Bir Distopya mı yoksa Mavi Okyanus mu?

Bir Distopya mı yoksa Mavi Okyanus mu?

Ekonomi teorisinde, rekabet şartlarının oluşmadığı ve ilk girenin muazzam karlar elde ettikleri işlere Mavi Okyanus adı veriliyor. Bu açıdan Metaverse kesinlikli bir Mavi Okyanus adayı. Bu yazı Metaverse’ün avantajlarıyla birlikte madalyonun öbür yüzünü düşünmeye davet ediyor, yapılan büyük yatırımların geri dönüşü konusunda daha bilinçli bir yol haritası çizmeye yönlendiriyor.

Mark Zuckerberg, 2019 yılında Facebook’un ismini Meta olarak değiştirdiğini ve yeni bir devrin başladığını müjdeliyordu. Yaptığı basın toplantısında şirketinin başta on milyar dolarlık bir yatırım yapacağını ve bu yatırımın yıllar içinde artarak devam edeceğini de bildirmişti.

Metaverse nedir?

Metaverse, 1992 yılında, Neil Stephenson’un “Snow Crash” isimli kitabında betimlediği gerçek olmayan, sanal gerçeklik gözlüğü ile erişilebilen, distopik bir paralel dünyaya verilen isimdi. Romanda, zaman içinde makineleşmenin sonucu oluşan gelir dağılımdaki bozulmanın verdiği psikolojik etkilerden kaçmak için romanın kahramanı Hiro’nun sanal gerçeklik gözlüğü takarak, eğlence ve maceralara atılması ve gerçek dünyayı sadece temel ihtiyaçları için kullanması anlatılıyordu. Mark Zuckerberg’in yaratmak istediği dünya tam da bu. İnsanların gerçek hayatta çektikleri sıkıntılarından kurtulacakları, hayallerindeki gibi bir dünyada yaşamalarına olanak sağlayacak bir sanal dünya sistemi kurmak istiyor.

Sanal olarak her şeyin mümkün olacağı Metaverse’te, kullanıcılar oturdukları yerden muhtemelen aynı anda pek çok toplantıya katılabilecek, dünyanın en güzel yerlerine seyahat edebilecek, çeşitli yerlerdeki insanlarla iş birliği yapıp yaratıcılıklarını arttırabilecek, konserlere ve benzeri etkinliklere katılabilecek.

Eğitimde her öğrencinin sınırsız kaynağı, laboratuvarı olabilecek. Firmalardaki mimarlar, tasarımcılar ve mühendisler, üretecekleri makinelerin, binaların, cihazların içinde dolaşıp olası sorunları belki önden keşfedecekler ya da daha da mükemmelleştirecekler. Firmalarına tasarruf sağlayabilecekler.

Sosyal medya artık Metaverse’te yer alacak, kıyafetlerimizi sanal mağazalarda deneyebileceğiz. Liste uzadıkça uzuyor. Üstelik insanlar bu aktiviteleri yaparak çevreye daha az karbon salacaklar.

Ekonomi teorisinde, daha önce keşfedilmemiş rakiplerin olmadığı, rekabet şartlarının oluşmadığı ve ilk girenin muazzam karlar elde ettikleri işlere Mavi Okyanus adı veriliyor. Ford Model T, iTunes Store, hatta çizgi film kahramanı Marvel tipik birer Mavi Okyanus stratejileriydi. Çığır açıp uzun süre bu pazarda tekel oluşturdular. Bu şekilde inceleyince Metaverse kesinlikli bir Mavi Okyanus adayıdır.

Peki ya madalyonun diğer yüzü?

Önceki satırlarda sıraladığım ve pek çoğumuzun bildiği heyecan verici avantajlarının yanında Metaverse’ün pek çok karanlık noktası bulunuyor. Özellikle gelişme çağındaki çocukların davranışlarında, beyin ön korteks bölümünde potansiyel sorunlar yaratması, aşırı bağımlılık en önemli sorun alanlarından bazıları. Ayrıca sürekli sanal gözlük takmanın psikolojik ve fizyolojik olarak beyni ve vücudu nasıl etkileyeceği de belirsiz. Bu konuda uzun süreli bilimsel araştırma ve deney yapılması gerekiyor. Kişisel mahremiyetimizi nasıl koruyabileceğimiz de ayrı bir tartışma konusu.

Asıl sorun ebeveyn kontrolündeki zorluk

Ebeveynler günümüzde çocuklarının televizyonlarda, Youtube’ta ve diğer sosyal medya mecralarında ne izlediklerini, kiminle iletişimde olduklarını göz ucuyla da olsa takip edebiliyor, müdahale edebiliyor. Sanal gerçeklik gözlüğü takan ve tamamen izole bir kapalı kutuda olan çocuğun nasıl bir içerik izlediğini, kimselerle iletişime geçtiğini takip etmek neredeyse imkânsız. Çocuğumuz cinsel istismara uğradığında kimi suçlayacağız? Uygunsuz içeriği nasıl önleyebileceğiz? Bu konudaki pek çok karanlık nokta henüz açıklığa kavuşmadı.

Patron Meta mı olacak?

Tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi sanal dünyada da pek çok haksızlığa uğrayacağız, düzeltilmesini istediğimiz pek çok hata ile karşılaşacağız. Aynen gerçek dünyadaki gibi bazı kötü niyetli kişilere rastlayacağız. Peki böyle durumlarda kimin kapısını çalacağız? Meta’nın istihdam ettiği bir takım sanal polisler mi gelecek yoksa derdimizi yapay zekâlara mı anlatacağız? Yoksa sanal mahkemelere mi gideceğiz? Bir anayasa olacak mı? Hakkımızı nasıl savunacağız? Mark Zuckerberg mi karar verecek bu dertlerin nasıl çözüleceğine? Bütün bunlar önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız bir takım ütopik sorunlar.

Gelir nereden gelecek?

Meta’nın Metaverse üzerinden kazanmayı planladığı gelirin nasıl olacağı şu an için belirsiz. Kişiselleştirilmiş reklamlar, yönlendirmeler, bir takım jeton (token) gibi sanal enstrümanların satışı sayesinde gelir kazanmayı hedeflediği gibi, Meta sanal olarak arsa satmaya başladı bile. Özellikle Bitcoin ilk kez piyasası çıktığı zaman, kripto piyasasına girmekte geç kalmış ya da potansiyelini fark edememiş bazı pek çok bireysel yatırımcının yanı sıra yerel ve küresel markalar sanal dünyada yatırımlar yapmaya çoktan başladı. Kimi prototip mağazalara bugün de uluşmak mümkün. Şu an ayrıca dünyanın pek çok yerinde ister start-up’lar, ister oyun geliştiriciler olsun kolları sıvayıp fikirler geliştirdiklerine, pek çok yazılımın beta versiyonlarını denediklerine şüpheniz olmasın.

Aynı şekilde, nasıl gerçek hayatta geçinebilmek ve seyahate gidebilmek için para gerekiyorsa, belki ileride, sanal olarak Paris’e arkadaşlarınız ile gidebilmek için para harcamanız gerekecek.  Paranız yoksa sistem sizi reklam verenlere yönlendirecek ve buralarda toplayacağınız token’ları kullanarak tatile gidebilecekseniz. Bedava öğlen yemeği diye bir şey sanal dünyada da olmayacak.

Yatırımın geri dönüşü

Sanal gerçeklik dünyasına yapılacak olan yatırımların da elbette bir geri dönüşü olacak. Yani Metaverse’e para yatıranlar hızlı bir geri dönüş bekleyecek ve belki de ilk giren şirketler bunu çok büyük hızda alacak, daha da iştahlanacak ve daha da yatırım yapacaklar. Daha da çok yatırımcı bu mecraya para dökecek, içerik zenginleştikçe ve özellikle gelirin bölüşüldüğü konseptler arttıkça daha da çok kullanıcı Metaverse’e çekilmeye başlayacak. Gerçek hayattaki döngüye benzer bir kapitalist sermaye modeli işleyecek.

Sanal gerçekliğin dışında kalmak mümkün olacak mı?

Günümüzde, sadece Facebook’a ait üç milyara yakın sosyal medya hesabı var. İnsanlar vakitlerinin büyük çoğunluğunu buralarda geçiyor, alışveriş yapıyor, sohbet ediyor, oyun oynuyor, ilişki kuruyor ve kendini ifade edebiliyor. Şirketler ise, ürünlerinin pazarlamasını bu mecralardan yapıyor, algoritmaların sayesinde hedef kitlelerine ulaşıyor, gelirlerini arttırıyorlar. Pek çok artizan markanın internet sayfası bile bulunmuyor. İş yapmak isteyen, iş arayan, yaşlısı genci, öğrencisi, çalışanı hemen hemen herkesin, çok değil sadece son 15 yılda hayatımızı giren sosyal medya ağları hayatının değişmez bir parçası oldu bile. Yukarıda saydığım olumsuz etkilerin Metaverse’ün gelişmesini nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek ama eğer ki ağ etkisi (network effect) oluşturmayı başarabilirse, nasıl bile bile bazı kötü etkileri olmasına rağmen bir takım tüketim malzemeleri kullanıyorlarsa, olumsuz yönleri olmasına rağmen Metaverse kullanılacak ve dışarda kalmak mümkün olmayacak.

Sonuç

Metaverse bir distopya mı yoksa mavi okyanus mu sorusuna şu an için kesin cevap vermek çok zor. Sanal gerçeklik gözlüğünü test etmiş biri olarak yarım saatlik bir oyun seansı beni ter içinde bırakıyor, tansiyonumu yükseltiyor ve heyecanlandırıyor. Ayrıca vücudumda yorgunluk ve baş dönmesi yapıyor. Sadece bende değil haftada toplam 1 saat kullanma hakkı olan 12 yaşındaki oğlumda da aynı şekilde etki ediyor. Tabi teknoloji çok daha emekleme seviyesinde. Belki ilerde daha gelişmiş ve hafif cihazlar çıkar, daha farklı bir teknoloji gelebilir. İşin içinde bu kadar para varken zaten birilerinin bu dertleri çözmek için kafa yordukları da kesindir. Dünyada bu kadar sorun, gelir dağılımında, eğitimde ve hayatın pek çok alanında bu kadar adaletsizlik varsa ve Metaverse bu sorunları insanlara unutturabilirse, bir kaçış imkânı sunabilirse, sanırım bütün dertlerine, bütün olumsuz etkilerine rağmen distopik de olsa bir Mavi Okyanus olacağı kesindir.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi