21. yüzyılda tersine çevrilmemiş tek bir şey kaldı mı? Hayatın çoğu noktasındaki akış ve düzen tersine giderken eğitim hala dümdüz mü? Yazara göre dümdüz eğitim, eğitimcinin daha çok aktif olduğu, katılımcıların daha çok geri planda kaldığı eğitimlerdir. Bu eğitimlerde interaktiflik olması amacıyla sorular sorulur fakat katılımcılar tüm benlikleriyle eğitimin içinde olmadıkları için tam anlamıyla bir interaktiflik gerçekleşemez. Eğitimlerin de ters yüz hale gelmesi için eğitimcinin katılımcıları daha çok aktif ve canlı tutması beklenir. Katılımcıların eğitime eğitimci katar emek vermesi, birtakım katkılarda bulunması gerekir. Bu makaleyi okurken ters yüz eğitimin eğitime, katılımcılara ve eğitmene kazandırdığı maddeleri bulabilirsiniz.
21. yüzyılda tersine çevrilmemiş tek bir şey kaldı mı? Kadınlar erkeklere evlenme teklif ediyor. Çoğu şeyi artık çocuklar ebeveynlerine öğretiyor. Tıpta bile alt üst olduk. 20. yüzyılda sütün asidinden korkup gastrit yapar diye az içip, kolesterolümüz çıkmasın diye yumurtadan kilometrelerce uzağa kaçarken, son zamanlarda duyuyoruz ki sütten korkmamak, yumurtadan kaçmamak gerekirmiş. Tiyatroda bile bir oyun artık seyircinin sahneye çıkmasıyla sahnelenirken, diğer tüm sektörlerde de emek ve enerji koymadan, karşılık almak mümkün değil.
Eğitimle ilgilenen biri olarak “Peki niye hala eğitim ‘Dümdüz’?” diye sormamak elde değil. “Dümdüz Eğitim” ne demek mi?
Eğitimci anlatacak ve katılımcıyı anlattıklarının işe yaradığına ikna edebilirse katılımcı dinleyecek. İnteraktiflik adına sorular sorulup cevaplar beklenecek. Katılımcılarda ‘Aman ayıp olmasın’ diye, bir taraftan ofislerinde bıraktıkları işlerini düşünürken, diğer taraftan bir iki şey söylemeye gayret gösterecekler. Eğitim notları ya da saydamlar daha sonra bakılmak üzere eğitimciden istenecek ancak belki de bir daha hiç bakılmayacak.
Kişilik özelliklerime bakıldığında yeniliğe ve öğrenmeye açıklığın tavan, tedbirliliğin de taban yaptığı biri olarak ‘Sıradanlığın Ölüm’ olduğunu düşünen ben, 1999 yılından beri verdiğim eğitimleri daha canlı hale getirmek için “elimden geleni ardıma koymadım” diyebilirim. Bunun için oyunlar oynadım, oynattım; yarışmalar yaptım, yaptırdım; koştum, koşturdum, gerekirse masallar anlattım, film senaryoları yazdırdım, gördüğüm, duyduğum her şeyi eğitimde nasıl kullanabilirim diye düşündüm. Kullandım kullandırttım, tüm bu deneyimlerimi Baltaş Grubu’nun köklü bilgisi ile harmanlayıp “Eğitimcilere Eğitim Oyunları” adı altında gerek çalıştaylarda, gerek eğitimci yetiştirme programlarımda nefesimin son noktasına kadar anlatmaya çalıştım.
2014 yılında ters yüz öğrenmeye geçişimizin arifesinde bu canlılık arayışı eğitimlere, katılımcıya ve bana ne kazandırdı dersiniz?
Eğitime Kazandırdıkları:
1) Bilgi öğrenilebilecek kadar hafiflediği, anlaşılacak kadar kolaylaştığı, iz bırakacak kadar dikkat çektiği için bilginin değeri arttı.
2) Eğitim ortamları, ayakların geri geri gittiği değil, koşarak gidildiği mekânlar haline geldi.
3) Bilginin son kullanıcı tarafından kullanım kolaylığı arttığı için eğitime inanç arttı. Bilgiyi kullanma cesareti geldi.
Katılımcıya Kazandırdıkları:
1) İlgi, dikkat ve merak arttığı için katılımcılar eğitim sırasında uyuklamaktan ve eğitim dışı düşüncelerden uzaklaştılar.
2) Keyif oranı arttıkça isteyerek katılma, kendi deneyimi ile harmanlama, katılımcılara “HAH!” dedirten deneyimi yaşamak arttı.
3) Canlılık, samimi ve sıcak ortamı tetikledi ve sonucunda güven ortamı oluştu, zincirleme reaksiyonla beraber güven ortamı öğrenmeyi kolaylaştırdı.
Bana Kazandırdıkları:
1) Aynı bilgileri defalarca anlatmama rağmen ilk günkü heyecanımı koruyabiliyorum.
2) Bir eğitimci olarak katılımcıdan duyulan “Hiç bu kadar hem keyif aldığım, hem de öğrendiğim bir eğitim olmadı” geri bildiriminin verdiği tatmin duygusunu yaşıyorum.
3) Benim her zaman dediğim gibi hayatıma “Keyif, Keyif, Keyif” getirdi. Ben böyle çabalayıp dururken annemin ‘Bu farklılıklar nereye kadar?’ yorumu beni hep düşündürdü.
Şimdi bu yazıyı okuyup bana şunu sorabilirsiniz eğitimde canlılık adına yapılan şeyler eğitimden, katılımcıdan ve eğitimciden hiçbir şey götürmez mi?
Her getirinin bir götürüsü olduğu gibi koşullara bağlı olarak bir de götürülerine bakalım;
a) Eğer uygulamalar eğitim içeriğine uygun değilse, ……………………………………………………
b) Eğer uygulamalar katılımcı düzeyine uygun değilse, ………………………………………………………
c) Eğer uygulamalar eğitimcinin tarzına uygun değilse, ………………………………………………
Cevaplar:
Gerekli etki sağlanamaz
Dikkat dağılır
Sıkıcı hale gelebilir
Katılımcı yazı okuma tekniklerine göre, boşlukları doldurarak okuyun desek, cevaplar seçeneğinden hangisi, yukarıdaki cümlelerde anlam kazanır?… Hemen hepsinde değil mi?
Evet, eğer eğitim öncesi ön hazırlık hem eğitimci hem de katılımcı ihtiyacına cevap vermekte yetersiz kalırsa, ters yüz öğrenme modelinin etkili olmasını beklemek yanlış olur.
Son Söz:
Ahmet Ümit’in Bir tweet’inde “Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü; devrim, tarihi sıradanlıktan kurtarır. Ama hepsi de çok acı verir” paylaşımını okumuştum.
Eğitimlerinde canlılık yaratmak için katılımcı eğitim yöntemlerini kullanan ve ters yüz öğrenmenin getirdiklerini savunan bir eğitimci olarak, eğer bu tweet’e bir de sen ilave yap deselerdi. Şöyle devam ederdim;
“Bilginin katılımcıya önceden gitmesi ve katılımcının hazır gelmesi, o bilginin oyunlarla geri alınması, katılımcının sürekli aktif olması, eğitimi sıradanlıktan kurtarır ve ters yüz eder. Ama her değişim gibi ………………………….. verebilir?”
Not: Noktalı alanı lütfen okuyucu olarak siz doldurunuz. Bu yazı da tıpkı ters yüz eğitim yöntemi gibi kaleme alınmıştır. Yazının okuyucu tarafından tamamlanması ve iz bırakırken keyif vermesi planlanmıştır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *