Bu yazıda, günümüzün en önemli ve yaygın kişilik bozukluklarından biri olan psikopati, yeni tanımıyla antisosyal kişilik bozukluğuna (AKB) değineceğiz. Özellikle antisosyal kişilik bozukluğu olanların topluma karşı aşırı ve genellikle etik olmayan eylemler sergilediği görülür. Bu tip bireylerin birçoğunun cezaevlerine düşmeleri beklenen sonuçtur, ancak azımsanmayacak bir oran yakın çevresini manipüle edip yakalanmaktan kurtulabilir. Tüm dünyanın Enron olayında tanık olduğu gibi çalışanların ve piyasaların derin yaralar almasına sebep olur. Sermaye piyasaları eğitimlerinde risk ekonomisinin örnek olayı olarak tarihte yerini alır.
Bu yazıda, günümüzün en önemli ve yaygın kişilik bozukluklarından biri olan psikopati, yeni tanımıyla antisosyal kişilik bozukluğuna (AKB) değineceğiz. Özellikle antisosyal kişilik bozukluğu olanların topluma karşı aşırı ve genellikle etik olmayan eylemler sergilediği görülür. Bu tip bireylerin birçoğunun cezaevlerine düşmeleri beklenen sonuçtur, ancak azımsanmayacak bir oran yakın çevresini manipüle edip yakalanmaktan kurtulabilir. İşe girişte renkli görünümleri ile ilgi çekerler. Ancak mesleki olarak yükselme şansı bulurlarsa aldıkları kararlar kurumlarının itibarını sarsar ve maddi değer kaybına yol açar. Tüm dünyanın Enron olayında tanık olduğu gibi çalışanların ve piyasaların derin yaralar almasına sebep olur. Sermaye piyasaları eğitimlerinde risk ekonomisinin örnek olayı olarak tarihte yerini alır.
Antisosyal kişilik bozukluğu olan insanların öne çıkan özelliği başkalarının haklarını aldatıcı, saldırgan ve toplum karşıtı davranışlarla sürekli olarak göz ardı ve ihlâl etme eğilimleridir. Bu kişiler yaşamları boyunca toplumsallaşmamış ve sorumsuz davranış örüntüsü sergilerler. Ne kendilerinin, ne de başkalarının güvenliğini fazla önemsemezler. Bu özellikleriyle yaşadıkları toplumla sürekli çatışma içindedirler, hapisle cezalandırılma oranları da yüksektir. Yalnızca 18 yaş ve üzeri bireylere AKB tanısı konabilir ve DSM-IV-TR’ye göre, tanı için 15 yaşından büyük kişinin sürekli olarak tutuklanmaya neden olacak davranışlar sergilemesi, aldatıcı, dürtüsel, asabi, saldırgan davranışları tekrarlaması, güvenliğe önem vermemesi, iş ya da para konularında tutarlı olarak sorumsuzca davranıyor olması gerekir. Ayrıca kişinin 15 yaşından önce de davranış bozukluğu belirtileri sergilemiş olması gerekir.
AKB, DSM-III’te 1980 yılında yer almıştı. Ancak bu bozukluğun birçok temel özelliği uzun bir süre boyunca psikopati ya da sosyopati olarak adlandırılmıştı. Psikopatinin en kapsamlı ve sistematik tanımı 1940’larda Cleckley (1941, 1982) tarafından yapılmıştı1. AKB’nin DSM-III ve DSM-IV-TR’deki tanımlayıcı özelliklerinin yanısıra, psikopati empati eksikliği, şişirilmiş bir kendini övme, kibirlilik, kendini övme, söz cambazlığı, yüzeysel etkileyicilik gibi kişilerarası ayırıcı özellikler de içerir. AKB’nin genel nüfustaki yayılımı erkekler arasında %3, kadınlar arasında %1’dir.
Hare (2003)1 klinisyen ve araştırmacılara yönelik olarak, geçmiş okul, polis ve cezaevi kayıtlarına ve görüşmelere dayanan geniş kapsamlı bir taramaya ve Cleckley ölçütlerine dayanarak 20 birimlik bir psikopati kontrol listesi geliştirdi. Çalışmalar, birbiriyle ilişkili ancak birbirinden ayrılabilir iki boyutu işaret ediyor:
- Duygu ve kişilerarası yön: Pişmanlık ya da suçluluk gibi duyguların yokluğu, duyarsızlık ve empati eksikliği, kelimelerle oynayarak yüzeysel etkileme ve patolojik olarak yalan söyleme.
- Davranışlar: Uyarı tutkusu, davranışların denetimindeki zayıflık, sorumsuzluk ve asalak yaşam tarzı.
İkinci boyut, birinci boyuta oranla tanıyla daha yakından ilişkilidir. Yapılan kapsamlı taramalar, kayda değer sayıda hükümlünün, AKB tanısı için gerekli olan antisosyal ve saldırgan davranışları sergilerken, psikopati tanısına yetecek oranda bencil, duyarsız ve asalak davranışlar sergilemediğini göstermektedir. Göstergeler bazı noktalarda tartışmalı olsa da, Cleckley-Hare ölçeği tanı koymak için en yaygın kullanılan araçlardan biridir.
Günümüzde kullanılan AKB kavramıyla ilgili başka bir kritik durum, duygu-kişilerarası psikopati özelliklerini sergileyen, ancak antisosyal boyut özelliklerini yasal sorunlara neden olmayacak kadar az sergileyen önemli oranda bir toplum kesitinin varlığıdır. Araştırmacılar genellikle saldırgan davranışı, psikopatoloji kavramının temel yönlerinden biri olarak görme eğiliminde değildir. Onlarca yaralayıcı örneğini gördüğümüz ilkesiz ve yağmacı iş dünyası profesyonelleri, manipülasyon eğilimli avukatlar ve arabulucular, baskıcı ve saldırgan yöneticiler, gerçeklerden tamamen kopuk davranan CEO’lar ve düzenbaz politikacılar bu gruba dahil edilebilir. Bu örnekleri inceleme konusu yapmak oldukça zor olduğu için, yasal kurumların ulaşamadığı bu tip psikopat kişilerle ilgili çok az çalışma vardır.
İş yaşamında bazı ürküten ve şaşırtan olaylar bu patolojinin tarafla yaşattığı hayat krizleridir. Bir bankanın yılsonu balosunda üst düzey erkek yöneticilerden biri, alkolün de etkisiyle, kadın müdürlerinden biriyle dans etmek istemişti. Kadın yönetici, kendisi için tehlikeli gördüğü bu teklifi kibar bir salvoyla savuşturmayı başardı. Fakat erkek yönetici vazgeçmişe benzemiyordu. Kısa bir süre sonra sözlerindeki nezaketsizlik oranı daha da arttı ve şansını ikinci kez denedi. Kadın yönetici, kısa bir ilginin erkek yöneticiyi vazgeçireceğini düşünerek yöneticiyle konuşmayı denedi. Kendisi daha sonra bu davranışının erkek yöneticiyi daha da cüretkâr yapmaktan başka bir işe yaramayacağını ağlayarak anlatacaktı. Olay sözle ve elle tacize kadar tırmanmıştı. Yine de o gece olay fazla büyümeden kapandı. Kadın yönetici, hemen ertesi gün, kendisi de kadın olan İK direktörüne durumu anlatıp ne yapması gerektiğini danıştı. Aldığı cevap, bu tür olayların büyütülmemesi, hatta kadınlık gururunun okşanması olarak değerlendirilmesi gerektiğiydi, durumu daha fazla büyütmesinin kimseye yarar sağlamayacağını da ekledi İK direktörü. Bu cevapla yetinmeyen kadın yönetici bankanın etik komitesine başvurdu. Sonuç olarak, erkek yönetici başka bir birime gönderildi, kadın yönetici performans sorunları gerekçe gösterilerek iki ay sonra işten çıkarıldı.
Bu tip bireylerle ilgili çalışma yapmak isteyen bir araştırmacı, gazeteye şahane bir ilan vermişti:
“Maceraperest misiniz? Psikolog heyecan dolu, atılgan bir hayat yaşayan, maceraperest, gözü kara insanları inceliyor. Sırf meydan okumuş olmak için her şeyi yapabilecek tiplerden biriyseniz ve ücretli bir deneyde yer almaya varsanız, adresinizi, telefonunuzu ve ne kadar ilginç olduğunuza dair kısa özgeçmişinizi aşağıdaki adrese gönderin…”
Bir dizi testten sonra, ilana cevap verenlerin hastanede tedavi gören psikopatlarla kişilik bakımından aynı yapıda oldukları görüldü. psikopati sergileyen kişiler üzerinde yürütülen başka çalışmalar da bu Suç teşkil etmeyen bulguyu doğruladı2.
Örneklerden biri de tanının doğru konmaması nedeniyle çözümün farklı yönlerde aranması ile ilişkili.
Uluslararası bir şirketin direktörlerinden biri, kendisine bağlı çalışan birim müdürlerinden birisi için koçluk desteği istemişti. İlk görüşmeler gayet olumluydu, her şey olması gerektiği gibi iyi gidiyordu.
Daha sonra direktör, aslında faturalarda yolsuzluk diyemeyeceği, ama onaylayamayacağı usulsüzlükler olduğunu ve özellikle bu davranışın üzerine gidilmesi gerektiğini söyledi. Kısa bir şaşkınlıktan sonra nasıl ilerleyeceğimizi belirledik ve görüşmelere nasıl devam edeceğimizi öngördük. Fakat ilerleyen oturumlarda durum netliğe kavuşmadığı gibi, biraz da karmaşıklaşmıştı. Yönetim sorunlarında bariz bir fark ortaya koyabildik ancak direktörün istediği kişiyi klinik psikoloji alanına giren konudaki tedavi edici çözüme yönelmeye ikna edemedik. Daha sonra CEO da olaya müdahale etmek durumunda kaldı, ya da müdahale ettirildi. Sonuç olarak kısa bir süre sonra birim müdürü işten çıkarıldı, direktör de emekliliğe sevk edildi.
Psikopatlar etik değerleri, sözel düzeyin ötesinde, anlama ve kabul etme yetisinden uzak görünürler. Kelimelerle oynayarak yüksek ahlaki standartlara uyduklarını iddia ederler, ancak görünürde bunun davranışlarıyla pek de bir alakası yoktur. Vicdan gelişimleri ya geridir, ya da hiç yoktur, sosyal düzen ve yasalar onları bağlamıyormuş gibi davranırlar. Buna karşın entelektüel gelişimlerinde sorun olmaz.
AKB’nin yaygın bir diğer göstergesi de dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğudur: yerinde duramama, dikkatini odaklayamama, kısa dikkat süresi, yüksek düzeyde dikkat dağınıklığı, dürtüsel davranış. Heyecan arayışı, sapkın ve gelenek dışı davranış eğilimleri nedeniyle yasaları sonuçlarını düşünmeden çiğnerler. Hak etmeyi değil, almayı öğrenirler. Anlık zevkleri, gelecekteki kazanım ve uzun vadeli hedeflere yeğlerler.
Sosyal ortamların aranan kişileridir. Etkileyici ve hoşturlar, kendilerini sevdirirler ve kolaylıkla yeni arkadaş edinirler. Başkalarının ihtiyaçlarını iyi bir şekilde kestirirler ve ustaca istismar ederler. Yalan söylerler, yalanları açığa çıktığında gerçekten üzülmüş gibi davranırlar ve telafi edeceklerine söz verirler, ancak bu yönde davranmazlar. Yakın arkadaşlıkları pek sürdüremezler. Cinsel ilişkilerinde zorlayıcı, manipülatif, istismar edici davranırlar, eş olarak da sorumsuz ve sadakatsizdirler.
Yazarların ve senaristlerin en çekici karakterleri onlardır. Patricia Highsmith’in enfes romanı (1955) Yetenekli Bay Ripley (The Talented Mr.Ripley) 1999 da Anthony Minghella tarafından sinemaya uyarlandı. Matt Damon, Jude Law, Gwynett Paltrow ve Cate Blanchett unutulmaz bir performans sergilediler. Ripley’in canlandırdığı karakter, bu çok ciddi kişilik bozukluğunun mükemmel bir örneğidir.
Araştırma verileri benmerkezcilik, duyarsızlık ve istismar boyutunun yüksek olduğu psikopatlarda kaygı ve korku koşullanması düşüktür. Araştırmalar çeşitli kurumlara yatırılan psikopatlar üzerinde yapıldığı için yasadışı etkinliklere bulaşmamış, ya da hiç yakalanmamış kişiler hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz.
AKB, geniş bir kültürel yelpazede görülür, kabileler gibi kapalı kültürlerden gelişmiş sanayileşmiş ülkelere kadar uzanır. Farklı olan bozukluğun davranışsal olarak dışa vurumudur, örneğin Çinliler daha düşük saldırganlık ve şiddet içeren davranış gösterirler.
AKB’nin toplulukçu ve bireyci kültürlerdeki farklı yapısı belki de böyle açıklanabilir. Rekabetçilik, kendine güven ve daha bağımsız davranma, bireyci kültürlerde öne çıkmaktadır.
Sosyal gruba katkı ve bağlılık, otoriteyi kabullenme ve ilişkilerin sürekliliği toplulukçu kültürlerde öne çıkmaktadır. Buna göre bireyci kültürün yaygın olduğu toplumlarda antisosyal davranışın ortaya çıkma olasılığı daha yüksek olabilir.
İleri düzeyde başarı odaklılık bu patolojiyi temsil eden davranışların ortaya çıkmasına ve takdir edilmesine yol açabilmektedir. Kurum stratejilerinde ruhsal hastalıklara duyarlılık ve bu konuda süreçlerin oluşması ortaya çıkabilecek pek çok sorunun önceden kestirilmesine yardımcı olur.
Kaynak
- www.hare.org/references/hare.html
- http://psych.wisc.edu/Newman
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *