Otomosyan İşleri Nasıl Etkiliyor?* Farklı Görüşlerin Ortaya Koydukları

Otomosyan İşleri Nasıl Etkiliyor?* Farklı Görüşlerin Ortaya Koydukları

Sanayisizleşme, şirketlerin üretimlerini ülke dışına taşımaları, var olan işlerin bölünerek kısa dönemli işlere dönüşmesi, sendikaların düşüşe geçişi ve ekonomik eşitsizliğin istikrarlı yükselişi gibi birçok eğilim insanların yerini makinaların almasıyla iç içe geçiyor. Bu yazı, otomasyonun yükselişiyle farklı ekonomik görüşlerin odağındaki yaratıcı ve yıkıcı etkileri inceliyor ve insan emeğini korumak konusundaki olası çözümleri değerlendiriyor.

Otomasyon, iş dünyasında hayata geçen birbirinden farklı birçok gelişmeyi yeniden biçimlendiriyor. Büyük Buhran’dan bu yana en büyük iş kaybının yaşanmasına  neden olan COVID-19’un, aynı zamanda bu iş kayıplarını kalıcı hale getirecek otomasyon artışına da neden olduğu görülüyor. COVID öncesinde bilim insanları, Uber’de olduğu gibi platform temelli ve kısa dönemli sözleşmeye dayalı çalışma biçimlerinin yükselişine odaklanmışlardı. Ancak Uber daha fazla büyür ve güçlenirse, en sonunda sürücülerinin yerini  sürücüsüz arabalar alacak ve sürücüler bu arabalara  yol gösteren sokak lambalarını yakmakla görevlendirilecekler.  Aslında, Uber’in yükselişinden önce ana odak noktalarından biri, üretim işlerinin denizaşırı tedarikçilere aktarımıydı. Ancak bunlardan en büyüğü,  iPhone ve iPad üretiminde bir milyonun üzerinde Çinli işçi çalıştıran Tayvanlı Foxconn şirketi,  fabrika çalışanlarının yerine  robotları  yerleştirmeye başladı. Bu süreç, özellikle Apple’ın kalite endişeleri nedeniyle, beklenenden daha yavaş seyretti. Yine de Çin fabrikalarında robotlara geçiş süreci devam ediyor ve COVID bunu hızlandırdı. Kısacası, iş dünyasını sarsarak bilim insanlarının, savunucuların ve politika yapıcıların endişelerini üzerine çeken sanayisizleşme, şirketlerin üretimlerini ülke dışına taşımaları, var olan işlerin bölünerek kısa dönemli işlere dönüşmesi, sendikaların düşüşe geçişi ve ekonomik eşitsizliğin istikrarlı yükselişi gibi birçok eğilim insanların yerini makinaların almasıyla iç içe geçiyor. 

Tartışmanın bir tarafındaki birçok ekonomist, otomasyon kaygısının son dalgasını, günümüz Ludistleri tarafından yanlış yorumlanmış bir korku tellallığı olarak değerlendiriyor. Makinaların insan emeğinin yerini alacağı öngörülerinin sanayileşme tarihi boyunca hem ütopik, hem de distopik biçimlerde tekrarlandığına dikkat çekiyorlar. Yüzyıllardır otomasyon, daha iyi ücretli ve daha az zorlayıcı başka işler yaratırken, bazı işleri de yok ediyor ve böylelikle ekonomik büyüme ve refahı  yönlendiriyor. Özetle, otomasyonun işgücü piyasası üzerindeki etkisinin tarihine bakıldığında, bu durumun  “yaratıcı yıkım” olduğu görüşü birçok ekonomist tarafından kabul ediliyor. 

Şüphesiz, ortaya çıkan  iş kayıpları ekonominin farklı alanlarında yeni iş fırsatlarıyla sayısal olarak dengelense dahi, bu durum  işçiler, aileleri ve topluluklar adına yıkıcı olabilir. Kaybedilen işler ile kazanılan işler arasındaki coğrafi uyumsuzlukların yanında, otomasyon nedeniyle yer değiştiren çalışanlar yeni işlerinde ihtiyaç duyulan becerilere veya bu becerileri kazanma konusunda gerçekçi bir şansa sahip olmayabilir. Bu nedenle yaratıcı yıkım, işleri risk altında olanlara  güven verici bir ortam sağlamıyor. Bununla beraber, bazı ekonomistler şu anda içinde bulunulan durumun gerçek anlamda farklı olduğu görüşünü paylaşıyor. 2019’da David Autor liderliğinde birçok tanınmış uzmanın çalıştığı MIT ekibi şu sonuca vardı:

Önceki adil büyüme çağından farklı olarak, dijital çağ işgücü piyasasının kutuplaşmasını hızlandırdı. Bu durum; yüksek eğitim ve ücrete dayalı işlerle düşük eğitim ve ücrete dayalı işlerin, orta nitelikli işler pahasına, eşzamanlı büyümesi demektir. Bu orantısız büyüme, işgücü piyasasındaki ödüllerin en nitelikli ve yüksek eğitimli çalışanlar arasında paylaşımını yoğunlaştırırken, geriye kalan ve uzmanlık gerektirmeyen işlerin çoğunu değersizleştirdi. Bu dengesizliğin, son yıllarda üniversite eğitimi almış ve almamış çalışanlar arasındaki büyük kazanç farklılıklarında payı bulunuyor.

Harvardlı ekonomist Richard Freeman da aynı görüşü paylaşıyor: Robotlar insan emeğinin yerini alarak, daha iyi ve daha ucuz işgücü sundukça, ortaya çıkan net etki işlerin insanlardan robotlara kaydırılması olacak. Böylelikle hem istihdam azaltılacak, hem de ücretler düşürülerek, insanların yaptıkları işleri makinaların daha düşük maliyetle yapması sağlanacak. Teknoloji, hem işgücü piyasasındaki eşitsizlikte, hem de gelirin emekten sermayeye artan geçişinde rol oynuyor. Aslında Daron Acemoğlu ve Pascual Restrepo’nun çalışması, “otomasyonun ABD işgücü piyasasındaki eşitsizliği artıran en önemli faktör olabileceğini” öne sürüyor.

Sıradan çalışanlar için iş azlığı (ve düşen ücretler) ve vasıflı çalışanlar için yüksek talep (ve artan ücretler)  bir arada seyretse dahi, otomasyonun işler üzerindeki etkisine ilişkin tespitler derinden endişe verici. Sonuçta ortaya gittikçe büyüyen ekonomik bir kriz çıkacak. Bu kriz, yeni teknolojiye sahip olanlar, üretenler veya üst düzey becerileri bu teknolojiyle tamamlanan en tepedekiler ile çalışanların büyük çoğunluğu arasında yaşanacak. Bu çoğunluğu, birçok insanın hala daha iyi ya da makinalardan daha ucuza yapabileceği fakat azalan sayıdaki düşük veya  orta nitelikli  işler için rekabet ederken büyük bir çıkmaz yaşayan çalışanlar oluşturacak.  Aslında, orta sınıf işlerin son bulması, kapitalizmin de sonunu getirebilir.  Ancak sonunda, işgücü piyasasının orta ve alt düzey çalışanları için kesinlikle artan bir sefalete yol açacak.

Hız önemli.  İşler ne kadar hızlı yok edilirse, bu hıza yetişmeye çabalarken, kamu ve özel sektör için iş yaratmak ve çalışanları yeniden eğitmek bir o kadar zor olacak. COVID-19 salgını sırasında halk sağlığı yetkililerinin “eğriyi düzleştirme” konusundaki görüşlerini hatırlayın: Eğer enfeksiyonlar çok hızlı artarsa, tıbbi kurumların hastaları tedavi etme kapasitesi aşılacaktı. Ancak enfeksiyonlardaki artış daha yavaş seyretseydi ve hastalık daha uzun bir zamana yayılmış olsaydı, sistem mevcut kapasiteyle dahi,  hatta aynı anda tedavi kapasitesini de artırarak bu durumla daha iyi başa çıkabilirdi. Paralel bir mantık izlenirse, otomasyondan kaynaklanan iş kayıpları kaçınılmaz olsa dahi, daha yavaş ve daha yatay seyreden bir iş yıkımı hızı; yeni iş yaratma, çalışanların bu yeni işlere hazırlanması, otomasyonun arttığı bir dünyada yenilikçi politikaları tasarlama ve uygulamaya koyma için daha fazla zaman sağlayacak.

Ne kadar akıllıca olursa olsun, otomasyonu yavaşlatmak daha kapsamlı bir stratejinin yalnızca bir parçası. Otomasyondan kazanım sağlama, bu kazanımı yayma ve kayıpları azaltma hedeflerine; evrensel temel gelir (UBI), federal iş garantisi (FJG) veya daha kısa çalışma haftası gibi büyük fikirlerle ulaşamayız. Her bir fikrin destekleyicileri kendi yaklaşımlarının en iyisi olduğunu savunuyor. Karşı karşıya kalınan göz korkutucu pratik ve politik engelleri görmezden gelsek bile, bu büyük fikirlerin her biri; insana yakışır işin yaygınlaşması, özel hayata ayrılan zamanın artması ve yeterli gelir gibi boyutlarda yetersiz kalıyor. Burada asıl ihtiyaç duyulan, büyük bir fikir paketi. Böylelikle  sıradan çalışanların gelirlerini desteklerken, mevcut işleri korumak, yenilerini yaratmak ve yaymak mümkün olacak.  

* Estlund’un Oxford University Press’ten 2021 yılında yayınlanan “Automation Anxiety: Why and How to Save Work” kitabından Türkçe’ye derlenmiştir.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi