İnsanların gerçek kişilikleri en stresli zamanlarda ortaya çıkar. Bu makalede başarısız liderlerin ayakbağlarının neler olduğuna değinirken aynı zamanda bu ayakbağlarının olmaması içinde önemli bir unsur olan özgüven üzerinde durmaktadır.
Oscar Wilde’in çok beğendiğim bir sözü vardır; “ Herkesin 3 kişiliği vardır, ortaya koyduğu, sahip olduğu ve sahip olduğunu sandığı.”
Gerek sosyal yaşamımızda gerekse iş yaşamımızda , “ sahip olduklarını ” zannettikleri özellikleri ile bizleri etkileyen (veya etkilemeye çalışan) insanlarla, yöneticilerle, liderlerle karşılaşırız.
Başlangıçta etkilerler bizi bu “sahip olduklarını” zannettikleri özellikleri ile. Aslında toplum olarak tercih ederiz de bunu. Özellikle iş yaşamında yöneticimizi örnek almak isteriz. Bizim için ideal bir lider olmasını arzu ederiz.
Başarılı liderlerin “sahip oldukları” ile “ortaya koydukları” liderlik aynıdır. Çünkü onlar doğaldırlar, içlerinden geldiği gibi davranırlar, kendilerini kasmazlar.
Oysa başarısız liderler (aslında onlara lider de denemez) “sahip olduklarını sandıkları” özelliklerini “ortaya koymaya” çalışırlar ve normal zamanlarda da bize bunu inandırırlar. Ama baskılı dönemlerde, stresli anlarda “sahip oldukları” gerçek kişilikleri ortaya çıkar. İşte başarısız liderlerin “sahip oldukları” ayakbağları;
Fevridirler
Normal koşullarda son derece anlayışlı olduğunu düşündüğünüz yöneticinizin baskılı bir ortamda saman alevi gibi parladığını görürseniz şaşırmayın. Yıllar önce Müfettişlik yaptığım yıllarda her zaman çok hoşgörülü olduğunu söyleyen ekip şefimizin, Kurul Başkanlığı ile yaptığı bir olumsuz telefon görüşmesinden sonra tüm ekibi haksız yere nasıl haşladığını unutamam.
Kuşkucudurlar
Her şeye şüphe ile yaklaşırlar, güvenmezler. Mutlaka kontrol ederler. Kontrol etmek şüphesiz bir yöneticinin olmazsa olmazlarındandır. Ancak iyi yönetici kontrol görevini zaman zaman ve astına hissettirmeden yapar. Hata bulduğu zaman astının motivasyonunu bozmamaya dikkat ederek uyarır. Hatanın nasıl olduğunu mutlaka açıklar. Oysa kuşkucu liderler astlarının gözü önünde kontrol yapmaktan geri durmazlar ve hata buldukları zaman da tüm elemanlarının önünde astını acımasızca eleştirmekten çekinmezler.
Ürkektirler
Başarılı bir liderde en olmaması gereken ayakbağlarından biri de budur. Gerçek lider cesareti ile, vizyonu ile ekibine örnek olur. Gerçek lider ile birlikte çalışanlar her zaman inandıklarını güvenle savunan yaklaşımları ile öne çıkarlar. Oysa ürkek liderler ekibine de ürkekliği aşılar. Başarısız liderler cesurca hareket edemezler. Ne yazık ki astlarına da bunu telkin ederler. Bu tip insanların ekiplerinden girişimci, yaratıcı insanlar çıkmaz.
Mesafelidirler
İnsanlarla aralarına gereğinden fazla mesafe koyarlar. Görünmez duvar diye adlandırılan ölçülü bir mesafe yerine gereğinin çok ötesinde bir mesafe yaratarak itici olurlar. İş hayatına baktığınızda mesafe koymak adına elemanlarına “ Günaydın “ bile demeyen yöneticilere çok rastlarsınız. Buna karşılık zarif üslubu ile günaydın demeyi bilen ama duruşu ile tavrı ile o görünmez duvarı hissettiren yöneticiler de görürsünüz iş hayatında. O yöneticiler güzel giyinmiş bir elemanına iltifat etmekten de geri durmazlar ama bunu öyle güzel bir üslupla yaparlar ki o görünmez duvarı hala hissettirmeye devam ettirirler.
Kusursuzluk meraklısıdırlar
Her şeyin hatasız olmasını isterler. En ufak bir hataya dahi tahammülleri yoktur. Kusursuzluk takıntısı sadece çevresindekiler için değil en başta kendisi için de geçerlidir. Böyle bir ayakbağına sahip olan kişi herşeyi ile kusursuz olmak ister. Mükemmel giyinmek ister, mükemmel konuşmak ister. Her hazırladığı işin, her hazırladığı raporun mükemmel olmasını arzu eder. Ancak kıyafetteki bir olumsuzluk, rapordaki küçük bir hata o kişinin abartılı bir üzüntüye kapılması için yeterlidir. Oysa başarılı bir lider böyle durumları dert etmez . Sadece hatadan ders çıkarmasını bilir.
İtaatkardırlar
Otoriteye karşı koymazlar. Çalıştığınız kurumda üst yönetimin her sözüne kayıtsız şartsız uyan yöneticiler varsa bilin ki onlar bu gruptandır. Ya kendi görüşleri yoktur, ya da görüşlerini ifade edecek cesaretleri. Oysa gerçek lider inandığını söyler ve savunur. Gerçek lider boş konuşmaz, söylediklerinin arkasında mutlaka tutarlı bir mantık vardır. Böyle ayakbağlarına sahip liderlere ( aslında onlara lider demek çok istemiyorum) toplumumuzda çok rastlıyor muyuz? Maalesef evet. Peki neden böyle? Neden bizim insanımız gerçek anlamda lider karakterli, özgüvenli, dirayetli karakterde değil? Şüphesiz aramızda bu ayakbağlarını taşımayan lider karakterli insanlar da var. Ama kabul etmeliyiz ki toplumumuzda pek çok kişi bu ayakbağlarını taşıyor.
Ben bunun sebebini çocuklarımızı yetiştirme biçimimize bağlıyorum. Üniversitede iken bir gün Sosyal Psikoloji hocamız bize bir anket getirdi ve bu anketi küçük çocukları olan yakınlarımıza uygulamamızı istedi. Ankette “ Çocuğunuz kaç yaşında yemeğini kendisi yer ? “, “ Kaç yaşında ayakkabısını kendisi bağlar?” gibi sorular vardı.
Bu soruları yakınlarımıza gönderdik. Cevaplar geldi. Çıkan sonuç Avrupa ülkelerinin çok üzerinde bir yaş ortalaması idi. Bunun üzerine hocamız maalesef bu sonucu beklediğini, toplum olarak çocuklarımıza kendi başına bir şeyler yapma zevkini, yetkisini vermediğimizi söyledi. Hocamızın iddiasına göre ; çocuklarımızın ileri yaşlara kadar kendi başlarına bir şey yapmalarına müsaade etmiyor, bir şeyleri kendi başına yapma becerisi geliştirmesine imkan tanımıyoruz. 18 yaşına geldiğinde ise sen artık büyüdün diyerek her şeyi kendisinin yapmasını bekliyoruz. Oysa o yaşa kadar kendi başına bir şeyler yapma şansı vermediğimiz genç ne yapacağını şaşırıyor, o güne kadar fırsat verilmeyen şeyleri yapmaya cesaret edemiyor. Özgüveni gelişmediği için risk almaktan kaçınan, sorumluluk almak istemeyen bir birey olup çıkıyor.
Buna karşılık Avrupalı ne yapıyor? Çocuğunun çok küçük yaşta bir şeyler denemesine müsaade ediyor. Üstüne dökme pahasına yemeğini kendi yemesine izin veriyor, ödevlerini kendi başına yapıyor, ayakkabısını kendisi bağlıyor. Sonuçta ne oluyor? Bir şeyleri küçük yaşta kendisi yapmayı öğrenmiş, sorumluluk sahibi, özgüvenli bireyler ortaya çıkıyor.
Sonuç
Şüphesiz böylesine özgüvenli toplumdaki liderlerin ayakbağları da olmuyor. Böyle toplumlarda yetişen liderler gerçek bir liderde olması gereken vasıfları taşıyorlar. Çocuklarına küçük yaşta özgüven vermekten uzak toplumlardaki liderler ise pek çok ayakbağına sahip, gerçek anlamda lider olmaktan çok uzak bireyler olup çıkıyorlar.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir