• Bilinçaltındaki Önyargımız

    Değerler, insanların sahip oldukları ve karar alırken pusula işlevi gören köklü ilkelerdir. İnsanların sahip oldukları değerler, davranışlarıyla dünyaya yansır. Kurumların değerleri ise, kurum kültürlerinde ortaya konur. Araştırmalar, kurumların değerleri ile çalışan değerlerinin uyum göstermesinin, yüksek finansal performans sağladığını göstermektedir. Günümüzde “kim olduğunuz” ve “hangi değerlere sahip olduğunuz”, ürünlerinizin ve hizmetlerinizin kalitesi kadar önem kazanmaktadır. Kişi değerlerinin uymadığı bir kurumda çalışıyorsa, ruhunu ve yüreğini dışarıda bırakarak işe başlar.

    DEVAMINI OKU
  • Sezginin Sırrı

    Sezgi, beynin yerleşik kısa yollarından yararlanan hızlı ve yoğunlaştırılmış kavrama ve akıl yürütme süreci olarak tanımlanabilir. Aynı zamanda farkında olmadan (bilinçsiz) gerçekleşen bir birleştirici zihinsel süreç olarak da tanımlanabilir. Esrarlı ve sihirli bir güç olmadığı gibi, karmaşık ve hızlı zihinsel işlemler gerektirir. Sezgiler ve içgüdüler nereden geldiğini o anda açıklayamadığımız kuvvetli ve ani yargılardır. Sezginin kaynağını bilmediğimiz bir yerden geldiğini sansak da, aslında bir yüz ifadesi, bir ses tonu, gördüğümüzün bile farkında olmadığımız bir görsel bir tutarsızlık gibi bir dış uyaranın algılanması ile başlar. Sezgi, iyi bir problem çözme ve karar verme sürecindeki ilk adım olarak kullanılır. Kişi belirli bir konuda ne kadar fazla deneyime sahipse, sezgiler o kadar zengin bir kaynaktan elde edilir ve o derece güvenilir olurlar.

    DEVAMINI OKU
  • Karar Anı, Bir Özgürlük Anı

    Karar Anı, Bir Özgürlük Anı

    Yalom, Varoluşçu Psikoterapi adlı kitabında ‘karar’ı, dilemek ve eyleme geçmek arasındaki köprü olarak tanımlamıştır. Karar vermek, kendini bir eylemin akışına adamak demektir. Ardından hiçbir eylem gelmediğinde, bunun gerçek bir karar olmadığını, kararla flört etmenin, başarısız bir karar olduğunu belirtir. Karar vermek ve eyleme geçmek bu köprüden geçmekse, insan bu karar köprüsünün başında nasıl gel-gitler, nasıl çatışmalar yaşar? Psikolojik anlamda bahsedilen özgürlük, karar verme ve seçim yapma özgürlüğüdür. Özgürlük genel olarak hep arzulanan bir olgudur, bir endişe kaynağı olduğu düşünülmez. Ancak varoluşçu bakış açısına göre, seçimlere baş başa kalmak insanda kaygı uyandırır. Ancak varoluşçu bakış açısına göre, seçimlere baş başa kalmak insanda kaygı uyandırır. Sonuçların tam olarak öngörülemediği belirsiz bir dünyada, durumun gidişatında etkin bir rol almak demektir. Birey bu olaylar üzerinde kendi etkisini, belirleyici rolünü gördükçe sorumluluğunu idrak eder. Kendisini olaylara maruz kalan bir nesne olarak değil, olaylara şeklini veren güç olarak konumlandırır. Özgürlük, bu çerçevede insanın seçenek yaratması, karar vermesi ve bunun sorumluluğunu taşıması anlamına gelir. Seçenekler birbirine eşdeğer görüldüğünde sıkıntı ve seçim endişesi artar. Bu sebepten ötürü kişi, iki benzer seçenek arasındaki ufak farkları, bilinçdışı düzeyde, büyüterek ilerler. Böylece iki şey arasındaki karar hem belirgin, hem de sıkıntısız hale gelir.

    DEVAMINI OKU
  • Grup Olarak Karar Verme Süreci

    Birçok yönetici grup çalışmalarındaki problem çözümü, hedef üretme ve aksiyon planlama konularında çok deneyimli olduğunu düşünür. Ancak, yöneticilerin grup karar alma süreçlerinin dinamiklerini anlamakta yetersiz kalmaları bu teknikleri etkili bir şekilde uygulamalarını engeller ve genelde tekniklerin uygulaması birinci aşamadan ileri gidemez. Çoğu zaman yöneticiler beyin fırtınalarının ya da grup kararı oluşturmanın, çeşitli süreçlerin kullanılarak yapılması gerektiğinin farkında olmazlar. Yöneticiler farkında olmadan kendi yarattıkları problemleri çözmek durumunda kalabilirler. Grup olarak karar verme yöntemlerinden bu makalede bahsediliyor. Grup düşüncesi psikolog Irving Janis tarafından 1972de tanımlanmış bir terim olup, bir grubun beyinsel kapasitesinin gerçekliği test edebilme yeteneğinin ve manevi yargılarının, grup baskıları sonucunda gerileyerek, hatalı kararlar vermesi durumuna denir.

    DEVAMINI OKU
  • Milenyum Tutumları, Sosyal Medya ve Ekonomide E etkisi

    Ürüne isim koymak, tanıtımı yeni alışkanlıklar boyutunda yürütmek, satışı kişiden kişiye, işten işe veya işten kişiye yapabilmek, kurumsal itibarı korumak, itibar kazanmak gibi pek çok ticari konu, sanal dediğimiz dünyada kendine somut yollar buluyor. Ürün güvenliği veri tabanı oluşturma konseyi üyeleri, tüketiciyi olduğu kadar üreticiyi de koruyucu dengelerin oluşmasına ve kurallarının konmasına gerek görmektedir. Tüketiciler ürün veya hizmet konusunda yaşantılarını sosyal medyada paylaşarak kamuoyu yaratırlar. Tüketiciler, söz konusu ürüne arzı artırabildikleri gibi ürün tercihini engelleyebilirler de. Aktüelliği yüksek olan YouTube ve WikiLeaks yaşamlara hızla sızarken, bilginin gizlenemeyeceği ve yaşananların üstünün örtülememesini milenyumun alın akı olarak parmak uçlarımıza yerleştirdi. Firmalar bu tutum farklılıklarının dışında kalamaz. Onlar da günümüz haber ve bilgi iletisindeki hızı yakalayabilmek için sosyal medya itibarları ile ilgili özelleşmiş birimler oluşturmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • Şirketler için Sosyal Medya 101

    Dünyada ilk e-posta bundan tam 30 sene önce gönderildi. Bu süre dünyanın daha önce hiç görmediği hızda teknolojik gelişmelere tanık oldu. 1971 yılından beri insanların sosyalleşme biçimleri, alışkanlıkları, iş yapış şekilleri, şirketlerin iş modelleri, kurumların kültürleri, birimlerin fonksiyonları hızla değişti. Bugün bir CEO’ya gelecekle ilgili tahminlerini sorduğunuzda size cevap olarak “artık böyle bir oyun oynayamıyorum. 13 sene önce insanlar google’da birşey araştırmıyorlardı çünkü google yoktu. 7 sene önce kimse facebook’ta değildi. Birkaç sene sonrasını tahmin etmek artık çok zor” diyor[i]. Gelişmeleri ve değişiklikleri yaşayarak görüyoruz ve anlayıp ayak uydurduğumuz oranda başarılı olacağız gibi görünüyor. Harvard Business Review blogunun yazarlarından Jeffrey F. Rayport’a göre facebook yeni bir iletişim teknolojisi ve onun mavi “f” logosunu görmeden 5 dakika geçirmeniz mümkün değil! Her gün yeni bir sosyal medya platformu icat edildiğinden, kurumların bu platformları hangi amaçlar için ve nasıl kullanabilecekleri ancak yaratıcılıklarıyla sınırlı. Sosyal medyanın kurumlar tarafından en çok kullanıldığı alanlar itibar yönetimi, pazarlama ve işe alım. Sosyal medya en çok zaman geçirilen iletişim aracı olma yolunda hızla ilerlerken, kurumların kendilerine en uygun kullanım biçimleri, yaptıkları işe, bulundukları sektöre, hedefledikleri kitleye, çekmek istedikleri adaylara göre şekilleniyor.

    DEVAMINI OKU
  • Yöneticiler Sosyal Medyaya Nasıl Bakıyor?

    Bugün Türkiye’de Internet kullanım oranına baktığımızda neredeyse %60’lık bir kesimin Internet erişimi olduğunu görüyoruz. Comscore ve TÜİK verilerine göre bu oran her yıl hızla artış gösteriyor. Internet kullanıcılarının demografik profili incelendiğinde genç nüfusun da etkisiyle yaş ortalaması Avrupa ve dünyaya göre daha düşük. Yine Comscore verilerine göre Internet kullanım amaçları içinde penetrasyonun yüksek olduğu kategorilerden birisi sosyal medya. Sosyal medyanın giderek yaygınlaşan kullanımı ve Internetin bireysel tarafta iletişim alışkanlıklarını değiştirmesi, sosyal medyayı kurumlar için de son derece kritik hale getirdi. Buradan yola çıkılarak sosyal medyanın kurumlar tarafında öncelikli kullanıcısı diye tanımlayabileceğimiz pazarlama ve iletişim yöneticileri nezdinde bir araştırma gerçekleştiridik. ERA Research & Consultancy ve Bersay İletişim Danışmanlığı işbirliği ile konuya ilişkin algılamaları ve kullanımları belirlemeye yönelik gerçekleştirilen bu çalışma Türkiye’nin ilk sosyal medya trendleri araştırması niteliğinde. Araştırma sonuçlarına baktığımızda, pazarlama ve iletişim yöneticilerinin sosyal medya platformları içinde en yaygın kullandıkları ilk üç platform sırasıyla Internet üzerinden video izleme, blog okuma ve sosyal ağlarda profilini yönetme/ güncelleme. Her gün giriş yapılma oranları açısından başı çeken platform ise sosyal ağlar (profilini yönetme/güncelleme).

    DEVAMINI OKU
  • Şirket Algısını Yönetmede Sosyal Medya

    Şirket Algısını Yönetmede Sosyal Medya

    dünyanın en büyük iletişim ağı Ketchum Dijital’in Avrupa Başkanı Gianni Catalfamo’nun Kasım ayında Bersay İletişim Enstitüsü’ne konuk olduğunda söylediklerini paylaşmak istiyorum: “Pazarlamacılar önce kampanya yapıp sonra dinlemeyi seçiyorlar. Oysa yeni dönemde hedef kitleyle her aşamada iletişim kurmak gerekiyor. Konuşmaya katılmak istiyorsanız söyleyecek anlamlı bir şeyler bulmalısınız. Neyin anlamlı olup olmadığına sizler karar veremezsiniz. Ne kadar paylaşırsanız, elinizdekilerin o kadar çoğalacağını unutmayın. İnternette öğrendiklerinizi sadece internette kullanmak zorunda değilsiniz. Şirketiniz bu sürekli diyaloglardan çok önemli ipuçları elde edebilir. İnternetle büyüyen neslin iktidara geldiğini göz önünde bulundurun ve çok geç olmadan siz de bu alana girin. Kontrolü kaybetmekten korkmayın.” Özetle bu işin bir trend olmadığının bilincinde olmak ve gelecekte tüketiciler üzerinde etkili olacağı dikkate alınarak sadece pazarlama için kullanmamak, müşteri ilişkilerinden araştırmaya, satıştan halkla ilişkilere kadar geniş bir yelpazede kurgulamak iş hedeflerine uygun uzun vadeli ve etkili çözümler geliştirilmesine olanak sağlayarak başarıyı kaçınılmaz kılacaktır.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medya İşveren Marka İletişimini Destekliyor

    Sosyal Medya İşveren Marka İletişimini Destekliyor

    Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, sosyal medyanın İK’da en önemli kullanım alanının “işveren marka iletişimi” olduğunu belirtiyor. Azoz’a göre Türkiye koşullarında işe alımda kullanılması çok pratik olmayan sosyal medya, Y kuşağının iş dünyasındaki etkinliğini artırmasıyla önemini artırarak koruyacak. Azoz, İK ve sosyal medyadaki son durumu değerlendirdi…İş ağlarındaki kullanıcıların, diğer sosyal ağlardaki kullanıcılara göre daha bilinçli olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü iş ağlarının var olma amacı bu. Ancak birçok kişi bu ağları tambilinçli olarak kullanmıyor. İş ağlarının amacı, normalde görüştüğünüz, bağlantıda olduğunuz kişilerle bağlantıya geçmeniz değil. Tam tersi, normal fiziki koşullarda bir araya gelmenizin hatta tanışmanızın zor olduğu kişilerle kontak kurup ilgilendiğiniz meslekle, şirketle veya pozisyonla ilgili bilgiler edinmek. Örneğin Kariyer.net olarak Facebook için iki yıl kadar önce bir uygulama geliştirdik. “Kariyer tüyoları arkadaşlarından” sloganıyla gerçekleştirdiğimiz bu uygulama üzerinden adayla rözgeçmiş oluşturabiliyor, ilanları takip edebiliyor, iş başvurusu yapabiliyor. En önemlisi, listesindeki arkadaşlarını çalıştıkları şirketlere göre listeleyerek iş arama süreciyle ilgili sorularını onlara yöneltebiliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medya ve Reklam

    Sosyal Medya ve Reklam

    Klasik reklamcılıkta bir ürünün veya markanın vaadi klasik mecralar televizyon, basın, radyo, açık hava reklamları yolu ile tüketiciye ulaştırılırken, Internet tüketici ile birebir iletişime geçip, onu tanıyıp, anında reaksiyon alıp, kişiye özel iletişime geçme fırsatı yarattı. Sosyal ağlar da kulaktan kulağa arkadaş tavsiyesini de bu ortama taşıdı. Sosyal ağların kuvvetlenmesi ile Web’deki tıklama, arama kelime reklamcılığı dışında yeni bir kategori oluşmaya başladı. Reklam verenler web’de beyan edilen kişisel fikirler -arkadaş tavsiyesi- nin tüketiciler üzerindeki etkiyi fark etti. Pazarlama eksperleri ‘pazarlama yapmaya çalışmayı’ bırakın, ilham verin, yönetin, markanızın tutkusuna ve tüketicilerinizin tutkularına bağlanarak kulaktan kulağa mesajınızı yayacak küçük ama bağımlı bir izleyici hedef kitle gurubu yaratın diyorlar. İnsanlar genel reklamlardan çok, arkadaşlarının ‘newsfeed’lerinden gelen reklam bilgilerine daha çok ilgi gösteriyor ve daha çok hatırlıyor. Bu sonuç sosyal medyada reklamın bir kullanıcının içeriği haline dönüştüğü zaman kullanıcı üzerinde daha etkili olduğu anlamına geliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Sosyal Medyayı Kabullenmenin Beş Aşaması

    Sosyal Medyayı Kabullenmenin Beş Aşaması

    Bilgisayar korsanı Markus Hess’in yakalanmasını sağlayarak, ilk dijital adli yaklaşım örneğine imza atmış olan astronomi uzmanı ve yazar Clifford Stoll’un, 16 sene evvel yapmış olduğu beyana baktığımızda bugünün gerçeği ile örtüşmediğini çok açık bir şekilde görebiliyoruz. Eğer televizyon, gazete gibi hayatlarının doğal bir parçası olarak sosyal medya ile büyüyen Y kuşağının üyelerinden değilsek, sosyal medya ile ilgili farklı yaklaşımlara sahip olabiliyoruz. Sosyal medyanın bir kurum için, iş hayatının bir parçası olma sürecini sosyal medya stratejisti Scotty Marty, Elizabeth Kubler-Ross’un kayıpla başa çıkmak için ortaya koyduğu beş aşamayla eşleştirerek sunuyor: Reddetme, kızgınlık, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu yolculukta yönetimin bu kararı almasının ardından tüm şirket çalışanlarının da değişen iletişim şekli konusunda bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekiyor. Kurum için alışılmış iş yapma ve iletişim davranışlarının, kabullerinin değişmesi anlamına gelen bu yeni mecrada doğru tepkileri vermemenin bedeli aynı derecede yüksek ve bulaşıcı olabiliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Kurumunuzun Neden Sosyal Medya Politikasına İhtiyacı Var?

    Kurumunuzun Neden Sosyal Medya Politikasına İhtiyacı Var?

    “Kurumunuzun sosyal medya mecralarında nasıl yer alması gerektiği” sorusunu sorarsanız, önce tüm çalışanlarınız için “kurumsal sosyal medya politikalarınızı” belirlemeniz ve kurumunuzun web sayfasında yayınlamanız önerisinde bulunmak gereklidir denebilir. İş hayatının bir parçası olan sosyal medyada nasıl faaliyet gösterileceği her kurumun belirlemesi gereken kritik bir alandır. Kurum içerisinde sosyal medya mecralarını kullanmak eğitim ile mümkündür. Kurumların insanları bir sosyal medya varlığı olarak kabul etmesi ve kendi çalışanlarını kapsayan kurumsal kurallar ve çevrimiçi dünyada iletişim ilkelerini özetleyen bir sosyal medya politikası yayınlaması gerekir. Sosyal medyayı kullanmak, kurumunuzu ve markanızı korumanıza yardımcı olur. Bunun gibi önemli ipuçlarıyla açıklanan “Kurumsal Sosyal Medya Politikası” nedir? sorusu ve nasıl yönetileceği bu makalede ele alınmıştır.

    DEVAMINI OKU
  • Marka Sizsiniz!

    Marka Sizsiniz!

    Hepimiz her gün yiyecekten teknolojik araçlara kadar birçok şey alırız. Birbirleriyle rekabet eden çeşitli markalar arasından belli markalara yönelerek onları satın alırız. Bir tüketici olarak herhangi bir şeyi satın alırken verdiğimiz kararlarla ilgili hiç farkında olmadan bazı davranışlar, izlenimler, inançlar geliştiririz. Aslına bakacak olursak yaşanan tüm bu deneyimler bizi de bir “marka” yapar. Tom Peters 1997 yılında kendini markalaştırma yaklaşımını ortaya koyduğunda kişilerin kendilerini tanınmış kişiler gibi markalaştırabileceğini anlatıyordu. Günümüzde işe alım, girişimcilik gibi profesyonel dünyada yapılan seçimler ile ve sosyal medya arasındaki ilişki ile ilgili birçok araştırma yapılıyor. Bu araştırmaların ortak noktası, insanların birbirlerini tanırken sosyal medyada nasıl yer aldığına gittikçe daha fazla önem verdiği yönünde. Örneğin işe alım sırasında isminizi arama motoruna yazan kişi, sizinle ilgili neyi bulacak? Başka bir ifadeyle, “Sizin kişisel markanız nasıl?”

    DEVAMINI OKU
  • Kimleri işe Alıyoruz?

    Kurumların personel arama ilanlarına bakıldığında, yönetici veya iş sahiplerinin işe alacakları kişilerde görmek istedikleri özellikleri birkaç başlık altında toplamak mümkündür. İlan verenlerin öncelikle önem verdiği konu, adayın iletişim becerisidir. Buna “ekip çalışmasına yatkınlık” da eklendiğinde ortaya çıkan en önemli özelliğin, “sosyal beceri” olduğu anlaşılmaktadır. İnsan ilişkilerinde güçlü olmak ve ekip çalışmasına yatkın olmak, bir iş başvurusunda kişiye avantaj sağlamaktadır. “Saklı yüz” özellikleri, büyük çoğunlukla kişilikte aranan ve ilk başta çekici gibi gözüken bazı özelliklerle birlikte bulunur. Örneğin duygularını denetlemeden ortaya koyan ve çevresi tarafından “samimi” olarak algılanan bir kişi, aynı zamanda “fevri”dir. Bu kişiler zaman içinde kendilerini ve kurumlarını zor durumda bırakacak davranışlar gösterirler ve bu nedenle bu özellik kişinin meslek hayatında bir ayak bağı olarak engelleyici özellik taşır. İş görüşmelerinde en yanıltıcı olan özellik konuşkanlıktır. Yüksek hayat enerjisinin işareti olan kişilerin büyük çoğunluğu, görüşmecide “hırslı ve tuttuğunu kopartan” bir kişi izlenimi yaratır. Kişilik psikolojisi açısından sürekli öğrenme ve yenilenme çabası içinde olan insanların temel özellikleri “hırs ve merak”tır. İlginçtir ki bu özelliklerin hiç biri zihinsel beceriler ile yüksek bir korelasyon göstermez.

    DEVAMINI OKU
  • İşe Alım ve Yükseltmede İş Analizi

    İşe Alım ve Yükseltmede İş Analizi

    İşe alım ve yükseltmelerde en kritik nokta nasıl bir çalışanın arandığının net olarak ortaya konabilmesidir. Kimi aradığımızı bilmiyorsak bulduğumuzu anlamak da bir o kadar zor olacaktır. Daha önce o görevi yerine getirmiş kişinin özellikleri veya yeni yaratılan pozisyon için yöneticinin sahip olunmasını istediği özelliklerin dışında objektif bir yaklaşım benimsemek uygun adayı bulmayı sağlayacaktır. Yeni bir pozisyon yaratıldığında veya var olan bir pozisyon için yeni bir işe alım gerçekleştirileceği zaman iş tanımı ve pozisyon için gereken kişisel özellikleri belirlemenin birinci adımı iş analizi gerçekleştirmektir. Kimi aradığımızı bilmediğimizde onu bulmak da çok zor oluyor. İş analizlerinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi işe alım ve yükseltmelerde aranılan kişiyi bulmayı ve bulduğumuzu anlamayı sağlamaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • İşe Alım ve Yükseltmelerde Koçluk

    İşe Alım ve Yükseltmelerde Koçluk

    İşe alım ve yükseltme projelerinin en son basamağı işe başlayan çalışana ve yeni pozisyona atanan yöneticiye koçluk hizmeti verilmesidir. İşe ilk ataması yapılan kişilere kurum içi koçlardan, yeni pozisyona atanan yöneticilere de kurum içi veya kurum dışı bir koçlardan yararlanma imkânının verilmesi uygundur. İşe alımda koçluğunun sağladığı en önemli konular şöyle sıralanabilir, kurum kültürünü hızla tanıma kurum değerlerini benimsemek, işin bütününde ki yerini netleştirmek, kendinden beklenenler ve iş hedeflerinin ilişkisi konusunda farkındalık geliştirmek ve ekip işindeki rolüne ekip arkadaşlarına uyum sağlayarak sinerjiyi ateşlemek. Koçluk hizmetinden yararlanmak yeni bir yönetici için kendi düşünce ve fikirlerini işe entegre ederek değişimi yönetmesi ve yeni sıçrama noktalarını keşfetmesi için önemli bir kolaylaştırıcı olur.

    DEVAMINI OKU
  • “Doğru” aday kimdir? Üstün nitelikli adayların değerlendirilmesi

    Boşalan ya da yeni yaratılan bir pozisyon için iş analizi yaptınız, gereken nitelikleri açık ve net bir şekilde saptadınız, işe alım sürecini kitaba uygun bir şekilde yürütmektesiniz. Gelen başvurular arasında pozisyonun gerektirdiği eğitim düzeyinin ve tecrübe süresinin üzerinde adaylar var. Pozisyonun gerektirdikleriyle adayın sahip oldukları arasında eşleşme olmadığı, adayın nitelikleri üstün (overqualified) olduğu zaman bu başvuruları elemeli misiniz, yoksa bu adayları da işe alım sürecine dahil etmeli misiniz? Üstün nitelikli adayı değerlendirirken adayla, kurumla ve pozisyonla ilgili bazı noktalara dikkat ederek hareket etmek gerekiyor. Adayın kariyer hedefleri kurumunkilerle uyumlu mu? Eğer kurum şu anda olmasa bile yakın zamanda adayın niteliklerine uygun bir pozisyon yaratabilecekse bu adayı şimdiden değerlendirmek uzun vadede çok işlevsel olabilir. Kurum bu adayın uzmanlığını ve tecrübesini kullanmasına olanak verecek projeler üretebilir mi?

    DEVAMINI OKU
  • Uygulamadan Örneklerle Seçme ve Geliştirme Süreci

    İnsan Kaynakları yöneticisi olarak uzun yılların tecrübesiyle Personel Seçme sürecinin İnsan Kaynaklarının en önemli süreci olduğunu her fırsatta vurgulamaya çalışırım. Planlama, Eğitim, Ücretlendirme, İş Güvenliği, Endüstriyel ilişkiler ve Özlük İşleri, Tahakkuk gibi diğer fonksiyonlarda şirkete ve çalışanlara hizmet veren diğer arkadaşlarımın yarattığı katma değeri katiyen küçümsemeden bu değerlendirmeyi yaparak şirketteki tüm yöneticilere bu mesajı ulaştırmaya gayret ettim. Çünkü bu süreç sadece İK bölümünün değil, tüm bölümlerin ve yöneticilerin sorumluluğunda olmalıydı. Bu bilinci diğer yöneticilerin de en az İK yönetici ve uzmanları kadar benimsemesini sağlamak gerekiyordu. “Cazip işveren olmak” başarılı bir seçimle bitmiyor. Tüm çalışanların ve yöneticilerin ihtiyaçlarını anlamayı, görev içeriği ve yönetici davranışı başta olmak üzere çalışma koşullarını ve şirket kültürünü bu ihtiyaçlara cevap verecek tarzda şekillendirmeyi gerektiriyor. Bu kapsamda “hedeflerle yönetim”,”performans ve potansiyel değerlendirmesi”,”yedekleme planlaması”,”geliştirme merkezi”,”şirket içi pozisyon duyuruları”,”coaching” gibi yöntemler tüm eğitim ve geliştirme faaliyetlerimize destek olarak büyük bir ciddiyet ve sorumlulukla uygulanmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • İnovasyon Kültürünün Oluşturulmasında Belirleyici Olduğu Düşünülen Çalışan Özellikleri…

    Borusan Grubu’nun son 10 yılına baktığımızda değişimin her zaman ön planda tutulduğunu ve zorlayıcı hedeflere ulaşmanın yolunun insan ve süreçten geçtiği bilinciyle hareket edildiğini görebiliriz. 2000 yılından itibaren en üst seviyeden paylaşılan vizyon ve değerlerle organizasyonun ivmesi artıyor, 2002 yılında başlatılan Yalın 6 Sigma programıyla kurumsal değişim yapısallaştırılıyor ve hızlanıyor. Bir kurumun kültürünü anlamak istersek geçmişini, bugünü ve geleceğini oluşturma çabasını birlikte değerlendirmeliyiz. Bir kurumun kültürü, bir insanın karakteri gibi düşünülebilir, en temeldeki değerler değişmese de zamanla tutum ve davranışlar değişecektir. Bu nedenle değerleri kurum değerlerimizle örtüşen ve hedeflediğimiz yenilikçi ortamı yaratacak ve destekleyecek doğru kişileri işe almalıyız.

    DEVAMINI OKU
  • Cevher Değerlendirme Merkezi

    Cevher Değerlendirme Merkezi

    Kurumların seçmede ve terfide adayı doğru değerlendirmek için başvurduğu önemli araçlardan birisi Cevher Değerlendirme Merkezi’dir. Cevher Değerlendirme Merkezi kurum yetkinlikleriyle bireylerin özelliklerini değerlendirerek, uygun işe uygun insanın yerleştirilmesinde, yöneticilerin geliştirilmesinde, kariyer planlarında nesnel ölçütlerle karar alınmasını sağlar. Kurum ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilen ve çoğu zaman hiç biri bir diğerine benzemeyen değerlendirme merkezi uygulamaları, bütün farklılıklarına rağmen ortak bir dizi ilkeye bağlı olarak ve ortak bir model doğrultusunda yapılandırılır. Başlıca sekiz aşamadan oluşan bu modelin adımlarını tek tek gözden geçirdiğimiz zaman, değerlendirme merkezlerinin sistematik ve güvenilir bilgi üretmesinin nasıl bir disipline bağlı olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

    DEVAMINI OKU
Personova Kişilik Envanteri Testi