Yeni Yılda Verdiğimiz Sözleri Tutabiliyor muyuz? (*)

yeni-yılda-verdiğimiz-sözleri-tutabiliyor-muyuz

Hemen herkes, yeni yılın önemli olan bir konuda dönüm noktası olmasını isteyerek kendisine söz verir. Çoğunlukla bu sözlerin neden tutulamadığının arkasındaki psikolojik faktörleri merak edenler için aydınlatıcı bir yazı.

Buna benzeyen yazıları önceki yıllarda ya yeni yıl öncesinde veya yeni yılın ilk yazısı olarak yayınlamıştım. Ancak insan hafızası unutkanlıkla yaralıdır bu nedenle kendisini ilgilendiren bir konuda hatırlatılma yapılmasından memnun olur.

Yeni yıla girdik. Birçok kişi hayatında bazı şeyleri daha farklı yapmak, kariyerinde atılım yapmak için girişimde bulunmak, uygun bulmadığı bazı davranışlarından vazgeçmek, daha sağlıklı ve iyi olduğunu düşündüğü yeni alışkanlıklar geliştirmek ister. Sigarayı bırakmak, spora başlamak, yeni bir dil öğrenmek için harekete geçmek, diyete başlayıp kilo vermek bu tür dilek ve kararların başlıcalarıdır. Ancak hem kişisel deneyimlerimiz hem de gözlemlerimiz bu kararların çoğunun ya daha başlangıçta uygulamaya konulmadığını, uygulamaya koyulsa da kısa bir süre sonra alınan kararlardan vazgeçildiğini ve sonuçsuz kaldığını biliyoruz.

Bu durum bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve araştırmalarına konu olmuştur. Bir yazara göre, bazı insanlar için bir şeyi “yapacağını” söylemek bunu yapmak kadar iyi hissettirir. Yılın herhangi bir döneminde, yeni yılda sigarayı bırakacağını veya fazla kilolarından kurtulmak için sıkı bir diyete gireceğini söylemek, düzenli olarak gelirinin bir bölümünü tasarruf etme kararı vermek, kişinin önündeki aylarda suçluluk hissetmeden dumanını tüttürmesini, canının çektiğini yemeye devam etmesini veya çok gerekli olmayan harcamaları yapmasını haklı ve mümkün kılıyor.

Bir araştırmaya göre duygular bir sözü vermeye zorlarken, kişinin kapasitesi bu sözü gerçekleştirmek için yeterli olmuyor. Çünkü hisseden beyin (sistem1) kişiyi haz verecek olana yöneltiyor ancak düşünen beyinin (sistem 2) kontrolü ele alması gereken dönemde hisseden beyin bu duruma bir kılıf uyduruyor. “Şimdi sırası değil”, “karar vermiştim ancak canımı sıkan şu olayla karşılaştım”. Özellikle yorgun olduğumuz zaman irademiz zayıflar ve kararımızın dışına çıkmayı ödül olarak görürüz. 

Gerçekte bu durum bir erteleme ve öz kontrol sorunudur. İnsanlar diyet yapmaya, egzersizlerini düzenli sürdürmeye veya para biriktirmeye karar verdikleri zaman düşünen beynin denetiminde ve sakin bir ruh hali içindedir. Oysa alınan kararları uygulama koşullarında durum farklıdır. Yorgun olduğumuz ve irademiz zayıfladığı zaman bir sigarayı kendimize hak görmek, yorucu bir günün sonunda egzersiz yapıp ter atmayı gözümüzde büyütmek, tatlı tepsisinin cazibesine kendimizi kaptırmak, vitrinde gözümüzü alan ayakkabıyı bugün alıp, kredi kartının sunduğu avantajı kullanarak üç ay sonra ödemeye başlamak ve kontrolü bütünüyle hisseden beyine bırakmak çok daha rahat ve kolaydır.

Özgürlük Ne Kadar Yararlı?

Öğrencilerinin ödevlerini zamanını geçirdikten sonra teslim etmek için öne sürdükleri bahaneler, Dan Ariely’i araştırma yapmaya yöneltmiştir. Ariely, ders yılı başında yıl içinde teslim edecekleri ödev için üç farklı sınıfta üç farklı yöntem uygulamıştır. Birinci gruptan, sorumlu oldukları üç ödevi ders yılının kaçıncı haftalarında teslim edeceklerine kendilerinin karar vermeleri ve bunu bildirmeleri istemiştir. İkinci grup, üç ödevin teslim tarihi konusunda bütünüyle serbest bırakılmıştır. Üçüncü gruba ise üç ödevin teslimi ile ilgili kesin tarihler verilmiştir. Bunun sonucunda en iyi notları alan grubun kendilerine kesin teslim tarihi verilmiş olan grup olduğu görülmüştür. Ödevleri için kendileri teslim tarihini seçen ve bunu bildiren grubun ikinci derecede iyi olduğu, en kötü sonuçları alan grubun ise ödev teslim tarihleri konusunda bütünüyle özgür bırakılan grup olmuştur. Bu sonuçlar öğrencilerin ödev teslim tarihlerine uyumunu gösterdiği gibi, ödevlerin niteliği açısından da geçerli olmuştur. Öğrencilerin özgür bırakıldığı grupta ödevlerin aceleyle, özensiz ve “yapmış olmak için yapılmış” olduğu görülmüştür.

Bu araştırmadan yola çıkarak, insanların verdikleri sözleri tutması için otoriteyi temsil eden bir dış denetime ihtiyaç olduğunu söylemek mümkündür. Kendimize verdiğimiz sözleri tutmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda uygun olan yol, verdiğimiz sözü çevremizdekilerle paylaşmak olabilir. Böylece kişi kendisini taahhüt altına almış ve verdiği sözü tutmak konusunda kendi kendisine bir dış kontrol uygulamış olmaktadır. Bunun en önemli nedeni insanın kendisiyle tutarlı olmak ve başkalarının kendisiyle ilgili algısını korumak isteğidir. Çünkü insanın başkalarına verdiği sözü tutmaması, kişiye kendisini değersiz hissettirir ve güvenini zedeler. Verdiği sözü tutamadığının bilinmesi kişinin benlik algısına ve özsaygısına zarar verir.

Söz Vermeden Önce

Disiplin kavramı sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Sevimsiz geliyor ve dayatma gibi mi algılıyorsunuz? Eğer böyleyse kendinize söz verirken çok yüksek hedefler belirlemeyin. Çünkü disiplin tutarlılıktır. Hedeflerde, ilkelerde ve davranışlarda tutarlık.  Disiplin yapmak istemediğiniz bir şeyi çok istiyormuşsunuz gibi yapmak, yapmak istediğiniz şeyi de yapmamaktır. Bu nedenle hayatın her alanında öz disiplin konusundaki tutumunuz verdiğiniz sözleri tutma ihtimalinizle ilgili bilgi verecektir.

Yeni bir yıla girerken hepimiz kendimiz ve sevdiklerimiz için iyi dileklerde bulunacağız ve sözler vereceğiz. Dilekler için özel bir önerimiz yok. Atalarımızın dediği gibi “adamakla mal tükenmez”. Ancak kendinize verdiğiniz sözleri tutmak konusunda bugüne kadar olan performansınızı gözden geçirin. Tutamadığınız sözlerin sayısı verdiğiniz sözlerden fazlaysa kendinize şu soruları sormanızda yarar var:

“Verdiğim sözün arkasındaki niyetim nedir? Verdiğim sözü tutmak bana ne kazandıracak?”

“Bu söz benim gerçeklerimle ne ölçüde örtüşüyor? Bugüne kadar bu sözü tutacağım konusundaki işaret ve deliller var mı?”

“Bu sözü tutmak benim için ne kadar önemli? Bununla kendime mi yarar sağlayacağım, yoksa esas yarar çevremde değer verdiğim kişiler için mi geçerli olacak?”

“Sözümü tutamayacağımı anladığım zaman bunu açıkça itiraf edip özür dileyecek miyim? Yoksa başkalarını suçlayıp veya koşulları sorumlu tutma yoluna mı gideceğim?”

Sonuç

Değerli okurlar, yeni yıla girdiğimiz bu günlerde başkalarına olduğu kadar kendimize vereceğimiz sözler için de yukarıdaki soruların ışığı altında önceden çok iyi düşünmekte yarar var. Verdiğimiz sözleri tutmak için bunu başkalarına duyurmanın riskli ancak etkili bir yol olduğunu da akılda bulundurmak gerekir.

Bütün okuyucularımıza yeni yılın sağlık ve huzur getirmesini ve verdikleri sözleri tutarak onları hayat amaçlarına yaklaştıran bir yıl olmasını dileriz.

(*) Bu yazı Remzi Kitabevi’nde yayınlanan “Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Verir” Kitabından değiştirilerek alınmıştır.

Kaynaklar:

  • Dr. Heidi Grand Halvorson; The Surprising Reason Why We Break Promises: HuffingtonPost. 01 Kasım 2013 https://www.huffingtonpost.com/heidi-grant-halvorson-phd/breaking-promises_b_2449631.html
  • Ariely,D., Wertenbroch,K.; Procastination, Deadlines and Performance: Self Control by Precommitment. Psychological Science. 2002.

Diğer Makaleler

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi