Bilimsel kaynaklarda üç ayrı alanda ideal kişi tanımına rastlanır. Psikoloji alanında, Roy F. Baumesiter ideal kişiliği, kişinin sahip olduğundan farklı olarak olmak istediği kişi olarak tanımlıyor. Kişilerin kendi kimlikleri ile ilgili bir bilgileri olduğunu ve ayrıca olmak ve tanınmak istedikleri kişilik konusunda bir tanımları olduğundan bahsediyor. Kişinin kendini geliştirme çabasını, davranış değişikliklerini, eğitimleri bu farkı kapatmanın bir yolu olarak değerlendiriyor. Kişinin ulaşmak istediği ideal kişiliğinin ve bu çabanın duyguların kontrolü üzerinde de etkisi olduğunu özellikle vurguluyor.Her insanın ideal kişiliğinde en üst basamak olan kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılayacak, anlam duygusunu besleyen güçlü yaşantılara ihtiyacı vardır. İnsan kaynaklarına ve iş hayatına göre “ideal kişiliği” tanımlamadan önce kişiliği tanımlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyiz. Kişiliği bir kişiyi diğerinden ayıran özeliklerin bütünü olarak değerlendirebiliriz. Kişinin sosyal çevrede, diğerleriyle kurduğu, tutarlı ve yapılanmış ama en önemlisi onu diğerlerinden ayıran özellik “kişilik”tir. Burada ana konu, kişilik tanımının birbirinden farklı olması değil, kişiliği oluşturan özelliklerin her bir kişide farklı olarak bir araya gelmesidir. Özellikle insan kaynaklarında son yıllarda yapılan çalışmalarda mesleğe veya pozisyona göre ideal arayışı sürmektedir. Bu ideali ortaya çıkaracak, psikometrik testler, değerlendirme merkezleri, görüşmeler vb. çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Burada amaç bir kişinin “ideal” olup olmadığını anlamaktan çok, o kişinin, belirlenen o iş için ne kadar uygun olduğunun belirlenmesidir.
İdeal kişilik nedir? sorusu karşımıza en çok çıkan sorulardan birisi, pozisyon, deneyim, yaş, eğitim bütün değişkenlerden bağımsız, herkes ideal kişilik sorusunun cevabını aramakta. Ancak geribildirim oturumundan sonra yapılan değerlendirmelerde de en sık sorulan “peki bunun ideali ne?” sorusunun arkasında yatan nedenin de çoğu zaman “ben ne kadar idealim?”in cevabını bulmak olduğunu düşündürdü.
İdeal kişilik tanımı için çeşitli kitapları, internet sitelerini taradığınızda karşınıza özellikle birkaç kaynak çıkar. İdeal kişi tanımlarını yapmaya çalışanların ya dini referanslı yerler ya da çöpçatan siteleri ve/ya dergileri olduğunu görürsünüz. Bütün çöpçatan sitelerinde “ideal erkek” ve “ideal kadın” tanımlarının yapıldığını fark edersiniz.
Bu kaynaklar incelendiğinde de, “ideal” kavramının kullanıldığı yere göre farklılıklar içerdiği görülür. Bazı kaynaklarda kadına göre ideal kişi farklıyken, bazı kaynaklarda erkeğe göre ideal kişi özellikleri çok farklı değerlendirilmektedir. Bir dine göre ideal olan kişilik özellikleri, bir başka dine göre değişmektedir. Kişinin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik çevre, inanç sistemi ve hatta sahip olunan kişilik özelliklere göre aranılan idealinin değiştiği görülür. Tüm bu değerlendirmeler bize ne çöpçatanlıkta, ne inanç sisteminde ne de yönetimde “ideal”in bulunamadığını düşündürdü.
Bilimsel kaynaklarda üç ayrı alanda ideal kişi tanımına rastlanır. Psikoloji alanında; Roy F. Baumesiter ideal kişiliği, kişinin sahip olduğundan farklı olarak olmak istediği kişi olarak tanımlıyor. Kişilerin kendi kimlikleri ile ilgili bir bilgileri olduğunu ve ayrıca olmak ve tanınmak istedikleri kişilik konusunda bir tanımları olduğundan bahsediyor. Kişinin kendini geliştirme çabasını, davranış değişikliklerini, eğitimleri bu farkı kapatmanın bir yolu olarak değerlendiriyor. Kişinin ulaşmak istediği ideal kişiliğinin ve bu çabanın duyguların kontrolü üzerinde de etkisi olduğunu özellikle vurguluyor (1995).
İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisinin sahibi olan Abraham Maslow ideal kişiliği ihtiyaçlarının tamamını gerçekleştirmiş kişi olarak tanımlıyor. Maslow çalışmaları sırasında, psikolojik veya psikiyatrik rahatsızlığı bulunanları değil, normal kabul edilen kişileri inceliyor ve insanın beş temel ihtiyacından bahsediyor. Bunlar; fizyolojik, güven, sevgi, özsaygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır.
Her insanın ideal kişiliğinde en üst basamak olan kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılayacak, anlam duygusunu besleyen güçlü yaşantılara ihtiyacı vardır. Çalışmaların da Spinoza, Lincoln, Einstein, Eleanor Roosevelt gibi kendini gerçekleştirdiğini düşündüğü kişiler üzerinden değerlendiren Maslow, bu ihtiyaçları birer basamak olarak görmekte ve üst basamaklara çıkabilmek için alt basamaktaki ihtiyaçların tamamlanması gerektiğini düşünmektedir. Son ihtiyaca ulaşmış kişiyi ise “ideal kişi” olarak tanımlamıştır.
Felsefik yaklaşım ideal kişilikten bahsederken, kişiliğimizden yani “itibar”ımızdan çok, değerlerimiz yani “kimliğimiz” öne çıkmaktadır. Ünlü Alman filozof Hartmann’a göre ideal kişilik kendini gerçekleştirmekten tamamen bağımsızdır. İdeale ulaşmak bazı davranışları ortaya çıkarmakla mümkün olur. Hartmann, aile değerlerine sahip çıkmadan ya da toplum yaşamındaki ödevleri yerine getirmeden herhangi bir biçimde “aziz” veya “ideal” olunması olanağı olmadığını savunur. Hartmann ideal kişinin, isteklerinden bağımsız olarak, toplum yararını göz önünde bulunduran kişi olduğunu savunmaktadır.
İnsan kaynaklarına ve iş hayatına göre “ideal kişiliği” tanımlamadan önce kişiliği tanımlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyiz. Kişiliği bir kişiyi diğerinden ayıran özeliklerin bütünü olarak değerlendirebiliriz. Kişinin sosyal çevrede, diğerleriyle kurduğu, tutarlı ve yapılanmış ama en önemlisi onu diğerlerinden ayıran özellik “kişilik”tir. Burada ana konu, kişilik tanımının birbirinden farklı olması değil, kişiliği oluşturan özelliklerin her bir kişide farklı olarak bir araya gelmesidir.
Her bir kişinin kişiliği “biricik” olarak tanımlanır ve doğal olarak da herkesin birbirinden farklı kişilik özellikleri bulunmaktadır. Kişiliğin diğerleri gözüyle değerlendirilen kısmına itibar denir. Ötekinin kişiliği bu boyutu bakanın gözünden tanımlanır. Buradaki önemli konu, bir başkasının kişiliğini değerlendirirken referans aldığımız noktanın “kendimiz” olmasıdır. Karşımızdakinin duygusallığını, sakinliğini, konuşmasını, titizliğini, uzlaşmasını değerlendirirken, kendimize göre bakar ve “onun” kişiliğini tanımlayan bir sıfat kullanırız, çok konuşuyor, dikkatsiz, dağınık, sevimli, sıcak, hırslı vb. Buradaki tanımlamada en önemli olan “bize göre”olmasıdır. İdeal kişilik de aradığımız özelliklerde kişiye göre değişiklik gösterecektir. Bu özellikler açısından baktığımızda ideal kişilik ve/ya kişiliksiz kavramının olmadığını görebiliriz. İdeal özellikleri ise mesleklere, pozisyonlara, dönemlere ve hatta bize göre diye şekillendirip arayabiliriz.
Özellikle insan kaynaklarında son yıllarda yapılan çalışmalarda mesleğe veya pozisyona göre ideal arayışı sürmektedir. Bu ideali ortaya çıkaracak, psikometrik testler, değerlendirme merkezleri, görüşmeler vb. çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Burada amaç bir kişinin “ideal” olup olmadığını anlamaktan çok, o kişinin, belirlenen o iş için ne kadar uygun olduğunun belirlenmesidir. Satış yapan kişide, yüksek hırs ve düşük tedbirliliğin getirdiği rekabetçilik ve sonuç odaklılık olması beklendiği gibi, üretimden sorumlu kişiden de yüksek tedbirlilik ve yüksek iç uyum’un getirdiği sakinlik, tutarlılık ve kararlılık beklenir. Benzer şekilde yüksek düzeyde yaratıcılık gerektiren sanat direktörü tarzı işlerde ise düşük iç uyum ile, yüksek yeniliğe açıklığın getirdiği değişime duyulan istek ve endişe aranır. Görüldüğü gibi iş yaşamında ideal kişilik farklı alanlara göre farklılık gösterir. Satış için ideal olan kişi, üretim için zorlayıcı özelliklere sahip olmakta, üretim için ideal olan kişi ise yaratıcılık gerektiren işler için ideal olmamaktadır. Özetlersek, “ideal kişilik”, bir mesleğe, pozisyona, kişiye göre farklılık gösterir.
Bütün bu bilgiler ışığında “ideal” kişi arayışımız, hayatın çeşitli alanlarında devam edecek. Ancak birey için önemli olan kendi zihninde oluşturduğu “ideal kişiliği” için göstereceği çabadır.
Kaynaklar:
- Abraham H. Maslow (1996), Dinler, Değerler ve Doruk Deneyimler, Çev. H. Koray Sönmez, Kuraldışı Yayınları, İstanbul,
- Robert Welsh Jordan, Nicolai Hartmann (2002): Proper Ethics Is Atheistic, Phenomenological Approaches to Moral Philosophy. A Handbook Editör John J. Drummond ve Lester Embree (Kluwer Academic Publishers, London 2002)
- Roy F. Baumeister, (1993) Identity, Self-Concept and Self-Esteem, Handbook of Personality Psychology, Editör Robert Hogan, John Johnson, Stephen Briggs, San Diego, CA: Academic Pres.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir