Köpekleri ne Yapalım?

Köpekleri ne Yapalım?

Bu yazıyı son günlerin hararetli tartışma konusu, köpeklere ötenazi uygulanması yasa önerisi hazırlanmadan altı ay önce yazmaya başlamıştım. Böyle bir konuda yazma ihtiyacı duyma nedenim, yazılı ve görsel medyada köpekler tarafından saldırıya uğrayan çocuklar ve yetişkinlerle ilgili haberlerin yoğunluk kazanmasıydı.

Bu yazıyı son günlerin hararetli tartışma konusu, köpeklere ötenazi uygulanması yasa önerisi hazırlanmadan altı ay önce yazmaya başlamıştım. Böyle bir konuda yazma ihtiyacı duyma nedenim, yazılı ve görsel medyada köpekler tarafından saldırıya uğrayan çocuklar ve yetişkinlerle ilgili haberlerin yoğunluk kazanmasıydı. Tartışmadan anlamlı bir sonuç çıkması için konuyu doğru çerçeveye oturtmak gerektiğini düşünmüştüm. “Konuya “sahipsiz köpekler tehlikelidir, çocuklarda travma yaratacak yaşantılara neden olur, bu nedenle de onları toplamak ve ortadan kaldırmak gerekir“ şeklinde yaklaşmanın doğru olmadığı anlayışıyla bir yazı hazırlamıştım. Aşağıdaki ilk bölüm bu yazıdan alıntı. Ancak önceki gün bazı belediyelerin uluslararası danışmanlık şirketlerine büyük bedeller ödeyerek hazırladığı raporlara ulaştım. İkinci bölümde de Dallas kentinin yaptırdığı araştırmadan çıkan sonuçları özetleyeceğim.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da okuyucuların yazarın köpeklerle olan duygusal bağını merak edeceğini biliyorum. Köpek dostuyum, köpekleri severim, çocukluğumda köpek baktım, oğlumun da köpek sahiplenmesini destekledim, şimdi köpeğim yok, sorumluluğunu karşılayamayacağım için edinmeye de niyetim yok.

Sorumlu köpekler mi?

Köpek saldırılarını, hem köpeklerin karıştığı olaylar ve saldırının şiddeti açısından ele almak hem de köpeklerin sahipli veya sahipsiz olmaları durumlarını ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Ancak şunu öncelikle belirtmek gerekir ki, sahipli köpeklerin saldırılarından sahipleri doğrudan sorumludur. Bir köpeğin insanların bulunduğu bir ortamda tasması çözülmüş olarak serbest bırakılması sonucunda doğacak istenmeyen bir olay sahibine sorumluluk yükler. Zaten hangi tür olursa olsun bir köpek sahibinin niteliklerini ve ondan aldığı eğitimin özelliklerini yansıtır. Bu sakin mizaçlı köpekler için olduğu kadar şiddete eğilimli özelliklere sahip köpekler için de geçerlidir. Bu nedenle tehlikeli köpek değil, tehlikeli insanlar olduğunu akıldan çıkartmamak gerekir.

Diğer taraftan sahipsiz köpeklerin de belediyeler tarafından aşılanması ve kısırlaştırılması gerekir. Bu hizmet belediyelerin sorumluluğundadır. Köpekleri toplamak, onları öldürmek veya çok ilkel ve kötü koşullardaki barınaklara tıkıştırmak doğa ve canlı sevgisi ile bağdaşmaz. İyi bir müminden beklenen hümanist olması değil, doğa dostu olmasıdır. Bu özellik sadece insanı ve canlıları değil, doğadaki canlılara can veren cansızları da içine alır.

Bu saldırıların çocukları nasıl etkileyeceği konunun diğer boyutudur. Burada saldırının şiddeti önemlidir. Hiç şüphesiz ciddi bir yaralanma ve bunu izleyen tedavi süreci bir çocuğu olumsuz etkiler. Ancak çocuğun bir köpek tarafından taciz edilmesi, korkutulması veya hafifçe ısırılmasının çocukta bir travma doğuracağını düşünmek son derece yüzeysel ve ezbere dayalı bir yaklaşımdır. İnsan psikolojisi bu kadar küçük olaylardan sarsılmayacak kadar güçlüdür. Konunun can alıcı noktası anne ve babanın tutumudur. Anne ve baba kendi korkusunu çocuğa geçirir, köpek gördüğü her durumda telaşlanır ve bunu yüksek sesle dile getirirse, çocuk köpekler tarafından taciz edilme veya ısırılma yaşantısı olmadan da köpeklere karşı fobi geliştirebilir.

Köpekleri toplayıp açık veya örtük olarak imha etmek yerine, anne ve babaları ve toplumu eğitecek ortamları yaratmak, köpekler aracılığı ile insan sevgisini ve ihtiyacı olan canlılara el uzatma alışkanlığını kazandırmanın kapısını açabilir.

Diğer taraftan, bir canlıya bakmanın sorumluluklarını ve uzun dönemli sonuçlarını düşünmeden, çocuklara köpek hediye etmek son derece yanlış bir davranıştır. Sokaklarda sahipsiz dolaşan köpeklerin bir bölümü, böyle geçici hevesle alınmış ve sorumluluğu ile başa çıkılamamış olanlardır. Köpeğin bakımı, ailenin yapacağı seyahatlerde uygun bir yere emanet edilmesi veya aile ile birlikte hareket etmesi, üzerinde düşünülmesi ve önceden planlanması gereken konulardır. Aile üyelerinin bir canlıya bakma sorumluluğunu, önce bakımı daha az zahmet ve sorumluluk gerektiren küçük hayvanlardan başlayarak denemesi uygundur. Su kaplumbağası ve farklı cinsten bir kuş bu konuda ilk adım olabilir.

Geniş kapsamlı araştırma

Dallas Kent Meclisi 2016 yılında, artan şikayetler karşısında, kentteki başıboş köpekler konusunu araştırması ve çözüm önerileri sunması için Boston Consulting Group’la (BCG) çok milyon dolarlık bir anlaşma yapmış.

Bu anlaşma Boston Consulting Group’un :

Dallas kentindeki köpek sayısını ve bunların kaynaklarını saptaması,

Çeşitli perspektiflerden toplum önceliklerini belirlemesi,

ABD içinde hayvan hizmeti sunan kuruluşların “en iyi uygulamaları”ndan yararlanması,

Toplum güvenliğini ve hayvanların esenliğini gözetecek çözümleri incelemesi ve

Elde ettiği sonuçları birleştirerek Dallas topluluğuna stratejik bir plan sunmasını amaçlıyor.

Şirket öncelikle olarak kentteki köpekleri (mecazi olarak) bir kovadaki su gibi tanımlamış.

  1. Kovada mevcut bir miktar su (köpek) var
  2. Yeni köpekler doğduğu için kovaya sürekli bir akım var
  3. Bazı köpekler Dallas Hayvan Hizmetlerine (DHH) teslim (terk) ediliyor
  4. Bu arada bazı köpekler çatlaklardan sızıyor (kaçıyor, sokakta beslenenler başıboş statüsüne geçiyor)
  5. Başıboş köpekler toplum sağlığını tehdit ettikleri için yakalanıp, toplanıp DHH’ne teslim ediliyor
  6. DHH imkanları ve kapasitesi ölçüsünde bunları barındırmaya ve kısırlaştırmaya çalışıyor
  7. DHH köpekleri sahiplerine teslim ediyor, sahiplendiriyor
  8. Akım devam ettiği için kovadan taşanlar (maalesef) ötenaziye gönderiliyor. (Ötenazi kavramı teknik olarak yanlış da olsa BCG Raporunda bu ifade kullanılıyor)

Rapordan çıkan en önemli sonuç, sorunun çok yönlü işbirliği ile çözülebileceği. Bu nedenle sorunu tek bir kurumun üzerine yıkmak ve çözümü ondan beklemek gerçekçi gözükmüyor.

Elimdeki 400 sayfalık ve birkaç yüz slaytlık sunuşun özeti bu.

Ne Yapmalı?

Toplum bütün olarak bu sorundan aynı şekilde etkilenmediği için, konuyu toplumsal bir ayrışma konusu haline getirmeden sağduyu çerçevesinde ele almak ve çözüm üzerinde anlaşma yollarını aramak gerekir.  Örneğin Dallas Kentinin güneyi ve kuzeyinde yaşayanların sorundan aynı ölçüde etkilenmediği görülmüş. Güney’de başıboş köpekler ciddi bir sorun olarak halk sağlığını tehdit ediyor, buna karşılık kentin kuzeyinde yaşayanlar durumu bir sorun olarak görmüyor. Benzer şekilde İstanbul’da da Etiler, Nişantaşı ve Bebek’te yaşayan sokak köpekleri bir maskot olarak ilgi ve şefkat görüyor. Buna karşılık ev köpeklerinin terk edildiği Kilyos yolu gibi ormanlık / sık ağaçlık alanlardaki köpekler, değil yayalar, geçen arabalar için bile tehdit edici olabiliyor. Dallas örneğinde sorunu oluşturan köpek popülasyonunun yüzde 35’inin tedavi edilemez veya çok zor tedavi edilebilir olduğu görülmüş. Dallas raporunda bunların yüzde 14’üne ötenazi uygulandığı bildirilmiş. Bu değerlendirme Türkiye’de de sayıyı kontrol edilebilir düzeye azaltma yolunda atılacak ilk adım için ölçüt olabilir.

Güncel durum değerlendirildiğinde belediyelerin mevcut başıboş köpekler için uygun koşullara sahip barınaklar yapması bütçe sınırlılıkları açısından mümkün gözükmüyor. Başıboş hayvanların toplanarak öldürülmesi toplumda bölünme ve travma yaratacağı için kısa vadede doğru bir çözüm olmayacaktır. Diğer taraftan çoğunluğu muhalif belediyeler, ötenazi uygulaması yapmayacaklarını açıklayarak bir sivil itaatsizlik işareti vermiş bulunuyor.

Sonuç

Romantik değerlendirmeleri bir yana bırakıp, başıboş köpeklerin toplum sağlığı için bir sorun olduğunu kabul etmek gerekir. Konu kendi haline bırakıldığı takdirde büyüyeceği ve halk sağlığını tehdit etmeye devam edeceği açıktır. Her kesimi tam anlamıyla mutlu edecek bir çözüm bulmak mümkün değildir. Bu nedenle ilgili bakanlıklar, üniversitelerin veteriner fakülteleri, belediyeler, hayvan sever dernekleri, sivil toplum örgütleri, hayvan sahipleri ve tüzel kişiliği olan ve olmayan sivil inisiyatiflerinin kaynaklarını birleştirerek sorunun çözümüne katkı sunmaları gerekir. Bu süreç işlerken farklı görüşte olan tarafların birbirlerini incitecek ifadelerden kaçınması yerinde olur. Böylelikle bir uzlaşma sağlanarak hem toplumsal kutuplaşmayı hafifletmek hem de sorunun büyümesini önlemek yolunda gelişme sağlamak mümkün olabilir.

Not: Yasa kedileri de kapsıyor. Ancak kediler toplum sağlığı için köpekler kadar doğrudan tehdit edici olmadıkları için, daha az konu oluyor. Gerçekte başıboş köpekler için söz konusu olan kediler için de aynı şekilde geçerlidir.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi