“Bomba Gibi”

“Bomba Gibi”

Kültürün duyguları nasıl şekillendirdiğinin ele alındığı yazıda, kültürlerin ayrıştığı en temel boyutlardan olan bireycilik/toplulukçuluk boyutunun mutluluğumuzu ne derece etkilediği ele alınıyor.

“Nasılsın?”“Ne olsun…”“Yuvarlanıp gidiyoruz işte…”“Bildiğin gibi… Seni sormalı…”

“İyiyim”in alçak perdeden, neredeyse özür diler gibi bir tonda söylendiği ve hemen akabinde şükredildiği bir kültürde yetişmişseniz bu soruya verilen “Bomba gibiyim” cevabı karşısında irkilirsiniz. Ben böyle biriyle tanışmıştım ve her “bomba gibi” cevabı bana tuhaf gelirdi. Yadırgardım yani. Düşünülüp bulunmuş, yapay bir söz olarak kulaklarımı tırmalardı “bomba gibi”.

Nedenini çok sonra anladım: Çünkü bomba gibi, harika, çok iyi, çok mutlu olmak, olsak da bunu böylece ifade etmek kültürümüze aykırı. Tek nedeni “nazar değer” korkusu da değil…

Kültür duygularımızı belirler*

İnsanlar, fark etmeseler de, kültürlerine uygun tutum içinde olduklarında kendilerini “iyi hissederler”. Bunu, kültürlerin ayrıştığı en temel boyutlardan olan bireycilik/toplulukçuluk boyutunda ele alalım: “İyi hissettiren tutum” bireyci kültürde “farklı olmak, diğerlerinden önde olmak”, Türk kültürü gibi toplulukçu kültürlerde ise toplumun bütününe uyum sağlamaktır. 

Bireyci kültürlerde mutluluğun temel kaynağı, kişinin kendisidir. Bireyci kültürlerde benlik, başkalarından kesin sınırlarla ayrılan, bağımsız ve özerk bir yapıdır. Mutluluk kişinin kendi istek, ihtiyaç ve duygularına bağlıdır. Kişi mutlu olup olmadığını, ne kadar mutlu olduğunu kendi duygularına dönerek, kendini dinleyerek ölçer ve anlar.

Toplulukçu kültürlerde mutluluğa, kişinin kendisi için önemli diğerleriyle olan ilişkileritemel oluşturur. Toplulukçu kültürlerde benlik, kişinin kendini ait hissettiği grubun bir parçası olarak yapılanmıştır. Bu grubun – aile, yakın arkadaşlar, hemşeriler gibi – mutluluğu, kişinin mutluluğu üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. Grup normlarına uymak önemlidir. Bu grupla olan ilişkilerdeki uyum ve doyum, temel mutluluk kaynağıdır. Örneğin, her yeni doğan bebek için öncelikle “hayırlı evlat olması” – yani içinde yaşadığı topluma yararlı olması – temenni edilir. Türk toplumunda yaşayan birey, mutlu olup olmadığını değerlendirirken, hayırlı bir evlat olup olmadığını göz önüne alacaktır.

Toplulukçu kültürde “çok iyi olmak” neden “iyi değil”

Toplulukçu kültürlerde duygular, ilişkilerdeki uyumu besleme ve koruma görevi de görürler. Herkesin “ortak iyiliği”nin bir parçası olmak “iyi”dir; tek başına “çok iyi” olmak ise topluluk içindeki uyumu bozar, otonomiyi vurgular ve hoş karşılanmaz. Diğerlerinin – kendileri farkında olmasalar dahi – “benim başımda bir sürü dert var, bu niye bu kadar iyi ki, ne var bu kadar iyi olacak…” düşüncelerinden yola çıkarak kıskançlık gibi olumsuz duygular geliştirmesine yol açabilir.

Toplulukçu kültürlerde, kişisel mutluluk ve başarının ifadesi, toplum içindeki uyuma ve ortak başarıya yönelik bir tehdit olarak görülebilir. Çevredekilerin, kişinin kendisi için önemli diğerlerinin duygularıyla zıt düşebilir ve uyumu bozabilir. Bu sebeple bireysel, sadece kendimize yönelik ve kendimizle ilgili mutluluk duyguları yaşamaya ve ifade etmeye alışık değilizdir. Alışık olmadığımız şey de – “bomba gibi” ifadesi gibi – kulaklarımızı tırmalar.

Mutluluk nedir?

Mutlulukla ruh sağlığı arasındaki ilişki, araştırmalarla ortaya konmuştur1.Dünya yüzündeki insanların çoğu mutludur. Bu, evrimin bir hediyesi: mutluluk gibi olumlu duygular insanların birbirine yakınlaşmasını kolaylaştırır, bir arada yaşamasını mümkün kılar. Ancak mutluluğun kaynaklarının kültüre göre farklı olmasının bir uzantısı olarak, mutluluk anlamına gelen duygular da kültüre göre farklılık gösterir. Örneğin, bireyci kültürlerde “ideal duygu”lar sevinç, coşku, heyecan gibi – toplulukçu kültürlerde daha çok “taşkınlık” olarak adlandırılan – duygular olarak yapılanmıştır (Bu duyguları yaşatan “ekstrem spor”ların dünyanın en bireyci kültürü olan ABD kültüründe doğup yaygınlaşmasına şaşmamak gerekir). Toplulukçu kültürlerdeki “ideal duygu”lar ise huzur, sükûnet, rahatlık, tevekkül gibi duygulardır.

İş hayatında doyum

Mutluluk anlamına gelen duyguların kültürden kültüre değişmesinin bir uzantısı olarak, iş hayatında mutluluk ve doyum da kültürden kültüre farklılık gösterir. Psikoloji ve İK uygulamalarının beşiği ABD gibi bireyci kültürlerde, bireysel başarı, kendini geliştirmek ve gerçekleştirmek gibi yaptığı işten zevk almak da, kişinin işinde yaşadığı doyumun temelini oluşturur. “İş zenginleştirme” (job enrichment), iş genişletme (job enlargement), “iş rotasyonu” (job rotation) gibi Amerikan iş hayatına ait terimler de, işi daha kapsamlı, ilginç ve zorlayıcı hale getirerek çalışanın motivasyonunu artırma yöntemleri olarak hayata geçmiştir. Ancak Türk kültürü gibi toplulukçu ve güç uzaklığı yüksek (hiyerarşik) bir kültürde kişinin ilginç ve zorlayıcı bir işi kotarmaktan aldığı tatminden çok, iş arkadaşları ve özellikle de saygı duyduğu yöneticisinin takdirini kazanmaktan dolayı duyduğu gurur, motive edici olacaktır. İş doyumunu artırmada, kişinin kendini ait hissettiği gruptan “aferin” ile gelen itibar, kritik önemdedir.

Türk kültürü gibi güç uzaklığı yüksek ve belirsizlikten kaçınan kültürlerde çalışanların güvendikleri, kendilerini kolladığını hissettikleri, herhangi bir terslikte başvuracaklarını bildikleri, belirsizliği azaltan ve önlerini görmelerini sağlayan bir liderin varlığı da iş doyumunu sağlama açısından çok önemlidir. Belirsizlikten kaçınan kültürlerde güven ve emniyet hissi, çalışanın kendini iyi ve mutlu hissetmesinin esasıdır.

Nasılsınız?

Yuvarlanıp gidiyor musunuz? Belki de – kültürümüzün izin verdiği ölçüde:) – yuvarlanıp gitmeyi bırakır ve ayağa fırlayıp “bomba gibiyim” dersek gerçekten de öyle olur, harika işler başarırız, kim bilir…

* Duyguları belirleyen tek etken, şüphesiz, kültür olamaz. Yaşadığımız duyguları asıl belirleyen faktör mizacımızdır ve elbet mizacımız da içinde yaşadığımız kültür tarafından şekillendirilmiştir. Gerçekte yaşadığımız duyguları daha çok mizacımız, ancak yaşamak istediğimiz (ideal) duygularımızı daha çok kültürümüz belirlemektedir. 

Kaynak

  1. http://pelagiaresearchlibrary.com/european-journal-of-experimental-biology/vol2-iss5/EJEB-2012-2-5-1880-1886.pdf

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi