve yapan dünya ekonomik krizi ekonomistleri, üreticileri ve tüketicileri yeni arayışlara yöneltti. Bu ortamda değişim ve ekonomik hareketlilik için neler yapılabileceği pek çok araştırmanın konusu oldu. Avrupa’da yapılan mülakatlarda, görüşülen kişilerin %53’u ekonomik kriz sebebi ile para biriktirmeye başladıklarını belirtmiş. Bu araştırma tüketicilerde mevcut ekonomik krizi daha da körükleyebilecek tüketici davranış biçimlerinin gelişmeye başladığını gösteriyor. Görüşülen tüketiciler ekonomik çöküşün üzerlerindeki baskıyı artırması halinde şu andaki durumda kestiklerinden daha fazla hobi, tatil, giyim kuşam gibi ihtiyari harcamalardan kısacaklarını belirtiyorlar. Bu rapora göre tüketiciler miktar ve fiyat konusunda sınırlama yapıyorlar. Üçü miktar, ikisi fiyatla ilgili beş yöntemle harcamalarını kısıyorlar.
Harcamaları kontrol altında tutmak, ihtiyaç olmadıkça değişiklik yapmamak, kendi üretimini tüketmek gibi nesnel değişiklikler ile akıllı alışveriş yapmak ve değer aramak gibi fiyatla doğrudan ilgili değişikliklere yönelmişler.”

Hediye Almak İle Kalifiye Elemanı Kurumda Tutmanın Ortak Yanı Olabilir Mi?

Bir arkadaşınıza doğum gününde alacağınız hediyeyi seçerken kullandığınız yaklaşım, bir kurumun kalifiye çalışanlarını rakiplere kaptırmamak için uygulayacağı stratejiye uygulanabilir mi? Kurumunuzda kalifiye çalışanları tutmakta zorlanıyorsanız yada onları rakiplerinize kaptırıyorsanız onları elde tutmak için ne yapmak gerekir?

Girişimcilik ve Kültür

Ekonomilerin büyümesinde, gelişmesinde ve hareketlenmesinde girişimcilik önemli bir rol oynamaktadır. Girişimcilik yenilikçiliği, yaratıcılığı ve risk almayı içerir. Girişimciler, bir toplumda yeni iş sahalarının ve imkanlarının yaratılmasını, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılmasını tetikler ve desteklerler. Girişimcilik özellikleri, bireyin kişiliğinden, yetiştirilme tarzından ve aile yapısından etkilenmektedir. Girişimciliği belirleyen önemli bir etken de, kişinin içinde bulunduğu kültürdür. 72 ülkede yaptığı araştırmalar sonucunda, kültürleri birbirinde ayıran 4 boyutu belirleyen Geert Hofstede kültürü, her bireyin öğrenmiş olduğu düşünce, duygu ve potansiyel davranış kalıplarını oluşturan beynin yazılımı olarak tanımlar. Hofstede, kültürlerin bireysellik-toplulukçuluk, güç uzaklığı-yakınlığı, belirsizlik toleransı-toleranssızlığı, başarı (erillik)- ilişki (dişilik) olarak dört boyutta farklılık gösterdiğini ve bu farklılıkların her bir kültürün temel öğelerini oluşturduğunu araştırmalarının sonucunda ortaya koymuştur. Hofstede göre bu dört boyut, bir toplumun bireylerinin girişimcilik özelliklilerini de yakından etkilemektedir.

Ekonomik Yarar ve Kısa Vadeli Düşünme

Bize ait olanı korurken, ait olmayan bize zarar verse dahi bize ait olmayanı korumada neden çekimser davranıyoruz? Bu çekimserliğin bedelini ödemeye bizi neler itiyor? Bu konuyu üç farklı soru ile cevaplandırmaya çalışacağız. Balinalar neden yok olma riski ile karşı karşıya iken tavuklarda öyle bir tehlike söz konusu değildir? Neden Akdeniz, Salt Lake’ten daha kirli? Sovyetler Birliğinin dağılması Havyar tüketicilerini neden olumsuz etkiledi?

Personova Kişilik Envanteri Testi