Bilişsel psikoloji, “insan zihni nasıl çalışır, nasıl düşünürüz, nasıl hatırlarız ve sonuç olarak nasıl öğreniriz?” sorularına açıklık getirir. Beynimizde neler olup bittiğini bilmek, gelişimi sürükler, yeni kararlar almamıza yardımcı olur ve eğitim programları geliştirmemizi sağlar. Bilişsel psikologlar, “programlanmış bilgisayar” ile “problem çözücü insan”ın, her ikisinin de bilgi-işleyici sınıfına dahil olduğunu ve her ikisinin de sembollerle çalıştığını ileri sürmektedirler. Öğrenmeyi, bir bilgi yapısı oluşumu veya var olan bilgi yapısının değişime uğrayarak gelişmesi olarak yorumlarlar. Yetişkin eğitimini incelerken, nasıl öğreneceğimizi ve nasıl öğreteceğimizi şekillendiren temel kavramları göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Eğitim programları yeni edinilen bilgiyi saklama ve geri çağırmayı destekleyecek anlamlı düzenlemeler ve durumlar sunmalıdır. Sonuç olarak, yetişkinler bildiklerinin üzerine yeni bilgiyi etkili bir şekilde inşa ederek öğrenir. 1973 yılında yayınladığı Yetişkin Öğrenci kitabıyla Malcolm Knowles ayrıntılı bir “yetişkin öğrenmesi” kuramı formüle etti. Yetişkinlerin öğrenmek için belli durumlara ihtiyaç duyduklarına dikkat çekti ve bunları “andragoji” ifadesiyle tanımladı. Yetişkin insan anlamına gelen “andra”, ve yol gösterme anlamına gelen “agosos” sözcüklerini birleştirerek, yetişkin eğitimi yöntemini inceleyen bir disiplin oluşturdu.
Çoğumuzun günlük yaşamın akışı içinde, “Bunları niye yapıyorum?” veya “Gelecekte neyi farklı yapmak isterim?” sorularını kendimize sormak aklımıza gelmez. Rutin işlere kapılmış, düşük seviyede bir üretim gerçekleştirerek yaşamımızı sürdürürüz. Oysa içinde yaşadığımız “Bilgi Çağı”nda, kurallar ve koşullar her gün değişmektedir. Biz de değişimle yüz yüze geldiğimizde farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyarız. Zaman zaman çalışma şekillerimizin ihtiyaçlarımıza cevap vermediğini fark ederiz; işte o zaman eski öğrenme şekillerimizi değişik yaklaşımlarla genişletmenin, ayrıntılar ekleyerek zenginleştirmenin zamanı gelmiş demektir.
Bilişsel Psikolojinin Katkısı
Bilişsel psikoloji, “insan zihni nasıl çalışır, nasıl düşünürüz, nasıl hatırlarız ve sonuç olarak nasıl öğreniriz?” sorularına açıklık getirir. Beynimizde neler olup bittiğini bilmek, gelişimi sürükler, yeni kararlar almamıza yardımcı olur ve eğitim programları geliştirmemizi sağlar.
Bilişsel psikologlar, “programlanmış bilgisayar” ile “problem çözücü insan”ın, her ikisinin de bilgi-işleyici sınıfına dahil olduğunu ve her ikisinin de sembollerle çalıştığını ileri sürmektedirler. Öğrenmeyi, bir bilgi yapısı oluşumu veya var olan bilgi yapısının değişime uğrayarak gelişmesi olarak yorumlarlar.
Bilişsel psikologlar, öğrenmeyi bir “gelişim tekniği” olarak da görürler. Özellikle yetişkinler yeni bir bilgiyle karşılaştığında, onu özümsemeden önce, dünya ile ilgili kavramlarını yeni bilgi ile ilişkilendirerek sınarlar. Daha önceki tecrübelerimiz, bilgimiz ve beklentilerimiz öğrenmenin anahtarıdır. Dağarcığında yaşam tecrübesi olanlar, yeni bilgilerle daha önceki bilgileri arasında köprü oluşturarak öğrenirler.
Yetişkin Eğitiminde 5 Temel Nokta
Yetişkin eğitimini incelerken, nasıl öğreneceğimizi ve nasıl öğreteceğimizi şekillendiren temel kavramları göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Eğitim programları yeni edinilen bilgiyi saklama ve geri çağırmayı destekleyecek anlamlı düzenlemeler ve durumlar sunmalıdır. Sonuç olarak, yetişkinler bildiklerinin üzerine yeni bilgiyi etkili bir şekilde inşa ederek öğrenir.
1973 yılında yayınladığı Yetişkin Öğrenci kitabıyla Malcolm Knowles ayrıntılı bir “yetişkin öğrenmesi” kuramı formüle etti. Yetişkinlerin öğrenmek için belli durumlara ihtiyaç duyduklarına dikkat çekti ve bunları “andragoji” ifadesiyle tanımladı. Yetişkin insan anlamına gelen “andra”, ve yol gösterme anlamına gelen “agosos” sözcüklerini birleştirerek, yetişkin eğitimi yöntemini inceleyen bir disiplin oluşturdu.
Andragojik öğrenme modelinde başlıca 5 önemli nokta bulunmaktadır:
- Yetişkin öğrencinin, konuyu öğrenmenin neden önemli olduğunu anlaması sağlanmalıdır.
- Öğrenciye, yeni bilginin yardımıyla kendisini nasıl daha etkin yöneteceği gösterilmelidir.
- Konuları öğrencilerin tecrübeleriyle ilişkilendirmeli, olgun kişinin tecrübe birikiminin, öğrenmede önemli bir kaynak oluşturduğu göz önüne alınmalıdır.
- Öğrenmeye hazır olmadan ve istek duymadan, insanların öğrenemediğinin bilincinde olmalıdır.
- Öğrenme ile ilgili yerleşik davranışlarını, inançlarını ve endişelerini yenmelerinde öğrencilere yardımcı olmalıdır. Örneğin yetişkinler öğrenilen bilgiyi uygulamakta aceleci davranma eğilimi gösterirler ve öğrenmeye problem-merkezli yaklaşırlar.
Yetişkin Öğrenmesinde Üstbiliş
Bazı öğrenciler “bilgi yapılarını” kendiliğinden geliştirerek yeni durumlara uygun hale getirirken, diğerleri yardıma ihtiyaç duyarlar. Kullanılacak stratejilerle ilgili doğrudan talimat almaya ihtiyaç gösterirler. 1980’lerin başında araştırmacılar, bazı kişilerin, eski bildiklerinden bağımsız olarak, yeni konuları öğrenme ve yeni karşılaşılan problemleri çözme konusunda başarılı olduklarını ortaya çıkarmışlardır. Bu öğrencilerin, düşünce süreçlerini kontrol edebildikleri ve gelişmeleri izleyebildikleri görülmüştür. “Metacognition” (ya da üstbiliş) olarak nitelenen bu özelliğin yaşam boyu süren bir öğrenme becerisi olduğu görülmüştür. Bu becerileri göz önüne alan eğitim programlarının daha başarılı sonuçlar verdiği gözlenmiştir.
Kabul etmek gerekir ki, insan zihninin nasıl çalıştığı ve en iyi nasıl öğrendiği hakkında detaylı bilgilere henüz tamamen sahip değiliz. Ancak bilişsel psikolojinin bize öğrettiği çok değerli bir ilke var: “Neyi yaparsak, onu öğreniriz”. O halde “tecrübe”nin yetişkin öğrencinin “yaşayan el kitabı” olduğunu ve eğitimlerimizi bu gerçeğe dayandırmak gerektiğini gözden kaçırmamamız gerekiyor.
Kaynaklar :
- Conner, M. L. “Educational Psychology”, www.infed.org/lifelonglearning
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir