Pamuk prenses, Kül kedisi, Küçük deniz kızı hepsi maceralarının sonunda prenslerine kavuşmuş ve sonsuza dek mutlu yaşamışlardır. Nedense masallar kavuşma ile sona erer. Kahramanların hayatlarının sonraki yılları ile ilgili masalların olmaması ilginç değil mi? Kim bilir belki seneler sonra kahramanlarla karşılaşsak yedi cücelerin evini pırıl pırıl yapan pamuk prenses ve prensini evdeki dağınıklık konusunda tartışırken buluveririz. Büyüdükçe masallardaki gibi sonsuza kadar mutlu süren ilişkilerin kendiliğinden var olmadığını, aslında sürekli çabanın ilişkileri sürdüğünü öğreniriz. İlişkilerin başında romantik partnerimizi idealize etme eğilimi prensimizi veya prensesimizi bulduğumuz düşüncesi zaman geçtikçe yaşam beraber yürünmesi gereken bir yol olduğunda, farklı yol ayrımlarına gelindikçe prensler ve prensesler normal insanlar haline dönüşürler. İlişkilerin mutlu bir şekilde sürdürülebilmesinde değerler, tecrübeler, alışılmış ilişki modelleri bir çok faktörün rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörlerden biriside kişiliğimizdir.
Pamuk prenses, Kül kedisi, Küçük deniz kızı hepsi maceralarının sonunda prenslerine kavuşmuş ve sonsuza dek mutlu yaşamışlardır. Nedense masallar kavuşma ile sona erer. Kahramanların hayatlarının sonraki yılları ile ilgili masalların olmaması ilginç değil mi? Kim bilir belki seneler sonra kahramanlarla karşılaşsak yedi cücelerin evini pırıl pırıl yapan pamuk prenses ve prensini evdeki dağınıklık konusunda tartışırken buluveririz. Büyüdükçe masallardaki gibi sonsuza kadar mutlu süren ilişkilerin kendiliğinden var olmadığını, aslında sürekli çabanın ilişkileri sürdüğünü öğreniriz.
İlişkilerin başında romantik partnerimizi idealize etme eğilimi prensimizi veya prensesimizi bulduğumuz düşüncesi zaman geçtikçe yaşam beraber yürünmesi gereken bir yol olduğunda, farklı yol ayrımlarına gelindikçe prensler ve prensesler normal insanlar haline dönüşürler.
Zıt kutuplar birbirlerini çeker mi? Zıtlıklar mı benzerlikler mi ilişkileri uzun süreli kılar? Kişiliğin ilişkilerin başarısında payı nedir? Bütün bu sorular yıllardır çeşitli araştırmalara konu olmuştur. İlişkilerin mutlu bir şekilde sürdürülebilmesinde değerler, tecrübeler, alışılmış ilişki modelleri bir çok faktörün rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörlerden biriside kişiliğimizdir.
- “Eşim çok dakik, her zaman her şeyin planlı ve programlı olmasını istiyor beş dakika geciksek kıyamet kopuyor.”
- “Ne zaman konuşmaya çalışsak savunmaya geçiyor veya küsüyor”
- “Farklı yerlere gidelim, farklı insanlar tanıyalım istiyorum ama o bir türlü alışkanlıklarından vazgeçmiyor”
- “Birden parlar, sonra sakinleşir ama ben onun kadar çabuk unutamıyorum”.
Bunların bir kısmı tanıdık gelmiş olabilir. Tüm bunlar, farklı kişilik özelliklerimizden kaynaklanan farklı davranışlarımızın sonucudur.
ADAM – Sen saçına bir şey mi yaptın?
KADIN – Nasıl yani?
ADAM – Yukarıya toplamışsın?
KADIN -Haaa…Evet..
ADAM -……
KADIN – Eeeee?
ADAM – Ne eeesi?
KADIN – Güzel olmamış mı?
ADAM – Ne?
KADIN – Neden bahsediyoruz biz?
ADAM – Neden bahsediyoruz?
KADIN – Saçımdan.
ADAM – Ne olmuş saçına?
KADIN – Bende onu sana soruyorum,ne olmuş saçıma?
ADAM – Bir şey olmamış.
KADIN – Sen az önce neden saçımı topuz yaptığımı sormadın mı?
ADAM – Sormuşumdur.
KADIN – Sormuşsundur! On saniye önce konuştuğun şeyi hatırlamıyor musun?
ADAM – Hatırlıyorum tabii canım.
KADIN – Neden o zaman sormuşumdur diyorsun?
ADAM – Canım lafın gelişi söylemişimdir.
KADIN – Sormuşsundur! Söylemişsindir! İstersen kendinden emin olduğun birzaman görüşelim.
diye başlar Yılmaz Erdoğan’ın Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar kitabındaki diyaloglar bir tanesi. İlişkilerde iç uyum önemli bir rol oynamaktadır. İç uyum yüksek olanlar baskı ve stres karşısında sakin, kendini olduğu gibi kabul eden, iyimser ancak kendisi ile ilgili olumsuzlukları göz ardı edebilen kişilerdir.
Kaygılı ve endişeli olmak, kendini sürekli eleştirmek, yaşananlarla ilgili pişmanlığa sahip olmak , bardağın boş tarafını görmek ve alınganlık düşük iç uyumun işaretleridir. Bu özellikler ilişkileri masaldan kabusa dönüştürebilir. Sürekli şikayet etmeye meyilli, aksi ve değişken bir kişi aynı zamanda iletişimin alınganlık ve küsmelerle sekteye uğramasına sebep olduğunda ve buna yüksek düzeyde endişe ve kaygı eklendiğinde ilişkinin hem kişinin kendisinin hem de eşinin hayat kalitesini olumsuz etkileyeceği ortadadır.
İlişkilerde uzlaşılabilirlik yaşanan çatışmaların çözümlenmesinde ve çifti ilgilendiren kararların alınmasında etkili olmaktadır. Uzlaşılabilirliği düşük olan kişiler doğrudan, dobra ve sert olarak algılanabilir, başkalarının duygularına karşı duyarsız olabilir, söylediklerini ve davranışlarının sonuçlarının farkına varmadan hareket edebilirler. Öte yandan yüksek uzlaşılabilirlilik yüzleşmeden kaçınmayı getirdiğinden sorunlar büyümeden müdahale edilmeyebilir veya ikna olmadığı halde bir konuyu kabul ediyor görünebilir.
Dikkatli, tertipli, planlı, düzenli olmak ya da esnek, değişime açık, rahat olmak ilişkileri zorlayan bir diğer boyut tedbirliliğin özellikleridir. Gittikleri tatilde tur grubundan ayrılıp şehri gezmeyi seven bir kişi ile planın dışına çıkıldığı ve şehirde gezilmesi gereken yerleri kaçıracağı veya kaybolacağı endişesine sahip bir çiftin birbirlerinin kişilik farklılıklarının farkında değillerse ve bunu yönetmeyi öğrenmemişlerse tatillerinin nasıl sonuçlanacağını hayal edebilirsiniz.
Aşkın geçici bir duygu yoğunluğu olduğu günümüzde kabul edilen bir gerçektir. Kişilerin mutlu ve doyumlu oldukları uzun ömürlü ilişkilerin de peri masallarının aksine çaba ve farkındalık gerektirdiği ise bir diğer gerçek.

Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *