Endüstriye Bağlı Ruh Sağlığı Sorunları

Endüstriye Bağlı Ruh Sağlığı Sorunları

Endüstri , beyaz yakalı işçilerden başlayarak mavi yakalılar , alt ve üst sınıf yöneticiler ve en tepede patron ve ortaklarından oluşan , amacı üretim ve hizmet olan toplumsal bir ünitedir. Amacı ise tüm çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlığını en üst düzeyde tutmak , üretimi ve kaliteyi arttırmaktır. Büyük uluslararası şirketler örgüt psikolojisiyle ilgilenmektedir. Fsks bu ilgi çoğunlukla çalışanın ruh sağlığını gözetmekten çok işteki üretim ve verimi arttırmaktır. Bu durumda da sivil demokratik örgütlere bir görev daha eklenmiş olmaktadır.

Endüstri, beyaz yakalı işçilerden başlayarak, mavi yakalılar, alt ve üst sınıf yöneticiler ve en tepede patron ve ortaklarından oluşan, amacı üretim ve hizmet olan toplumsal bir ünitedir. Böyle bir organizasyonda, tüm çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlığını en üst düzeyde tutmak, üretimi kalite(nitelik) ve kantite (nicelik) olarak artırır ki bu da endüstrinin öncelikli amacıdır. Bunun sonucunda endüstri çalışanları ve ailelerinin yaşam kalitesi yükselir. Paralel biçimde, insani nedenlerle ortaya çıkan iş kazaları da azalır ve bu da endüstrinin amacına önemli katkı sağlar.

Endüstriye bağlı ruh sağlığı sorunlarının gündeme gelmesi 1900’lü yılların ilk çeyreğinde endüstri tarihi ile başlar. Bu yüzyılın ortalarında bilimsel çerçevesi oluşturulur. Özetlemek gerekirse; 

A) İnsanlararası ilişkilerden kaynaklanan stresler; hiyerarşik yapıya sahip bir grupta, bu örgütün getirdiği sorunlar vardır, ast-üst ilişkileri, her hiyerarşik grubun kendi içindeki çatışmalar ve olumsuz insan ilişkileri. 

B) Yapılan işlerin kendisinin ortaya çıkardığı stresler; iş yükü, iş ortamının fizik koşulları, iş kazası tehlikesi. 

C) Parayla ilgili sorunlardan kaynaklanan stresler; işten atılma korkusu gibi çalışma yaşamının getirdiği sosyal/ekonomik sorunlar.

Her düzeyde çalışanın içinde bulunduğu stres ortamı, kişilerarası ilişkileri bozar, çalışanların yaşam kalitesini düşürür, birtakım ruhsal ve/veya psikomotik rahatsızlık belirtileri ortaya çıkarır. Eğer bu rahatsızlıklar zaten varsa belirtileri şiddetlendirir ve artırır. Hatta bazı ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına yol açar. Bu riskler endüstrinin amacına aykırıdır. O halde endüstri bu sorunlara karşı önlem almalıdır ama nasıl?

Endüstri kendi içinde sosyal hizmet uzmanı, psikolog hatta mümkünse psikiyatri uzmanı istihdam eder. Endüstrinin amacı kazanmak olduğuna göre, çoğu zaman bu istihdamlar amaca uygundur.

Yöntem ise koruyucu hekimlik/psikiyatri ilkelerini uygulayarak, bireysel ya da toplumsal sağlık sorunları ortaya çıkmadan önce veya daha ilk belirtilerini verdiğinde çaresine bakmak, düzeltmektir: Bu sorunları ortaya çıkmadan önce düzeltmek için yapılabilecekleri iki grupta toplayabiliriz. Bunlar, kurumdaki kişilerarası ilişkilerin en yüksek düzeyde tutulması ve hiyerarşik düzen içinde ortaya çıkan olası sorunların profesyonel yöntemlerle en alt seviyeye düşürülmesidir. 

İşyerinin fiziksel ortamını iyileştirmek, buna paralel olarak iş-kazası düzeyini minimuma indirmek de aynı amaca hizmet eder. Koruyucu sağlık uygulamaları elbette tüm sorunları ortadan kaldıramaz. Bu nedenle, çalışanlarda ortaya çıkan sorunları daha başlangıcında tedavi etmek gerekir.

Bu uygulamalarda her düzey çalışanlara profesyonel eğitim verilmesi gerekir. Özellikle gelişmiş ülkelerde, sayıca az olmaları nedeniyle eğitime hiyerarşik düzeyde üstten başlanmaktadır. Alt üst ilişkileri eğitimi, stresli üst ve/ya alt hiyerarşideki çalışanlarla başaçıkmak, ruh sağlığını tanımak konusunda eğitim önem taşır. Aslında bu çalışma iyi yönetici yetiştirmek demektir. Bu başetme becerisi eğitimi verilirken, kişinin çevresindeki sorunları çözmek veya başetmek konusunda donanımlı olması için öncelikle kendi stresini yönetme becerisi kazanması sağlanmalıdır. Bu yazının sınırları içinde kısaca belirtmek gerekirse, kişi, önce kendi stresleri sonra iş ortamının getirdiği sorunlarla başedebilmek için her gün egzersizini yapmalı, beslenmesine dikkat etmeli, kendine zaman ayırmalı, hobiler edinmeli, kötü alışkanlıklardan uzak durmalıdır.

En sonunda yapılacak olan da bütün bunlardan sonra gene de ortaya çıkabilecek ruhsal sorunların/rahatsızlıkların tedavi edilmesidir.

Bu teorik çerçeveden sonra tarihçeye gelelim: 1920 ve 30’larda, psikiyatrlar artık işyerlerindedir. 1927’de, endüstriyel psikiyatri ile ilgili literatürü gözden geçiren makaleler yayımlanır. Aynı yılda, endüstride çalışan psikiyatrdan söz edilir. 1940’lar: II. Dünya Savaşı stresi ve ilk akademik çabaların görüldüğü yıllardır. Savaş ortamı, konuya ilgiyi artırır. İş stresi (work stress) kavramı gündeme gelir. 1950 ve 1960’larda konuya klinik ilgi artar. Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association, APA), adı daha sonra okupasyonel psikiyatri (Occupational Psychiatry) olarak değiştirilen endüstriyel psikiyatri komitesini kurar. 1970, 80 ve 90’lı yıllar, psikiyatrik ufkun genişlediği yıllardır.

Ne var ki bu yıllarda endüstri psikiyatrisine ilgi azalmaya başlar. Bu ilgi kaybının nedeni bütün problemlerin çözülmüş olması, endüstriyel psikiyatriye gerek kalmamış olması değildir. Bu ilgi kaybına, kısmen de olsa, işveren ve işçilerin tavrı neden olmuştur. Ancak, endüstriyel psikiyatriye hala gerek vardır. Çünkü iş temposu ve iş kaynaklı zihinsel yorgunluk artmıştır. Makineli üretimin sonucu olarak işveren, işçiden daha hızlı ve hatasız çalışma beklemektedir. Ruhsal sağlık sorunlarına sahip olan işçiler, en kirli ve tehlikeli işlerde çalışanlar değil, işlerine en yabancılaşmış olanlar (emeklerinin nasıl faydalı bir şeye dönüştüğünü göremeyenler) ve sürekli kontrol edildiğini hissedenlerdir. 

Küreselleşmenin Etkisi

Yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki televizyon, uçak, uydu anten, internet gibi teknolojik gelişmelerle küreselleşme başladı. Ancak etkisini göstermesi ya da böyle bir olgunun farkına varılmaya ve dillendirilmeye başlanması 70’li yıllarda olmuştur. 80’li yıllarda çok irdelenen, tartışılan bir konu olmuş, 90’lı yıllarda konuya ilgi ve küreselleşmenin etkileri iyice belirgin hale gelmiştir. Bu durum, küreselleşme karşıtlarını da harekete geçirmiştir.

Alvin Tofler’e göre “Yeni güçler ve yeni şoklar, sanayi uygarlığını yenilgiye uğratarak dünya egemenliğini yeni doğan ve yükselen güçlere teslim ederken bizi bekleyen, giderek de yoğunlaşan güç mücadeleleriyle ilgilidir.” Yazarın 20. Yüzyılın son çeyreğine yazdıklarına bakarsak; demokrasinin can sıkıcı bir engel olarak görülmeye başlanacağı kehanetinde bulunmuştur. Sermaye sahipleri her zaman ucuz emek peşinde olmuşlardır. Çok sayıda gelişmekte olan ülke, tüm ekonomik gelişmelerini bir tek kurama dayandırmış durumdadır, o da emeği ucuza satmanın onları sonunda modernleşmeye götüreceğidir. Oysa uzun vadede bundan daha yanlış bir varsayım olamaz.” Toffler’in bu söyledikleri aynen gerçekleşmiş ve ucuz emek arayan toplu işyerleri, daha ucuzu bulunduğunda oraya taşınmıştır (Toffler, 1992).

Bugün küreselleşme, üretime el koymuş durumdadır. Neyin, nerede, ne kadar, kaça ve kimin için üretileceğine karar vermektedir. Bunun yanında, üretimin ne kadar adil dağıtılacağı, doğrudan deyişle refahın dünya üzerinde ne kadar dengeli dağıtılacağı konusu, küreselleşmenin ilgi alanında bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, sermayenin ve zenginliğin belli alanlarda yoğunlaşması ve dünya insanları arasındaki gelir adaletsizliğinin artması söz konusudur (Kongar, 2002).

Bugün, büyük uluslararası şirketler, endüstri psikiyatrisi ile ilgilenmektedir. Fakat bu ilginin amacı, çalışanların ruh sağlığını gözetmekten çok, şirketi en iyi şekilde idare etmeyi ve üretimi artırmayı amaçlamaktadır. Üçüncü dünya ülkelerinde ise, çalışanların ruh sağlığı ile yeterince ilgilenebilecek zihniyet ve ekonomi, devlet örgütlenmesi dahil, kurumlar yeterli değildir.

Anlaşılan gene sivil demokratik örgütlere bir görev daha yüklenmiş durumdadır.

Kaynak

  1. Çelikkol, A., Çağdaş İş Yaşamında Ruh Sağlığı, İstanbul: Alfa Yayınları, 2000.
  2. Çelikkol, A., Küreselleşme ve Endüstri Psikiyatrisi, * Ulusal Psikiyatri Kongresi, 2009, Malatya.
  3. Kongar, E., Küresel Terör ve Türkiye; Küreselleşme, Huntington ve 11 Eylül, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2002, s. 148.
  4. Murphy HB., Editorial: The decline of industrial psychiatry. Psychol Med 1973 Nov;3(4):405-10.
  5. Toffler A., Üçüncü Dalga (Çev. A. Seden, Third Wave, New York, 1981), İstanbul: Altın Kitaplar, 1981.
  6. Toffler, A., Yeni Güçler, Yeni Şoklar (Çev. B. Çorakçı), İstanbul: Altın Kitaplar, 1992.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi