Şekerci Cafer Erol Şirket Yöneticisi, Yonca Erol iletişim sektöründen nasıl şekercilik mesleğine geçtiğini anlatıyor. Ailesinin bu meslekteki ilk kadın temsilcisi olan Yonca Erol, kadınların analiz yapma yeteneklerinin çok fazla olduğu da ayrı bir gerçek diyor. Analiz yeteneği günümüzde hem kendi mesleğimde hem de diğer bazı mesleklerde kısa vadede bazen erkekler tarafından zaman kaybı olarak görülüyor ama uzun vadede de bu analizlerin bir şirketin sektördeki diğer şirketler arasından sıyrılmasında ve farklılaşmasında ve tanınırlılığının artmasında çok ayrı bir gücü söz konusu.
Herkes bir aileden meydana gelir. En azından bir anne ve babadan. Bana göre ise bir gerçek anlamda aile olmak; bir de sadece görüntü olarak bunu oluşturmak gibi iki tezat durum söz konusu. Şahsım adına bu konuda gerçekten kendimi şanslı hissediyorum. Ben gerçek bir aileye mensubum. Birbirine bağlı, sevinçlerde ve üzüntülerde bir arada olan, yardımlaşma duygusu çok yüksek, manevi bağları kuvvetli bir aile. Benim için aynı zamanda herkese nasip olmayan bir başka durum daha söz konusu. Ailem beş kuşaktır Şekerci Cafer Erol adı ile dede mesleği olan şekercilik sanatını sürdürüyor. Klasik damak lezzetlerinin günümüz damak tadı ile harmanlandığı nostaljik ve zahmetli; bunlarla birlikte yaşanan manevi hazzın çok yüksek olduğu bir yeme ve içme sanatının temsilciliğini gönüllü olarak yapmaktayız. Tabii benim bu durumum aile ve şirket kelimelerini yanyana getiriyor. Kısacası ben aile şirketinde görevi bulunan bir aile üyesiyim. Bu; bir o kadar güzel, bir o kadar anlamlı, bir o kadar da hassas dengelerin söz konusu olduğu aile şirketi kavramının benim yaşamımda önemli bir yeri var.
Şekerci Cafer Erol’un yönetiminin dördüncü kuşağını babam Nurtekin Erol; beşinci kuşak temsilciliğini de ben ve kardeşim Hakan Erol olarak birlikte yürütüyoruz. Ailemin; atalarımın bu mesleği sürdürmesi çok kolay olmamış. Hep özverili bir çalışma disiplini ile fedakarlıklar yaparak şekercilik alanında haklı bir unvan elde edip bizlere teslim etmişler. Savaşlara, ekonomik sıkıntılara göğüs gererek 1807 yılından şu ana varana dek bir bayrak yarışını başlatmışlar. Bu bayrak yarışı da, şu anda bizler tarafından bir sonraki nesile devredilmek üzere devam ettiriliyor.
Ben ailemin bu meslekteki ilk kadın temsilcisiyim. Şekercilik mesleği genelde erkek egemen bir meslek. Özellikle geçmişte makine sistemlerinin bu derece yoğun olmamasından, uzun çalışma saatlerinden kaynaklı; usta çırak ilişkisine dayanan, hiyerarşiyi erkeklerin oluşturduğu bir meslekti. Günümüzde ise bu durum teknolojinin gelişmesi, iletişim ve insan kaynakları sektörünün ilerlemesi ile kadınlara yer verilmesine olanak tanıdı. Fakat sektördeki kadın istihdam oranı hala yeterli değil.
Erkek çocuklarının meslek için bizzat yetiştirilmesine daha alışkın olunan bu meslekte benim içinse herşey tam tersi gerçekleşti. Aklımda bu mesleğin bir temsilcisi olacağım hiç yoktu. Eğitimini de aldığım iletişim sektörü benim kariyer hedefimi oluşturuyordu. Nitekim uzun bir süre televizyon haberciliği alanında faaliyetlerde bulundum. Daha sonra medya sektörünün içinde yaşanan kısır döngülerin yaşam tarzıma ve karakterime pek uymadığını ve mutlu olmadığımı hissedince bir karar vermem gerekti. Uzunca bir süre aile şirketine dahil olma hakkındaki detayları düşündüm. Beni endişelendiren, iş ve aile arasındaki dengeleri birbirine karıştırmak ve işyerinde yaşanacakların aile içi ilişkilerimize yansıma olasılığıydı.
Bunu etraflıca babam ile görüştüm. Bu tip sorunlarımız olduğunda neler yapabileceğimizi paylaştık. Bu kadar açık ve şeffaf, detayların ele alındığı bir konuşmanın ardından da aile mesleğimi babam ve kardeşim ile elele vererek devam ettirmeye karar verdim. Tabii ki hiçbir şey kolay ve bir anda olmadı. Dengelerin oturması zaman aldı. Yaşanan bu zaman süreci benim için çok öğretici idi. Gerek ticaret ilişkileri gerek mesleğin püf noktaları gerek halkla ilişkiler ile ilgili olarak öğretilen ve öğrenilen çoğu kez deneyimlenen uzun bir zaman dilimi söz konusu oldu.
Ben de şirketimiz adına bir ilktim. Şirketimizde ilk kez bir kadın yönetici vardı ve ilk kez bir kişi aileden biri olarak önce başka bir sektörde çalışıp sonra Şekerci Cafer Erol’a adımını atmıştı. Farklı bir sektörden gelişimin bana en büyük avantajı empati yeteneğimin çok gelişmiş olması oldu. Dezavantajı ise bu sektörde küçüklükten yetişme kavramının benim durumumda tersi yönde yaşanarak biraz zaman kaybımın olması söylenebilinir.
Ailemdeki her iki erkeğin yani babam ve kardeşimin bana destekleri ise sonsuz oldu. Motivasyonumun düştüğü durumlarda elimden tutarak ve bana detayları göstererek beni yetiştirmeleri beni çok şanslı bir azınlığa dahil etti. Çünkü fırsat eşitliğinin bu sektörde yaşanıyor olması pek rastlanabilen bir durum pek değildir. Her birimizin farklı vizyonlara ve yeteneklere sahip olması da şirketimizi renklendirdi.
Aldığım iletişim eğitimine de paralel olarak bizim şirketimiz de dahil olmak üzere aile şirketlerinde kadınların empati kurulmasını arttırdıklarını söyleyebilirim. Gerek çalışanlar arasında gerekse de müşteri ilişkilerinde empatinin gücü yadsınamaz. Günümüz medya stratejilerinin şekillenmesinde ana faktörleri belirleyici olan empati kurma yeteneği kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla. Kadınların analiz yapma yeteneklerinin çok fazla olduğu da ayrı bir gerçek. Analiz yeteneği günümüzde hem kendi mesleğimde hem de diğer bazı mesleklerde kısa vadede bazen erkekler tarafından zaman kaybı olarak görülüyor ama uzun vadede de bu analizlerin bir şirketin sektördeki diğer şirketler arasından sıyrılmasında, farklılaşmasında ve tanınırlılığının artmasında çok ayrı bir gücü söz konusu.
Kadınların çok daha sonuç odaklı olduğunu da düşünüyorum. Hedefleri iyi belirleyerek doğru stratejiler izlendiği ve imkanların eşit sunulduğu bir firmada kadınlar sonuca doğru daha net adım atabiliyorlar. Aynı anda birçok işi yapabilme yeteneğininde kadınlarda erkeklere oranla daha fazla olduğunu bizzat kendimde ve yakın çevremde gözlemliyorum. Bu çok yönlü düşünme yeteneği kadınların karar verme süreçlerinde tüm riskleri aynı anda düşünüp aynı anda bunların çözüm yollarınında hesaba katılmasına imkan tanıyor. Böylelikle kadınlar bir amaçta çok hızlı bir şekilde hareket edebiliyorlar.
Duygusal zekanın kadınlarda daha gelişkin olması benim gibi manevi yönü ağır basan aile şirketlerinde de işe yarayan bir unsur oluyor. Benim ailemin uğraştığı türde işler yapan firmalarda kurumsal kültür ile birlikte duygusal zekanın getirdiği bakış açısının aynı paralellikte gitmesi gerekiyor. Aksi takdirde bizim işleyiş tarzımızdaki firmalarda firma ruhu kayboluyor ve standart, fabrikasyon düşünme tekniklerinin ağır bastığı yönetim, üretim ve iletişim sistemleri faaliyete geçiyor. Günümüz dünyasında ürün ile kurulan ilişkinin bizimkisi gibi hızlı tüketim maddesi bile olsa uzun ömürlü olması bekleniyor. Tamamen duygusal zekanın şekillendirdiği iletişim sistemine dayalı faaliyetler yapılması bekleniyor. Kadınlarda işte bu konuda gerçekten erkeklerden daha donanımlı oluyor.
Aynı zamanda kendi firmamızda aile anayasasının hazırlanmasına yönelik olarak da sürdürdüğümüz çalışmalar söz konusu. Kurumsal süreklilik konusundaki bu çalışmalarda belirleyici rolde yine kadınların oluyor. Çünkü kadınların kendi doğalarında var olan annelik içgüdüleri aile şirketini de korumaya kollamaya sürdürmeye yönelik olarak gelişiyor. Aile şirketi bu tip durumlarda tam tabiri ile çocuğunuz gibi oluyor. Onun yaşamasına, yaşatılmasına uygun olan tüm gelişmeler izleniyor. Bunların uygulanabilinir olanları şirkete adapte ediliyor. Aile şirketindeki kadınlar ellerini taşın altına koyarak şirketi sırtlayıcı bir görev üstleniyor.
Sonuç olarak kadının varlığının nerede yer alırsa alsın ortama bir dinamizm kattığı gerçeğinden yola çıkarsak kadınların daha çok uzun süreler yönetimin her kademesinde yer alması gerekmektedir. Ailedeki erkeklerin görevi ise bu yoldaki adımlarda pozitif bir tutum izleyerek destekleyici tutumlarını elden bırakmamaları yazılı olmayan bir kural olmalıdır.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir