Geçmişten Bugüne Anlam Duygusu

Hızlı bir değişim rüzgârına kapılmış dünyamızda son dönem gelişmeler, şirketlerin özellikle kaliteli ve doğru eleman bulma konusunda birbirleriyle rekabetini de beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla, eleman bulmak kadar, o elemanın şirkette kalıcı olmasını sağlamak da gerek maliyetler gerekse kalite açısından büyük önem arz etmektedir. Ann Coombs, ‘The Living Workplace’ adlı kitabında, 1998 yılına kadar çalıştığı hiçbir şirkette işin anlamlılığı gibi konulara değinilmediğini, ancak günümüzde araştırma yaptığı şirketlerin yarısından fazlasında anlam olgusunun öneminin kavranmış olduğunu anlatmaktadır. Bir makalesinde Borkowski, örgüte bağlılık ve işle ilgili anlam duygusu konularının bir jenerasyondan diğerine taşınır nitelikte olduğunun ve 1963-1977 yılları arasında doğmuş olan, X nesli olarak nitelenen, yönetici ve kadroların bu konulara daha fazla önem verdiklerinin altını çizmiştir. Anlamlılık duygusu, bireylerin kendilerine belirlemiş oldukları temel değerlerden oluşan vizyon ve misyonları içermektedir. Eğer, bireyin hedeflerindeki yaptığı işin içeriği ve sonuçları ile örtüşmekte ise, birey haz duyar, yaptığı işi keyifle yapar.

Yunan mitolojisinde, Corint’in masallar kralı Sisyphus, davranışlarıyla tanrıları o kadar çok kızdırır ki ölümünden sonra sonsuza kadar, bir kayayı dağ yamacından yuvarlayarak yukarı çıkarmaya mahkûm edilir. Efsaneye göre Sisyphus kaya ile birlikte dağın tepesine ulaştığı anda kaya tekrar aşağı yuvarlanır ve Sisyphus kayayı yeniden dağın tepesine çıkarmak zorunda kalır. 

Bu efsane, yüzyıllardır hayatın anlamını yorumlayan felsefeci ve düşünürlere ilham kaynağı olmuştur. Kimine göre, Sisyphus kayaları yukarı taşırken aslında ulvi bir amaca hizmet etmekte, kimine göre ise yolda Sisyphus’un karşılaştığı olaylar amacı belirlemektedir.

Sisyphus’un mücadelesi, günümüz yoğun temposunda çalışan bireylerinin de anlam arayışına güzel bir örnek teşkil eder. Her sabah, rutin içinde işine giden ve gün boyu çeşitli uğraşlar içerisinde koşuşturmakta olan birey, bir an durur ve düşünür, “tüm bunların benim için anlamı nedir?” .

Araştırmalara göre “anlam yaratmak”

Anlam duygusu, bireylerin kendilerine belirlemiş oldukları temel değerlerinden oluşan vizyon ve misyonları içermektedir. Eğer, bireyin hedefledikleri yaptığı işin içeriği ve sonuçları ile örtüşmekte ise, birey haz duyar, yaptığı işi keyifle yapar. Bu değerler, içinde çalıştığı kurumun değerleri ile de örtüşüyorsa, bireyin kuruma bağlılık ve aidiyet duyguları da güçlenir.

İş dünyasında anlam duygusu konusu son yıllarda gittikçe önem kazanan bir olgu haline gelmiştir. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi, anlam duygususunun, örgütsel bağlılık, motivasyon gibi çalışanın ve kurumun performansını doğrudan etkileyen faktörlerle ilişkisinin bilimsel araştırmalar sonucu ortaya konmuş olmasıdır. 

Kahn tarafından US Midwestern sigorta şirketinde yapılan bir bilimsel araştırma, çalışanların örgüte bağlılıklarında en kuvvetli ilişkinin anlam duygusu aracılığıyla olduğunu göstermektedir. Yine aynı araştırma sonuçlarına göre anlam duygusunun iş zenginleştirme ve birey-iş uyumu değişkenleri ile pozitif yönde ilişkisi belirtilmektedir. Kahn’ın çalışması bu konuda yapılmış ve benzer sonuçlar elde edilmiş birçok araştırmaya sadece bir örnek teşkil etmektedir.

Hızlı bir değişim rüzgârına kapılmış dünyamızda son dönem gelişmeler, şirketlerin özellikle kaliteli ve doğru eleman bulma konusunda birbirleriyle rekabetini de beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla; eleman bulmak kadar, o elemanın şirkette kalıcı olmasını sağlamak da gerek maliyetler gerekse kalite açısından büyük önem arz etmektedir. 

Yapılan araştırmalar, belirli bir dönem içinde personelin işe giriş ve işten ayrılış hızını gösteren‘turnover’ın işletme maliyetlerinin %3,4-5,8’i oranında olduğunu göstermektedir Waldman ve Kelly tarafından yürütülen araştırmalar, bu maliyetlere, çalışanların hızlı turnover sonucu yaşadıkları moral bozuklukları, performanstaki ve üretim kalitesindeki düşüşler ilave edildiğinde, şirketin uğradığı zarar neredeyse ikiye katlanmaktadır. Tüm bu faktörler göz önünde tutulduğunda, çalışanların örgüte karşı duydukları bağlılık ve sadakat konularına verilen önemin abartıdan çok uzak olduğu açıktır. 

Ann Coombs, ‘The Living Workplace’ adlı kitabında; 1998 yılına kadar çalıştığı hiçbir şirkette işin anlamlılığı gibi konulara değinilmediğini, ancak günümüzde araştırma yaptığı şirketlerin yarısından fazlasında anlam olgusunun öneminin kavranmış olduğunu anlatmaktadır. Bir makalesinde Borkowski, örgüte bağlılık ve işle ilgili anlam duygusu konularının bir jenerasyondan diğerine taşınır nitelikte olduğunun ve 1963-1977 yılları arasında doğmuş olan, X nesli olarak nitelenen, yönetici ve kadroların bu konulara daha fazla önem verdiklerinin altını çizmiştir. 

Hudson’ın Brockton Massachusetts’te bulunan Veteran Affairs Hospital ve Saint-Louis Barnes-Jewish hastanelerinde çalışan hemşire ve personel üzerinde anlam duygusu konularında 1996 yılında yaptığı bir araştırmanın sonucuna göre; hizmet kalitesinin arttığı ve buna bağlı olarak hastaların daha hızlı iyileşerek hastanede kalma sürelerinde belirgin bir azalma olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca; bir finans kuruluşunda, örgütsel bağlılık ve motivasyonu artırmak üzere hikaye anlatımı ve hayal gücünü geliştiren tekniklerle anlam duygularının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmış olan Pulver, olumlu sonuçlar elde etmiştir. 

Günümüzde önemi artık iş dünyasında da vurgulanmakta olan anlam duygusu konusunda, en önemli isimlerden biri olarak, hiç kuşkusuz Prof. Viktor Frankl akla gelmektedir. Frankl, tıp kariyerine nörolog olarak başlamış olsa da daha sonraları Freud ve Adler gibi zamanın dev isimlerinin etkisinde kalarak psikoterapi alanına yönelmiştir. 1941 yılında, Almanlar tarafından Nazi toplama kampına gönderilmiş ve buradan sağ kurtulmayı başaran nadir kişilerden biri olmuştur. Toplama kampında kaldığı dönemlerde, hayatın anlamı üzerine düşünerek çok önemli teoriler geliştiren Frankl, logoterapinin kurucusu olarak bu çalışmalarını uygulamaya koymuştur. Kampta bulunduğu sürelerdeki gözlemleri ve daha sonraki araştırmalarına dayanarak Frankl, kendi kurtuluşu da dahil tüm insanların hayatta kalmasındaki en önemli unsurun yaşamlarına atfettikleri anlam duygusu olduğunu vurgulamaktadır. 

Frankl ‘The Doctor and the Soul’ adlı kitabında, anlam duygusu yaratmak konusunda kişinin aktif rol alması gerektiğini ve insanların yaşamlarında anlam, yaratıcılık ve benzersizliklerini gösterebildikleri işler sayesinde bulabileceklerini belirtmektedir. 

2004 yılında bir seminerde Alex Pattakos, Frankl’ın öncülüğünü yaptığı logoterapinin işyerinde uygulamasını anlatmış ve bu sayede motivasyonun nasıl arttırılabileceğinden bahsetmiştir. Pattakos, bu konuda yedi prensipten bahsetmektedir:

  1. Tavrınızı belirlemede özgür olun.
  2. Yaptığınız işteki anlamlılığın farkına varın.
  3. Yaşamdaki küçük şeylerde anlam duygusu yakalamaya çalışın.
  4. Kendinize karşı olmayın.
  5. Kendinize uzaktan bakın ve objektif değerlendirmeye gayret edin.
  6. Odak noktanızı değiştirmeyi öğrenin.
  7. Yaşamınıza kendinizin dışında, bir anlam duygusu katın. (başkalarına hizmet etmek vb).

Sonuç

Anlam duygusunun, bireyin kendisinde oluşması kadar kurum kimliğine kazandırılmış olması da tam bir sonuca varmak için gereklidir. Bu amaçla atılabilecek bazı adımlar; liderlerin bu konuda eğitilmesi, örgüt vizyon ve misyonlarında anlam duygusunun vurgulanması, bu konuda şirket genelinde eğitimler düzenlenmesi, iş zenginleştirme çabalarının olması, çalışanlara daha özgür hareket edebilecekleri, yaratıcılıklarını kullanabilecekleri ve daha fazla inisiyatif almalarına olanak veren elverişli bir çalışma ortamı yaratılması olarak sayılabilmektedir. 

Varoluşun kaçınılmaz unsuru olarak anlam duygusunun bireyin “mutlu” ve “verimli” olmasındaki önemi göz ardı edilemez. Anlam yaratmak konusunda görevin önemli bir kısmı bireyin kendisinde olsa da kurumların da bu konuda destek verici önlemler almaları, çalışanların bağlılık ve motivasyonlarının artmasında büyük yarar sağlayacaktır. 

Kaynak:

  1. Aydın, A. (2004). İnsanca varolma sanatı. İstanbul, Gendaş Yayınları.
  2. May D.R.; Gilson R.L.; Harter L.M. (2004). Journal of Occupational and Organizational Psychology.
  3. Morrison E.E.; George C.B.; Greene, L. (2007). Journal of Health and Human Services Administration. 

Diğer Makaleler

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi