Hayat bir yolculuk ve herkes için son durak: “Mutluluk”. Aradığımız ve ulaşmak istediğimiz bu varış noktası herkes için çok ciddi farklılıklar gösteriyor. Lise öğrencisi iyi bir okulu kazandığında, üniversite öğrencisi iyi bir iş bulduğunda, çalışan kariyerinde yükseldiğinde, evli bir çift çocuk sahibi olduğunda “artık mutluyum” diyebileceğini söylüyor. Mutluluk söz konusu olduğunda doyum noktasına ulaşmak zordur. Bu nedenle en önemli soru: “Sürdürülebilir mutluluk mümkün mü?”. Alex Korb, olumsuz duyguların azaldığı, mutluluk hormonlarının yükseldiği durumları tespit etmiş ve beyindeki bu değişimlerin nedenlerini belirlemiş. Çalışmalarından yola çıkarak bize 4 sihirli formül öneriyor. 1. Şükredin. 2. Duygularınızı tanımlayın. 3. Karar verin. 4. İnsanlara dokunun. Mutsuz, olumsuz olmaya genetik olarak yatkınlıklarımız olabilir ancak kendimizi olumlu olmaya, daha iyi hissetmeye yönlendirebiliriz. İşte eğitimler bu noktada tam bir can simidi.
Hayat bir yolculuk ve herkes için son durak: “Mutluluk”. Aradığımız ve ulaşmak istediğimiz bu varış noktası herkes için çok ciddi farklılıklar gösteriyor. Lise öğrencisi iyi bir okulu kazandığında, üniversite öğrencisi iyi bir iş bulduğunda, çalışan kariyerinde yükseldiğinde, evli bir çift çocuk sahibi olduğunda “artık mutluyum” diyebileceğini söylüyor.
Mutluluk söz konusu olduğunda doyum noktasına ulaşmak zordur. Bu nedenle en önemli soru: “Sürdürülebilir mutluluk mümkün mü?”
UCLA sinirbilim araştırmacısı Alex Korb’a göre bu sorunun cevabı; “evet”. En azından daha fazla ve daha uzun süreli olarak bu duyguyu hissetmenin olası olduğunu yaptığı çalışmalarla ortaya koyuyor.
Alex Korb, olumsuz duyguların azaldığı, mutluluk hormonlarının yükseldiği durumları tespit etmiş ve beyindeki bu değişimlerin nedenlerini belirlemiş. Çalışmalarından yola çıkarak bize 4 sihirli formül öneriyor.
Şükredin: Şükretmek kavramını, sahip olduklarının farkında olmak, değerini bilmek ve minnet duymak diye tanımlayabiliriz. Alex Korb tarafından yürütülen beyinle ilgili çalışmalarda, eğer bir insan sahip olduklarıyla ilgili şükrederse, antidepresanların beyinde yarattığı dopamin ve serotonin seviyesini artırma etkisinin aynısını ortaya çıkarttığını bulmuş. Sahip olduklarımıza değil sahip olmadıklarımıza odaklanmak bizi mutsuz ediyor. Bunun yanında hayatımızda şükür edecek şeylere odaklanmak olumlu tutuma yöneltmekte ve iyi hissettirmektedir. “Bumerang” eğitiminde gerçekleştirdiğimiz “talihinizi değerlendirin” çalışmasından sonra en çok duyduğum cümle “ne kadar talihli bir insanmışım ve farkında değilmişim. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum” olmuştur. Bu da gösteriyor ki tutum fark yaratıyor.
Birinci çıkarım: “Şükret, iyi hisset”
Duygularınızı tanımlayın: Duyguları bastırmanın, yok saymanın, olumsuz duyguyu yok etmediği, ortaya çıkmak için pusuda beklediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu nedenle “Duygusal zeka” eğitimlerinde hissedilen duyguyu isimlendirmenin önemi üzerinde fazlasıyla dururuz. Alex Korb’un çalışmaları da hissedilen duygunun adını koyabilmenin amygdala’daki aktiviteyi azalttığını göstermektedir. Duyguyu tanımlamak ve ifade etmek, sırtınızdaki ağır yükü indirmekte ve duygu merkezimiz olan “amigdala”yı sakinleştirmektedir.
İkinci çıkarım: “Duygularını tanımla, rahatla”
Karar verin: Çalışmalar gösteriyor ki, karar vermek bazen problemleri çözemese bile sinir devresini çalıştırıyor ve prefrontal cortex’i pozitif olarak etkiliyor, endişe ve kaygıyı azaltıyor. Beyin bir karar aldığında bir dinlenme hissediyor Bu nedenle olumsuz duyguların yönetiminde, en kötü karar bile kararsızlıktan daha iyi olarak kabul ediliyor. Karar verememenin yarattığı belirsizlik, kişide yoğun stres yaşattığına göre, karar alma süreçleri konusunda kendini geliştirmek, doğru karar alma tekniklerini öğrenmek, bu zorlu süreci kolaylaştırmakta ve olumsuz duyguyu yönetmeye yardımcı olmaktadır.
Üçüncü çıkarım: “Karar ver, yoluna devam et”
İnsanlara dokunun: Son 5 yıldır insanların sürekli sosyal medyada ne kadar mutlu olduğunu paylaşma, yayma eğilimi var. Bu anlara ne kadar çok tanıklık edilirse, ne kadar çok “like” alınırsa kişi o kadar keyifleniyor. Hatta arkadaşlar arasında “yayınladığım fotoğrafımı beğenmedin” denen sitemler yapılıyor. Çünkü tıklanma miktarı, kişi için çevresinde kabul görme oranı ile örtüşüyor.
Günümüzde sevilme ve kabul görme ihtiyacı sanal ortama taşınmış durumda. Oysa çevresindeki insanlara sarılma, temas etme, tokalaşma gibi fiziksel dokunuşların olumsuz duyguları azalttığı Alex Korb’un çalışımlarıyla bir kez daha ortaya konmuştur. Beden dili ve empati oturumlarında sürekli vurguladığımız bu duygusal yakınlaştırıcı eylem aynı zamanda iyi hissetme konusunda da çok önemli bir role sahiptir.
Dördüncü çıkarım: “Sarıl, ilişkiyi güçlendir”
Eğitimler bizi daha mutlu ediyor
Görülüyor ki, yaşayacağımız farkındalıklar, öğreneceğimiz yeni yollar ve yöntemler bizi mutlu olmaya bir adım daha yaklaştırıyor. Mutsuz, olumsuz olmaya genetik olarak yatkınlıklarımız olabilir ancak kendimizi olumlu olmaya, daha iyi hissetmeye yönlendirebiliriz. İşte eğitimler bu noktada tam bir can simidi. İçimize dönüp kendimizi değerlendirmeyi, olumlu tutum kazanıp çözüme odaklanmayı ve duygularımızı anlamayıp ilişkilerimizi güçlendirmeyi sağlıyor. Belki de uzun zamandır aradığınız “mutluluk” çok yakınınızda sizin küçük bir adım atmanızı bekliyordur.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir