Değerli Kaynak Dostlarımız,
İsmail Emre’nin Türk Dili dergisindeki denemesinde belirttiği gibi “Merhamet ile sevginin uçlarda buluşmasıdır şefkat. İkisinin birbirine emaneti…” Türk kültüründe şefkat göstermek ve değer bilmek iş pozisyonlarıyla bağlantılıdır. Biri yukarıdan aşağıya, diğeri aşağıdan yukarıya gösterilmesi beklenen duyguları tanımlar. Yöneten şefkat gösterecek, çalışan bu şefkatin değerini bilecektir. Bu anlayış 21. yüzyılda format değiştirdi. Şefkatli liderlik çalışana bahşedilecek bir duygu değil, insan değerini içine alan bir deneyimdir. Şefkat duygusu farklı liderlik seviyelerinde yaşanır; acımak, sempati duymak, anlamak, empati duymak ve eyleme geçmek. Türk iş kültürünün temeline hiyerarşik yapının devamı olarak acıma duygusu yerleşmiştir. Acımak ve affetmek anlayışı birbirine paralel gider. İşini profesyonel ve etik bir anlayışla sürdürmeyen çalışanın her düzeydeki hata ve uygunsuzluğu yönetenin şefkatine terk edilir. Beklenen senaryo, astın ekmek parasıyla oynanmaması ve affedilmesidir. Sempati ‘syn-pathos’ birlikte hissetmek, diğerinin duygu ve düşüncesinde buluşmaktır. Öte yandan anlamak bilinçli farkındalıktır ve veriye dayanır. Tarafların kurum gerçekleri ve ihtiyaçları etrafında buluşturulmasıdır. Empati ‘en-pathos’ diğerinin bakış açısını ve duygusunu fark etmektir. Eyleme geçmek, “seni anlıyorum bunun için ‘yardımcı olabilir miyim?” anlayışı benimsenmektedir.
Kurumsal verimlilik ve mükemmellik şefkati kapsayan ilişkiler kurgulanmasını bekler. Psikolojik güvenlik kültürünü hedefleyen bir kurum bunu şefkatli liderlik anlayışıyla gerçekleştirebilir. Çünkü şefkat, şirket performansını ölçülebilir sonuçlarla yukarı taşıyan bir katalizör olarak amaca hizmet edebilir. Aksi takdirde, bu odak kaybolabilir ve amaç yöneticilerin çalışanlarını iyi hissettirmesine dönüşür. Bunun sonucunda sınırlar belirsizleşir, aşırı hoşgörü ve gereğinden fazla korumacılık disiplin eksikliğine ve performans standartlarının düşmesine neden olur. Şefkat gösterilen kişi kendindeki değişim ve gelişim ihtiyacını fark edemezse, şefkati sürdürmek zorlaşacaktır.
Öte yandan şefkatsizlik iş ortamının gerçekliğini ve kırılganlığını görmeyi engelleyerek kötü yönetime yol açar. Kuru ilişkiler ve mekanik yaşam biçimi, içinde sıcak insani duyguları barındırmaz. Kişinin büyüdüğü ortam bu nitelikte olursa o genç ailesinden kopar, onlarla birlikte olmak bir bütünün parçası olduğu duygusunu yaşatmaz. Aynı kalıp iş ortamı için de geçerlidir. Bu nedenle bir önceki KAYNAK dergisinde ele aldığımız psikolojik güven ve güvenlik kültürüyle yakından ilgili olduğu için bu sayımızda şefkatli liderlik konusuna eğildik.
Gerçek anlamda birbirimize değer katabilmenin sırrı, şefkatin iş yaşamındaki normlarını çözmekte yatıyor. Şefkat göstermek, yapılamayanın yapılmasına imkân veren düşünce ve duygu gücünü destekleyerek çok yönlü güven kazanmayı sağlamaktır.
Bugün şefkatli liderden beklenen profesyonelliğini ve iş sonuçlarını göz ardı etmeden empatiyi bir eyleme dönüştürerek geliştirici faklı bir yol çizmesidir.
Prof. Dr. Zuhal Baltaş