Araştırma – Uygulama Uyumsuzluğu

Araştırma – Uygulama Uyumsuzluğu

Araştırmacılar bulgularının uygulayıcılar tarafından yeterince dikkate alınmadığından, uygulayıcılar yürütülen araştırmaların gerçek dünyayı her zaman yansıtmadığından şikâyet ederler. Kontrollü ortamlarda yapılan araştırmalar, uygulayıcıların karşılaştıkları gerçek hayattaki ekonomi gibi değişkenleri kapsamamakla eleştirilmektedir. Bu durum araştırma ve uygulama arasında bir uyumsuzluk doğurur. Peki araştırma ve uygulama arasındaki bu farkı nasıl gideririz ki akademik dünya ve iş dünyası birbiriyle uyumlu hale gelsin?

Üniversiteler yaşam boyu öğrenmenin eğitim sistemindeki son resmi durağıdır. Her üniversite araştırma üniversitesi olarak hizmet vermese de, bilimsel bilginin yayılmasında temel öğrenme kaynağını oluşturur. Bilgi üretecek araştırmacı adaylarını ve bu bilgiyi kullanacak geleceğin uygulayıcılarını aynı çatı altında yetiştirir. Bir kişi mesleğinde zaman zaman hem araştırmacı, hem de uygulayıcı rolünü üstlenir. Bu sebeple üniversitelerin, iki tarafı birbirine yaklaştıracak iş birliği fırsatlarını oluşturmasına, aradaki köprüyü etkin bir şekilde kurup iletişimin sürekliliğini sağlamasına ihtiyaç vardır.

Uyumsuzluğun kapsamı

Araştırmacılar bulgularının uygulayıcılar tarafından yeterince dikkate alınmadığından şikâyet ederken, uygulayıcılar yürütülen araştırmaların gerçek dünyayı her zaman yansıtmadığını ileri sürmektedir.1 Tanımlanmış kontrollü ortamlarda yapılan araştırmalar, uygulayıcıların karşılaştıkları gerçek yaşam değişkenlerini, bağlama etki eden sosyo-kültürel veya ekonomik koşulları kapsamamakla eleştirilmektedir. Bu durum araştırma ve uygulama arasında bir uyumsuzluk doğurur.

İki taraf arasındaki bu uyumsuzluğun yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı da olur. Gereksinim ve hedefler doğru anlaşılmadığında, tarafların işbirliği zorlaşır. Uygulayıcılar araştırma bulgularının, işleriyle ilgili olsa da, hayata geçirmeye hazır halde olmamasını zorlayıcı bulmaktadır. Yaklaşımının uygulamaya yön vermesini arzu eden araştırmacılarsa fikirlerinin yanlış veya eksik uygulanmasından rahatsızlık duymaktadır.2

Eğitim sisteminden iki örnekle açıklayalım. Birinci duruma örnek olarak kuramsal bilginin deneyime dönüştürülmesi amaçlanan pedagojik formasyon eğitimi verilebilir. Her hafta hem sınıf içi derslerine girmeyi, hem de uygulama okulunda staj yapmayı gerektiren bu programda öğrencilerin fakültede öğrendikleri soyut bilgiyi okuldaki mevcut uygulamalara aktarmakta zorlandıkları görülmektedir. İkinci duruma; zorlayıcı görevleri gelişim fırsatı olarak görmeyi işaret eden, son zamanların önemli kavramı “gelişim zihniyeti” örnek gösterilebilir. Kavramın geliştiricisi Carol Dweck, öğrencilerin stratejileri tanımlamasına ve başarıyı bu stratejilere bağlamasına destek olan daha uzun ve zorlu yolu öğretmenlerin ve velilerin göğüslemeye istekli olmadığını söylemiştir. Psikoloji dalındaki araştırmasının “sonucu değil, çabayı övmek” olarak basitleştirildiğini ifade etmiştir.3

Çözüm önerileri

Sunulacak önerilerle araştırmacıların ve uygulayıcıların “aynı ekibin parçası olduğu” anlayışının ortaya konması1 önemlidir. Eğitim paydaşlarına yönelik çözüm arayışında Hirschkorn ve Geelan, araştırma-uygulama uyumsuzluğunu aşmak için dört yol4 önermiştir. Bu öneriler yapılacak çalışmalara şöyle uyarlanabilir:

  1. Uygulayıcı uyumunu sağlamak: Uygulayıcılara;
    • Araştırma bulgularına erişim sağlamak,
    • Araştırma raporlarını yorumlama becerisi kazandırmak,
    • Araştırma bulgularını kendi özel koşullarına uyumlu hale getirip hayata taşıma becerisi kazandırmak.
  2. Araştırmacı uyumunu sağlamak: Araştırmacılara ;
    • Bilimsel bilgiyi uygulayıcının dilinden ifade etmesi için destek olmak,
    • Bulgularını akademik dergi ve konferanslar dışında uygulayıcılarla doğrudan buluşacakları platformlarda da paylaşma imkânı vermek,
    • Görece soyut ve kuramsal kalan bulgularla yetinmeyip araştırma mantığını somut durumlara uygulayabilecekleri beceriler kazandırmak.
  3. Araştırma uyumunu sağlamak: Araştırmaları
    • Genelleştirilmiş, bağlamdan ayrı düşen bilgi yerine, uygulamaya dönük; yani zengin, karmaşık, somut bilgiyi ve uygulama reçetelerini sunmaya odaklamak,
    • Kalitatif çalışmalarla zenginleştirerek sayısal olarak belirlenmiş standartların uygulayıcılar için akla yatkınlığını ve kullanışlılığını desteklemek.
  4. “Araştırma çevirmeni” yetkinliği kazandırmak: Araştırmacıların veya uygulayıcıların kendi bilgi, beceri ve ilgi kalıplarını destekleyen mevcut sistemleri içinde, zihniyet ve davranış değişikliğine gitmeleri zor olabilir. Bu sebeple, tamamen yeni bir iş rolü olarak “araştırma çevirmenliği” (research translator) önem kazanmaktadır. Bu rolü üstlenen kişiler hem uygulayıcıların ve araştırmacıların dilini konuşmakta ustalaşmıştır, hem de araştırma bulgularını uygulayıcılara anlaşılır, akla yatkın ve potansiyel verimini gösterecek şekilde sunmayı başarır. Ayrıca uygulayıcıların önemsedikleri konuları ve kaygılarını araştırmacılara aktarır.

Sonuç

Araştırmacılar iş hayatındaki ihtiyaca hizmet edecek bilimsel bilgiyi oluşturmalı, iş hayatındaki profesyonellerse bu bilgiyi yakından izleyerek deneyime ve sezgiye dayalı çıkarımların dışına çıkmalıdır. Üniversitelerin tarafların gelişimine ve etkileşimine hizmet edecek programlar sunması, araştırma ve uygulama yaklaşımlarını anlayıp ihtiyacı iş sonucuyla buluşturacak yetkinlikte uzmanlar yetiştirmesi önem kazanmıştır. Bilim tarihi boyunca bunu başarabilen akademisyenler bilginin yaygınlaşmasını sağlayan toplum liderleri olmuşlardır. Örneğin psikoloji profesörü Dan Ariely, davranışsal ekonomi alanındaki öncü araştırmalarının yanı sıra, bu araştırmaları toplumun anlayacağı yalınlıkla aktarmasıyla tanınmaktadır. TED konuşmaları 8 milyona yakın kişi tarafından izlenmiştir. Tıp bilimleri doktoru ve psikoloji profesörü Acar Baltaş ise, stres ve beden dili kavramlarını Prof. Dr. Zuhal Baltaş’la birlikte Türkiye’ye tanıtmış, “Üstün Başarı” kitabı öğrenmenin nöro-bilimsel temelleri ile öğrencilerin ihtiyaçları arasında köprü kuran ilk çalışma olmuş, yasal yollarla toplam 700.000 adet satışı yapılmış pek çok kitap yazmıştır. Günümüzde bu görevin genişlemesi ve farklı kanallardan topluma aktarılması gerekmektedir. Böylelikle, akademik dünyayı ve iş dünyasını birbiriyle uyumlu hale getirmenin yolu açılacaktır.

Kaynakça:

  1. DeAngelis T. Closing the gap between practice and research [İnternet]. Uygun erişim: https://www.apa.org/monitor/2010/06/gap
  2. The Research-Practice Gap [İnternet]. Uygun erişim: https://jnd.org/the_research-practice_gap_1/
  3. Carol Dweck Explains The ‘False’ Growth Mindset That Worries Her [İnternet]. Uygun erişim: https://www.kqed.org/mindshift/47160/carol-dweck-explains-the-false-growth-mindset-that-worries-her
  4. Hirschkorn M, Geelan D. Bridging the research-practice gap: research translation and/or research transformation. The Alberta Journal of Educational Research 2008; 54(1):1-13.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi