Değerli Kaynak Dostlarımız,
Günümüzde artık empatinin strateji boyutu ve stratejik empati kavramı öne çıkmaya başladı. Liderlikte stratejik empati, ekibin duygusal ve düşünsel durumunu anlamak, bu anlayışı iş hedefleri ve stratejileriyle etkin bir şekilde bir araya getirmek olarak tanımlanabilir. Çalışanın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak stratejik karar süreçlerine dâhil etmeyi içerir.
Stratejik kararlarda çalışanları ve kurumu ortak bir zeminde buluşturmak, çoğu zaman zorlu bir süreçtir. İnsan odaklı liderlik, bu iki unsur arasında sağlam bir denge kurmayı hedefler. Tüm çalışanların cinsiyet veya başka bir ayrım gözetmeksizin kendi değerlerini fark etmelerini sağlayacak bir yönetim sistemi geliştirmeye odaklanır. Bu yaklaşım, çalışanların bireysel hedefleri ile kurumsal hedefler arasındaki bağı güçlendirmeyi kolaylaştırır.
Bu sistemin içinde önyargılarla aktif bir şekilde mücadele etmek, öncelikli hale gelmiştir. İnsan odaklı liderlik, özellikle kadınların iş hayatında sıklıkla karşılaştıkları ön yargılar ve bunların yol açtığı sahtekârlık sendromuna dikkat çeker. Sahtekârlık sendromu (imposter syndrome), çalışanların başarılarını içselleştirememesi ve kendi gayreti yerine şansa bağlaması durumudur. Kadın çalışanlar arasında bu sendrom, meslekî rollerinde yeterli olmadıkları ve başarılarının dış koşullar tarafından belirlendiği algısını ortaya çıkarır. Bu algı, iş yerinde kendilerini rahatça ifade etmelerini ve yenilikçi fikirler sunmalarını engeller. İnsan odaklı liderlik, iş yerinde yargılayıcı yaklaşımların üstesinden gelmeye ve tüm çalışanlar arasında güçlü bir psikolojik güvenlik duygusu oluşturmaya hizmet eder. Bu güven ortamı, çalışanların kendilerini daha iyi ifade etmelerine ve potansiyellerini tam olarak ortaya koymalarına olanak tanır.
Bu yayında insan odaklı liderliği inceleyen yazarlarımız, kurum genelindeki stratejik yönetim hedeflerinden birim veya birimler özelindeki proje yönetimi hedeflerine kadar insan yönetimindeki denge unsurlarını ele aldılar. Denge arayışını harekete geçiren paradoksları etkili şekilde yönetmenin, çelişki yaşanan karar konularını sinerji doğuran çözümlere dönüştürmenin yollarını incelediler. İnsan odaklı liderliğin kurum değerleriyle ilişkisini, bu liderlik anlayışının karşısında yer alan yıkıcı liderliği ve kurumsal denge algısına etkisini, değişim-direnç döngüsünü kırmada liderlik zindeliğinin rolünü paylaştılar.
İnsan odaklı liderlik kültürü, çalışan ve kurum arasındaki ilişkiyi güçlendirerek, iş sonuçlarını rakamların ötesine taşımakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin organizasyondaki değerini de yukarıya taşır. İş ve yaşam yolculuğunuzda, empati ve stratejik düşünceyle donanmış, ön yargılardan arınmış birer lider olarak fark yaratmanız dileğiyle,
Prof. Dr. Zuhal Baltaş