Kendimi şu ya da bu şekilde içinde bulduğum ekiplerle çalışırken beklenmedik düzeyde verim alır, öğrenirim. Verimli sonuç alamadığımda, daha da fazla öğrendiğimi söylemeliyim. Bu ekipleri aslında ben toplamıyorum. Her seferinde bambaşka kişilerle, bir çocuğun uyum zorluğunu aşabilmesi gibi bir görevi gerçekleştirilebilmek için bir araya geliyoruz. Örnek vereceğim klinik uygulamalar, oldukça zor ve sorumluluk düzeyi yüksek bir alan olduğundan, iş ve yönetim hayatına aktarılabilirliği mümkün bir kaynak.
Kendimi şu ya da bu şekilde içinde bulduğum ekiplerle çalışırken beklenmedik düzeyde verim alır, öğrenirim. Verimli sonuç alamadığımda, daha da fazla öğrendiğimi söylemeliyim. Bu ekipleri aslında ben toplamıyorum. Her seferinde bambaşka kişilerle, bir çocuğun uyum zorluğunu aşabilmesi gibi bir görevi gerçekleştirilebilmek için bir araya geliyoruz. Örnek vereceğim klinik uygulamalar, oldukça zor ve sorumluluk düzeyi yüksek bir alan olduğundan, iş ve yönetim hayatına aktarılabilirliği mümkün bir kaynak.
Ekibin Üye Adayları
Terapötik ilişkiler çerçevesinde bağlantı kurduğum, hastam dışında kalan insanlarla bir türekip adayı oluyoruz. Bana düşen, kendimi içinde bulduğum bu grubu ekibe dönüştürmeye çalışmak. Diyelim ki, 6,5 yaşında bir çocuk, okuldaki sınıf düzenine uymakta zorlanıyor ve dersleri izleyemiyor. Okul yetkililerinin yönlendirmesiyle, önce bir özel danışmanlık merkezine, sonra da (bir komşunun tavsiyesiyle) bana getiriliyor. Anne-baba okuldan gelen bitmez tükenmez şikayetlerin bitmesini istiyor. Çocuk, öğretmenlerinden ve ailesinden güzel sözler duyabilmeyi istiyor. Öğretmen, sınıfta çocukla fazladan ilgilenmemek ve dersini rahatça anlatmak istiyor. Okulun psikolojik danışmanı, çocuğun dersi izleyebilmesi için “bir şeyler” yapılmasını istiyor. Okulla anlaşmalı danışmanlık merkezi uzmanı ise, çocuğun pedagojik seanslara katılımı konusunda aileyi ikna etmemi istiyor.
Sonuçta ekipteki herkes benden bir şey istiyor. Ekip üyelerinin hepsi, ortak bir amacı benimsemekle birlikte, kendisinin değil, başkasının yapması beklenenlere odaklanmış durumda.
Ekip Üyelerinin Sorumlulukları
İşin “kötüsü”, benim de onların yapmasını istediğim şeyler var. “Siz önce benim istediklerimi yapın” desem gürültü çıkabilir. Yine de, çocuğun uyum sorununu daha iyi tanımlamalarını (örneğin, “uyum sorunu”nun farklı derslerde nasıl değiştiğini), ekibin diğer üyelerinin, benden beklenen sonuç doğrultusunda neler yaptıklarını yazmalarını istiyorum. Ülkemizde yazılı bir şey istemek, otomatik olarak muhalefete neden olsa da, ekip üyelerini, burada açıklamak istemediğim bir yöntemle, ikna ediyorumJ
Amacın tanımını ve geçerliliğini tartışmayı daha sonraya bırakıyorum. Aksi takdirde, amaç tartışmalarının zamanlaması, ekibin oluşmadan dağılmasına neden olabiliyor. Ekibin, amaçtan ziyade beklentileri tartışmaya zaman ayırmasını tercih ediyorum. Önce (başkasından, bilhassa benden) isteklerinin ayrıntılı dökümünü, sonra bunların gerekçelendirilmesini yazmalarını istiyorum. Başkasından beklediklerinin gerçekleşmesinden önce, kendi yapmaları gerektiğini düşündükleri ama yapamadıklarının ne olduğunu da belirtmelerini rica ediyorum.
Bu süreç, aile ve çocukla internet üzerinden yazışma ile yüz yüze görüşme ve değerlendirmelerle yürüyor. Öğretmen, okul rehberi ve danışmanlık merkezi uzmanı ile telefonda konuşarak ve internette yazışarak süreci işletiyorum. Beklenti ve düşünceleri yazıya dökmenin verdiği duruma hakimiyet duygusunun yanı sıra, daha çok sözlü kültüre dayanan “psikolojik yardım” sektöründe, başta yadırganmış da olsa, artık çoğu itirazcı tarafından da kullanılıyor olması, ekip oluşturmada yazının önemini bir kez daha kanıtlıyor.
Klinik tanı ve tedavi sürecinin ilk aşamasında herkes üstüne düşeni yaptığında, ekip oluşuyor ve çalışmaya başlıyor. Herkesin beklentilerini iyi tanımlaması ve (genellikle başkasına yüklenen) beklentilerin gerçekleşmesindeki kendi sorumluluklarını belirlemesi, hızlandırıcı bir yoğun iletişim oluşturuyor.
Ekibin Engelleri
Bu süreç ne zaman işlemiyor, ekip ne zaman oluşamıyor? Sorumlulukları üstlenme konusunda açık ve dürüst olunmadığında. Örneğin, çocuğun uyum sorununun çözümünü, bazı okul çocuğu başka bir okula göndererek kurtulmakta, bazı aile de sorumluluğu uzmanlara ve “tedavi”ye bırakmakta görebiliyor. Bu durumu değiştiremediğimde ekip yürümüyor. Ekipleşememe olasılığı, % 20-25. Bazen, zaman baskısı ya da kritik noktaları gözden kaçırmam nedeniyle problemi doğru kavrayamamış olmamdan kaynaklanan bana ait nedenler de ekip oluşumunu engelliyebiliyor. Bu karmaşık koordinasyonun altından kalkamadığımda, ekip oluşamasa da ilerlemeye çalışıyoruz. Direnç noktalarını çözmeksizin oluşan “yarım ekip” ile, eksik de olsa rahatlama çözümleri üretip, ilerlemeyi tercih edebiliyorum. Ancak sorunlu durumların yüzde 85’inde, çocuğun gelişiminin önünü açmak mümkün oluyor. Başta biraz soyut bir biçimde açıkladığımız amaç da bu zaten. Sanırım, şirketlerin özellikle büyüme ve gelişimlerinin hızlandığı dönemlerde benzer ilkeler işlemekte.Özetle, kendi sorumluluklarını kabullenen kişilerle çalıştığımda, beklentileri karşılamak ya da sorunun aşılması için üstüme düşeni yapmak, artık oluşan ekibin içindeki en sevdiğim rolüm oluyor.
Kaynak:
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *