E-ticaret ve adab-ı muaşerete dair düşünüldüğünde sosyal medyada bu konuda neler söylediğine bakmak ilgi çekici oluyor. Sosyal medyanın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Ekşi Sözlük’e bakıldığında adab-ı muaşeret ile ilgili birçok farklı yazardan katkılar olduğu görülebilir. Aynı isimli bir film ile ilgili yazılardan, görgü kurallarına ve bunların hayata yansımasına kadar. F-Faktör 3’lüleri grubuna girenler, yani kullanıcılar, tüketiciler veya müşteriler olarak, internetteki ayak izlerimizin kısa veya orta vadede kariyerimizi dahi etkileyebilecek hatta markalar adına mahkemelerde hakaret davalarında temel oluşturabilecek kadar pervasız sözlerimizin başımıza ne dertler açabileceği konusunda ne kadar bilgiliyiz? Son dönem hayatımıza giren fırsat siteleri de sayıları çoğaldıkça gereksiz bir e-posta trafiği yaratmaya başladı kullanıcılar gözünde. Bazılarında, e-postadan çıkabilme opsiyonu bile olmaması üzüntü verici gerçekten. Bu tür adab-ı muaşeret kuralları dahilinde çalışmayan e-ticaret siteleri, hizmet kalitesini ve müşteri memnuniyetini veremediği ve dolayısıyla karlılık oranını artıramadığı gibi, batma aşamasına gelebiliyorlar.
E-ticaret ve adab-ı muaşerete dair düşünüldüğünde sosyal medyada bu konuda neler söylediğine bakmak ilgi çekici oluyor. Sosyal medyanın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Ekşi Sözlük’e bakıldığında adab-ı muaşeret ile ilgili birçok farklı yazardan katkılar olduğu görülebilir. Aynı isimli bir film ile ilgili yazılardan, görgü kurallarına ve bunların hayata yansımasına kadar. Bu ilginç paylaşımlardan bazıları:
- Kocaeli Anadolu Lisesi’ndeyken bir grup çılgın kızın arkadaş gruplarına verdiği isim. (Gerçekten iyi bir girls band ismi olabilir.)
- Yemeğin ortasında ve sonunda, sıvanmış sağ kol ile ağız, burun, yanaklar ve alındaki yağ ve salça silinir. Parmak uçları birer birer, acele etmeden yalanır.
- Babaannemin dediğine göre; bu kurallar eskiden kitap halinde satılırmış, kalınca bir kitapmış hatta.
- Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda dağıtılan adab-ı muaşeret kitaplarından biri der ki:
vapurda, trende, tramvayda, tünelde hülasa bütün nakil vasıtalarında yanınıza rastlayan bayanı öyle yiyecek gibi süzmeyiniz. O bi mod mankeni değildir ki üstünü başını seyredesiniz.
Günümüzde her toplu taşıma taşıtına asılmasını şiddetle tavsiye ettiğim kuraldır.
Ekşi sözlük ve türevleri çıktı, mertlik bozuldu! Sosyal medyada ağzı olan konuşuyor mu? Bu bağlamda, e-ticaret yoluyla ürünlerini satmaya çalışan markalar ne yapsın? Facebook ve Twitter gibi popüler sosyal mecraları kullanan markalar dijital kanallardaki iletişim stratejilerini kurgularken F-Faktör 3’lüsüne göre hareket ediyorlar artık.
F-Faktör 3’lüsü: Fans-Friends-Followers
Yoksa çok kuru oluyor sosyal medyadaki iletişimleri. Sayın Anıl Altaş, Anıl Hanım veya Hey, Anıl mı diyeceğiz bizi takip edenlere? Mağazamıza gelenlere buyurun hanımefendi dememiz yetiyordu ama yeni medya hepimizin iletişim dilini tekrar gözden geçirmemize neden olmakta. Hatta sadece kurumsal değil, kişisel markalarımız için de.
Müşteriler eskisi gibi değil! Tek taraflı mesajlardan hazzetmiyorlar ve adab-ı muaşereti pek de takmıyorlar. Hatta agresif olarak, görgü kurallarını yerle bir eden mesajlarla, zaman zaman edepsizce küfürler savurarak kendilerini kaybedebiliyorlar. İlk kez kendi kendilerine özgürce şikâyetlerini savurabildikleri platformlarla karşılaştılar. Çağrı Merkezi’ndeki yetkiliyle telefonda konuşmaya ve mağazadaki satış danışmanına serzenişte bulunmaya benzemiyor sosyal medyadaki müşteri şikâyetleri. Ama bizler, F-Faktör 3’lüleri grubuna girenler, yani kullanıcılar, tüketiciler veya müşteriler olarak, internetteki ayak izlerimizin kısa veya orta vadede kariyerimizi dahi etkileyebilecek hatta markalar adına mahkemelerde hakaret davalarında temel oluşturabilecek kadar pervasız sözlerimizin başımıza ne dertler açabileceği konusunda ne kadar bilgiliyiz? Ve hatırlamalı mıyız acaba, sözün uçup yazının kaldığını. Tam da bu noktada, adab-ı muaşereti elden bırakırsak, yine dönüp dolaşıp bizi bir şekilde hoş olmayan polemik yüklü adımlar olarak takip edeceği gerçeğini. Aynı bizim takip ettiklerimiz gibi. Elif Şafak der ki, sosyal medya dalgalı bir deniz. Ben de diyorum ki, bu denizde dümeni rotasına uyduranlar, yüzmeyi bilenler ve bazen de dalgalar karşısında durup beklemeyi, yutkunup öyle konuşmayı, yani yazmayı, bilenler için adab-ı muaşeret kurallarına sosyal medyada da uymayı başarmışlar diyebiliriz. İnanın çok zor değil! İletişimin şifresi sevgi ve anlayışı birlikte uygulamayı başarsak, yetecek de artacak bile.
E-ticarette ise, adab-ı muaşeret tarafında kantarın topuzu fırsat siteleri tarafında kaçmış durumda sanki. Yüzlerce site içinde, spam mail yoluyla izinsiz pazarlama yapanlar mı istersin, yoksa gereksiz kampanyalarla bizi dürtenler mi? Kapıların zilini çalıp kaçan yaramaz çocuklar olurdu eskiden. En azından bizim mahallede vardı ve annem sinir olurdu. Çünkü boşuna zaman kaybı! Kapıyı açacaksın, bekleyeceksin. Kim o diyeceksin? Ses yok! Son dönem hayatımıza giren fırsat siteleri de sayıları çoğaldıkça gereksiz bir e-posta trafiği yaratmaya başladı kullanıcılar gözünde. Bazılarında, e-postadan çıkabilme opsiyonu bile olmaması üzüntü verici gerçekten. Bu tür adab-ı muaşeret kuralları dahilinde çalışmayan e-ticaret siteleri, hizmet kalitesini ve müşteri memnuniyetini veremediği ve dolayısıyla karlılık oranını artıramadığı gibi, batma aşamasına gelebiliyorlar. Ayrıca, dijital fiyatlama tarafında da adab-ı muaşeret durumları sallantıda. İnternet üzerinde hızla yaygınlaşan e-ticaret, sosyal alışveriş, günlük fırsat ve indirim siteleri ile birlikte inanılmaz bir fiyat karmaşası yaşanıyor ve bu durum neredeyse tüm sektörler ve markalar için bir tehdit oluşturmaya başladı bile.
Dijital çağda fiyatlama tüketicide ciddi bir kafa karışıklığını da beraberinde getiriyor. Bir deri çantaya ihtiyacımız olduğunu düşünelim. Ürünü araştırmaya öncelikli olarak özel alışveriş sitelerinden başlıyoruz, zira google üzerinden yapılan ürün aramalarında en üstte özel alışveriş kulüpleri çıkıyor. Belki dönemsel olarak uygun fiyatlı ve özel bir markanın kampanyasını bu sayede yakalayabiliriz. Eğer bulamadıysak veya seçenekleri beğenmediysek, gittigidiyor elimizin altındaki en uygun seçeneklerden. Mutlaka göz atmakta fayda var, çünkü aynı çantanın belki de özel alışveriş sitesindeki fiyatından çok daha uygununu bulma şansımız var. Birçok geleneksel e-ticaret sitesinde ise, ilk alışverişlerde indirim, hediye çeki, arkadaşını davet et 10 TL kazan gibi kampanyalar veya çoklu taksit seçenekleri de mevcut. Mağazada beğendiğiniz deri çantayla ilgili online fiyat araştırması yaptığınız takdirde, internetin sağlayacağı fırsatlar göründüğü gibi çok daha fazla. Neden daha fazla ödeyesiniz ki? Peki, deri çantanın bu kadar çok fiyat alternatifi varken, kullanıcı kime güvensin?
Markaların doğru bir fiyatlandırma stratejisi, böylesi fiyat karmaşalarını önlemesi ve pazarlama ahlakı açısından sorunsuz sonuçlar ortaya çıkmasını sağlaması gerekiyor. Ürün ya da hizmetin piyasada satış noktalarındaki reel fiyatlarıyla, e-ticaret ve indirim sitelerindeki fiyatları arasında büyük çelişkilerin olmaması gerekiyor. Bu tarz ikilemlerin, tüketicinin gözünde marka imajını yerle bir edeceği muhakkak.
Bazı sosyologların sosyal medya çağı dediği teknolojiyle yatıp kalktığımız bu çağda, demode bulmayı bırakıp, geleneklerimize ve özümüze sahip çıkarak adab-ı muaşeret kurallarını günümüze uyarlamayı başaranlara selam olsun! Bayrağı taşıyacaklar yeni yılda. Ve her yeni yılda.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir