• E-ticaret ve Sosyal Medyada Adab-ı Muaşeret var mı?

    E-ticaret ve Sosyal Medyada Adab-ı Muaşeret var mı?

    E-ticaret ve adab-ı muaşerete dair düşünüldüğünde sosyal medyada bu konuda neler söylediğine bakmak ilgi çekici oluyor. Sosyal medyanın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Ekşi Sözlük’e bakıldığında adab-ı muaşeret ile ilgili birçok farklı yazardan katkılar olduğu görülebilir. Aynı isimli bir film ile ilgili yazılardan, görgü kurallarına ve bunların hayata yansımasına kadar. F-Faktör 3’lüleri grubuna girenler, yani kullanıcılar, tüketiciler veya müşteriler olarak, internetteki ayak izlerimizin kısa veya orta vadede kariyerimizi dahi etkileyebilecek hatta markalar adına mahkemelerde hakaret davalarında temel oluşturabilecek kadar pervasız sözlerimizin başımıza ne dertler açabileceği konusunda ne kadar bilgiliyiz? Son dönem hayatımıza giren fırsat siteleri de sayıları çoğaldıkça gereksiz bir e-posta trafiği yaratmaya başladı kullanıcılar gözünde. Bazılarında, e-postadan çıkabilme opsiyonu bile olmaması üzüntü verici gerçekten. Bu tür adab-ı muaşeret kuralları dahilinde çalışmayan e-ticaret siteleri, hizmet kalitesini ve müşteri memnuniyetini veremediği ve dolayısıyla karlılık oranını artıramadığı gibi, batma aşamasına gelebiliyorlar.

    DEVAMINI OKU
  • Milenyum Tutumları, Sosyal Medya ve Ekonomide E etkisi

    Ürüne isim koymak, tanıtımı yeni alışkanlıklar boyutunda yürütmek, satışı kişiden kişiye, işten işe veya işten kişiye yapabilmek, kurumsal itibarı korumak, itibar kazanmak gibi pek çok ticari konu, sanal dediğimiz dünyada kendine somut yollar buluyor. Ürün güvenliği veri tabanı oluşturma konseyi üyeleri, tüketiciyi olduğu kadar üreticiyi de koruyucu dengelerin oluşmasına ve kurallarının konmasına gerek görmektedir. Tüketiciler ürün veya hizmet konusunda yaşantılarını sosyal medyada paylaşarak kamuoyu yaratırlar. Tüketiciler, söz konusu ürüne arzı artırabildikleri gibi ürün tercihini engelleyebilirler de. Aktüelliği yüksek olan YouTube ve WikiLeaks yaşamlara hızla sızarken, bilginin gizlenemeyeceği ve yaşananların üstünün örtülememesini milenyumun alın akı olarak parmak uçlarımıza yerleştirdi. Firmalar bu tutum farklılıklarının dışında kalamaz. Onlar da günümüz haber ve bilgi iletisindeki hızı yakalayabilmek için sosyal medya itibarları ile ilgili özelleşmiş birimler oluşturmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • Şirket Algısını Yönetmede Sosyal Medya

    Şirket Algısını Yönetmede Sosyal Medya

    dünyanın en büyük iletişim ağı Ketchum Dijital’in Avrupa Başkanı Gianni Catalfamo’nun Kasım ayında Bersay İletişim Enstitüsü’ne konuk olduğunda söylediklerini paylaşmak istiyorum: “Pazarlamacılar önce kampanya yapıp sonra dinlemeyi seçiyorlar. Oysa yeni dönemde hedef kitleyle her aşamada iletişim kurmak gerekiyor. Konuşmaya katılmak istiyorsanız söyleyecek anlamlı bir şeyler bulmalısınız. Neyin anlamlı olup olmadığına sizler karar veremezsiniz. Ne kadar paylaşırsanız, elinizdekilerin o kadar çoğalacağını unutmayın. İnternette öğrendiklerinizi sadece internette kullanmak zorunda değilsiniz. Şirketiniz bu sürekli diyaloglardan çok önemli ipuçları elde edebilir. İnternetle büyüyen neslin iktidara geldiğini göz önünde bulundurun ve çok geç olmadan siz de bu alana girin. Kontrolü kaybetmekten korkmayın.” Özetle bu işin bir trend olmadığının bilincinde olmak ve gelecekte tüketiciler üzerinde etkili olacağı dikkate alınarak sadece pazarlama için kullanmamak, müşteri ilişkilerinden araştırmaya, satıştan halkla ilişkilere kadar geniş bir yelpazede kurgulamak iş hedeflerine uygun uzun vadeli ve etkili çözümler geliştirilmesine olanak sağlayarak başarıyı kaçınılmaz kılacaktır.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medya İşveren Marka İletişimini Destekliyor

    Sosyal Medya İşveren Marka İletişimini Destekliyor

    Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, sosyal medyanın İK’da en önemli kullanım alanının “işveren marka iletişimi” olduğunu belirtiyor. Azoz’a göre Türkiye koşullarında işe alımda kullanılması çok pratik olmayan sosyal medya, Y kuşağının iş dünyasındaki etkinliğini artırmasıyla önemini artırarak koruyacak. Azoz, İK ve sosyal medyadaki son durumu değerlendirdi…İş ağlarındaki kullanıcıların, diğer sosyal ağlardaki kullanıcılara göre daha bilinçli olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü iş ağlarının var olma amacı bu. Ancak birçok kişi bu ağları tambilinçli olarak kullanmıyor. İş ağlarının amacı, normalde görüştüğünüz, bağlantıda olduğunuz kişilerle bağlantıya geçmeniz değil. Tam tersi, normal fiziki koşullarda bir araya gelmenizin hatta tanışmanızın zor olduğu kişilerle kontak kurup ilgilendiğiniz meslekle, şirketle veya pozisyonla ilgili bilgiler edinmek. Örneğin Kariyer.net olarak Facebook için iki yıl kadar önce bir uygulama geliştirdik. “Kariyer tüyoları arkadaşlarından” sloganıyla gerçekleştirdiğimiz bu uygulama üzerinden adayla rözgeçmiş oluşturabiliyor, ilanları takip edebiliyor, iş başvurusu yapabiliyor. En önemlisi, listesindeki arkadaşlarını çalıştıkları şirketlere göre listeleyerek iş arama süreciyle ilgili sorularını onlara yöneltebiliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medya ve Reklam

    Sosyal Medya ve Reklam

    Klasik reklamcılıkta bir ürünün veya markanın vaadi klasik mecralar televizyon, basın, radyo, açık hava reklamları yolu ile tüketiciye ulaştırılırken, Internet tüketici ile birebir iletişime geçip, onu tanıyıp, anında reaksiyon alıp, kişiye özel iletişime geçme fırsatı yarattı. Sosyal ağlar da kulaktan kulağa arkadaş tavsiyesini de bu ortama taşıdı. Sosyal ağların kuvvetlenmesi ile Web’deki tıklama, arama kelime reklamcılığı dışında yeni bir kategori oluşmaya başladı. Reklam verenler web’de beyan edilen kişisel fikirler -arkadaş tavsiyesi- nin tüketiciler üzerindeki etkiyi fark etti. Pazarlama eksperleri ‘pazarlama yapmaya çalışmayı’ bırakın, ilham verin, yönetin, markanızın tutkusuna ve tüketicilerinizin tutkularına bağlanarak kulaktan kulağa mesajınızı yayacak küçük ama bağımlı bir izleyici hedef kitle gurubu yaratın diyorlar. İnsanlar genel reklamlardan çok, arkadaşlarının ‘newsfeed’lerinden gelen reklam bilgilerine daha çok ilgi gösteriyor ve daha çok hatırlıyor. Bu sonuç sosyal medyada reklamın bir kullanıcının içeriği haline dönüştüğü zaman kullanıcı üzerinde daha etkili olduğu anlamına geliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medyayı Kabullenmenin Beş Aşaması

    Sosyal Medyayı Kabullenmenin Beş Aşaması

    Bilgisayar korsanı Markus Hess’in yakalanmasını sağlayarak, ilk dijital adli yaklaşım örneğine imza atmış olan astronomi uzmanı ve yazar Clifford Stoll’un, 16 sene evvel yapmış olduğu beyana baktığımızda bugünün gerçeği ile örtüşmediğini çok açık bir şekilde görebiliyoruz. Eğer televizyon, gazete gibi hayatlarının doğal bir parçası olarak sosyal medya ile büyüyen Y kuşağının üyelerinden değilsek, sosyal medya ile ilgili farklı yaklaşımlara sahip olabiliyoruz. Sosyal medyanın bir kurum için, iş hayatının bir parçası olma sürecini sosyal medya stratejisti Scotty Marty, Elizabeth Kubler-Ross’un kayıpla başa çıkmak için ortaya koyduğu beş aşamayla eşleştirerek sunuyor: Reddetme, kızgınlık, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu yolculukta yönetimin bu kararı almasının ardından tüm şirket çalışanlarının da değişen iletişim şekli konusunda bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekiyor. Kurum için alışılmış iş yapma ve iletişim davranışlarının, kabullerinin değişmesi anlamına gelen bu yeni mecrada doğru tepkileri vermemenin bedeli aynı derecede yüksek ve bulaşıcı olabiliyor.

    DEVAMINI OKU
  • İşe Alımda Sosyal Medya

    Herkesin sıklıkla dile getirdiği gibi dünya çok hızla değişiyor. Bilgisayar ve internet bu gelişimi/değişimi oldukça hızlandırdı. Özellikle iş yapış biçimlerinde, işin ortaya çıkartılmasında kullanılan araçlar birbirinden farklılaştı. İşe alım süreçlerinde de bilgisayar, sosyal ağlar ve web temelli ortamlar oldukça etkin bir rol oynamaya başladı. Daha ilk aşamada gazetelere verilen küçük ilanların yerini kariyer.net, yenibiris.com, secret cv gibi birbirinden farklı web temelli kaynaklar almaya başladı. İngiltere’de işe alımda sosyal medyanın kullanılmasına “sosyal kaynak oluşturma / social resourcing“ adı verilmektedir. Bu yaklaşım, hem kurumlar, hem işe alım uzmanları, hem adaylar, hem de reklam ajansları tarafından kullanılan sosyal paylaşım ağlarında adayların ve kurumların birbirini bulmaları ile ilgilidir. LinkedIn ve Xing gibi sosyal medya ağları, günlük sohbet ağlarından çok, iş ve kariyer odaklanmasına önem vermekte ve adayın kısa özgeçmişinin ve ilişki ağının ortaya çıkartılmasına izin vermektedir.

    DEVAMINI OKU
  • Dijital İtibar

    Dijital İtibar

    2005 yılı Mayıs Ayı. Türkiye. Bir kişi evinde uydurma ve hayal ürünü bir paragraf yazı yazıyor. Yazının üzerine prestijli bir üniversitenin amblemini koyuyor. Yazının altına internetten bulduğu bir profesörün imzasını yapıştırıyor. Sonra PDF’liyor güzelce. Bir “belge” hazırlıyor. Bir iftira. Birkaç bloğa yüklüyor önce. Sonra viral enfeksiyon başlıyor. Hızla yayılıyor. Toplam 5 ay. Satışlarda %26 daralma… Sosyal medya yeni dünyanın “ileri demokrasi “ anlayışı. İçerisinde bir sürü insan var. En büyük farkı herkesin tek tek sesinin çıkıyor olması ve herkesin sesinin duyulabilmesi. Herkes güçlü. Anonim ve gizli. Toparlama, sevk etme, vurma ve yaptırma gücüne sahip. Beklediği en önemli şey bir miktar ilgi.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medya Kazaları

    Geçmişten gelen “Söz gümüşse sukut altındır” sözü, sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle daha büyük önem kazanmaya başladı. Her ne kadar söylediğiniz sözün etkisi, sizi “sevenlerin(like)” ve/veya “takip edenlerin(follow)” sayısı ile ilgili olsa da, aklınıza gelenleri düşünmeden paylaşmanız tamir edilmesi güç kazalara neden oluyor. Diğer taraftan, kurumunuz sosyal medya kazasına maruz kalıyor ve mutsuz müşteri, sosyal medya sayesinde milyonlarca kişiye ulaştırarak yıllarca kurmaya çalıştığınız itibarınızı zedeleyebiliyor. İş yerinde sıkıldığınız bir günde, yöneticiniz ile ilgili arkadaşınızla yaptığınız sohbet sırasında, söylediklerinizin yöneticiye ulaşması, “ufak sıyrık” olarak nitelendirilirken, bu sıkıntınızı facebook hesabınızda “sevenlerinizle” paylaşmanız iş hayatınızı “pert” edebiliyor. Sosyal medyaya biraz ilgi duyan, birkaç sitede profili olan hemen herkes, ilgi duyduğu sivil toplum örgütlerini takip eder. Çünkü, kişiler hiçbir maddi karşılığı olmadan bir “tıkla”, büyük sorunların çözülmesi için oturduğu yerden “bir şey” yapıyor olmanın huzurunu yaşar. Bu nedenle kurumların bilmesi gereken: her mutsuz müşteri sosyal medyada patlamaya hazır bir bomba gibidir.

    DEVAMINI OKU
  • Marka Sizsiniz!

    Marka Sizsiniz!

    Hepimiz her gün yiyecekten teknolojik araçlara kadar birçok şey alırız. Birbirleriyle rekabet eden çeşitli markalar arasından belli markalara yönelerek onları satın alırız. Bir tüketici olarak herhangi bir şeyi satın alırken verdiğimiz kararlarla ilgili hiç farkında olmadan bazı davranışlar, izlenimler, inançlar geliştiririz. Aslına bakacak olursak yaşanan tüm bu deneyimler bizi de bir “marka” yapar. Tom Peters 1997 yılında kendini markalaştırma yaklaşımını ortaya koyduğunda kişilerin kendilerini tanınmış kişiler gibi markalaştırabileceğini anlatıyordu. Günümüzde işe alım, girişimcilik gibi profesyonel dünyada yapılan seçimler ile ve sosyal medya arasındaki ilişki ile ilgili birçok araştırma yapılıyor. Bu araştırmaların ortak noktası, insanların birbirlerini tanırken sosyal medyada nasıl yer aldığına gittikçe daha fazla önem verdiği yönünde. Örneğin işe alım sırasında isminizi arama motoruna yazan kişi, sizinle ilgili neyi bulacak? Başka bir ifadeyle, “Sizin kişisel markanız nasıl?”

    DEVAMINI OKU
  • Kurum İçi Sosyal Medya Kullanımı ve Çalışan Adanmışlığı

    Kurum İçi Sosyal Medya Kullanımı ve Çalışan Adanmışlığı

    Sosyal medya dediğimizde herkesin aklına gelen facebook, twitter, linkedIn gibi ağların yanı sıra kurumların kendi içlerinde oluşturdukları sosyal medya paylaşım alanları da bulunuyor. Sosyal medyanın gücünü anlamış olan kurumlar, bu kurum içi ve dışı sosyal medya alanlarını çalışanların kuruma bağlılığını artırmak için kullanıyorlar. Bu alanların kullanılması sonucunda çalışanlar arası iletişim ve işbirliğini artırıyor ve bunun sonucunda katılımın ve üretkenliğin artması sağlanıyor. International Association of Business Communicators (IABC) Research Foundation ve Buck Consultants gerçekleştirdiği çalışan adanmışlığı anketinde katılan %79 çalışanların adanmışlığı ve verimliği artırmak için sosyal medyayı kullandıklarını belirtmişlerdir.Kurum içi sosyal medya kullanımı, kurumun bilgi ve deneyim birikiminin kalıcı olmasını ve paylaşılmasını, iletişim ve ilişkilerin gelişmesini, yenilikçiliği ve işbirliğinin gerçekleşmesini sağlamakla beraber kuruma çalışan adanmışlığı ve ölçülebilir finansal katkıları da sağlamaktadır.

    DEVAMINI OKU
Personova Kişilik Envanteri Testi