• Değerlerle Kriz Yönetimi

    Kriz, alışılmış çözümlerin geçerliliğini yitirmiş olduğu durumlara verilen isimdir. Her kriz, ani ve belirleyici değişimler içeren dengesiz bir durumu ifade eder. Çinliler kızdıkları kişilere “tanrı seni belirsiz ortamlarda bıraksın” diye beddua eder. 1990’lı yıllardan günümüze baktığımızda, 1991 yılında körfez savaşından, 1994 ve 1998 yıllarında cari açıktan, 1999 yılında depremden, 2001 yılında da bankacılık sisteminin çökmesinden kaynaklanan krizler, Türkiye’de iş hayatının ciddi olarak aksamasına ve topluma dağılacak refahın bozulmasına neden olmuştur. Bir kurumun gücü o kurumda çalışan bireylerin paylaştıkları ortak değerlere olan bağlılıklarıyla ölçülür. Değerler yaşamak için kurallar ve kararlar için pusuladır. Değerler belirli bir sonucu elde etmek için izlenecek yol konusunda en derinde yatan inançlardır ve davranışlarla dünyaya yansır. Paylaşılan değerler güven oluşturur. Böylece ortak paydayı oluşturan bir topluluğun meydana gelmesi mümkün olur. Değerler uyum ve birlik sağlar ve böylece ortak hedeflere hızlı ve etkili bir biçimde ulaşmak mümkün olur. Kriz dönemlerinde en sakıncalı uygulama, harcamaları azaltmak için insanları işten çıkartmaktır. Bu durum kurumun, entelektüel sermayesinin ziyan olmasına ve bu döneme kadar kurumsal bağlılık ve insan kaynakları politikalarına yapılan yatırımın boşa gitmesine neden olur. Yönetici, sadece işi yönetmez, aynı zamanda beklentileri de yönetir. İyi bir yönetici, sıradan insanları sıra dışı şeyler yapar hale getirir. Kriz hem bireyler, hem de kurumlar için, gerçek kalitenin sınandığı bir süreçtir. Bunun için Darwin in dediği gibi “Hayatta kalanlar türlerinin ne güçlüleri ne de en zekileridir. Değişime uyum sağlayanlardır.”

    READ MORE
  • Krizde Yol Haritası

    Kriz dönemlerinde yapılması gereken, detaylı bir analizle krizin boyutunun belirlenmesi ve ortaya çıkan resme göre etkili bir stratejinin geliştirilmesidir. Ancak şirket küçülmeleri, işsizlik gibi, genel ekonomik yapımızı belirleyebileceğimiz verilerin eksikliği, içinde olduğumuz bu zor dönemde önümüzü görmemizi engelliyor. Kurumsal başarılar, yönetim ve iş modellerinin rekabette üstünlük sağlayıcı özellikleriyle sürer. Bu sebeple krizler iş modelleri üzerine yeniden düşünme zorunluluğu getirir. İş yönetimi ve iş modelinin yenilenmesinde kurumlar geçmiş performanslarındaki en yüksek verimliliklerinin ve bu günkü risk alanlarının analizini yapmak durumundadır. Verimlilik arttırma tekniklerini (VAT) uygulamak için, maliyet yönetimi stratejilerini gözden geçirmek gerekir. Böylece faaliyet maliyetleri ile kurumsal kaynak maliyetleri orantılandırılır. Katma değer sağlamayan, yönetimsel ve operasyonel süreçlerin elenmesi beklenir. Kriz dönemlerinde ayakta kalabilmek için öne çıkan kurumsal ve bireysel değerler vardır. Öne çıkan bu 4 temel değer, müşteri değeri, kurumsal varlık bilinci, adanmışlık ve inovasyondur.

    READ MORE
  • Şimdi Ne Olacak?

    Bugünlerde herkesin birbirine en çok sorduğu: “Bundan sonra ne olur?”  “Kriz bize nasıl yansır?” “İşsizlik çoğalır mı?” gibi sorulardır. Bundan sonra nelerin olacağı, sadece ülkemizde değil galiba dünyada hemen herkesin merak konusudur. Krizin bize yansıması ne olacak? Faizler ne olacak? Dolar ne olacak? Enflasyon ne olacak? İşsizlik artacak mı? İnsanoğlunun en önemli savaşı yaşam savaşıdır. Yaşam savaşı tüm canlıların temel içgüdüsüdür: Yabancıların “survival” dedikleri bu içgüdüye, diğer canlılardan farklı olarak insanlarda rastladığımız bir ek de “gelecek” endişesi taşımamızdır. Öyleyse, sadece kriz zamanında değil, genelde temel soru: “Gelecek nasıl olacak ?” sorusudur. Kısacası, olayların bundan sonra nasıl gelişeceğini merak ediyorsanız, bu ülkenin ‘deneyimli’ (ya da kazazede) yurttaşları olarak özellikle yakın geçmişte yaşananlardan yeterli referans noktaları bulmak mümkündür. Kanımca ekonomik krizler, ne büyüklükte olursa olsun, sosyal krizlere dönüşmediği sürece çözümlenebilir. Yönetimde bulunanların temel sorumluluğu da buradadır.Kavramsal toplumlar eğitim düzeyi daha gelişmiş, birikimleriyle, olayları önceden değerlendirebilen, yönlendirebilen toplumlar olarak tanımlanır. Kavramsal toplumlarda, yukarıdakinin tersine, toplumun kendisi olaylara yön verebilir. Bu toplumlarda insana ve eğitimine, araştırmaya önem verilir. Bizde ise “kavramsal” bir toplum olmaktan çok “yaşamsal” bir toplumun belirtileri sürmekte. Toplumsal dayanışmanın var olduğuna, bu nedenle özellikle ekonomik kriz dönemlerinde yaratılan dayanışma, yardımlaşma ile krizlerin derin çatışmalara dönüşmeksizin önlenebildiği toplumsal değerlerin varlığına inanmaktayım.

    READ MORE
  • Etkin Liderle Krizi Aşmak

    Biz Türk yöneticiler yaşam döngümüz içerisinde defalarca kriz ile karşı karşıya kaldığımız için (özellikle ekonomik krizler) krizle yaşama, krizi fırsata çevirme konusunda büyük tecrübeye sahibiz. Evet kriz kapımıza kadar geldi. Ancak Albert Einstein’ın dediği gibi ‘Karşılaştığınız önemli problemler onları yaratan düşünce düzeyi ile çözülemez.’ Daha farklı düşünme, düşüncelerimizin altında yatan varsayımları görme, takım halinde hareket etme ve şimdiye kadar yaptıklarımızı aşan şeyler yaparak krizi geçme, yani ‘bir olma’ ve ‘liderlik’ yapma zamanı. Bu dönem şirketlerde liderin sadece genel müdür değil, tüm yöneticilerin de lider olduğunu anlama, anlatma ve bunu çalışanlara hissettirme zamanı. Bu ekonomik krizde binlerce çalışan işini kaybetti. İşsiz kalanlar da, insan kaynağını yönetmek zorunda olan liderler de zor anlar yaşadı. Bu aşamada kriz dönemlerinde çalışanların motivasyonlarının arttırılmasında, elde tutulmalarında ve verimliliklerinin artırımının sağlanmasında liderlerin oynadığı kritik roller ön plana çıkıyor. Liderlerin, hem kendi iç motivasyonlarını hem de çalışanlarının motivasyonlarını canlı tutabilmeleri için öncelikle karşılaşılan krizi tüm çalışanlarla paylaşmaları, iletişimlerini açık ve dolaysız tutarak ortak amaca doğru ilerlemeyi sağlamaları, krizin nedenleri hakkında doğru teşhisin konulmasını, bu doğrultuda doğru müdahaleleri beraber planlayabilmelerine olanak veriyor. Kriz dönemi şirketlerde liderin sadece genel müdür değil, tüm yöneticilerin de lider olduğunu anlama, anlatma ve bunu çalışanlara hissettirme zamanı.

    READ MORE
  • Kriz ve Liderlik

    Aslında kriz dönemleri yenilikler için en olgun dönemlerdir. Ekonomide karar alan her bireyin, her şirketin geleceği yeni bir gözle değerlendirdiği bu dönem, CEO’lara normal zamanlarda elde edemeyeceği imkânları sunar. Şirketin göğüslediği baskılar nedeniyle, sermayedar şirketten karlılık beklentisini en aza indirecek, çalışanlar yeni arayışlara sıcak bakacaktır. Bu dönemler, her şirkette her CEO’nun önündeki en büyük engel olan ‘değişime direncin’ en aza indiği, geleceğin yeniden tasarlanabileceği dönemlerdir. Bütün liderlerde olması gereken enerji, tutku, ikna, kararlılık, cesaret gibi özelliklerin yanı sıra, dönüşümü gerçekleştirecek özgün liderde bazı ek özellikler olması gerekiyor.Değişimin ve belirsizliğin arttığı dönemlerde özgün (otantik) liderliğin yükselmesi, bir anlamda alçak gönüllülüğün ve içtenliğin de organizasyonların içine yerleşmesi anlamına geliyor. Sadece çalışanların değil, tüketicilerin (ve genelde bütün insanların) aradıkları ‘güven’in cevabı da özgün liderlerin yönettiği organizasyonlarda bulunabiliyor.

    READ MORE
  • Güven Psikolojisi Yönetilmeli

    Zira kriz, beklenmedik ve hızlı biçimde ortaya çıkan şok edici bir durumu tanımlıyor. Halbuki bugün tartıştığımız bunalım, iki yıla yakın bir zaman diliminde ABD’den yola çıkarak kapımıza, adeta ‘’bakın ben geliyorum!” diyerek geldi. Bu bağlamda, biz de ülkemiz boyutunda ortak teşhisler çerçevesinde en gerçekçi önlemleri almak durumundayız. Doğal olarak, bu noktada en büyük görev “ekonomi yönetimine” düşmektedir. İlk aşamada en öncelikli önlem olarak ‘’güven psikolojisinin yönetilmesini” görüyorum. Bu bağlamda ekonomi yönetiminin, konuya detaylı biçimde hâkim olduğunun, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyip, bunların ülkemiz üzerindeki olası etkilerini en iyi biçimde tahlil edebildiğinin güvenini piyasaya ve kamuoyuna vermesi zorunludur. Reel sektöre bankacılık sisteminden likitide akışını sağlamak için ek tedbir alınabilir. Alınacak olan bu önlemlerin gelişmiş ve benzer ekonomik yapılarda olduğumuz ülkelerden geri kalmaması gerekir. Aksi halde, istenilen “güven ortamının” sağlanmasında büyük güçlükler çekeriz.

    READ MORE
  • Esnekliğin Kurumlara Kazandırdıkları

    Esneklik kavramı, sözlük anlamı itibariyle “değişebilme ve yeni gereksinim ve koşullara uyabilme derecesi”dir. Genel olarak esneklik ise, değişen durumlara ve belirsiz durumlarla başaçıkabilme yetkinliğidir. Sistemlerinin esnekliği, yönetimin esnekliği, sürecin esnekliği ve ürünün esnekliğine dayanmaktadır. Yönetimin esnekliği kurumdaki sistemin piyasadaki değişikliklere hızlı ve etkili şekilde uyum sağlayabilmesiyle gerçekleşir. Bu da stratejik düşünce ve vizyon belirleme ile mümkün olacaktır. Ancak kriz dönemlerinde, stratejik kararlardaki değişiklik ancak kısa vadede verimliliği ve karlılığı artırdığı durumlarda bir yönetim yetkinliği olarak geçerliliğini korur. Süreçleri esnek yapıda olan işletmeler, kısa sürede farklı ürünler üreterek, üretimden kaynaklanan krizlerin ekonomik biçimde çözümlenmesini sağlayabilirler. Süreçlerinin esnek bir yapıda olması, pazardaki değişimin üretim sürecine hızlı bir biçimde yansıtılmasını sağladığı gibi, önemli ölçülerde maliyetlere katlanmadan süreçlerde değişiklikler yapılabilmesini öngörmektedir. Ürün teknolojisini geliştirmek yatırım için oldukça büyük bir maliyeti beraberinde getirirken, çalışanların, daha verimli, değişime uyumlu, farklı düşünebilen, alternatif yaratabilen ve hızlı karar verebilen olmaları yönünde eğitim almalarını sağlamak, kriz dönemlerinde karlılığın artışına doğrudan etki eden ürün esnekliğinin sağlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

    READ MORE
  • Krizin Getirdikleri

    Kriz, mevcut dengelerin bozulması sonucu ortaya çıkan belirsizlikleri ve ani değişimleri kapsar. Buna bağlı olarak alışılagelmiş çözüm yaklaşımlarıyla bu süreci yönetmek mümkün değildir. Kriz dönemlerinde ortaya çıkan belirsizlikle birlikte yaşanan dilemma ise, kurumlarda çalışanların belirsizliği aşacak bilgilere ulaşmaya çalışmak yerine, ellerindeki fenerleri kapatıp belirsizliği ortadan kaldıracak bilginin kendilerine gelmesini bekleme moduna geçmeleridir. Bu belirsizlik ve bekleme ortamı kişilerde duygusal olarak da değişimler yaratarak kaygıyı arttırır. Kaygı ve endişe artarken kurum içinde karşılıklı güven ortamının da olmaması halinde yaşanan güven eksikliği kişilerin başta işini ve gelirini kaybetme olmak üzere farklı nedenlerle büyük korku yaşamalarına sebep olur. Bunun sonucu olarak kurum içinde stres artar, motivasyon ve buna bağlı olarak performans düşer. Oysa performans yönetimi bu dönemlerde her zamankinden daha da hassas ve önemli bir konu olup, gerek çalışanların gerekse kurum yönetiminin düşük performansı giderici her türlü tedbiri alması gerekir.

    READ MORE
  • Kendini Doğrulayan Kriz…

    Kaynak dergimizin 2009 yılında ele alınacak konu başlıklarını tartışırken şu anda okumakta olduğunuz 37. sayımızın “kriz” üzerine olacağını hiçbirimiz, değil aklımızdan geçirmek tahmin dahi edemezdik. Ekonomi iyi gidiyordu, siyasette ciddi problemler yoktu. Sadece, bazı söylentilere göre Mayıs ayını atlatabilirsek, yaz aylarında zaten ekonomi yavaşlardı, daha sonra ramazan ayı geliyordu ama Kasım-Aralık aylarında mutlaka küçük de olsa olumlu gelişmeler yaşanacaktı. “Türk parası çok değerli idi”, “cari açığımız büyüyordu”, “işsizlik artıyordu” gibi olumsuz görüşlere karşı dış ticaret açığını çevirebiliyorduk, ekonomi büyüyordu, ve benzeri olumlu görüşler arasında hep birlikte gidip geliyorduk.

    READ MORE
  • Zor Zamanlarda İnsan Kaynakları Stratejisi

    Bu yazımızda, yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz sırasında insan kaynaklarının neler yapması gerektiğiyle ilgili yöneticilerin deneyimleri aktarılmaktadır.

    READ MORE
  • İşten Ayrılmada Destek Program (İADE)

    Avrupa’da ve Amerika’da oldukça yaygın olan İşten Ayrılmada Destek (İADE) Programı (outplacement) çeşitli nedenlerle işini kaybeden çalışanlara, kişisel ve profesyonel özelliklerini yeniden değerlendirmeleri ve özelliklerine uygun iş olanakları araştırmaları konusunda yardımcı olmayı amaçlayan bir danışmanlık hizmetidir. İADE hizmeti, topluma ve insanlığa sağladığı katkı ile önem kazanmaktadır. Hem işverenin, hem de işten çıkarılan bireylerin olumlu kazanımlar elde etmesini sağlar. Her iki taraf için de zor olan bu durumu, her iki tarafın da en az zarar ve en yüksek fayda ile aşmasını sağlamaya yönelik olduğu için dünyadaki büyük şirketlerde yaygın olarak uygulanmaktadır. İADE hizmetinin sağladığı destekle, şirkette kalanlar “geride kalan sendromu” yaşamaz. Şaşkınlık, korku, kızgınlık ve güvensizlik duyguları ile başaçıkmayı öğrenir, enerjilerini olumsuz konuşma ve dedikodu yapmak yerine iş sonuçlarına odaklarlar. Bu süreçte soruları yanıtlanır, cesaret ve isteklilikleri desteklenir. Süregelen yüksek motivasyon, sadakat ve bağlılık duygularıyla verimlilik artışına katkıları devamlılık gösterir.

    READ MORE
Personova Kişilik Envanteri Testi