Değerli Dostumuz,
Kurumsal eğitimlerin henüz gelişme yıllarında alana girmiş ve bu alanda öncü rol üstlenmiş bir kurum olarak, Kaynak dergimizin bu sayısında “eğitim” konusunu, bir kez daha, bu defa yeni gelişmelerin ışığı altında ele almak istedik.
Eğitim alanının gerek dünyada, gerekse Türkiye’de köklü bir değişimden geçmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Hatta ABD’li uzmanlar yaşanan süreci değişimden öte bir başkalaşım olarak niteleyecek kadar ileri gidiyorlar. Bu dönüşümün, iş dünyasındaki çarpıcı değişimle yakından ilgisi var. Nitekim gerek İK’nın, gerekse yöneticilerin, eğitimin öncelikli olarak bireysel ve kurumsal performansa nasıl yansıyacağını görmek istemelerinin temel nedeni bu olguya dayanmakta. Yakın zamana kadar eğitimler gün sayısı, katılımcı sayısı, eğitim program sayısı gibi verilerle ifade edilirdi. Bugünse şirketin iş hedefleri ve kurumsal stratejileriyle eğitimler arasındaki organik bağı ve eğitim sonuçlarının iş ortamına ve performansa nasıl yansıdığı giderek daha fazla öne çıkıyor.
Alandaki yeni gelişmelerden bir başkası da ASTD’nin başını çektiği ve tespitleriyle somutlaştırdığı bir olgu. ASTD bir süredir, “eğitim ve gelişim” deyimi yerine “işyerinde öğrenme ve performans – WLP” ifadesini kullanıyor. Eğitim profesyonellerinin önemli bir çoğunluğunun da bu yaklaşımı benimsediği, geçen yıl yapılan bir soruşturmada ortaya çıktı. Baltaş olarak biz de uzun bir süredir, eğitim etkinliğini çok geniş bir perspektifle ele alan, eğitim alan kurumun stratejileriyle mutlaka bütünleşen bir yaklaşımı benimsemekteydik. Bu anlayışa dayanarak kurumsal strateji odaklı öğrenme olarak nitelemeyi seçtik. Yeni anlayış eğitimin sınırları ve kapsamını büyük ölçüde genişleterek, çok daha amaca yönelik bir nitelik kazandırıyor. Bu yaklaşım, şirket çalışanlarının eğitim katalogundan kendi istekleriyle program seçmelerini teşvik eden İK uygulamalarının yanlışlığını da böylelikle kanıtlıyor.
Eğitim alanının ön saflarında yer alanlar yeni bir anlayış geliştirmeye, eğitime yeni bir kimlik kazandırmaya çalışırken, sektörde anlaşılması zor ve çelişkili gelişmeler de olmuyor değil. Eğitim alan şirketin hangi stratejisine hizmet ettiği, performansa ne katkı sağladığı belli olmayan, ancak “hoşça” vakit geçirttiği kesin olan sözde eğitimlere bütçeler ayrılıyor. İşyerinde güven duygusu, motivasyon, ekip çalışması ve liderlik gibi özellikleri geliştirdiklerini iddia eden aşçılık kursları, sualtı dalışları, yelken yarışları, tırmanma egzersizleri, profesyonel tiyatrocularla amatör gösteriler, davullar eşliğinde birlik beraberlik show’ları gibi eğitim dışı etkinlikler, şirket eğitimleri adı altında rağbet görüyor. “Eğitimde eğlence” ilkesi “eğlencede eğitim”e dönüşüyor. Belki de İK’nın yıllardır sürdürdüğü kendini kanıtlama mücadelesi içinde bu etkinlikler, “sabun köpüğü bir itibar” kazandırıyor.
Kaynak dergisinin bu sayısı her zaman olduğu gibi konuyu tüm açılımları ve geleceğe yönelik gelişim eğilimleriyle ele alıyor. Baltaş olarak, eğitim alanındaki gelişmelere ve kimlik arayışına, payımıza düşen katkıyı sürdürüyoruz.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ