Değerli Kaynak Dostlarımız,
Covid-19 pandemisi nedeniyle psikolojik, bedensel,sosyal ve ekonomik kriz herkesin kapısının önünde, belki de evinin içinde. Bizi alışkanlıklarımızı değiştirmeye zorlayan bu dönemde, sıradışı ve duygu yoğun bir süreçten geçiyoruz. Bu günler geride kaldığında, zorlayıcı deneyimler yaşamış farklı insanlar olacağız.
Ancak, değişim zaman ve emek gerektiriyor. Bu dönemde en çok karşılaştığımız iki söylemden birincisi “yeni normal” ve buna bağlı olarak ikincisi “korona sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” oldu. Oysaki tümüyle yeni bir dünya düzeninde her şeyin bir anda değişeceği beklentisi yerine, süregelen düzende işlevini yitiren ve değişime ihtiyaç duyulan alanların belirlendiği ve “yeni normlar”a uyum sağlandığı bir süreçten geçiyoruz.
Teknik olarak yeni normalden söz etmek için bugünün sağlık riski karşısında yeni normların oluşması ve benimsenmesine ihtiyaç var. Norm, yazılı veya yazılı olmayan, kabul edilmiş kurallardır. Bireylerin hangi durumda neyi, nasıl yapacağını belirler. Bu zorlayıcı dönemde toplumsal ve kişisel faydayı bireysel güdülerin önüne geçirerek, bencillikle değil birlikte var olma bilinciyle mücadeleyi sürdürmek gerekiyor. Bulaş ortamında normal herkesin kendisi için doğru olanı değil çoğunluk için uygun ve yararlı olanı yapmasını temsil eder.
Kişinin değişim karşısında belirli bir davranışı gerçekleştirme niyeti bireysel arka planını oluşturan geçmişiyle ve tutumu, normu, öz yeterliliğiyle bağlantılıdır. Yaşamı sürdürmek adına ortaya çıkan kurallara uyulması toplum için zorunludur ancak birey için değişime göstereceği uyum son derece zordur. Normların zorunluluğu kural koruyucular tarafından yönergelerle düzenlenir ve cezalandırıcı unsurları barındırır. Birey düzeyinde bu zorunluluk algılanamaz ve içselleştirilemez. Kısacası kuralın gerekliliğini açıklayan bilginin yaygınlaşması normu benimsemek için yeterli olmaz.
Asıl değişimi ortaya çıkaran faktörler bireyler arasında oldukça farklı bir dağılım gösterir. Kişinin kimliğini tanımlayan özelliklerinin sunulan bilgiyle örtüşmesi değişime olan inancı pekiştirir. Yeni normların yeni normal olması ortak değer sistemi aracılığıyla yaygınlaşmasına bağlıdır.
Bu sayıda katkı sağlayan yazarlarımız yeni normların oluşmasını sağlayan değişim sürecini çok yönlü ele aldılar. Kavramsal açıdan konuya açıklık getiren yaklaşım ve uygulamalarını paylaştılar. Böylelikle gelişim ve yönetim alanlarındaki dijital dönüşümü, yeni bağlama uyumu kolaylaştıran davranış ve iş yapış biçimlerini, değişen
rol ve yetkinlikleri ve sektörel eğilimleri etkin biçimde ele almamız mümkün oldu.
Yeni koşullara özgü yeni normlar bireyin sübjektif normlarıyla, toplumun objektif normlarının dengelemesini gerektirir. Pandemi döneminde toplumsal değerlerimizin yolumuzu aydınlatmasını, normu ve ardından normali oluşturacak kararlarımızda vicdanın ve aklın sesine kulak vermeyi diliyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ