Zihniyet yönetimi için önce zihniyetimizi fark etmek gerekir. Zihniyetimizin kültürle şekillenen kısmı, büyük olasılıkla sandığımızdan büyük ve önemlidir. Farklı kültürleri tanıyarak yargılamadan anlamaya çalışmak, bize kendimiz hakkında da çok şey öğretecektir.
Değerlerimizi, bakış açımızı, düşünce şeklimizi şekillendiren temel etkenlerden biri kültürdür. Kültür, toplu halde yaşayışın bir ürünüdür. Bir toplumu oluşturan bireylerin paylaştıkları düşünceler, anlamlar ve değerler bütünüdür. İnsan için hafıza neyse, toplum için de kültür odur.1
Tutum, alışkanlık ve duygularımızı şekillendiren, kalıtımsal ve sonradan öğrenilen faktörleri Şekil 1’deki üçgende genelden özele sıralanmış şekilde görebiliriz:
Bizi biz yapan ilk faktör, şüphesiz, insan doğasına sahip olmamız. İnsan, doğası gereği karnını doyurmak zorundadır. Yardımlaşma içgüdüsüne sahiptir. Mutlu olmak ister. Bunlar gibi birçok kod zihnimize yazılı şekilde doğarız.
İkinci sırada, sahip olduğumuz kültür gelir. Bu basamak, her insanla paylaştığımız evrensel özelliklere göre daha bölgesel ve spesifik özellikleri barındırıyor. Yukarıdaki ilk örnek olan karnını doyurma ihtiyacını ele alalım: Karnımızı neyle doyurmak istediğimiz, yaşadığımız topraktan ve iklimden etkilenerek şekillenmiştir. Örneğin Japonlar pirinç ve yosunla, Eskimolar balıkla, biz Türkler buğday, et ve zeytinyağlıyla besleniriz; sütten çok yoğurt tüketiriz çünkü birçoğumuzda laktoz intoleransı vardır, vs. Elbet Türkiye içinde de bölgeden bölgeye beslenme tercihleri değişiklik gösterir.
Diğer örnekler olan ‘yardımlaşma’ ve ‘mutlu olma’ ihtiyaçlarını ele alacak olursak, kime nasıl yardım ettiğimizin toplumdan topluma değişiklik gösterdiğini fark ederiz. Nasıl mutlu olduğumuz ve bunu nasıl yaşayıp nasıl ifade ettiğimiz de kültüre göre farklılaşır. Örnek vermek gerekirse biz Türkler ‘huzur’ gibi daha durağan ve sakin duyguları ararken, Amerikalılar ‘coşku’, ‘neşe’ gibi daha yüksek enerjili duyguların peşinde koşarlar. Bunun için eğlence parklarında roller-coasterlar dahi icat etmişlerdir.
Üçgenin tepesinde yer alan son faktör, kişiliğimizdir. Önce evrensel, sonra bölgesel olan faktörler, üçüncü basamakta tam anlamıyla ‘bize özel’dir… Beslenme örneğinde benim zeytinyağlı pırasa sevmem, sizin yoğurt çorbası sevmeniz olabilir… Ya da benim ‘yardımlaşma’dan anladığım ihtiyacı olana maddi yardım sağlamak, sizin ise arkadaşınızın derdine çare bulmak, ihtiyacı olanı teselli etmek olabilir. Mutluluğu ben ormanda yürüyüş yapmakta bulurken siz ailenizle yenen güzel bir yemekte yakalayabilirsiniz.
İnsan doğası (evrensel), kültür (toplumsal) ve kişilik (bireysel); bunları, zihniyetimizi – algılayış, düşünce, tutum, davranış ve hissetme biçimimizi – biçimlendiren üç basamak gibi görebiliriz. İnsan doğası kalıtımsaldır; kültür ve kişilik hem öğrenilen, hem de kalıtımsal özellikleri içerir. Kültürün tamamen öğrenilen değerler sistemi olduğu düşünülürken son yıllarda kalıtımsal özellikleri de olduğunu keşfetmek, bilim dünyasını heyecanlandırmıştır.
Kültürümüzün etkilerinin ne kadar bilincindeyiz?
Kültürün bir özelliği de örtük olmasıdır. Kültürlerarası iletişimin kurucusu kabul edilen Edward T. Hall bu örtüklüğü şöyle ifade etmiştir: “Kültürün görünen kısmından çok daha fazlası saklıdır; en çok da kendi sahiplerinden saklıdır.”2 Yani içinde yaşadığımız kültürün zihniyetimizi nasıl şekillendirdiğinin pek de bilincinde olmayız. Her şeyin bir yolu yordamı vardır ve ‘farklı yol ve yordamlar’ da olabileceğini, onlarla karşılaşmadan fark etmeyiz.
Kültür, bir anlamda, solduğumuz hava gibidir. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz oksijeni düşünmeden, otomatik ve doğal şekilde alırız. Ancak suya düşersek bizden çok farklı şekilde oksijen almayı becerebilen bir balık dünyası olduğunu görürüz. Farklı biçimde nefes alabilen canlılar da olduğunu anlarız. Farklı bir kültürde yaşamaya başlamak, ilk başlarda suyun altında yaşamaya çalışmaya benzer; ‘sudan çıkmış balık’ misali ‘suya girmiş insana’ döneriz.
‘Kültür şoku’ denilen bu dönemde kendi tutum ve alışkanlıklarımızın ne kadar doğru, diğerlerinin ne kadar yanlış ve saçma olduğunu düşünebiliriz. Zamanla kültür şokunun yerini alan alışma devresiyle de, farklı yöntemlerin de doğru ya da işe yarar tarafları olduğuna kanaat getirebiliriz.
Sonuç
Zihniyet değişimi için önce zihniyetimizi fark etmek gerekir. Zihniyetimizin kültürle şekillenen kısmı, büyük olasılıkla sandığımızdan büyük ve önemlidir. Farklı kültürleri tanıyarak yargılamadan anlamaya çalışmak, bize kendimiz hakkında da çok şey öğretecektir.
Kaynakça:
- Kluckhohn C. Culture and behavior. In Handbook of Social Psychology, ed. G Lindzey, 2:921–76. Cambridge, MA: Addison-Wesle ; 1954.
- Cultural awarness and the process of acculturation [İnternet]. Uygun erişim: http://archive.ecml.at/mtp2/Iccinte/results/en/theoretical-background-3.htm
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir