Kusurlu olma ve değersizlik korkusunun acı sonu olan kişisel yetersizlik hayatımızı bir çıkmaza götürür. Böyle bir çıkmazda insanın savaşta galip gelmesini ancak sizi koşulsuz kabul eden, stresli ve rekabetçi ortama rağmen sizi şefkatle kucaklayan bir yönetici sağlayacaktır. Böylece, bu yaklaşım tarzı çalışanlara duygusal destek sağlamanın yanı sıra onların daha iyi bir iş deneyimi yaşamalarına öncülük edecektir.
Geçtiğimiz 15 sene boyunca psikoterapist ve insan kaynakları direktörü olarak, yeterince iyi olmama hissinin ağırlığıyla acı çeken birçok danışan ve takım arkadaşı ile çalıştım. Din, dil, ırk, yaş ve cinsiyet ayırt etmeksizin kusurlu olma ve değersizlik korkusundan kaynaklanan acı ise temelde aynıydı. Çünkü yetersizlik hissi çoğumuz için hemen oracıktadır..
Çok da zor değil; başka birinin başarılarını duymak, eleştirilmek, yeri geldiğinde tartışmaya girmek veya işyerinde bir hata yapmak kendimizi kötü hissetmemiz için yeterli. Hayatlarımızı bu ve benzeri kişisel yetersizlik merceği altında yaşadığımızda, bir nevi değersizlik yanılsaması olarak nitelendirebileceğimiz girdabın içine hapsolup, aslında özümüzde kim olduğumuz gerçeğini ve derindeki potansiyelimizi algılayamıyoruz.
Oysa ki bu zihin halinden uyanmak için güçlü bir kararlılığın yanında, stresli ve rekabetçi modern toplumda mutlu ve özgür bir hayatı geri almayı esas edinmiş, kalbi ve zihni etkin bir biçimde eğitilmiş bir yöneticiniz olduğunu düşünün.. Şefkati ve farkındalığı gelişmiş, yabancı ya da korkutucu veya yoğun deneyimlerle savaş halinde olmayı tersine çevirebilmiş, “koşulsuz kabul” etiğiyle kendini ve hayatını deneyimlemeye adamış bir liderin size kendilik yolcuğunuzda eşlik ettiğini?
Mevlana, uyanışımız ve yaralarımız arasındaki ilişkiyi gözlemleyip “Yara, ışığın içine sızdığı yerdir.” der. Eğer öyle ise herbirinizin yaralı olan yerine, onu inkar etmeden ve kaçmadan bakmanıza davet edecek, insani hassasiyetlere karşı daha şeffaf hale gelmiş bir yöneticiyle çalışabilmek, sizi daha özgür kılar mı? Ve tam da bu hafiflik hissiyle; gördüğünüz o lider her kim ise onu açık bir kalple kucaklayarak, kendinizi tüm o olumsuz yanılsamalardan özgürleştirip, saf farkındalığı ve sevgiyi keşfetmeye davet edebilir misiniz?
Günümüzde şefkatli liderlik, iş dünyasında ve diğer liderlik alanlarında giderek daha fazla ilgi çeken ve kabul gören bir yaklaşım haline gelmeye başladı. Bu yaklaşımın, insan merkezli liderlerin organizasyonlarında daha sağlam temeller oluşturmasına yardımcı olurken, çalışanların iş yaşamlarını daha tatmin edici hale getirdiğine dair araştırmalar yapılmakta. Liderlerin, çalışanlarının duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve onlara destek olmak için çaba gösterdiği bir şirkette çalışmak sizce de büyük bir konfor olmaz mıydı? Çalışanların işyerinde daha iyi bir deneyim yaşamalarının sağlandığı ve yöneticiler ile çalışanlar arasında güçlü bir iletişimin kurulduğu alanlarda, tüm ilişkilerin de olumlu yönde destekleneceğine inanıyorum. Jack Kornfield’ın belirttiği gibi, liderlerin içsel bir denge bulmaları, bu tür bir liderlik yaklaşımını başarılı kılacaktır. Kendi içsel huzurları sayesinde, liderler daha fazla öz şefkat ve anlayış sunabileceklerdir.
Öyleyse tüm mesaidaşlarıma dileğim; sevgi dolu farkındalığımız, tüm dünyevi varlıkları kucaklasın.
Kendinize olan sevginiz mükemmelleşsin.
Aşk’la!
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir