Stres hayatın ayrılmaz olgularından biri olduğu gibi iş hayatına da damgasını vurur. Var olmak değişimi, değişim zorlanmayı gerektirir. Özellikle iş yaşamında zorlanma yoksa bir yanlış var demektir. Her iki cinsiyetin aynı stres oluşturan durumlarla karşılaşması aynı biçimde ve aynı düzeyde etkilenmelerine sebep olmadığı gibi stresör faktörlerin aynı olmadığı bilinen bir gerçektir. Kadındaki ilk tepki savaş veya kaç değil arkadaşlık eğilimi(tend-be-friend) içgüdüsüdür. Stresle karşılanan kadınlar evrimin ilk dönemlerinden bu yana bir gruba yakın olmayı ve onlarla ortak hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Saldırıdan ve tehditten kendini korumak için topluluk içinde olmayı seçer. Kadınlar duygusal yaşantıların güçlü olduğu durumlarda erkeklerden daha fazla adrenalin deşarjı yaşarlar.
Stres hayatın ayrılmaz olgularından biri olduğu gibi iş hayatına da damgasını vurur. Var olmak değişimi, değişim zorlanmayı gerektirir. Özellikle iş yaşamında zorlanma yoksa bir yanlış var demektir.
Denge ve Stres İlişkisi
İş başarısına etki eden faktörlerden biri de iş yükü ve onun yol açabileceği strestir. İş stresi modellerinden en ilgi çeken ve kabul göreni “kontrol-talep modeli”dir. Bu modele göre iş beklentileri ile çalışanın bu beklentileri yerine getirebilme ve kontrol edebilme gücü stres yükünü ve yönünü tanımlar. İşteki stresin bilgi, beceri ve yetkinlik ile iş yükü arasındaki dengesizlikten kaynaklandığı bilinmektedir 1. Bu üç kişisel özelliğin yetersizliği, çalışma yükünün arttığı zorlayıcı işlerde stres düzeyini yükseltirken, iş yükünün az olduğu durumlarda ise yabancılaşmaya sebep olur. Bireyin kişisel özellikleri ve yetkinlikleri yeterli düzeyde, işin ise zorlayıcı olduğu durumlarda yapılan işle bütünleşmek kolaylaşır. Ancak, yeterli bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip bireyin zorlanmadığı bir işte çalışmasının, zamanla bıkkınlık yarattığı görülmüştür. Aşağıdaki matrikste bireysel özellikler ve iş yükü arasındaki dengenin stresle ilişkisi özetlenmiştir.
Ancak iş stresi açısından yukarıda ele aldığımız yaklaşımdaki yeterlilik düzeyi ve iş yükü ilişkisi için cinsiyetin oynadığı rol hakkında kesin bir yargıya varmamıza imkan verecek çalışmalar yoktur.
Kadın ve Erkek Rolleri
Her iki cinsiyetin aynı stres oluşturan durumlarla karşılaşması aynı biçimde ve aynı düzeyde etkilenmelerine sebep olmadığı gibi stresör faktörlerin aynı olmadığı da bilinen bir gerçek. Ayrıca, kadına özgü ilave etkenlerden söz etmek mümkündür. Bu etkenler toplumdan kaynaklanan; toplumsal algı ve biçilen rolle ilişkili, kurumdan kaynaklanan; kurum kültürü ve üst yönetim tavrının belirlediği yaklaşıma dayanan ve kadından kaynaklanan; benlik algısı ve aile rollerini içeren faktörlerdir.
Kristina Gyllensten ve Stephen Palmer, iş hayatında cinsiyetin stresle ilişkisi üzerine yapılmış pek çok çalışma bulgusunu incelemiştir2. İncelemelerinde kadınların erkeklere oranla daha fazla stres yaşadığı bulunmuştur. İş ve aile yaşamında birçok rol üstlenilmesi, yeterli kariyer gelişiminin sağlanamaması, stereotipik yaklaşım ve ayrımcılığın özellikle kadınlar için stres kaynağı olduğu ifade edilmiştir.
Dönüm Noktası Hormonlar
Stres sebeplerinin ve sıklığının kadın erkek açısından farklı olduğu kabul edilmekle beraber en çok kabul gören konulardan biri başa çıkma becerilerinin cinsiyete göre değiştiğidir.
Psikoloji alanında evrimsel psikoloji çalışmaları son 15 yıldır ağırlık kazandı. Bu çalışmalar başaçıkma stratejilerinde görülen farklılığın stres karşısında ortaya çıkan tepkinin ilk aşamasındaki farklılıkla bağlantılı olduğu yönündedir. 1900’lerin başında Walter Cannon Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalarda, stres vericinin tehdit olarak algılanmasının ardından ortaya çıkan fizyolojik tepkileri inceledi. Stresin tetiklediği hormonlar iki temel davranışı ortaya çıkarır; bu “savaş veya kaç” tepkisidir.
Oysa son yıllardaki çalışma sonuçları stres tehdidinin tetiklediği fizyolojik değişimin kadın ve erkekte farklılığını vurgulamaktadır. Yönelme iç güdülerinin farklı olması bugün üzerinde durulan önemli bir konudur. Sır nöro-hormonlarda gizlidir. Erkekler bütün mücadeleci durumlara kadınlara kıyasla daha fazla tepki vermektedir. Mücadele gerektiren durumlarla karşılaşınca erkekte aktive olan adrenalin kadındakinin iki katıdır.
Kadındaki ilk tepki savaş veya kaç değil arkadaşlık eğilimi (tend-be friend) içgüdüsüdür. Stresle karşılaşan kadınlar evrimin ilk dönemlerinden bu yana bir gruba yakın olmayı ve onlarla ortak hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Kadın, tehdit altındayken genel durumla (konteks) ilgilidir. Eril saldırıdan kendini korumak için topluluğun içinde olmayı seçer. Kadınlık hormonu olan östrojen oxitoksinin yayılmasına öncülük eder. Bu sebeple kadının stresten korunma eğilimi bağlanma, tutunma, ilgi gösterme, güven, sevgi, hizmet etme sistemleri ile bağlantılıdır. Oxitoksin kortizolü düşürür. Kadının stresini azaltması “diğer” lerini dikkate almakla mümkün olur. Bu sebeple sosyal ağların dişlilerini yağlayan güç oksitoksindir. Erkeklerde ise testosteron antidüretik hormonu yükseltir ve oksitoksine ket vurur.
Kadınlar duygusal yaşantıların güçlü olduğu durumlarda erkeklerden daha fazla adrenalin deşarjı yaşarlar. Bir stres hormonu olan kortizol stres düzeyinin ölçülmesinde yol göstericidir. Kortizolün uzun süre yüksek düzeyde olması kaygı duygusu oluşturur. Kadının kortizol tepkisi erkekten daha güçlüdür ve daha uzun sürer.
Stresle başaçıkma yöntemlerinin cinsiyetle ilişkisine değinen çalışmalardan biri Matud’a aittir 3. Kadınların rasyonellik ve önyargısızlıktan çok duygusal yaklaşımları ve kaçınma odaklı başaçıkma yöntemlerini daha fazla kullandığı, erkeklerin ise duygularına ket vurmaya yönelimli olduğu bulunmuştur. Bu farklar kadın ve erkekler için anlamlı düzeydedir. Erkek sonuca kadın sürece odaklanır.
Gyllensten ve Palmer’ın da belirttiği gibi, stres faktörünün tanımı çalışmadan çalışmaya değişebilmektedir. Stresi süregelen (kronik) ve günlük (akut) olarak iki farklı düzeyde inceleyen M. Pilar Matud, 18-65 yaş arası 1566 kadın ve 1250 erkekle yürüttüğü çalışmada cinsiyet faktörü dışındaki sosyodemografik değişkenleri kontrol etmiş, kadınların kronik stres düzeyinin erkeklere oranla daha fazla olduğu sonucunu bulmuştur. Kadınların olay listesi aile ve sağlıkla ilişkili konuları içerirken, erkeklerin listesinde işle ilişkili ve finansal konular yer almaktadır. Son iki yıl içerisinde her iki grubun yaşadığı olay sayısı benzer olmasına rağmen, kadınlar olayları erkeklere oranla daha negatif ve kontrol edilemez olarak değerlendirmiştir. Ayrıca, kadınların stresin bedensel belirtilerini erkeklere kıyasla daha fazla yaşadığı görülmektedir.
Kadınla erkeğin iş ve özel hayat dengesinde farklı rolleri sürdürmesi ve stres ilişkisi akademik dünyanın ilgisini çekmiştir. Frone, Russell ve Cooper’ın dört yıl boyunca 267 çalışan anne-babayla sürdürdükleri çalışma, iş-aile çelişkisinin sağlıkla ilişkisini ele alır. Katılımcıların bireysel değerlendirmeleri paralelinde kardiovasküler incelemeler yapılır4.
Dengenin çift taraflı olduğu, işin aile yaşamına etkisi ile ailenin iş yaşamına etkisi olarak konunun iki yönlü ele alınması gerekmektedir. Çalışmanın katılımcılarının eğitim düzeyi ortalama 14 yıldır. Haftada 46 saat çalışmaktadırlar ve ailelerin ortalama çocuk sayısı 2’dir. Sonuçlar stres kaynağına bağlı olarak sağlık risklerinin farklılaştığını ortaya koymuştur. Aileden kaynaklı iş-aile çelişkisi uzun süreli depresyon, fiziksel sağlık kalitesinde düşüş ve hipertansiyonla ilişkilidir. Bununla birlikte, işten kaynaklı iş-aile çelişkisinin artan düzeylerdeki alkol tüketimiyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Araştırmacılar, bu bulgunun işin aile yaşamı üzerindeki etkisinin daha kısa bir zaman diliminde ortaya çıktığı görüşünü destekleyebileceğini ileri sürmektedir. Bu çalışmada iş-aile çelişkisi ve sağlık arasındaki ilişkide cinsiyet faktörünün anlamlı bir rol oynamadığı görülmüştür.
Streslerin farklı alanları kapsaması ve geniş bir yayılım göstermesi başa çıkma süreçlerini etkin olarak kullanmayı zorlaştırır. Yük ağırlaştıkça çelişkiler keskinleşir. Kadın ve erkek hormonal farklılıklar sebebiyle farklı başa çıkma becerileri kullanırlar. Bedel öderken ruhsal sarsıntılar kadar bedensel sarsıntılar da insan yaşamını zorlaştırır. Tükenme belirtileri görülür.
Kaynaklar
- Baltaş, Z. Verimli iş hayatının sırrı: Stres. İstanbul: Remzi Kitabevi; 2002.
- Gyllensten, K., Palmer, S. The role of gender in workplace stress: A critical literature review. Health Education Journal 2005; 64(3): 271-288.
- Pilar Matud, M. Gender differences in stress and coping styles. Personality and Individual Differences 2004; 37(7):1401-1415.
- Frone, M.R., Russell, M., Cooper, M.L. Relation of work-family conflict to health outcomes: A four-year longtitudinal study of employed parents. Journal of Occupational and Organizational Psychology 1997; 70: 325-335.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *