Krizde Yol Haritası

Kriz dönemlerinde yapılması gereken, detaylı bir analizle krizin boyutunun belirlenmesi ve ortaya çıkan resme göre etkili bir stratejinin geliştirilmesidir. Ancak şirket küçülmeleri, işsizlik gibi, genel ekonomik yapımızı belirleyebileceğimiz verilerin eksikliği, içinde olduğumuz bu zor dönemde önümüzü görmemizi engelliyor. Kurumsal başarılar, yönetim ve iş modellerinin rekabette üstünlük sağlayıcı özellikleriyle sürer. Bu sebeple krizler iş modelleri üzerine yeniden düşünme zorunluluğu getirir. İş yönetimi ve iş modelinin yenilenmesinde kurumlar geçmiş performanslarındaki en yüksek verimliliklerinin ve bu günkü risk alanlarının analizini yapmak durumundadır. Verimlilik arttırma tekniklerini (VAT) uygulamak için, maliyet yönetimi stratejilerini gözden geçirmek gerekir. Böylece faaliyet maliyetleri ile kurumsal kaynak maliyetleri orantılandırılır. Katma değer sağlamayan, yönetimsel ve operasyonel süreçlerin elenmesi beklenir. Kriz dönemlerinde ayakta kalabilmek için öne çıkan kurumsal ve bireysel değerler vardır. Öne çıkan bu 4 temel değer, müşteri değeri, kurumsal varlık bilinci, adanmışlık ve inovasyondur.

Mayıs 2008’den bu yana iş yaşamımın bir bölümünü İngiltere UCL’deki çalışmalarla sürdürüyorum. Bu bana dünyanın yaşamakta olduğu büyük krizde Türkiye’ye dışarıdan bakma olanağı verdi. Bu dönemde haberlerde öne çıkan başlıklarda üzülerek gözledim ki; ülkemiz varlığını, dünya insanlarına olumlu katkı sağlayan bir ülke olarak gösteremiyor. 

Pek çok ülke, Eylül 2008’in ortalarında varlığını hissettiren zorlayıcı ekonomik krizin kucağında çalkalanıyordu. Dünyadaki, büyük pazar ekonomileri devlet müdahalelerini beklemeye başlamıştı. İngiltere’de bankalardan her gün yeni bir korkulu haber geliyor ve herkes sınıfta kalan bankacılık sisteminin yeni risklerini tartışıyordu. Amerika’da 1929 krizinde ayakta kalmayı başaran Lehman Brothers’ın iflası bütün finans çevrelerinde derin bir şok etkisi yaratmıştı. Daralan ekonominin yükselen çan sesleri her ülkede duyuluyor, çöküşün sınırlarını daraltacak çözümler aranıyordu. İngiltere’de, önlemlerin başını mevduatların devlet güvencesine alınması çekti ve toplumsal bir patlamayı önlenmek için büyük çaba harcandı.

Dışardan bakınca

Bu süreç içerisinde Türkiye’yi yabancı meslektaşlarımla birlikte merakla izliyordum. İçinden geçtiğimiz süreç, daha önce yaşadığımız ve önemli ölçüde kendi üretimimiz olan krizlerden farklıydı. Başlangıç noktası ve nedenleri dış dünyadan kaynaklanmaktaydı. 2007 ortalarında ABD’de başlayan ekonomik kriz hızla tüm dünyayı etkisi altına almaktaydı. 

Türkiye’de ilk olarak internete “kriz kapıdan göründü” açıklaması düştü. “Global dünyanın acaba neresindeyiz?” diye düşündük. Aralığın ilk günlerinde televizyonlardan “ekonomik önlem paketinin tamamlanmak üzere olduğu” açıklandı ve “o” an itibarıyla, “krizin tepe noktasına ulaştığı ve inişe geçmiş olduğu” ifade edildi. 

Süreç ilerlerken, krizin Türkiye’deki yetkili kişiler tarafından ele alınış biçimini izledikçe şaşkınlığımız daha da arttı. Eylül ayında kapıdan baktığı söylenen krizin, bir ara bizi teğet geçtiğinden haberdar olduk. Aralık ayının sonunda da psikolojik olduğu söylendi. 

Ekonomi bilimine göre kriz; bir ülkedeki arz-talep dengesinin bozulması ve ekonomideki yapısal faktörlerle, ekonominin finansal kesimi arasındaki uyumsuzluğa verilen isimdir. Bu nedenle, yapısal ve finansal özelliklerin yeni koşullardaki tanımına gerek duyulur. 

Kriz dönemlerinde yapılması gereken, detaylı bir analizle krizin boyutunun belirlenmesi ve ortaya çıkan resme göre etkili bir stratejinin geliştirilmesidir. Ancak şirket küçülmeleri, işsizlik gibi, genel ekonomik yapımızı belirleyebileceğimiz verilerin eksikliği, içinde olduğumuz bu zor dönemde önümüzü görmemizi engelliyor.

Kriz “bitişi” simgeler

Krizler bir dönemin kapanma sinyalleridir. Bu “yeni bir dönem”e geçilerek rekabet üstünlüğünün sürdürülmesini gerektirir. En büyük bedeli, krizi ve bunalımı reddedenler öder ve ödetir. Çünkü “hayat-iş-para” üçgenindeki her değişken bir diğeriyle doğru ilişkilidir. Denklemdeki değişkenlerden birinin küçülmesi diğer ikisinin de küçülmesini zorunlu kılar.

Kurumsal başarılar; yönetim ve iş modellerinin rekabette üstünlük sağlayıcı özellikleriyle sürer. Bu sebeple krizler iş modelleri üzerine yeniden düşünme zorunluluğu getirir. İş yönetimi ve iş modelinin yenilenmesinde kurumlar geçmiş performanslarındaki en yüksek verimliliklerinin ve bu günkü risk alanlarının analizini yapmak durumundadır. Verimlilik arttırma tekniklerini (VAT) uygulamak için, maliyet yönetimi stratejilerini gözden geçirmek gerekir. Böylece faaliyet maliyetleri ile kurumsal kaynak maliyetleri orantılandırılır. Katma değer sağlamayan, yönetimsel ve operasyonel süreçlerin elenmesi beklenir. 

Bu düzenlemelerin yardımı ile karlılık sağlayarak kurumun varlığını devam ettirmek, müşteri için değer yaratmakla olasıdır. Bir hizmet veya ürün müşterinin ihtiyaçlarını karşılarsa anlam taşır. Dolayısıyla müşteri adına katma değer yaratmayan her işlem zorlayıcı bir maliyettir. Müşteri için sunulan hizmet veya ürün değer katmaktan uzaklaşırsa “o” ürüne veya hizmete müşteri tercihi azalır. Buna karşılık müşteriye “vay canına” dedirtecek diğer teklifleri sunmak kurumun başarı olasılığını arttırır.

Kriz dönemi değerleri

Bütün bunların gerçekleşmesi ve kriz dönemlerinde ayakta kalabilmek için öne çıkan kurumsal ve bireysel değerler vardır. Öne çıkan bu 4 temel değer; müşteri değeri, kurumsal varlık bilinci, adanmışlık ve inovasyondur.

Müşteri Değeri: Kriz dönemleri, müşterinin değerini bir kez daha hatırlatır. Bu dönemde müşteri ihtiyacının ötesine geçmek, müşterinin stratejik hedeflerine katkı yapmak, onun ortağı olmak daha da büyük önem kazanır. Arz talep dengesi birbirini beslerse sürdürülebilir. Bu günlerde kurumlar çeşitli stratejiler geliştirerek krizle başa çıkmaya çalışıyorlar. Müşteriyi yeniden tanımlamak, var olan müşterilerin stratejik ortağı olmaya devam etmek, ihmal edilen müşteri ilişkileri varsa bu ilişkileri düzenlemek çalışmaların başında yer almalıdır.

Kurumsal Varlık Bilinci: Kurumun varlığını sürdürebilme bilincinin yaşatılmasıdır. İnsan kaynağı, alt yapısı ve süreçleri ile finansal gücünün dayanakları analiz edilir. Gerekiyorsa yeni yol haritaları çizilir. Bu dönem, kurumların nereye gitmek istediğini, hedeflerini, değerlerini, vizyon ve misyonunu gözden geçirmesi için iyi bir fırsat olabilir. Bu tanımların müşteri, tedarikçi ve çalışan zinciri içerisinde ele alınmasına yeni bir ivme verebilir. 

Adanmışlık: “Enerjimizi nereye koyarsak hayat orada gelişir”. Kurum ya da birey olarak enerjimizi, almak zorunda olduğumuz olumsuz kararlara, sürecin olumsuz etkilerine odaklamak, üretici ve katkı sağlayıcı olmayı engeller. Oysa varlık sebebinin iş ile olan ilişkisini çözümlemek süreci kolaylaştırır. Adanmışlığın ölçütü her günün sonunda yaratılan katma değerin sorgulanması ve somut sonuçların paylaşılmasıdır.

Inovasyon: Kriz döneminde var olan kısıtlı kaynakları kurumun ve pazarın mevcut yapısı dışına çıkmadan, küçük, yeni ve daha iyi fikirler üretmeye ayırmak akıllıca olacaktır. Aynı zamanda çalışanların yaratıcı düşünceleri yenilik ve değişim talepleri desteklenmelidir.Verileri doğru değerlendirmek bu temele dayalı planlar yapmak doğru bir başlangıçtır. Bu değerleri kararlar için kılavuz yapmak da krizden çıkış arayışlarını kolaylaştıracaktır.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi