Pozitif Ayıracağımıza Pozitif Birleştirelim

Pozitif Ayıracağımıza Pozitif Birleştirelim

“Pozitif Irkçılık” duydunuz mu? Buna rağmen “ pozitif ayrımcılık” var. Yazar pozitif ayrımcılık kelimesinde olumsuz bir kelimenin önüne “pozitif” gibi olumlu bir kelime getirilip onu şirin hale sokmanın algı yönetimi olduğunu savunmuştur. Eşitlenmek yerine birleşmek ve üretime katkı sağlamak için tarafların birbirini desteklemesi gereklidir. Makalede siyaset ya da istihdamda pozitif ayrımcılığın yeri, kadın çalışanlara kota uygulanması ile ilgili gelişmeler araştırmalara dayandırarak yer almıştır. Kadının doğal misyonu olan “birleşme” değerinin kurumlarda devam etmesi için yapılması gereken şey ayrıştırmak değil sadece desteklemektir.

– Hanımefendi! Size ayrımcı diyebilir miyiz?

– Hayır… Düşman başına… Ayrımcılık kötü bir şeydir… Ben doğuştan birleştiriciyim. Hatta doğunca o kadar çok ağlamışım ki bütün aile birleşip beni susturmaya çalışmış. Hatta beni kıskanan abim bile çıngırağımı sallamış

– Yalnız daha yetenekli erkekler varken, sizin bu işe bayan kotasından girdiğiniz söyleniyor.

– Ha! O mu? Onun adı: “Pozitif ayrımcılık”

Ayrımcılık, bölücülük, ırkçılık gibi sonucunda en az iki tarafı oluşacak kelimeler, duyana sevimli hale getirilebilir ve kalbimize kabul ettirilebilir mi? Mesela siz hiç “pozitif bölücülük” “Pozitif Irkçılık” duydunuz mu? Buna rağmen “ pozitif ayrımcılık” var. Olumsuz bir kelimenin önüne “pozitif” gibi olumlu bir kelime koyup onu şirin hale sokmak ‘İş’te algı yönetimi tam da bu olsa gerek. Bir de pozitif ayrımcılık kavramı duyulunca ilk akla gelen nedense kadındır.

Günümüz kadını artık her yerde; iş hayatında, sosyal hayatta, siyasette, üstelik o kadar güçlü ki her şeyi kendisi seçmek istiyor. Sosyal hayatta kocasını seçmesi yetmiyor. Seçim yapılacak her şeyi kendi yapmak istiyor. Hatta pazarda, domatesi bile kendisi seçmiyorsa almadığı halde çalıştığı işe layık olduğu için değil de sırf kadın olduğu için seçilmiş olmayı ne kadar hazmedebilir. 

Bir de şöyle düşünün: Pozitif ayrımcılık erkeklere uygulansaydı, mesela yanınızda çalışan arkadaşınız erkek kontenjanından işe girmiş olsaydı. Ona nasıl bir gözle bakardınız. Pekiyi o erkek, kurumunda bu işi bileğimin gücü ile aldım diye gerim, gerim gezinebilir miydi? 

O zaman neden kadınların pozitif ayrımcılığı kabul etmesi bekleniyor? 

Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Devrim ULUCAN’ın Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisinde yayınlanmış yazısında şöyle demektedir:1

İpek İlkkaracan’a göre “siyaset ya da istihdamda pozitif ayrımcılık şu anlama geliyor, söz konusu pozisyona talip kadın ve erkekler arasında pozisyonun gerektirdiği kalifikasyonlara (eğitim, deneyim birikimi, donanım ve becerilere) sahip olan eşitler arasından cinsiyeti nedeni ile kadın olanı tercih etmek. Yani bir pozisyonun gerektirdiği kalifikasyonlara sahip olmayan kadının, bunlara sahip olan erkeğin yerine tercih edilmesi anlamına gelmiyor.” Bir başka söyleyişle pozitif ayrımcılık eşit eğitim ve kalifikasyonda iki aday varsa kadına öncelik verilmesi anlamına geliyor (HRM, Şirketlerde Yeni Trent Kadın Erkek Eşitliği, www.hrm.com.tr). Avrupa Birliğinde de son yıllarda pozitif ayrımcılık ve kadın çalışanlara kota uygulanması ile ilgili bazı gelişmeler gözlenmektedir. Büyük şirketlerin yönetici kademelerindeki kadınların oranının 2020 yılına kadar yüzde 40 olmasını öngören AB tasarısını savunan komisyon sözcüsü özellikle pozitif ayrımcılıktan kaçındıklarını ileri sürerken “ kadın aday, cinsiyeti yönünden değil, erkek adayla aynı nitelikler sahip olduğu için seçilecektir” görüşünü benimsemektedir. Bu açıklamadan çıkarılabilecek sonuç pozitif ayrımcılığın kota uygulaması ile bir ilişkisi olmadığıdır. Oysa yukarıda da belirtildiği gibi İlkkaracan’a göre, pozitif ayrımcılık eşitler arasında, yani bilgi, beceri ve deneyimi bakımından eşit olan erkek ve kadın işçiler arasından kadın işçi yararına bir ayrımcılık yapılmasıdır. Böyle olunca bu iki görüş açısından bir sonuca varmak gerekirse, doğru olan görüş aslında kota uygulamasının da bir pozitif ayrımcılık olduğudur.”

Bu yazıyı yazdım diye feminist olduğumu düşünmeyin. Bir doktor olarak kadın ile erkeğin fizyolojisinin farklı olduğunu, beynimizin farklı işlediğini tabi ki biliyorum. Bu yüzden de bazı şeylerde hiç eşitlenemeyeceğiz. Zaten eşitlenmesek iyi olur çünkü: iki aynı şey sıkıcı ve verimsiz hale gelebilir. O zaman ne yapacağız? Gelin eşitleneceğimize, birleşelim ve üretime katkı sağlamak için nasıl bir destek gerekiyorsa taraflardan birine o desteği yapalım. Yani çocuğu ile işe katkı sağlaması güç mü oluyor?. O zaman kreşler açalım, eğitimi yetersiz olduğu için zorlanıyor mu? Eğitimler düzenleyelim. Geç saate kadar çalışması mı gerekiyor? Servisler koyalım. Ama ne olur ayrıştırıp “O zaten kadın o yüzden bu kadar çalışması yeter” deyip layık olmadığımız halde bize koltuk işgal ettirmeyin. Bunu vebalini hem biz kadınlar, hem siz erkekler zor veririz. 

Kadın ki doğal misyonu olarak hep birleştirdi; aileyi dişi kuş yaptı, olduğu yere düzen, intizam getirdi. Bulunduğu yerde her zaman estetik, yaratıcılık, zariflik, naiflik oldu. Bu değerlerin kurumlarımızda devam etmesi için yapacağımız şey ayrıştırmak değil sadece desteklemek.

Kaynak:

  1. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2014; Cilt: 15 Özel S.:369-383

Diğer Makaleler

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi