2005 yılı Mayıs Ayı. Türkiye. Bir kişi evinde uydurma ve hayal ürünü bir paragraf yazı yazıyor. Yazının üzerine prestijli bir üniversitenin amblemini koyuyor. Yazının altına internetten bulduğu bir profesörün imzasını yapıştırıyor. Sonra PDF’liyor güzelce. Bir “belge” hazırlıyor. Bir iftira. Birkaç bloğa yüklüyor önce. Sonra viral enfeksiyon başlıyor. Hızla yayılıyor. Toplam 5 ay. Satışlarda %26 daralma… Sosyal medya yeni dünyanın “ileri demokrasi “ anlayışı. İçerisinde bir sürü insan var. En büyük farkı herkesin tek tek sesinin çıkıyor olması ve herkesin sesinin duyulabilmesi. Herkes güçlü. Anonim ve gizli. Toparlama, sevk etme, vurma ve yaptırma gücüne sahip. Beklediği en önemli şey bir miktar ilgi.
2005 yılı Mayıs Ayı. Türkiye. Bir kişi evinde uydurma ve hayal ürünü bir paragraf yazı yazıyor. Yazının üzerine prestijli bir üniversitenin amblemini koyuyor. Yazının altına internetten bulduğu bir profesörün imzasını yapıştırıyor. Sonra PDF’liyor güzelce. Bir “belge” hazırlıyor. Bir iftira. Birkaç bloğa yüklüyor önce. Sonra viral enfeksiyon başlıyor. Hızla yayılıyor. Toplam 5 ay. Satışlarda %26 daralma…
Sosyal medya yeni dünyanın “ileri demokrasi “ anlayışı. İçerisinde bir sürü insan var. En büyük farkı herkesin tek tek sesinin çıkıyor olması ve herkesin sesinin duyulabilmesi. Herkes güçlü. Anonim ve gizli. Toparlama, sevk etme, vurma ve yaptırma gücüne sahip. Beklediği en önemli şey bir miktar ilgi.
Vaka-1
2005 yılında büyük bir uluslararası firma internette iftiraya uğradığında yaptığı ilk iş beş ay sonra mahkemede dava açmak oldu. İkinci iş gazeteye büyük bir ilan verip atılan iftiraya inanılmamasını istemekti. Yaptığı üçüncü iş ise broşürlerle duyuruya geçerek gazete ilanında söylediklerini tekrar etmek oldu. Kurum ancak iki sene sonra web sitesinde bu konuda bir yazı yayımlayarak insanları bilgilendirdi. Bu süreçte konuyu geç fark etmek ve yanlış mecralardan duyuru geçmek firmaya ciddi zararlar getirdi. Peki bu zararı kim başlattı? 2-3 kafadar. Nasıl? Bir akşamda. Neden? Belki zevkine, belki keyfine. Ne fark eder?
Kıssadan Hisse;
1. Düzenli Takip ve Kontrol: Sosyal medyaya girmem. Günahı da onun olsun sevabı da dediniz, yandınız. Siz girmediniz ama başkaları sizin adınıza girdi. Sorular sordu, cevaplar yazdı, sizi sizsiz tartıştı. Sizi yanlış anlattı. Unutmayın, sosyal medya çamur atarsa hemen silmeniz lazım. Yoksa izi leke yapar. Dijital itibar denilen gerçek budur.
2. Doğru Mecra: Bir olay internette yaşanıyorsa, yanıtı internetten verilir. Radyodan, televizyondan ulusal yayına geçerseniz yedi düvele duyurursunuz, bilmeyen de öğrenir. Unutmayın, etkiye-tepki aynı mecrada ve ortamda doğru sonucu getirir.
3. Cevap Vermek: Hakkınızda olumsuz bir yorum mu gördünüz? Cevap verin. Olayı açıkça, dürüstçe herkesin ortasında ve içinde “tartışın”. Sakın fevri ve duygusal yaklaşmayın. İnsanlar bu tartışmaları bir bütün olarak okuyacak ve sizin hakkınızda öyle fikir sahibi olacaklar. Vermezseniz haksız duruma düşersiniz.

Vaka-2
Bir çift 2008 yılında “Wal-Marting Accross America” isimli kendi bireysel projeleri ile bir karavan alıyor ve tüm Amerika’daki Wal-Mart’ların ücretsiz ve güvenli otoparklarında konaklayarak Amerika’yı geziyor. Bu esnada da “haliylen!?” Wal-Mart’a giren-çıkan birbirinden neşeli ve mutlu kişilerin, çiftlerin ve ailelerin ağzı-kulaklarında fotoğraflarını çekiyor ve açtıkları site üzerinden bu sevgi pötürcüğü görüntü ve kareleri paylaşıyor. Önceleri kitle tarafında “ne kadar tatlı”, “hey Wal-Mart” tarzı samimi duygular, bu “proje” için Wal-Mart’ın bu çifte düzenli para ödediği gerçeğinin ortaya çıkması ile çok yapmacık ve sahte bir görüntüye bürünüyor. İnsanlar Wal-Mart’tan soğuyor.
Kıssadan Hisse;
1. Sosyal medya’da “Black hat” yani “siyah şapka” yaparak aslında olmayan şeyleri varmış gibi göstermek, samimi olmamak, yalan söylemek size ve şirketinize büyük zarar getirir. Eskiden yalancının mumu en azından yatsıya kadar yanıyordu. Mesela ülkeler arası ajanlıklar, Gladio’lar, gizli ve saklı uygulamalar en azından o iş sonuca kavuşuncaya kadar gizlenebiliyordu. Artık hiçbir şey gizlenemiyor. Bakın bugün dünya parlamentoları Wiki-Leaks’i konuşuyor ve hatta korkuyor. Her şey ortada. Samimi olmazsanız size kimse inanmaz. Fütüristler Derneği başkanı sevgili Ufuk Tarhan’ın dediği gibi; Allah affeder, Google unutmaz.
Vaka-3
Halka filmini bilmeyen yok. Kôji Suzuki‘nin senaryosunu yazdığı ve 2002 yılında Japon yönetmen Hiroshi Takahashitarafından beyaz perdeye uyarlanan ve başrolde Naomi Watts‘ın oynadığı kaliteli bir korku filmiydi “The Ring”. O kadar iyiydi ki filmi Amerika’da ve dünyada milyonlarca kişi sinemada izledi ve film tam 248 milyon dolar gişe yaptı. Bu tutar maliyetine göre çok iyi bir getiriydi. Filmin yapımcıları bu büyük başarının sonucunda birbirlerine sarılıp, ellerindeki kâğıtları havaya attı ve başardık diye bağırdı. (Ya da bence öyle olmuştur.) Ama hemen sonra “başarmanın sonu yok” prensibiyle bu kez ürkütücü bir düşünce zihinlerde oluştu. Film yüksek gişe yaptığından artık DVD’sini de ancak koleksiyoncular alacaktı. Peki, bu DVD’leri herkese nasıl satmalıydı? Yapımcılar bir yazılım firması ile anlaştı ve http://www.7daysleft.com/(artık aktif değil) sitesini kurdu. DVD’yi satın aldığınızda içerisinden çıkan kodu bu siteye girdiğinizde, sistem size arkadaşınızın e-posta adresini ve cep telefon numarasını soruyordu. Siz bu bilgileri sisteme girince, sistem arkadaşınıza otomatik olarak sizin adınıza bir e-posta göndererek “aşağıdaki filmi izlersen yedi gün içerisinde öleceksin” diyordu. Bu mesajın altındaki linkten siteye girildiğinde de önce ürkütücü bir video oynuyor ve hemen sonra sistem arkadaşınızı cep telefonundan otomatik olarak arayarak yedi gün içerisinde öleceksin diyordu. Herkes bu şakayı arkadaşına yapmak için çılgınlar gibi DVD aldı ve film milyonlarca kopya sattı.
Kıssadan Hisse;
Viral Pazarlama: Viral pazarlama sizinle ilgili olumlu/olumsuz bir konunun internette virüs gibi yayılması anlamına geliyor. Bu tekniğin doğru kullanımı sonucunda örneğin 50.000 USD harcayarak 5 milyon kişiye kendinizi etkin olarak duyurabilirsiniz. Bir viral internet kampanyası genellikle iki farklı yapıdan oluşuyor.
a. Garip ve Enteresan İçerik Paylaşımı: Blendtec firması ürettiği blenderlar’ın içerisinde her hafta IPOD, Laptop, golf topu ya da bardak çırparak ortaya çıkan görüntüleri http://www.willitblend.com/sitesine yüklüyor. Bu sitenin fanatikleri de her hafta merakla bu videoları izleyerek Blentec markasının yarattığı harikaları takip ediyor. Sizce bu insanlar blender alırken hangi markayı tercih edecek?
b. Bilgilendirici ve Önemli İçerik Paylaşımı: Amerikalı bir diş hekimi ağzımızdaki çürük bir dişin seks hayatımıza olan ciddi etkileri üzerine beş sayfalık çok bilgilendirici ve herkesi yakından ilgilendiren ilginç bir yazı yazıyor. Bu yazıyı birkaç bloğa yükledikten sonra insanlar bu içeriği birbirleri ile paylaşıyor. Bu hekim beş ay içerisinde Amerika’da dört şube daha açıyor. İnsanlardan para ya da e-posta istemeden önemli ve kaliteli bir bilgiyi, hizmeti, ürünü karşılıksız paylaşırsanız ve bunun internetten lansmanını iyi yaparsanız karşılığını fazlasıyla alırsınız.
Sonuç
Sosyal medya mecraları Facebook, LinkedIn, Twitter, FriendFeed, Myspace ve daha niceleri sizin ilginizi bekliyor. Bu mecraları her gün takip etmek, kontrol etmek, içerik girmek, güncel tutmak şirketinizde bir kişinin ikinci bir iş olarak yapamayacağı kadar dikkat ve özen gerektiriyor. Şirketiniz bu konuda bir “Dijital İtibar ve Tanıtım” uzmanını işe almalı ve çeşitli profesyonel danışmanlık kurumlarının hizmetlerinden faydalanmalı. Bu konuda Coproline tarafından sunulan çözümler değerlendirilebilir ya da firmanız bu konuda kendi Ar-Ge ekibini kurarak yukarıdaki gibi örnekleri düzenli takip ederek mevcut konjuktüre uygun biçimde dijital pazarlama planını geliştirebilir. Yani bugünün düşük fiyat-yüksek kalite ekonomisinde siz de çok uygun bütçelere sosyal medya araçlarını etkin kullanarak çok düşük maliyetlere dijital itibarınızı yönetebilir ve şirketinizin tanıtım ve pazarlamasına önemli katkılarda bulunabilirsiniz.

Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *