Yetişkin eğitimlerindeki metodoloji ve yöntem arayışları bütün hızıyla devam ediyor.Bu arayışlar arasında, yeniden allayıp-pullayıp farklı isimlerle temcit pilavı örneği gündeme getirilenleri hariç tutarsak, gerçekten değişim sayılabilecek, açık-alan (outdoor), e-öğrenme, simülasyon gibi farklı teknikler geçmişte hak ettikleri ilgiyi ve talebi bulmakta hiçbir zaman zorlanmadılar.Bugün, başlı başına bir öğrenme ve gelişim aracı olan koçluğun eğitimlerin içersindeki kullanımı sorgulanıyor, hatta zaman zaman zorlanıyor…
Yetişkin eğitimlerindeki metodoloji ve yöntem arayışları tüm hızıyla devam ediyor.
Bu arayışlar arasında, yeniden allayıp-pullayıp farklı isimlerle temcit pilavı örneği gibi gündeme getirilenleri hariç tutarsak, gerçekten değişim sayılabilecek, açık-alan (outdoor), e-öğrenme, simülasyon gibi farklı teknikler geçmişte hak ettikleri ilgiyi ve talebi bulmakta hiçbir zaman zorlanmadılar.
Bugün, başlı başına bir öğrenme ve gelişim aracı olan koçluğun eğitimlerin içersindeki kullanımı sorgulanıyor, hatta zaman zaman zorlanıyor…
Eğitimlerin Dünü
Baltaş’ın kuruluşundan beri yürüttüğümüz “eğitimcinin-eğitimi” seminerlerinde paylaştığımız ve savunduğumuz katılımcı-odaklı tüm yaklaşımların arkasında aslında koçluk prensipleri yer alıyordu. Anlatmak yerine soru sormak, söylemek yerine söyletebilmek, vaka çalışmaları ve rol canlandırmaları ile yaşatmak, kendi örneklerinden yola çıkarak soyuttan somuta ulaşmalarını sağlamak, önerdiğimiz kitap, makale ve filmlerden sonuç çıkartmalarını sağlamak, kısaca katılımcılarımız için öğretmeyi değil öğrenmeyi öne çıkarmak ortak amacımız olmuştu.
Konusu ne olursa olsun, yetişkin eğitimi böyle olmalıydı…Ancak, bir yanda zaman, mekan ve malzeme gibi koşullar diğer yanda Türk kültüründen gelen bazı öğrenme alışkanlıklarımız, bizi zaman zaman bu temel prensibi esnetmek durumunda bırakıyordu. Eğitimler 15-16 katılımcı ile sınıf ortamında, en etkin iletişimi sağladığı bilinen U-düzeni masalarda ve en fazla 1-3 günlük sürelerde tamamlanıyordu. Oysa, ister kurum içi, ister kurum dışı bir profesyonelden alınan hizmet olsun, koçluk uzun bir yolculuktur1. Daha önemlisi, katılımcı eğitim sonunda bir yöntem, bir teknik veya bir davranış kazanarak ayrılmak istiyor, bu bazı eğitimlerde kurumun ve bizim de peşinde olduğumuz önemli bir beklentiye dönüşebiliyordu. Kısaca, “koçluk yöntemi ile eğitim” konusunda, oturma biçiminden, zaman yetersizliğine, eğitmenin öğretme güdüsünden, katılımcının öğrenme açlığına kadar ciddi engellerle karşı karşıya kalıyorduk.
Bütün bu gerçekleri akılda tutarak, mevcut koçluk yöntemlerini eğitimlere daha fazla entegre edebilir, ters yüz öğrenme (Bkz bu sayıda yer alan makaleleri) gibi yeni yöntemlerle harmanlayarak yepyeni bir öğrenme metodolojisi ortaya koyabilir miydik?
Bu yazıda birlikte bu sorunun yanıtı aramaya çalışacağız…
Veri (data), bilgi (information), birikim (knowledge) ve bilgelik (wisdom) kavramlarının hiyerarşisine baktığımızda, dünün (sınıf içi) eğitim anlayışı ilk iki aşamaya odaklanıyor nadiren üçüncü aşamaya ulaşabiliyordu. Baltaş olarak yarının eğitimlerinin son iki aşamaya odaklanması gerektiğine inanıyor, başlattığımız çalışmalarla tüm eğitimlerimizi yeni baştan gözden geçiriyoruz.
Verinin bilgiye dönüşmesi artık katılımcının eğitim öncesi sorumluluk alanları arasında olacak…
Bir kaç soru ile somutlaştırırsak:
1) Eğitime gelmeden önce bir kaç makale okumaya, bir kaç envanter veya ölçme çalışmasını tamamlamaya veya kısa bir film izlemeye hazır mısınız ?
2) Bu malzemelerden yararlanarak eğitim konusu ile ilgili bir küçük araştırma yapacak zamanınız var mı?
3) Bir e-öğrenme seansını tamamlayacak sabrınız var mı?
Bu sorulara yanıtı “evet” olanların, “hayır” olanlara göre eğitimden daha fazla yararlanmalarını beklememiz kaçınılmaz olacaktır. Böylece eğitmen danışman rolüne girecek ve ön çalışmaları tamamlayan katılımcıya daha fazla koçluk yapabilecektir. Katılımcı da, önce birikime daha sonra bilgeliğe doğru uzanan yolculukta bir adım daha önde olacaktır.
Eğitimlerin Bugünü
Eğitim sürecinde dün yapamadığımız, ya da yapmakta zorlandığımız pek çok şeyi bugünün teknolojik imkanlarından yararlanarak yapabileceğimizi düşünüyoruz. Eğitim öncesinde kullanıcının telefon veya bilgisayarına düşecek bir kaç veri ile katılımcının serviste veya evde ön hazırlıklarını tamamlaması kolaylaşacak, böylece eğitim, aslında eğitim tarihinden çok önce başlamış olacaktır.
Eğitim ortamı, sadece sınıf, salon değil, bazen bir otelin lobisi, bahçesi veya terası, ya da bir teknenin güvertesi olabilecektir. Uygulamalar, vaka çalışmaları ve rol canlandırmaları gibi hala etkili yöntemlerin yanı sıra küçük alt gruplarda yapılan birbirinden bağımsız ve paralel öğrenme süreçlerine dönüşebilecektir2. Farklı öğrenme hızına sahip kişi ve grupların bir arada bulunmasının zorluklarını aşmak kolaylaşacaktır. Katılımcının, çeşitli kaygılarla eğitmene soramadığı soruları ekibinden birine sormasını sağlayan bu tür grup çalışmaları, sorulan sorunun başka bir katılımcıya yönlendirilmesi gibi tekniklerle de desteklenerek birlikte öğrenme süreçleri eğitmenden katılımcıya doğru kayarak hızlanacaktır. Bu süreçte eğitmen rolünden kolaylaştırıcı rolüne geçen danışmanın sadece, ortam kurallarını belirlemesi, gruplarda yanıtlanmayan soruları alması, farklı görüşleri toparlaması gibi farklı yetkinliklere sahip olması da kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç
Öğrenmenin evrildiği yön belli olduğuna göre, önemli olan bu yöndeki yollara çıkabilmek, belki farklı yolları denemek, yanlış yollardan dönebilmek, doğru yollarda ısrar etmek temel prensip olmalı…Yeni mottomuzu insan ve değişim olarak seçerken ki temel düşüncemizde olduğu gibi, bireyleri ve kurumları dönüştüren bizlerin de değişim ve dönüşümlere ihtiyacımız var.
İnsan olarak her şeyi öğrenebiliriz, yeter ki önce “öğrenmeyi” doğru öğrenelim…
Kaynakça:
- Kurum İçi Koçluk, Zuhal Baltaş, Baltaş Yayınları, Remzi Kitabevi
- Öğrenmenin Gücü, Klas Mellander, Remzi Kitabevi
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir