Değerli Dostumuz,

1970’lerin başında, stresin insan sağlığına ve verimliliğe etkileri konusunda çalışmak istediğimde, üniversitedeki hocalarım konuyu yadırgamışlardı. Hatta 1986’da, izlediğimiz literatürün heyecanıyla yaptığımız araştırmalar sonucu yazdığımız, topluma mal etmek istediğimiz Stres ve Başaçıkma Yolları adlı kitabımız, Altın Kitaplar’ın o dönem yayın kurulundaki bir uzman üye tarafından, ‘anlamsız ve yayınlanmaya değmez’ bir konu olarak nitelendirilmişti.

Strese ilişkin ilk çalışmalar 1920’lerde laboratuar ortamında hayvanlarla yapılan deneylerle başlar. Önce, yapay olarak oluşturulan fiziksel stresin, canlılarda yarattığı patolojik değişiklikler saptanmıştır. Giderek 1930’larda stres-insan ilişkisi mercek altına alındı. Daha yüksek uyum yeteneğine sahip insanın, benzer fiziksel stresörler karşısında uyumunun sınırları araştırılmaya başlandı.

İş hayatında doyumlu ve verimli insanı stres bağlamında ele alan çalışmalar, üç evreden geçmiştir. Birinci dönem, özellikle o yılların hızlı sanayi hamlesi sürecinde, üretimde çalışan verimliliğini artırmak amacıyla, fiziksel iş koşullarının ele alındığı dönemdir. Daha sonra, stresin ve düşük iş performansının insanlar arası ilişkiler çerçevesinde değerlendirildiği ikinci evreden söz edebiliriz. Günümüzde ise stres, daha bütünsel bir anlayışla ele alınmakta, insan-sistem-teknoloji yaklaşımı olarak niteleyebileceğimiz üçüncü evresini sürmektedir. Bu yaklaşım, teknolojik altyapı kullanıp geliştirebilmeyi de içeren iş rolleri ile ilgili yetkinlikler temeline dayanmakta, bireyin, kurum-iş-teknoloji üçgeninde doyum ve verimlilik çıktısına odaklanmaktadır.

Bugün stresi, bedensel ve duygusal zorlanmalar ve bu zorlanmalara gösterilen uyum olarak tanımlıyoruz. Günümüzün insanı, stres konusunda her zamankinden daha duyarlı ve başaçıkma yollarını öğrenmeye istekli. 1983 yılında başlattığımız “Stresle Başaçıkma ve Sağlıklı Yaşam®” seminerleri, Türkiye’de önemli bir ilk oldu. Bu programlarda, ağırlıklı olarak üst düzey şirket yöneticileri ve ülkenin her zaman zorlayıcı ekonomik yapısında girişimciliğin maliyetini ödeyen ve çağdaş arayışlara yönelen insanlarla birlikte olduk.

Kaynak’ın 11. sayısında stresle ilgili çağdaş yaklaşımları çeşitli bakış açılarıyla yansıtmaya çalıştık. Yüksek ve düşük stresin verimlilik ve sağlık üzerindeki yıkıcı etkileri kadar optimal stresin başarıyı ateşleyen niteliğini gündeme getirdik. İşyeri stresini bireysel ve kurumsal düzeylerde ele aldık. Stresin, zihinsel süreçlerle bağlantılı olarak bireysel uyum yeteneğiyle aşılabileceği gerçeğini özellikle vurguladık.

Saygılarımızla,

Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ

Başarının Temeli Stres

Stres insanın ruhsal ve bedensel sınırlarının zorlanmasıdır. Her türlü değişiklik bir zorlanma yaratır ve her zorlanma bir uyum çabası doğurur. Bunun adı da strestir. Stres halk arasında yaygın olarak kabul edildiği gibi işini kaybetmek, sevdiği yakınını kaybetmek gibi sadece olumsuz olayların doğurduğu bir durum değildir. Terfi etmek, evlenmek gibi olumlu olaylar da stres kaynağıdır. Bu nedenle stres ne bir hastalıktır ne de mutlaka olumsuz bir durumdan kaynaklanır. Ancak streslerle iyi başaçıkılmadığı durumlarda kişi hastalığa hazır hale gelir. Her türlü başarının temelinde stres vardır. Çünkü gerçek başarı sınırların zorlanmasıyla ortaya çıkar. Sınırlarının zorlanmasından hoşlanmayanlar ”ortalama” olarak kalırlar. Bu durum birçok kişi için ayrıca stres kaynağı oluşturur.

Refahın Bedeli

İnsanlık tarihi, kitleleri kırp geçiren sağlık sorunlarıyla dolu, çiçek, veba, tüberküloz, tifo, sıtma ve benzerleri. 20. yüzyılın şampiyonu ise stres. Mide yanmasından baş ağrısına, göğüs sıkışmasından psikolojik sorunlara kadar çeşitli şikayetlerle hekime başvuranlara ilk tavsiye “stresten uzak dur” oluyor. Uzmanlar, stresin, insanın kendisine yönelen tehlikelere karşı korunmak için harekete geçirdiği savunma mekanizmalarının sonucunda ortaya çıktığını söyler. Trafikte sıkışıp kalmış, korna sesleri, egzost dumanları arasında, gideceği yere varamama kaygısı yaşayan kent insanının tepkileriyle, can havliyle yırtıcı hayvanların gazabından kurtulmaya çalışan ya da ailesini düşman kabileye karşı savunmak için saldıran ilkel insanın tepkisinden farklı olmadığı dile getirilir.

Coşkulu Bir Yaşama Doğru: Üç Dost, İki Düşman

Kişinin hayata bakışı, çatışmaların ve güçsüzlüklerin kaynağıdır, süreğen sağlık sorunlarının da hazırlayıcısı… Stres-davranış ilişkisi üzerine ilk çalışmalar, A ve B tipi davranış modellerini belirledi. Sağlık için tehdit oluşturan A tipi davranış biçiminin, sürekli olumsuz dürtüler, hırs, zamana karşı ve kendiyle yarış, hayatı sayılarla ölçmek gibi özellikleri vardır ve riskli hastalıkları davet eder. B tipi kişiler ise, hastalıklara karşı sanki görünmez bir zırha sahiptirler. Stresle başaçıkabilmenin yolu, iç düşmanları yenip, “3K” olarak nitelendirdiğimiz dost güçlerle işbirliği yapmaktır: Kontrol, Kendine güven ve Kendini adamışlık.

Heyecan verici bir Fırsat mı? Tehdit mi? Çaresizlik mi?

Uzun yıllar stres konusundaki çalışmalar sonucunda iki tür stresi birbirinden ayırt eden S. Epstein (1967), paraşütle ilk atlayışını yapan kişilerle profesyonel paraşütçülerden oluşan iki grup üzerinde bir araştırma yapmış. Atlamadan bir hafta önce, bir gece önce, atlamanın gerçekleşeceği sabah, uçağa binildiğinde, paraşüt takımları hazırlanırken, uçak kalkışa geçtiğinde, 1500 metre yükseklikte, atlama anı yaklaşırken, uçağın kapısı açıldığında, atlayış anında, paraşüt açıldığında ve yere inildiğinde, deneyimli ve deneyimsiz paraşütçülerin stres düzeylerini saptamak amacıyla çeşitli bedensel tepkilerini ölçmüş. Araştırma sonucunda, deneyimli paraşütçünün, uçağa binene kadar stres yaşamadığı, ancak uçağa bindiği andan paraşüt açılana kadar geçen sürede en yüksek düzeyde stres yaşadığı saptanmış. Acemi paraşütçünün stres düzeyinin ise, beklediğimiz gibi, bir hafta öncesinden başlayarak yükseldiği, atlamadan az öncesine kadar da o düzeyde sürdüğü, atlayış anından itibaren ise düştüğü gözlenmiş.

Savaşçı Erkek, Sevecen Kadın

Stres, erkeklerde içine kapanma, agresifleşme olarak ortaya çıkarken kadınlar başkalarıyla konuşarak, yakınlaşarak yaşadıkları stresi hafifletebiliyorlar. İki cinsiyet arasındaki bu farkın sebebi ve sonucu hakkında…

Organizasyonlarda Tsunami Etkisi: Yönetici Stresi

Bazı kişilik özellikleri stres altında nitelik değiştirir, kişinin zorlanma karşısındaki uyum davranışını bozarak iş ortamında sorunlara neden olabilir. Hogan Development Survey (HDS), yoğun stres altındayken uygun davranışı seçmekte zorlanarak “raydan çıkan”, istemeden de olsa kariyerini risk eden kişinin, kendi başarısını baltalama eğilimini ortaya çıkarmak amacıyla kapsamlı ve titiz çalışmalar sonucunda oluşturulmuş psikometrik bir ölçümdür. Baskı ve stres altında ortaya çıkan davranış sapmalarının bireye ve kuruma getirdiği yüksek maliyeti aşmak amacıyla özellikle stresli işlere alımda ve kariyer planlamasında başarıyla kullanılır.

Azı da Çoğu da Zarar, Ortası Karar

Yapılan işin zorlayıcılığı ile çalışanın yeterliliği arasındaki ilişkinin kişi açısından üç sonucu vardır: Tükenme, Paslanma, İşiyle bütünleşerek en üst düzeyde performans gösterme. İşin zorlayıcılığı, kişinin yeterliliğini aşıyorsa, stres düzeyi yükselir ve kişi tükenme belirtileri göstermeye başlar. Tükenmeye yaklaştığını hisseden kişi, stresin nedenlerini belirlemeli, bunları giderme yolları aramalıdır, örneğin “hayır” demeyi ve delege etmeyi bilmeli, zamanını etkin kullanmalı, işleri parçalara bölerek, adım adım halletmelidir. İşin zorlayıcılığı kişinin yeterliliğine oranla düşükse, Baltaş-Baltaş eğitimlerinde ve yayınlarında önemle vurguladığımız bir olgu olan “paslanma” ortaya çıkar. Paslanma, kişinin yapabileceğinden çok daha azını ortaya koyması, düşük motivasyonla, isteksizce iş yapması, hatta hiç yapmamasıdır.

“Tükenme”nin Ardındaki Çıkmaz

Çalışma eylemi, kurumsal yapılar ve süreçlerle bireyin demografik ve kişilik özellikleri, deneyimi ve iş rolü arasındaki etkileşim sonucu gerçekleşir. Bu etkileşimin bir sonucu olan özel iş streslerinin, kişisel ve kurumsal başaçıkma becerilerine bağlı olarak nasıl çözümlendiği, ürün ya da iş performansı etkiler. İş kalitesi ve iş verimi olarak görünen çıktılar çoğu kez birey açısından üç biçimde sonuçlanır: Bu sürecin iki ucunda, iş, birey için yetersizse, “paslanma”, birey, iş için yetersizse, “tükenme” yaşanır. Özlenen sonuç ise, başarılı iş sonucu ve bireysel başarı duygusudur. Tükenme belirtileri, iş ortamındaki duygusal ve kişiler arası ilişkilerin stres verici niteliğe dönüşmesi ve kronikleşmesi ile ortaya çıkar. İşin ciddi ve riskli sonuçlar içermesi (yoğun bakım ünitesi, hava kontrol kulesi ortamlarında çalışmak gibi) ve bireyin iş ilişkilerini yönetememesinden kaynaklanır. Stres tepkisi, ağırlıklı olarak insan ilişkileri yumağında gömülüdür. Tükenme belirtisinin üç temel değişkeni olduğu saptanmıştır: 1. Duygusal tükenme. 2. Depersonalizasyon. 3. Düşük kişisel başarı.

Sevdiğiniz İşi Yapın

Doğru iş, hayatı kazanmak için değil, hayatı yaşamak, değer yaratmak için yapılandır. İş, kişiye hedef ve amaç verir. Yüreğini işine katanlar, en güçlü olanlar ve en yüksek katma değer üretenlerdir.

Personova Kişilik Envanteri Testi