Araştırmacılar her bireyin yaratıcılık potansiyeline sahip olduğunda birleşiyorlar. Hemen hemen herkesin içinde bir parça girişimcilik gizlidir. Çoğu zaman bir çalışanın kurum içi bir girişimciye dönüşmesi için kısa bir eğitim yeterlidir. Kurum içi girişimciler başarılarından ve başarısızlıklarından ders alırlar ve öğrendiklerini işe uygularlar. “Intrapreneur”ler çoğunlukla gençtirler ve özellikle teknik konularda iyi eğitim görmüşlerdir. Kendi kendilerine hedef koyar, kendi kararlarıyla inisiyatif alırlar. Kendi becerilerinden emin ve eylem odaklıdırlar.Kurum içi girişimciliğin kurumun sunduğu olanaklara bağlı olduğunu savunan yazarlar bile, iş fırsatları konusunda güçlü sezgilere sahip ve kendi başına eyleme geçmeye hazır olan bireylerin önemini inkar etmez. Kurumların, çalışanların kişilik özelliklerini objektif bir biçimde değerlendirmeleri ve yenilikçilik potansiyelini teşhis etmelerinin önemi açıktır. Her ne kadar bir şirkette yenilikçilik bir ekip işi ise de, başı çeken, yön gösteren ye harekete geçiren bireylere ihtiyaç vardır. Kişilik, davranışlara anlam katan, yön veren ve harekete geçiren bütünleyici bir kavramdır. Dolayısıyla bireysel özelliklerin kurum içi girişimcilikteki rolü öne çıkmaktadır.
Harvard Üniversitesi Rektörü ve ABD’nin eski Hazine Bakanı Larry Summers 2006 Davos Forumu’nda yaptığı konuşmada “dünyanın Rönesans’tan bu yana en büyük dönüşümü yaşadığını” ifade etti. Hiç kuşkusuz iş yaşamı da bu köklü altüst oluştan kendi payına düşeni alıyor. Bu zorlu günlerde, insan beyninin sınır tanımayan potansiyeli ve çılgınca bir hızla gelişen bilgiyi ayıklayıp yeniden yorumlayan yaratıcı açılımlar, ayakta kalmanın tek güvencesi. Küçüklü büyüklü tüm şirketlerin inisiyatif sahibi, yenilikçi çalışanlara ihtiyacı var. Uzmanlar, kurumların yenilikçiliği teşvik etmek ve yaratıcı enerjiyi açığa çıkarmak için, fikirleri gerçeğe dönüştüren “intrapreneur” insanlara gerekli kaynakları ve bağımsızlığı tanıması gerektiğinde birleşiyorlar.
İlk kez 1976’da Macrae, The Economist’deki makalesinde “yaklaşmakta olan intrapreneur devrimi”nden söz etmiş, daha sonra bu kavram Pinchot ve Kanter tarafından geliştirilerek tanıtılmıştı. Kendi işini kuran girişimcilerden farklı olarak, kurum içi girişimciler, kurum adına yenilikçi inisiyatif kullanan ve kurumlarını sürekli geliştiren kişilerdir.
Kanter, çalışanlara harekete geçme yetkisi ve özgürlüğü tanıyan bir kurum kültürünün yenilikçi şirketlerin en önemli özelliği olduğunu vurgular. Hantal kurumlarla sürekli gelişen kurumlar arasındaki en belirgin farkın, çalışanlarda eyleme geçme isteği yaratan bir kurum iklimi olduğunu söyler. Bireysel özelliklerin belirleyici olduğu kurumlar aslında inisiyatif kullanmaya ve yenilikçiliğe set çeken kurumlardır; böyle ortamlarda yeniden yana inisiyatif alanlar çoğu zaman genç yöneticiler, şirkete yeni katılanlar ve kadınlardır. Kurum içi girişimcilerin ortak özelliği, yenilik yapma yetkisini ve gücünü kazanmak ve kullanmak için çaba gösterme ihtiyaçlarıdır. Yarar sağlayacağına inandıkları eylemleri yapabilmeleri için fırsat ve yetki verildiğinde, kurumsal problemleri çözmek için adanmışlık sergilerler. Kurumla ilgili olumlu algı, çalışanın tüm potansiyelini yeni iş fırsatları yaratmak için kullanmasına neden olur.
Kurum İçi Girişimci Kimdir?
Araştırmacılar her bireyin yaratıcılık potansiyeline sahip olduğunda birleşiyorlar. Hemen hemen herkesin içinde bir parça girişimcilik gizlidir. Çoğu zaman bir çalışanın kurum içi bir girişimciye dönüşmesi için kısa bir eğitim yeterlidir. Kurum içi girişimciler başarılarından ve başarısızlıklarından ders alırlar ve öğrendiklerini işe uygularlar. “Intrapreneur”ler çoğunlukla gençtirler ve özellikle teknik konularda iyi eğitim görmüşlerdir. Kendi kendilerine hedef koyar, kendi kararlarıyla inisiyatif alırlar. Kendi becerilerinden emin ve eylem odaklıdırlar.
Girişimcilik ve Proaktivite
Kurum içi girişimciliğin kurumun sunduğu olanaklara bağlı olduğunu savunan yazarlar bile, iş fırsatları konusunda güçlü sezgilere sahip ve kendi başına eyleme geçmeye hazır olan bireylerin önemini inkar etmez. Kurumların, çalışanların kişilik özelliklerini objektif bir biçimde değerlendirmeleri ve yenilikçilik potansiyelini teşhis etmelerinin önemi açıktır. Her ne kadar bir şirkette yenilikçilik bir ekip işi ise de, başı çeken, yön gösteren ye harekete geçiren bireylere ihtiyaç vardır. Kişilik, davranışlara anlam katan, yön veren ve harekete geçiren bütünleyici bir kavramdır. Dolayısıyla bireysel özelliklerin kurum içi girişimcilikteki rolü öne çıkmaktadır.
1996’da eski Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde yapılan bir araştırmada girişimcilerin, başarı yönelimi, yeterlilik duygusu ve denetimden kaçınma özellikleri açısından, farklı oldukları görülmüştür. Birçok araştırma da proaktif davranışla girişimcilik arasında yakın bir paralellik olduğunu göstermiştir. Kurum içi girişimcilerin vizyonlarını gerçekleştirmek için hiçbir şeyden kaçınmadıkları ve başkalarını da ikna etmeye yatkın oldukları görülmektedir. Proaktif kişilerin de çevrelerini etkilemek için harekete geçmeye hazır kişiler olduğu bilinmektedir. Proaktif davranış, değişimi gerçekleştirmeye yatkınlık olarak da tanımlanır. Jennings ve arkadaşlarının 1994’te yaptıkları bir çalışma da girişimciliğin en temel ayırt edici özelliğinin proaktif davranış olduğunu ortaya koymuştur. 2001’de yapılan bir başka çalışmada da proaktivite, rekabetçilik, inisiyatif, risk alma, atılganlık ve gözüpeklik özellikleriyle tanımlanmıştır.
Dünyanın hızına yetişmek, hatta öne geçmek için tek güvencemiz insan kaynağının kalitesini geliştirmekse, proaktif özelliklerin gündemimizde ön sıralarda yer alması zorunluluğunu unutmamak gerekiyor.
Kaynak:
- Kolveried, L. ve Bjørn Willy Åmo. (2002) “Proactive personality and organizational strategies explaining intrapreneurial behavior”, Bodø Graduate School of Business, Norway, www.lamp.ac.uk/
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir