Bu yazıda yeni normlara uyumda “ileri iletişim” becerisinin kazanılması önemi ve erken yaşlardan itibaren diğerkâmlık değerinin içselleştirilmesine yönelik çalışmalar hakkında bilgiler bulabilirsiniz.
Maya Angelou, “İnsanlar, onlara ne söylediğinizi unutabilirler. Onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar” demişti. Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Bu sürece hep birlikte uyum sağlamak, yaşadığımız bu dönemi, değişim ve dönüşüm yolculuğuna çevirebilmek için pandemi öncesinden çok daha yoğun bir tempoda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Mart ayının ortaları, McKinsey şirketi tarafından hazırlanan “İşimizin Geleceği” başlıklı çalışmayı merakla okuduğum günlerdi. “Otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin etkisiyle yaptığımız işlerin içerikleri, çalışma şeklimiz ve başarılı olmak için ihtiyaç duyulan yetkinlikler sürekli değişiyor” diye başlayan ve gelecek 10 yılda çok daha fazla sosyal yetkinliklere ve teknolojik yetkinliklere sahip çalışanlara ihtiyaç olacağından bahseden bu çalışma, hayatımız boyunca unutmayacağımız bir dönemin başlangıcına denk geldi. Çalışmada yer alan konuların ve ihtiyaç duyulan yetkinliklerin çok daha ivedilikle önem kazanmasına yol açan bir dönemin başlangıcına…
İş dünyasını V.U.C.A. dünyası (Volatile, Uncertain, Complex, Ambiguous) diye tanımlarken uyum ve çeviklik “olmazsa olmaz”ımıza dönüştü. “Perde açılırken senaryo değiştirmeye hazırlıklı hale gelmemiz gerekiyor” söylemimizi tekrar düşününce, pandemi süreciyle birlikte bırakın perde açılışını, oyunun ortasında senaryo değiştirmek zorunda kaldık.
Biz, günlük hayattaki sıkıntıları, trafikteki bir sıkışıklığı, hatalı bir işi, sevdiğimiz biriyle tartışmayı “kriz” olarak değerlendirirken, gerçek anlamda bir krizle, alışılmış çözümlerin sonuç vermediği bir durumla karşılaştık.
Zorlu dünya, belirsizliklerle dolu daha zorlu dünya haline geldi
Zorlu dış dünya ile mücadele, güçlü iç dünya ile, kültürümüze, değerlerimize, yetkinliklerimize yatırım yapmakla mümkün….
Bu mücadele, iyi bir hasat elde etmek için gerekli olan “iyi tohum”, “elverişli iklim” ve “uygun toprak” ilişkisi gibi, “çalışan”, “kültür” ve “yönetim kalitesi” ilişkisinin etkin biçimde kurulmasıyla kazanılabilir.
Güçlü iç dünya ise, kültürümüze, değerlerimize, yetkinliklerimize yatırım yapmakla mümkün.
Küresel ölçekteki şirketlerin çoğu, kurum kültürünün kendi stratejilerinden veya çalışma modelinden önemli olduğunu belirtiyor ve bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Hangi yetkinliklerin öne çıkacağı konusunda ise ortak görüş, ilişki yönetimi, işbirliği, yaratıcılık, eleştirel düşünce, çeviklik/uyum gibi çok değerli başlıklar olsa da, ilişki yönetiminin güçlü iç dünya için altın anahtar niteliği taşıdığına yürekten inanıyorum.
Sosyal becerilerin ve ilişki yönetiminin, iş yönetiminin önüne geçtiği ve kişilerin/kurumların performansını/başarısını çok daha fazla etkilediği yıllardır araştırmalarla ortaya konan bir gerçek.
İlişki yönetiminde sorunumuz sadece iletişim problemi olsa, iletişim teknikleri konusunda en kapsamlı eğitimi planlayarak en fazla iki üç haftalık bir programla bu sorunu çözebilirdik. Oysaki ileri iletişim, önce niyet etmeyi, özel çaba göstermeyi, ardından emek ve gayreti ve sonrasında temel iletişim tekniklerini kullanmayı gerektirir. Kendi değer verdiğimiz şeye, karşımızdakinin değer verdiğini görmek veya karşımızdakinin değer verdiği şeye değer vermek; yani bağ kurmak demektir. Bağ kurmak ise; diyalog, ilgi ve daha önemlisi sahicilik/samimiyet ile mümkündür. Tutarlı olmayı, özü sözü bir olmayı, söylemi değil, eylemi gerektirir.
İleri iletişim, önce anlatmayı değil anlamayı, empati göstermeyi, kendine odaklı olmadan, “senin için ne yapabilirim?” diye sormayı, mesafe koymadan yaklaşılabilir ve ulaşılabilir olmayı, yargılamadan sorgulamadan, sorun yarıştırmadan, savunmaya geçmeden dinlemeyi barındırır.
Empati ve bağ kurma becerisinin geliştirilmesi için bir program; Sevecenlik Müfradatı
Pandemi döneminde yeni normlara uyum sağlayabilmek, ileri iletişimin özgeci değer anlayışını benimsemekle başlıyor. Sosyal mesafeye rağmen birbirimizi anlamak, çevremizdekilerin faydasını kendi faydamız kadar önemsemek ve birbirimizle bağ kurmak için benmerkezci bir değer bilincinden diğerkâmlığa geçişi sağlamaya ihtiyaç var. Dr. Richard J. Davidson’ın liderlik ettiği bir program bu amaca hizmet ediyor.
Doktorasını Harvard Üniversitesi’nde, psikoloji alanında alan Dr. Richard J. Davidson’ın Wisconsin Üniversitesi Waisman Sağlıklı Zihinler Merkezi’nde, öz kontrol, empati ve insani bağ kurma becerisinin geliştirilmesine yönelik yürüttüğü bir çalışmada okul öncesi çocuklara Sevencenlik Müfredatı diye bir program uygulanıyor.
İleri iletişim, önce niyet etmeyi, özel çaba göstermeyi, ardından emek ve gayreti ve sonrasında temel iletişim tekniklerini kullanmayı gerektirir.
Sevecenlik Müfredatı, o yaş grubuna uygun farkındalık egzersiziyle başlıyor. Dört yaşındaki çocuklar sırt üstü yatarak bir çanın sesini dinledikleri sırada, karınlarının üstüne ufak taşlar yerleştiriliyor ve dikkatlerini nefes alış verişlerine vermeleri isteniyor. Sadece kendi karınlarındaki değil, arkadaşlarının karnındaki taşları da gözlemlemeleri isteniyor. Özellikle arkadaşlarının farklı duygu durumlarında, keyifsiz veya üzgün olduklarında nefes alışverişlerinin nasıl değiştiğini fark etmeye başlıyorlar. Yani empati göstermeyi öğrenmeye adım atıyorlar.
Bunun yanısıra, çocuklar bağ kurma, birbirine yardım etme ve minnettarlıklarını gösterme konusunda da cesaretlendiriliyorlar. Yardımsever bir arkadaşını takdir eden çocuk, öğretmenine bunu söylüyor ve öğretmen yardımsever çocuğa bir çıkartma veriyor. Çocuk onu sevecenlik bahçesinin posterine yapıştırıyor.
Bu programın etkisini değerlendirmek için, çocukların çıkartmalarını (çıkartma o yaş grubu için önemli bir ödül birimi) şu dört çocuktan biriyle paylaşması isteniyor: Birisi sınıfta en sevdikleri çocuk, ötekisi sınıfta en az sevdikleri çocuk, üçüncüsü sınıfta daha az karşılaştıkları ve en yabancı olan çocuk, dördüncüsü ise üzgün görünen bir çocuk.
Sevencenlik Müfredatı’na katılanlar, en az sevdikleri ile üzgün gördükleri çocuklara, programa katılmayan çocuklara kıyasla çok daha fazla çıkartma veriyorlar. Bir başka bulgu da, çoğu çocuğun aksine bu programdaki çocukların anaokuluna başladıklarında kendilerine odaklı ve benmerkezi davranışlardan görece daha uzak kalabilmeleri.

Sonuç
Yeni normlara uyumda “ileri iletişim” becerisinin kazanılması önem taşıyor. Erken yaşlardan itibaren diğerkâmlık değerinin içselleştirilmesine yönelik çalışmalar empati ve bağ kurmaya odaklanılmasına imkan veriyor ve kurum kültürünü olumlu yönde etkiliyor. 21. yüzyılda en çok ihtiyaç duyulan ve öğrenilebilir olan bu becerilerin eğitim sistemlerinde yer almaması, şansa terk edilmesi, belki bütün dünyada gittikçe yükselen yetenek açığının da başlıca nedeni. Bu açığı kapamak için birleştirici normlara ihtiyaç var.
Değerli dostlarımız, camdan cama olmak can cana olmaya engel olmasa da, yan yana, göz göze olabileceğimiz, bilgiyi birlikte üretebileceğimiz daha nice ortamlarda buluşmak dileğiyle…
Sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Kaynakça:
- Davidson RJ, Goleman D. Karakteri değiştirmek. Kuzey Yayınları; 2019.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir