Renkler farklı duyguları harekete geçirerek algı, tutum ve davranışlarımızı yönlendirir.Rengin insana etkisi iki boyutta gerçekleşir, fizyolojik boyut ve psikolojik boyut. Bu makalede de rengin insanı etkilemede etkisi olan bu boyutlara değinilmektedir.
İnsan ve değişim bize pek çok çağırışım yaptırır. Değişim iş, ilişki, duygu, mekan değişikliğini ve hatta tümden yaşam biçimi değişikliğini anımsatan bir süreç tanımıdır. Neyin, ne yönde değişmesini isteriz veya bizden beklenen hangi değişimlere uyum gösteririz? Bilim insanlarının ilgisini çeken bu sorular araştırma konularını oluşturmuştur.
Beynin tercih ve tutumlarını yöneten güçlü iki özelliğinin bireye özgü duygular ve düşünce biçimi olduğunu biliyoruz. Ancak bu iki beynin birlikte çalışma ve birbirine üstün gelme kuralları farklıdır. Beynin düşünceleri yöneten bölümümü mü, yoksa duyguları yöneten bölümümü mü insanı harekete geçirerek seçimlerini yönlendirir? Düşünceyi yöneten beyin kabuğu ve gri cevherine karşı beynin orta bölümünde yer alan ve duyguları yöneten amigdala vardır. Düşünce bilgi temeline dayalı nedensellik bağlamında yönlendirilir. Duygu temel güdü ve ihtiyaçlardan etkilenir.
Duyguları etkilemek insanları etkilemektir. Bu sebeple psikoloji duyguları etkileyen faktörleri inceler. Duygu durumu ve renk arasındaki ilişki herkesin hayatında bir karşılık bulmuştur. Gelinliğin beyazlığı, doğumda kırmızı kullanılışı, ölümün siyahla özdeşleşmesi vb. Sanatçılar, özellikle ressamlar duygu-renk ilişkisini en derinden anlayan ve yaşayanlardır. Pablo Picasso “Renkler, duyguların değişikliğini takip etmede baş roldedirler” der. Bu sözüyle duygu durum değişikliğine ve renk ilişkisine güçlü bir vurgu yapmaktadır.
Goethe Newton’a, Romantizm Gerçekçiliğe Karşı
Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Işık bir cisme çarptığında, cisim ışığın içindeki yedi renkten kendi rengi dışındakileri emer ve kendi rengini yansıtır. İnsan gözü cismi yansıttığı renkte görür1. Işığın içindeki tüm renkleri yansıtan siyah ve beyaz bu sebeple renk olarak kabul edilmez.
Renk çemberi Sir Isaac Newton tarafından ilk defa 1666 yılında geliştirilmiştir. Çemberde ana renkler olarak sarı, kırmızı,mavi; ara renkler olarak yeşil,mor,turuncu ve karışım renkleri yer alır. Bu renkler soğuk ve sıcak renkler olarak da gruplanmıştır. Fiziki dünyaya ait renkler yüz yıl sonra Goethe’nin şiirlerinde çok farklı boyutlarda ifade edilmişlerdir. Goethe bugün psikolojinin renklerde bulduğu anlamı o günlerde anlamaya, insan tepkileri ile renkler arasındaki bağları tanımaya odaklanmıştır. Renkleri onların eşleştiğini düşündüğü duygularla tanımlamıştır. Johannes Itten (1888-1967) renklerin sembolik ve anlamsal (semantik) özelliklerini anlamaya yönelmiştir2. O, rengi bir fizikçi veya kimyager olarak değil, estetiğin ve sembolizmin temsilcisi olarak ele alır.

Daha önceki yazılarımızda da örneklediğimiz gibi, bilim alanında en hızlı sıçramalar farklı disiplinlerin birbirine olan katkılarında ortaya çıkar. Işık ve ses dalgaları fizik bilim insanlarının davranış bilimlerine ilgi duymasına yol açmıştır. Işık dalga boyu göz retinasından iki farklı sinir ağı ile taşınarak beyne ulaşır. Böylece ortaya çıkan muhteşem renklenme bizi dünyaya, olaylara ve ürünlere farklı bağlarla bağlar (Resim 1). Bu bağların incelenmesiyle elde edilen sonuçlar farklı alanlarda kullanılabilecek bilgiler edinilmesine imkan vermiştir. Elde edilen verilerden hareketle tedavi, eğitim, üretim, pazarlama ve kurumsallaşmada kullanılacak bilgiler kazanılmıştır.
Rengin Fonksiyonları
Rengin insana etkisi iki boyutta incelenir. Fizyolojik boyutu, renk algısıyla birlikte gelişen fizyolojik tepkidir. Artan beyin faaliyeti ve kalp atış hızı örnek gösterilebilir. Öte yandan psikolojik boyut rengin bir uyaran olarak çağrıştırdığı duyguları kapsar. Algı ve tutum değişikliğine yol açar. Nörobilim çalışmalarına göre görsel uyarandan gelen bilgiyi farklı yaşantı ve bilgilerimizle eşleştirmeyi küçük yaşlarda öğrenmeye başlarız. Bu bizim hayatta kalmamızı ve hızlı karar vermemizi sağlar3. Fiziğe bağlı uyaran özelliklerinin yanı sıra; kültürel, tarihi ve politik özellikler de renklere yüklenen anlamda rol oynar.
Psikolojide duygularla renkler arasında karşılıklı işleyen bir mekanizma söz konusudur. Renkler insan duygularını harekete geçirdiği gibi duygular da renklere yansır. Bu deneyimi meslek yaşamımın ilk yıllarında İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği sanat atölyesi çalışmalarında edinmiştim. Hocam Süleyman Velioğlu’ndan hastaların tuallerinde kullandıkları renk ve şekillerle iç dünyalarını nasıl dışa yansıttıklarını dinlerdik. Farklı renkler insanda farklı duygular uyandırır. Kimi renkler insanı sakinleştirirken kimileri heyecanlandırır. Sıcak renkler insanda sıcak ve yakın duygular uyandırırken, soğuk renkler mesafe, soğukluk ve sükûnet duygusu uyandırır. Psikolog ve sosyolog olan Eva Heller renklerle duygu ve düşünce arasındaki bağlantının rastlantısal olmadığını, uluslararası ortak bir zevki ve düşünce beraberliğini yansıttığını söyleyen ilk düşünürlerdendir. Kitabı renkler konusunda zengin bir bilgi kaynağı olmuştur4.
Renklerin insan üzerindeki etkilerinden, başta ruh ve sinir hastalıkları olmak üzere, çeşitli hastalıkların tedavisinde yararlanılır. Renk filtreleriyle gün ışığına maruz bırakılan hastalarda hormonlar düzeyinde değişiklikler olur. Günümüzde bipolar depresyon ve parlak ışık tedavisi olumlu sonuç alınan alanlardan biri olarak görülmektedir.
Pazarlamada renklerin değerlendirmemizi yönlendirmesinden yararlanılır. Bilinç dışı psikoloji anlayışının pazarlamada güçlü bir araç olarak kullanılabileceği fikri reklamcıların temel çıkış noktası haline gelmiştir. Censydiam Modeli “Biz insanlar ihtiyaç, duygu ve motivasyonun öznesiyiz” der. Bu sebeple de renklerle insan motivasyonu arasındaki ilişkiyi araştırır.
Eğitimde ışık ve renklerin öğrenmeyi kolaylaştırıcı özelliklerinden yararlanılır. Eğitim kurumu, çevresi ve eğitim malzemesi bu anlayışla disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmaktadır.
Öğrenende olumlu duygular uyandıran öğrenme tasarımları için şekil ve rengin belirleyici olduğu konusundaki çalışmalardan biri de Plass ve arkadaşlarına aittir. Buna göre, insan yüzüne benzer yuvarlak şekiller, tek başlarına veya sıcak renklerle birlikte kullanıldığında olumlu duyguların ortaya çıkmasını sağlar. Bu öğrenen tarafından öğrenme faaliyetlerinin daha az zorlayıcı bulunmasına ve motivasyon düzeylerinde artışa yol açar.

Şekil 1’de görüldüğü gibi keskin hatlı şekillerin ve gri gibi soğuk renklerin yerine, insan yüzüne benzeyen yuvarlak şekillere sarı, turuncu gibi sıcak renklerle yer verilmesi öğrenme sürecini olumlu etkilemektedir5.
Renkler ve Anlattıkları
Renk çemberinde üç ana renk bulunduğunu, bunların sarı, kırmızı ve mavi olduğunu söylemiştik. Turuncu, yeşil, mor olan ara renkler, bu ana renklerin aynı ölçüde ikişerli karışmasından oluşur. Renk çemberinin hızlı dönüşü tüm renkleri yansıtır ve beyazın görülmesine yol açar. Beyaz saflık, temizlik, yalınlık, hijyen, açıklık, barış ve mutlulukla ilişkilendirilmiştir. Tüm renkleri tutan renk siyah ise sofistike bir renk olarak kabul edilir. Bu sebeple cazibe, güç, itibar ve ihtişamı çağrıştırır. Ana renklerin ve birkaç ara rengin uyandırdığı duyguları ele alarak6 kurum misyonunu vurgulamak için hangi açıdan kullanıldığına değineceğiz .

Kırmızı; Araştırmalar uzun dalga boyu renklerinin (kırmızı, turuncu, sarı) uyarıcı oldukları için heyecanı çağrıştırdığını gösterir. Ana renklerden biri olan kırmızı da canlılığın rengi olarak anılsa da esas olarak karışık duyguları barındırır. Bir tutku rengi olan kırmızı olumlu olabileceği gibi olumsuzluğa da vurgu yapabilir. Yaşam gücünü simgeler. Kanın rengi olarak canlılığı yansıttığı kadar şiddete de gönderme yapar. Özgürlük, tutku, macera öfke ve şiddet duygularını alevlendirir. Yenilikçiliği kucaklayarak bireyselliği besleyen yeni duygular yaşatır. Bu özelliği ile devrimsel partilerin ve solun bayrak rengi olmuştur.
Bu rengi yaşam eşdeğeri olarak duyuran ve en çok yarar sağlayan markaların başında Coca Cola gelir. İlly, Budweiser, Fijutsu, Emirates, CNN hayatla bağları güçlü tutma, keyif alma mesajını kurumların farklı yapısal özelikleriyle bağlarlar.
Mavi; Üç ana renkten biri olan mavi güvenlik rengi olarak değerlendirilir. İnsanlar temel olarak korumalı ve güvenli olma ihtiyacındadır. Güven duygusu; kişinin kendisini emniyette hissetmesine yol açan, rahatlık ve huzur veren bir duygudur. Tehditle karşılaşanlar bazen mücadeleden kaçınır ve geri çekilir. Analitik bakış açısına göre bu geri çekilme çocukluk dünyasının korumalı, güvenli ve özen gösterilen yaşantılarıyla buluşma ihtiyacıdır. Günlük hayatın stresinden ve geriliminden uzaklaşma eğilimidir. Mavi renk zekanın göstergesidir. İcat ve yenilikçi teknolojilerin rengi olmuştur. Teknolojinin bilgi ve mantık ürünü olması sorumluluk, güven, verimlilik ilişkisini güçlü bağlarla aktarır. IBM, Dell, Samsun, Philips, Volvo vb.de olduğu gibi.
Sarı; Sarı renk iyimserlik, dışa dönüklük, arkadaşlık, neşe ve mutluluk duygularıyla ilişkili görülür ve aidiyeti tanımlar. Hatta sınırları çizilerek çerçevesi belirlenir. Kişi diğerlerine karşı kendini güvene almış, eğlence, şamata ve şenlik içinde olma imkanı kazanmıştır. Kendi güvenli sınırlarını bilen kişi ait olduğu sınırların içinde sosyalleşir, paylaşır ve yakınlarıyla birlikte güzel zaman geçirir. Etkileşimi cesaretlendirici yakın dostluklar kurar.
Sarı parlaklık ve ışık saçan sıcak renklerdendir. Güneşin ve altının rengi olarak bolluk ve zenginlik sunar. Kişiyi aranan imkanlarla sarı sayfa ilanlarının buluşturması gibi. Turuncu ve sarı iyimserliğin, neşenin ve sıcaklığın anlatımıdır.
Bazı kurumlar aidiyeti daha belirgin hale getirmek için sarının dış çevresine bir başka renkle daha sınır çizerler. McDonalds’ta kahverengi ile Shell’de ve Lipton’da kırmızı ile olduğu gibi. Güven içinde olma ve risk almamanın rengini daha güçlü vurgularlar.
Turuncu; Ara renk olan turuncu da kurumların yoğun ilgi duyduğu bir renktir. Canlılık, enerji, dışa dönüklük ve sosyalliği çağrıştıran bu renk hazzın rengi olarak tanımlanır. Beslenme, sağlık ve seyahat şirketlerinin tercih ettiği renktir. Fanta, Hard Rock Cafe, GlaxoSmithKline vb. İnsan tatmin olma duygusunu fiziksel ve duygusal olarak her zaman en üst düzeye taşıma ihtiyacını duyar. Haz karşısında; engellenme, kendini kontrol etme ve sosyal sınırlamaların hiçbir şansı olmaz. Tüketimin amacı bolluk ve keyif alma duygusu yaşatmaktır. Haz duygusu yaşatmak bazı kurumların tercihi olur; çünkü bu duygu dürtüsel, yoğun, hatta bazen çılgınlık düzeyinde eylemlere zemin hazırlama özelliği ile anılır.
Mor; Mor ara renklerden biridir. Boyutlarından biri olan güç boyutu yaşamda başarı ve statü kazanmayı temsil eder. Gücü elde etmek için verdiği mücadelede insanın elde etmek istediği; iyi ve önemli olarak kabul edilmek, ödüllendirilmek ve saygı görmektir. Klasik olarak gücün rengi olan mor renk lüks, özerklik, kalite, ağırbaşlılık ve görkemle ilişkilidir. Pek çok insan moru aşırılık, modaya uygunluk, farklılık ve zarafet temsili olarak görür. Şıklıkta alışılmadıklığın göstergesi olan mor günahın rengi olarak da anılır. Aristokraside kullanılması, olumsuz anlam yüklenmesine ve kibrin rengi olarak sembolleşmesine yol açmıştır.
Morun en ilginç kurum hikayesi Milka ineği ile olan markalaşma atılımıdır. Philippe Sachard,1901’den bu yana çikolata ile süte birlikte yer vererek Alpleri ve sütü Milka kutularının üzerine yerleştirmiştir. Ancak Art Nouveau hareketinin yükselişi ile birlikte moru ticari renk olarak seçmiştir. Böylelikle Kraft ürünlerinin Art Nouveau ruhunu kapsadığını dile getirmiştir. O tarihten sonra “farklılıkla değer yarat” sloganının rengi mor ve mor inek olmuştur.
İş Yeri ve Sanat Eserleri
Bilim ile sanat beynin yüksek fonksiyonlarının ürünleridir. Her ikisi de hayatlarımızda fark yaratır. Bilim objektif, ancak sanat sübjektiftir.Bilimsel yasaların niteliği onları bulan bilim adamlarının kişisel duygularına ve inançlarına bağlı değildir. Sanatın kuralları ise sanatçının anlayışına, duygu ve tutkularına bağlıdır. Sevmek kolay, tanımak zordur; çünkü sevgi duygunun, tanımak bilimin işidir. Bilim ve sanatın ortak noktaları, ikisinde de mutlak doğrusunun olmamasıdır. Gözlem ve deneye dayanırlar, koşullar değiştikçe kendini düzeltir, yeniler ve geliştirirler. Aynı zamanda her ikisi de evrenseldir. Bilim tüm insanlara eşit imkanlar sunar. Sanat tüm insanlara farklı duygular yaşatır, hayata anlam katar.

Sanat eserlerinin iş yerinde olmasının çalışanları nasıl etkileyeceğini araştıran çalışmalardan birinde, günbatımında gölün arkasında yükselen dağların göründüğü bir posterin asıldığı çalışma ortamlarında depresyon ve stres düzeyleri araştırılmıştır. İş yeri stresine talep ve kaynak açısından yaklaşan model, işin talepkârlığı konusundaki algının yüksek olmasını olumsuz bir faktör olarak yorumlar. İş yerlerine bu tür posterler asılmasının yüksek talep algısı oluşturduğunu ve depresyon düzeyini arttırdığını saptar. Aynı çalışmada soğuk renklerin örneğin “mavi”nin dinlendirici/sakinleştirici, sıcak renklerinse örneğin “kırmızı”nın uyarıcı olduğu görülür7.
İş yerinde sanat konulu bir başka çalışmada sanatın performansı olumlu etkilediği saptanmıştır. Resim, seramik, heykel, fotoğraf gibi farklı sanat dallarındaki yapıtların dönüşümlü olarak sergilendiği bir kurumda çalışmak, çalışanların sosyal etkileşimlerini, duygu paylaşımlarını artırır ve öğrenme kültürünü olumlu etkiler. Sergilenen eserlerin değişim, yaratıcılık, çeşitlilik, kalite ve kurum misyonuyla kurulan bağı güçlendirdiği düşünülmektedir8.
Borusan Holding’in Müze Ofisleri “Perili Köşk – Borusan Contemporary” sadece Türkiye için değil, dünya için öncü bir girişimdir. Ziyaretçiler için umulmadık sürprizler barındırdığını yaşantılarımız sebebi ile biliyoruz. Bir bilim insanı olarak çalışanlar üzerinde ne tür etkileri olduğunu da düzenlendiği günden beri merak ederim.
Sonuç
Işık insanın vücuduna ve zihnine etki eden güçlü bir kaynaktır. Renkler, farklı duyguları harekete geçirerek algı, tutum ve davranışlarımızı yönlendirir. Üstelik bu o kadar hızlı gerçekleşir ki, bilinçdışı yönelimlerimizin bilincine daha sonra varmamıza yol açar. Değişimi çoğu zaman dirençle karşılayan insanın, aynı zamanda bu kadar değişime açık olması şaşırtıcı olduğu kadar ilham vericidir. Renklerle gelen çeşitliliğin insan davranışına etkisi disiplinler arası çalışmaları yönlendirmeye devam edecektir.
Kaynakça:
- How the eye sees color. İnternet [Uygun erişim]: http://www.colormatters.com/color-and-vision/how-the-eye-sees-color.
- Itten, Johannes (1973). The Art of Color: the subjective experience and objective rationale of color. New York: Van Nostrand Reinhold. ISBN:0-442-24037-6.
- Labrecque, L. I., ve Milne, G. R. (2012), Exciting red and competent blue: the importance of color in marketing.Journal of the Academy of Marketing Science,40(5), 711-727.
- Heller, E. (1989), Wie Farben Wirken, Rowohlt Verlag
- Plass, J. L., ve ark. (2013), Emotional design in multimedia learning: Effects of shape and color on affect and learning, Learning and Instruction, http://dx.doi.org/10.1016/j.learninstruc.2013.02.006
- Callebaut, J. ve Pollaerts J. (2005), Colour and Emotion, Synovate Limited, ISBN:88-98508-1-8.
- Stone, N. J.; English, A. J. (1998),“Task type, posters, and workspace color on mood, satisfaction, and performance”. Journal of Environmental Psychology, Vol 18(2), 175-185. http://dx.doi.org/10.1006/jevp.1998.0084Smiraglia, C. (2014) “Artworks at work: the impacts of workplace art”, Journal of Workplace Learning, 26(5), 284 – 295.

Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *