Kurumsal girişimcilik, bir kurumda çalışan bir bireyin veya ekibin mevcut kurum içinde gelir ve büyüme yaratmak için yeni ürün, hizmet, süreç ve iş kolu geliştirmesini veya bu gelişimi kuruma bağlı bir yeni bir kurumda sürdürmesi olarak tanımlanır. Var olan kurumun ana temellerinin yenilenmesi veya yeniden şekillenerek değişimi olarak da tanımlanabilir. Kimi kurumlar dışarıdan girişimci olan kişileri kuruma dahil ederek bunu gerçekleştirmeye çalışsa da çok etkili olmadığı tespit edilmiştir. Girişimcilik yerini kurumsal rehavete bıraktığında bir takım belirtiler gözlemlenir. Öncelikle kurumların en temel düştükleri tuzak geçmiş başarılar üzerine söylem bolluğu ve övünmedir. Bir diğer belirti performans değerlendirmede düşük ya da orta düzeyde standartlar olarak ortaya çıkar.
Kurumsal girişimcilik, bir kurumda çalışan bir bireyin veya ekibin mevcut kurum içinde gelir ve büyüme yaratmak için yeni ürün, hizmet, süreç ve iş kolu geliştirmesini veya bu gelişimi kuruma bağlı bir yeni bir kurumda sürdürmesi olarak tanımlanır. Var olan kurumun ana temellerinin yenilenmesi veya yeniden şekillenerek değişimi olarak da tanımlanabilir.
Kurumsal girişimciliğin dereceleri
Kurumlar gelişim ve büyüme aşamalarında kuruluşlarındaki girişimci ve yenilikçi yaklaşımı daha kuralcı, kontrolcü, risk almaktan kaçınan ve kurumun sağlıklı gelişmesine odaklanmış bir yaklaşıma dönüştürürler. Kurumlar bu emin ve sağlamcı yaklaşıma yeniden girişimciliği dahil edemezlerse küçülmeye veya yok olmaya doğru bir yol izlerler.
Kurumların sadece belli bir bölümünde veya seviyesinde gerçekleşen girişimcilik yüzeysel olarak tanımlanırken derin girişimcilik tüm kuruma yayılmış bir iş yapma biçimini tanımlar. Araştırmalar girişimci kurumların karlılığının, üretkenliğinin, çalışan adanmışlığının ve yenilikçiliğinin daha yüksek olduğunu ve bu kurumların toplumlara karlılık ve büyüme getirdiğini ortaya koymaktadır.
Kurumların içinde yönetimin isteği ile girişimciliği destekleme çabalarının yani yüzeysel girişimciliğin genellikle kurumun tüm çalışanları tarafından benimsenmediği, kurum kültürünün engelleriyle karşılaştığı gözlemlenmektedir. Kimi kurumlar dışarıdan girişimci olan kişileri kuruma dahil ederek bunu gerçekleştirmeye çalışsa da çok etkili olmadığı tespit edilmiştir. Kurum içinde zaten var olan yöneticilerin kendi kendilerine girişimci bir yaklaşım benimsemeleri yüzeysel girişimciliğin başarılı olabileceği en iyi olasılık olarak görülmekle beraber kurumsal atalet bunun önüne set çekebilmektedir.
Ne zaman durmak gerektiğini bilmek ve bu kararı verebilmek girişimci kurumların en kritik noktalarından biri olarak öne çıkmaktadır.
Girişimcilik kendi içinde var olanın sınırları dışında düşünmeyi ve hareket etmeyi gerektirmekle beraber sorumsuzlukla eş anlamlı değildir. Yönetimin her bir projeyi takip etmesi ve değerlendirmesi mümkün olmadığından sürecin doğru yerleşmesini sağlaması gerekmektedir.
Derin girişimcilik kurumun her bir hücresine nüfuz etmiş bir yaşam biçimi olarak ortaya çıkar. Kurumun misyon ve vizyonundan başlayarak tüm süreçlerde, sistemlerde, iş yapma biçimlerinde ve ilişkilerde kendini ortaya koyar. Kurumsal kararların temelini oluşturan kurum değerlerinin içinde yer alır ve kurum sürekliliğinin sağlanması için kurum kültürünün doğal bir parçasıdır. Yönetim kadar çalışanlar için de doğal bir iş yapma yaklaşımı olarak girişimcilik öne çıkar. Bunun gerçekleşebilmesi için kurum ve yöneticilerin de benimsemesi gereken değerler, anlayışlar, iş yapma biçimleri ve kabuller bulunmaktadır.
Kurumsal rehavetin belirtileri
Girişimcilik yerini kurumsal rehavete bıraktığında bir takım belirtiler gözlemlenir. Öncelikle kurumların en temel düştükleri tuzak geçmiş başarılar üzerine söylem bolluğu ve övünmedir. Kurumlar geçmişte ne kadar başarılı olduklarına, ne kadar fark yarattıklarına, ne kadar önemli olduklarına odaklanırlar. Yıl sonu toplantılarında geçmişlerinden ve güçlü köklerinden bahsederler, iş hayatında başardıkları ilkleri konuşurlar. Ancak genelde geçmiş başarıların hale etkisinin şimdiki zamanın duranlığının gözden kaçmasına sebep olduğu anlaşılmaz.
Bir diğer belirti performans değerlendirmede düşük ya da orta düzeyde standartlar olarak ortaya çıkar. Kurum zaten iş yapıyordur ve yöneticiler işleyen çarka çomak sokmak olarak gördükleri performans değerlendirmesini gerçekleştirmek konusunda isteksizlerdir. Zaten yapılanlar sayesinde başarılı olunmuştur, demek ki farklı bir şey yapmaya gerek yoktur. Bu durumda da performans değerlendirmesi ile ekip içinde huzursuzluk yaratmak çok da gerekli görünmez. Diğer yandan yöneticiler bu rehavetin bir parçası olarak zaten çalışanlarında fark yaratan bir performans geliştirmeye odaklanmamışlardır. Bununla beraber performans dar kapsamlı, kısa dönemli, işlevsel hedeflere yönelik değerlendirilir. Girişimci kurumun en temel özelliği olan geleceğe dönük olmak bu kurumlarda yerine varlığını devam ettirmeye bırakmaktadır.
En önemli belirti ise problemlerin inkârı olarak ortaya çıkar. Kurumlar zaten farklılık, gelişim ihtiyacı duymaz ve hızla değişen dünyada yerinde saymanın geriye gitmek anlamına geldiğini değerlendirmezler.
Sonuç
Araştırmalar girişimciliğin ekonomik büyümenin temel öğesi olduğunu ortaya koyuyor. Girişimcilik sonucu başarılı olmuş kurumların rehavetin tuzağına kapılmadan harekete geçmesi varlığını sürdürebilmenin tek yolu olarak ortaya çıkıyor.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir