Y kuşağı özünde iki ayrı gruptan oluşuyor. Her ikisi de dijital devrimin sadık dostları. Suda 500 yıllık bir tarihi olan ‘surf/sörf’ün internete taşınması bu nesille oldu. Bu gruplardan biri toplumun ve iş yaşamının gözbebeği ve umudu olan, inovasyona yatkın olan araştırıcılar. Diğeri, ailelerini ve toplumu zorlayan, kendilerini tüketme eğiliminde olan bağımlılar. Dijital devrimin neredeyse her gün farklılaşan işlem kapasiteleri ve işlem alanları zihnimizi zorluyor. Y kuşağı bu yeni düzeni hava gibi, su gibi var sayıyor ve sorgulamıyor bile.Y kuşağı girişimciler, durdurulamaz, güçlü ve başarılı olarak tanımlanıyorlar. Bu kuşak doğduğu dünyada bilgiyi ellerinin altında, parmaklarının ucunda buluyor. Dünya basınında Açılış törenlerinin yapılacağı semtten beş sokak ötedeki uyuşturucu ticaretinin en hızlı bölgeleri de Y kuşağının Kanada’daki karanlık yüzü. Peki, Y kuşağının aydınlık yüzü nerede? Y kuşağının Fransa’daki aydınlık yüzü, Kanada’ya gönderdikleri milli takımlarındaki gençler.
Kuşaklar ve Y kuşağının yaşamından kesitler
“Özerk olmak neyi seçeceği kararını verebilmektir. Özgür seçim yapma kararını veremeyen kişi öfke yaşar”
Kuşakların farklı adlarla anılması bir Amerikan tanımlaması olarak hayatımıza girdi. Dünya savaşlarının zorlu günlerinde hayatta kalabilen ana babaların çocukları olarak doğan kuşak, Baby Boomers (1946 – 1964) adı ile anıldı. İnsanlık adına yüklenilen sorumlulukların ve ilkelerin sembolü oldu. Hayatlarını çalışmak, yetinmek ve çocuklarına yaşanası bir dünya bırakmak üzerine kurdular. Bundan sonra da ortalama 20 yılda bir gelen yeni kuşaklar dünyada farklılaşan sosyal ve teknolojik özellikler sebebiyle değişik kodlarla anılır oldu. Bugün iş yaşamında 20-25 yılını geride bırakanlar X kuşağı olarak anılırken genç iş adamları ve çalışanlar Y kuşağı olarak anılıyor. Şimdilerde bir de milenyum kuşağı diye anılan ara bir kuşak söz konusu; 2000’den 3 yıl önce ve 3 yıl sonra doğanlar.
Kohort araştırmalarla Y kuşağının beklentileri ve iş yapış biçimleri inceleniyor. Bunlar 1990’ların yaşamımıza yerleştirdiği ‘internet’in en sıkı kullanıcıları; hayatla tanışmaları internet aracılığıyla oldu. Temel soru, nasıl bir dünyaları var ve dünyayı nasıl var edecekler?
Y kuşağı özünde iki ayrı gruptan oluşuyor. Her ikisi de dijital devrimin sadık dostları. Suda 500 yıllık bir tarihi olan ‘surf/sörf’ün internete taşınması bu nesille oldu. Bu gruplardan biri toplumun ve iş yaşamının gözbebeği ve umudu olan, inovasyona yatkın olan araştırıcılar. Diğeri, ailelerini ve toplumu zorlayan, kendilerini tüketme eğiliminde olan bağımlılar.
- Birinci grup; geliştirici bilgiyle donanımlı, enerjik, heyecanlı, “yapabilirim” diyen, iç motivasyonu yüksek, ekibi harekete geçirici.
- İkinci grup; tahrip edici bilgiyle donanımlı, kaba, intikamcı (retributive), obeziteye yatkın, uyuşturucu ve alkole bağımlı.
Y kuşağı için dijital iletişim, online sosyal yaşam, internet oyunlarında eğlence, yüzlerce televizyon kanalı, sinemanın DVD’lerle evinde var olması yaşamın olağan parçaları. Bu sebeple hayatı elektronik ajandalarda düzenliyorlar, alışverişlerini internetten yapıyorlar. İş başvuruları ve psikometrik değerlendirmeleri online, işe yerleştirme için alındıkları değerlendirme merkezleri simülasyonlu, yetkinlik kazanma eğitimleri e-öğrenme ve simülasyona dayalı.
Engin Gençtan’ın insan bilimci gözlem ve analizlerinin perspektifinden kaleme aldığı ”Zamane”sinde şöyle bir insan manzarası çıkıyor karşımıza: toplumun çoğunluğu için seçeneklerin sınırlı olduğu bir ortamda, doğumdan itibaren sistemin müdahalesiyle karşılaşan kuşaklar. “Türkiye’de bu kuşaklar özerkleşme olanağı bulamıyor.” Gençtan özerkliği bireyin sınırının nerede bittiğinin ve başkasının sınırının nerede başladığının bilinci olarak tanımlıyor. “Özerk olmak neyi seçeceği kararını verebilmektir. Özgür seçim yapma kararını veremeyen kişi öfke yaşar” diyor. Özerkliği kuşakların kendi yaşam süreleri içerisinde çözebilecekleri bir yetkinlik veya vasıf olarak görmüyor. Yaşantı ve tutumların kuşaktan kuşağa aktarımıyla var olan bir kazanım olarak yorumluyor. Bu açıdan bakınca özerk olmayan Y kuşağının nasıl özgür olacağı sorusu zihinlere takılıyor. Öfkesiz inovatif fikirlerin atar damarımız olmasını nasıl sağlayacağız?
Cem Mumcu’nun tanımında olduğu gibi “inşaatı bitmiş” ilişkiler arayan bir kuşak var yaşamımızda. Peşinde koştuklarının aynı zamanda mimarı olmaları gerektiğini fark etmeden istiyorlar. Sorumluluk alanlarının “kendileriyle sınırlı” olma anlayışı sadece ilişkilerde değil, iş pozisyonunda, kariyerde, güç ve servet sahibi olmada benzer şekilde kopyalanıyor. Dünya barışı ve insanlık refahı “dünyaya sorumlu” insan arayışından vazgeçerek yeni bir eksende mi var olacak?
Son 20 yılın dijital, biyolojik ve nano teknolojileri
Dijital devrimin neredeyse her gün farklılaşan işlem kapasiteleri ve işlem alanları zihnimizi zorluyor. Y kuşağı bu yeni düzeni hava gibi, su gibi var sayıyor ve sorgulamıyor bile.
Dijital Ekonomi, ekonominin her segmentindeki inovasyonu kapsıyor. Yani; üretim, ulaşım, tarım, iletişim, toptan-perakende satışın yanı sıra sağlık, eğitim, (hükümet) resmi hizmetler, dijital korunma ve eğlence sektörlerini kapsıyor. Dijital dünyanın sosyal, ekonomik ve bölgesel olumsuzlukları da aynı kapsamda irdeleniyor.
Günlük yaşantımızda hızla yerini alan dijital devrim, sosyal hayatın ve ekonominin her segmentindeki inovasyonlarla yaşamımızı sarmaladı. Bu devrim 1990’dan beri yepyeni bir dil yarattı. Artık yaşamımız dijital kodların egemenliğinde biçim değiştirdi. Bu dil bilgisayarlardan cep telefonlarına, güvenlik sistemlerinden sağlık taramalarına, akıllı arabalardan akıllı evlere kadar her yerde. Yepyeni bir ekonomi, yepyeni bir kültür doğdu. Dijital devrimin neredeyse her gün farklılaşan işlem kapasiteleri ve işlem alanları zihnimizi zorluyor. Y kuşağı bu yeni düzeni hava gibi, su gibi var sayıyor ve sorgulamıyor bile.
Bireylerin hepsine henüz teknoloji kadar dokunmuş olmasa da yadsınamaz devrimlerden biri de X kuşağı bulguları ile hız kazanan biyoteknolojiler ve nanoteknolojiler. Tüm yaratıcı, yenilikçi çalışmalar değişimin ivmesini hızla yükseltiyor. Farklı, kolay, ekonomik çözümler sunuyor.
A (adenin), T (thymine), C (cytosine), G (guanine) harfleri ile gösterilen kodların yarattığı genetik diziler, tüm canlılar âleminin anahtarı. Bu kodların değiştirilmesi dünyada biyolojik kökenli tüm canlılarda dinamik bir değişimin öncüsü oldu. Dünya evrenin içinde var olanlara insan beyni ile bilinmedik eklemeler yapıyor. Y kuşağı bu değişimde nasıl bir rol alacak? Dünyadaki beslenme sorununu çözmelerini Y kuşağından dört gözle bekleyen koca bir Afrika kıtası var.
İlk çalışmaları Tokyo Üniversitesi’nde Norio Taniguchi tarafından 1974 yılında tanıtılan nanoteknoloji, kullanılan teknolojilerin ileri düzeyde duyarlılık kazanması ve küçültülmesi ile ortaya çıktı. Dünya, Y kuşağının bu teknolojiye, Moleküler Nanoteknoloji (MNT) uygulamalarıyla yaygın ve verimli kullanım sağlayacağı beklentisinde. Bu kuşağı, klasik meslekleri nasıl uyguladıkları kadar, söz konusu yenilikçi çözümlerin oluşturduğu yeni meslekleri nasıl var ettikleri de tanımlayacak.
Farklı yerler, farklı eylemler ve Y kuşağı
Y kuşağı girişimciler; durdurulamaz, güçlü ve başarılı olarak tanımlanıyorlar. Bu kuşak doğduğu dünyada bilgiyi ellerinin altında, parmaklarının ucunda buluyor.
Megeve’de bu yazıyı yazarken, bir yandan 27 Ocak’ta başlayan Davos ekonomi zirvesinin oluşturduğu gündem çerçevesindeki tartışmalar sürüyordu, diğer taraftan da 2010 kış olimpiyatları için Vancouver’da son hazırlıklar yapılıyordu. Ben her ikisiyle ilgili gelişmeleri izlerken Y kuşağını ve dünyadaki açılımlarda aldığı ve alacağı yeri düşünüyordum.
Davos’tan kesitler ve düşündürdükleri; Bu ekonomik zirvenin, 2009’a kıyasla daha olumlu bir hava içerisinde olduğu telaffuz edildiğinde, Almanya Yatırım Bankacılığı Eş Başkanı Michael Cohrs “Hayır, bu gün eskisinden daha kötü çünkü geçen yıl, 2009, ikinci büyük depresyon olarak anılıyor ve zirveyi domine ediyordu. O gün finansal kapitalin ve küresel ekonominin geleceği için ortak mücadele yöntemleri aranıyor ve omuz omuza yürünüyordu; bu gün ise herkes farklı bir yöne gitmektedir. Bu da ciddi bir belirsizlik ve kaos getiriyor” diyor. Yirmi ülkenin temsilcileri ve finans sektörünün önde gelen kurumları bir araya gelerek, uluslararası regülasyonların planlanması ve uygulanması beklenen kurallarını oluşturmuştu. Finansal sabitlik komitesi (Financial Stability Board) ile Basel Bankacılık komiteleri (Basel Committees on Banking Supervision), yeni kuralların konması ve risk almanın daha pahalı hale gelmesi gereğine vurgu yaparak strateji belirledi.
Davos öncesinde Amerika Başkanı Barack H. Obama, Fransa Başkanı Nicolas Sarkozy, İngiltere Hazine Bakanı Alistair Darling ve diğer üst düzey yetkililer telafi davranışlarının hükümetlerden beklenemeyeceği konusuna ağırlık vermişlerdi. Ama finans dünyası kendine bölgesel ve kısa dönemli çözümler üretti. Bankaların genç finansçıları, politikanın bu sınırlamalarını nasıl aşacaklarını düşünüyorlar.
Basından ve bloglardan takip ettiğimiz kadarıyla Davos’un resmi ve resmi olmayan toplantılarında 2009 ekonomik duraklamasının ardında yatanlar ve yapılması gerekenler konuşuldu. Bu çerçevede sorunun çıkışında ve çözümünde kimlerin ve hangi kuşağın temsilcilerinin rol aldığı, konunun kuşakla mı, iş ahlakıyla mı, yoksa davranışı tetikleyen kişilik faktörleriyle mi ilgili olduğu sorularının cevapları aranacak.
Yazımız açısından bu tartışmalardaki en dikkat çekici yaklaşım Bill Gates’ten geldi. O, tüm dünyada insanların hayatını farklı kılacak ve gelişimin önünü açacak muhteşem yenilikler olabileceğine inandığını söylüyordu. Gates, X olarak Y’lere yapılacak yaklaşımdaki ana meselenin inovasyona yatırım yapmak olduğuna inananlardan. Onun görüşlerini şu cümlelerle özetlemek mümkün: “Kasvetli bir gelecek ile parlak bir gelecek arasındaki fark inovasyona bağlı. Kritik olan inovasyonun öngörülemez oluşudur. Buna rağmen devletler, özel sektör ve çeşitli kuruluşlar bunun için fon oluşturmalı ve desteklemeli. İnsanlığın refahı; sağlık, beslenme ve enerji alanındaki yenilikçi çözümlere bağlı görünüyor.”
Peki, insanlık için parlak bir gelecek yaratacak olan inovasyonu kimler yapacak? Bu yöndeki beklentimiz, derin tecrübelerine rağmen artık iş yaşamının sonuna yaklaşmış olan kuşaktan değil elbette. Belki X kuşağından olabilir ama en büyük beklenti teknoloji ile yoğrulan, kendine güveninin yüksek olduğuna ve ekipleri başarıyla yönetebileceğine inanılan Y kuşağından. Bu kuşak girişimciler; durdurulamaz, güçlü ve başarılı olarak tanımlanıyorlar. Bu kuşak doğduğu dünyada bilgiyi ellerinin altında, parmaklarının ucunda buluyor. Konu bu bilginin nasıl kullanılacağı. Dünyanın zenginleri ve bireylerin serveti, yeraltı- yerüstü zenginliklerle rekabet içinde olan masaüstü ve parmak ucu zenginliklerde.
Bir önceki kuşağın sadık, sebatkâr, istikrarlı vasıfları bu kuşakta bağlı, başarı odaklı ve sürdürülebilirlik ile ortaya çıkıyor, daha dinamik ve daha ölçülebilir özellikler olarak.
Vancouver’dan kesitler ve düşündürdükleri; British Columbia üniversitesi oftalmoloji Profesörü Christopher A. Shaw’un “Five Ring Circus: Myths and Realities of the Olympic Games” adlı eseri, Vancouver’ın 2010 Kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapmasını eleştiren bir kitap olarak yetkililerin dikkatini çekmiş ve Shaw’un soruşturulmasına sebep olmuştu. Gerekçe bu kitapta yer alan görüşlerin, toplumda karşı görüş cephesi oluşturma ve toplumsal huzuru bozma riski taşımasıydı.
12 Şubat Cuma akşamı BC Place stadyumunda yapılacak açılış töreninde olimpik gösteri alanlarında ve sporcuların korunmasında görev alacak özel kuvvetler için 900 milyon Canada dolarlık bir bütçe ayrıldı. BC Sivil Özgürlük Komitesi Başkanı, resmi otoritelerin artan baskısının (resmi tanım kontrol) protestoları da artırdığı konusundaki beyanları insanlık tarihi boyunca var olan karşıtlıkların bir göstergesi olarak yorumladı. Protestocular farklı gruplardan oluşuyor ve çok farklı misyonlara sahip. Bir yanda evsizler ve uyuşturucu bağımlıları var; onlar kendilerine ayrılan bütçeden şikayetçi ve olimpiyat bütçesinden talepleri var. Öte yanda çevreciler 1600 km ötedeki Albetra’da yapılan oil-sands projesini protesto ediyor. Çağrı bunlarla sınırlı değil, çok geniş olarak sürdürüldü. Antikapitalistler, işçiler, göçmen hakları savunucuları, savaş karşıtları, toplum severler, yoksulluk karşıtları, sivil özgürlükçüler protesto için birleşmeye davet edilenlerden bazıları.
Y kuşağının karanlık yüzü
Dünya basınında Açılış törenlerinin yapılacağı semtten beş sokak ötedeki uyuşturucu ticaretinin en hızlı bölgeleri de Y kuşağının Kanada’daki karanlık yüzü.
Dünya basınında Açılış törenlerinin yapılacağı semtten beş sokak ötedeki uyuşturucu ticaretinin en hızlı bölgeleri fotoğraflanıyor. Medyada en çok yer alan görüntü çöp variline dayanmış eroin enjeksiyonu yapan genç kız ile uyuşturucu savaşlarında vurulan genç erkeğin yoldaki cesedi. Her ikisi de Y kuşağının Kanada’daki karanlık yüzü.
Bağımlılık toplumların belini büküyor. Dijital dünyanın da bağımlıları var. 1999 yılında 1981-84 yılı doğumlularla yapılan bir çalışma, sanal şiddetin düşmanlık duygularını nasıl körüklediğini gözler önüne serdi. Ekranlara yansıyan şiddet gencin yaşamında üç boyutta kendini gösteriyordu; psikolojik, sosyal ve akademik. Gelişen semptomlar; psikolojik yapıda düşmanca duygu ve düşüncede artış, izlenen şiddetin benzer şekilde yakın çevreye yansıması, bağımlılık potansiyelinde artış ve giyim ve hijyende dıştan gözlenebilen kendini ihmal. Sosyal olarak izolasyon ve toplumla buluşmalarda fiziksel çatışma eğiliminin artması. Akademik alanda ise öğretmen ve otoriteyle çatışma ve okul başarısında düşüş.
Dijital devrimin yatak odalarına taşıdığı sanal dünyaya takılan bu Y kuşağı temsilcileri geceleri uyuyamıyor; tuşlardan ve ekranlardan gözlerini ayıramıyor. Hayatın gerçeklerinden ve toplumun beklentilerinden soyutlanıyor.
Y kuşağının aydınlık yüzü
Peki, Y kuşağının aydınlık yüzü nerede? Uzakta değil; onlardan bazıları 12 Şubat Cuma akşamı Olimpiyat meşalesini taşıdılar. Fransa’da her vitrinde, her kayak pistinin girişinde Kanada’ya gönderdikleri milli kayak takımlarındaki beş gencin gülümseyen bakışları var. Ülkeleri onlara başarılar diliyor. Bu gençler Y kuşağının Fransa’daki aydınlık yüzü. Her ülkenin aydınlık yüzünü besleyen gençleri var. Ana konu aydınlık yüzün nasıl ağır basacağı. Bu artık Baby Boomer’lardansa X kuşağının ve hatta Y kuşağının sorunu.
Yaşıtlarından gelen temel değerlere karar vermelerinden çok, toplum yararına olan değerleri benimsemeleri ve kuşaklar arası uzlaşma sağlamaya cesaretlendirilmeleri öncelikli görünmektedir.
Davranış bilimcilerin “Değerlerle Yönetim”i merkez almasından bu yana iş yaşamında adeta bir “değerler açık artırması” başlamıştır. Friess’ın “Değerler Açık Artırması” yaklaşımı herkesin ve her kurumun değerler listesinden seçim yapabileceğini düşündürdü. Değerler bazı alt kümeler oluşturur ve her kümelenme kendine özgü değerlere bağlı olarak farklı sosyal etkileşimlerle varolur. Değerler birey davranışının belirleyicisidir ve toplumsal kimlik oluşumunda yol gösterir. Rajanakorn ve Chen, Y kuşağının en belirgin değerlerini bireysellik, çeşitlilik, iyimserlik, neşe ve özgürlük olarak tanımlamıştır. Bireyselliklerini güvenli bir dünyada yaşama özlemleri yüceltecek, iyimserlikleri barışa çağrı yapacak, neşeleri işlerini hobileri, hobilerini işleri gibi içselleştirmelerinde motivasyon yaratacak, özgürlük beklentileri özerk bireylerin oluşmasında yol gösterici olacak. Y kuşağının aydınlık yüzünü oluşturan gençler bu değerleriyle inovatif özelliklerini birleştirerek dünyayı refaha taşıyan toplumsal sıçramalarda yol alacaklar. Bu kuşağın beklenti olarak tanımladığı “etiği olan iş yaşamı ve sosyal adaleti olan ilişki” modeli gerçekleşirse, tüm kuşaklar aradıkları pek çok şeyi bulabilirler.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *