Değerli KAYNAK Dostları
Varlığından mutluluk duymak, insani değerlere ve topluma katkıda bulunmak insanın var oluşunu anlamlı kılar. Bu anlamı oluşturmadaki temel koşul ruh ve beden sağlığına sahip olmaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün milenyum hedefi, insanın sosyal ve ekonomik açıdan üretken bir hayat yaşamasına imkan verecek sağlık düzeyine ulaşmasının sağlanmasıdır. Sağlık alanındaki bu stratejinin gerçekleşmesinde sosyal ve ekonomik alanda hizmet üreten tüm sektörlere görev ve sorumluluk düşer. Ruh ve beden sağlığı birbirinden ayrılamayan bir bütündür. Kurumların çalışanlardan elde edeceği performans bu bütünsel sağlığın var olmasıyla mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü ruh sağlığını bireyin kendi becerilerini fark ederek günlük streslerle başaçıkabildiği, bulunduğu toplulukta verimli performans gösterebildiği iyilik hali olarak tanımlar. Ruh sağlığı bozuklukları yaygın görülen depresyon, kaygı ve uyku bozukluklarından, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi daha az rastlanan hastalıklara kadar geniş bir yelpazeye yayılır.
Batı ülkelerinde ruh ve akıl sağlığı sorunu olan çalışanların iş rollerini yerine getirememesinin ve bu sebeple ortaya çıkan çalışan yetersizliğinin yönetilmesi “disability management” stratejileri ile ele alınır. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın 2011-2023 yıllarını kapsayan Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’na göre, ruh sağlığı sorunu olan kişilerin kanuni haklarının korunmasına yönelik önlemler gündeme gelmiştir. Ancak ülkemiz kurumlarında bu alandaki çalışmalar beklentileri karşılar düzeyde değildir.
Akademik literatürde ruh sağlığının hayatın üç kritik alanında belirgin bir yönlendirici olduğu belirtilir: Eş ilişkisi, iş ilişkisi, zevk alınan eğlence biçimi. İş ve özel hayat birbirinden bağımsız değildir. Kişilik özellikleri, yetkinlikler, alışkanlıklar, sosyal çevre ve yaşam ruh sağlığı üzerinde rol oynayan değişkenlerdir.
İş hayatında ruh sağlığına odaklandığımız bu sayıda Baltaş Grubu yazarlarının birikim ve yaşantılarının yanı sıra, Ahmet Çelikkol, 1920’lerden başlayarak günümüze uzanan endüstriyel psikiyatrinin tarihçesini çerçevelerken, küreselleşmeyle giderek artış gösteren endüstriye bağlı ruh sağlığı sorunlarının nedenlerini aktardı. Nazlı Balkır, iş hayatında yaşanan olumsuz duygularla başaçıkma zorunluluğundan doğan duygu yönetiminde, hangi zihinsel stratejilerin kullanılması gerektiğini açıkladı. Nursel Telman, yazısında iş yaşamını tehdit eden önemli bir kişilik bozukluğunu, sosyopatiyi tüm boyutları ile tanıttı. Durucan Baltaş, iş hayatında yaşanan ruhsal sorunların artmasıyla kurumların bu konuda sorumluluk almaları gerekliliğinin altını çizerek bu kişilerin tekrar işe kazanımlarının önemini paylaştı.
Elinizdeki KAYNAK, kurumların ve İK bölümlerinin şirket politikaları doğrultusunda yürüteceği ruh sağlığı yönetimi çalışmalarının önemini ve gelişmiş ülkelerin bu alandaki uygulamalarını tanımaya olanak sağlayacak.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ