“Bill Russell tüm zamanların en başarılı basketbol oyuncularından. 1956 yılında katıldığı Boston Celtics takımı ile 13 sezon boyunca 11 NBA şampiyonluğuna imza atmış bir efsane. 1966-69 yılları arasında bir yanda takımda oynarken, bir yandan da basketbol tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş, aynı zamanda koçluk görevine getirilmiş ilk zenci olmuş. Beş kez “En Değerli Oyuncu” ödülü almış, 1980 yılında NBA tarihinin “En Büyük Oyuncusu “seçilmiş, “Yirminci Yüzyılın En Büyük Takım Oyuncusu” niteliğini kazanmış. Russell güçlü bir egoya sahip olduğunu, ancak bu egonun birçok kişininkinden farklı olarak, kişisel bir ego değil, bir ekip egosu olduğunu vurguluyor. Bir ekip olarak kazanmanın gücü, yalnızca rakiplerden daha iyi oynamak değil, onlardan daha iyi düşünmeye, kendi güçlü yanlarını ve sınırlarını bilmeye, tüm ekip üyelerinin kendisinden beklenen rolü anlamasına bağlıdır.”
Bill Russell tüm zamanların en başarılı basketbol oyuncularından. 1956 yılında katıldığı Boston Celtics takımı ile 13 sezon boyunca 11 NBA şampiyonluğuna imza atmış bir efsane. 1966-69 yılları arasında bir yanda takımda oynarken, bir yandan da basketbol tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş, aynı zamanda koçluk görevine getirilmiş ilk zenci olmuş. Beş kez “En Değerli Oyuncu” ödülü almış; 1980 yılında NBA tarihinin “En Büyük Oyuncusu “seçilmiş, “Yirminci Yüzyılın En Büyük Takım Oyuncusu” niteliğini kazanmış.
Egosunu, Ekip Egosuna Dönüştüren Adam
Russell güçlü bir egoya sahip olduğunu, ancak bu egonun birçok kişininkinden farklı olarak, kişisel bir ego değil, bir ekip egosu olduğunu vurguluyor. Onun egosunun kendisinden ekibini başarıya ulaştırmasını talep ettiğini söylüyor. Öylesine takımıyla özdeşleşmiş bir kişi ki, takım başarılı olduğu zaman kendini başarmış sayıyor. “Hayatım hiçbir zaman kişisel istatistiklerden oluşmadı. Hiçbir zaman para ve mukaveleler hayatımı belirlemedi. Bana verilen sayısız ödülü hiç de önemsemedim. Önemsediğim tek şey takımın kazandığı şampiyonluklardı.
“Takımın en etkili oyuncusuydum. Ancak o kadar ekip odaklıydım ki, kendimi kanıtlamak için çaba göstermem gerekmiyordu. Hepimizin birbirimize ihtiyacı vardı ve her zaman birbirimize güvendik, çünkü ekip olarak beraberliğimizin gücünü oluşturmaya elbirliğiyle emek vermiştik.
“En İyi Ekip” Olmak için “En İyi Oyuncu” Olmak Yetmez
“Sürekli kazanmak, ekibimin kazanmasını sağlamak için, bireysel egomu geri plana itmek zorunda olduğumu çok erken yaşta kavramıştım. Yapabileceğim en büyük katkının, ekibin başarısını güvence altına almak olduğunu gören bir liderlik anlayışı geliştirdim.
“Boston Celtics’e katıldığım yıllarda, takım muhteşem oyunculardan oluşuyordu. Yalnızca bireysel becerileri nedeniyle değil, birbirlerini iyi tamamladıkları için takımdaydılar. Koç Red Auerbach da en az oyuncular kadar kazanmaya odaklanmıştı. Red’in müthiş bir egoya sahip olduğunu beş dakikada anlardınız. Ancak sahaya çıkıp oynayanların, oyuncular olduğunu her zaman hissettirirdi. Red her oyuncuyu yakından tanır, onlara saygı gösterir ve takımı bir bütün olarak görürdü. Kendisiyle bir derdi yoktu, tek kaygısı kazanmaktı ve kazanmak için ekibinin kazanması gerektiğini bilirdi. Kendini ve ekibi gaza getirmek, övünmek onun işi değildi. Red’in egosunu tatmin eden tek şey, Celtics’in maçları kazanması ve şampiyon olmasıydı.
“Hemen hemen tüm oyuncuların egoları da Red’inki gibiydi. Her biri, iyi bir oyuncu olduğunun farkındaydı, ancak kazanmak için kendi rolünü iyi oynaması gerektiğini de bilirdi. Örneğin Cousy’nin, rakibe göz açtırmamakta üzerine yoktu, ancak topu en iyi sayı atan ve maçın kaderini belirleyen Sam Jones’a geçirmekte bir an tereddüt etmezdi. Sharman kadar iyisini bulamazdınız, müthiş rekabetçiydi, ama gerektiğinde pas vermekten hiçbir rahatsızlık duymazdı.
Yeni Gelene Kucak Açmak
“Takıma katıldığımda işim zordu. En büyük desteği, kısa bir süre sonra kendi yerini alacağımı bilen, kıdemli oyun kurucu Arnie’den aldım. Beni geliştirmek, ekibe yeni katılan bir oyuncuyu geliştirmek için olağanüstü çaba harcadı. Bu beni çok etkiledi. Bu adam, benim yüzümden yerini kaybedeceğini bile bile takımı için en iyisi olduğunu düşündüğü şeyi yapıyordu. Tabii Red, onu bu çıkarsız davranışını, onun uzun süre oynatarak ödüllendirdi.”
Oyuncusunu “Dinleyen” Lider ve Egosu
“İlk maçı unutamam. Red’in kurduğu oyun iyi sonuç vermemiş, mola alınmıştı. Red’in bir ilkesi vardı. Yedek de olsa tüm oyuncuların ayakta durmasını isterdi. Bense sıraya geçip oturdum. Bütün oyuncuların gözü bana döndü. Red ne olduğunu sorduğunda, ‘Ben en iyi pivot olarak oynarım. Ortada başkaları oynayacaksa, ben de, iyisi mi burada oturayım,’ dedim. Bu pozisyonda oynarsam sonucu değiştireceğimden emindim. Sonra olanlar beni derinden etkiledi ve egomu farklı bir düzeye taşıdı. Red oyunculara döndü, ‘Tamam,’ dedi. ‘Başka kimse pivot oynamıyor.’ Sonra bana döndü, ‘Pivot sensin.’ Red egosunu takım için en iyi olan doğrultusunda kullanırdı. O günden sonra Celtics’in değişmeyen savunma oyuncusu oldum.”
Bill Russell’dan önceki yıllarda, basketbol hücuma dayalı bir oyundu. Russell, iyi bir savunmanın şampiyonluk kazandıracağını kanıtlamış bir oyuncudur. Basketbol tarihinde savunmanın virtüözü olmuştur.
Başarı, Kimin Başarısı?
Bill Russell oyunculuğu bıraktıktan yıllar sonra eski koçu Red, onun 6 no.lu formasını bir törenle “emekliye ayırmak” istediklerini söyledi. Russell bu teklifi inatla defalarca geri çevirdi. “Ben hiçbir zaman seyirci için oynamadım. Kendim ve ekibim için oynadım. Formamın emekliye ayrılmasını ancak takım arkadaşlarımla paylaşabilirim,” dedi. Bir Celtics maçından önce, seyirciler henüz içeri alınmadan, takım arkadaşlarının katılımıyla forması emekliye ayrıldı. Bir basketbol eleştirmeni ertesi gün köşesinde, bu davranışın Bill Russell’ın olağanüstü egosunun bir ifadesi olduğunu yazdı. Russell, “Evet, gerçekten de bu davranış egomun ifadesiydi, ancak bu farklı bir egonun, ekip egomun bir ifadesiydi” şeklinde açıklama yaptı.
“Bir ekip olarak kazanmanın gücü, yalnızca rakiplerden daha iyi oynamak değil, onlardan daha iyi düşünmeye, kendi güçlü yanlarını ve sınırlarını bilmeye, tüm ekip üyelerinin kendisinden beklenen rolü anlamasına bağlıdır. Hiçbir iyi şey tesadüfen gerçekleşmez. Ekibini ve kendini iyi tanıyan ekip üyeleri, doğru zamanda, doğru yerde, doğru adama sahip olmayı başarabilirler. Bunun gerçekleşmesi için hepimizin yapmamız gerekeni yapması gerekir. Hayatın hangi noktasında olursanız olun, kendinizi doğru konumlandıramazsanız sürekli kazanamazsınız.”
Ekip Egosu Nasıl Oluşur?
1. İnsanların başarıyı, bireysel performans olarak görmemelerini ve ekibin başarısından doyum almalarını sağlayın.
2. İnsanları süreçlere katın. Ekibin nereye gittiğini, oraya nasıl gittiğini anlamalarını sağlayın. Kararları paylaşmanın ekip egosunu yapılandırmada temel adım olduğunu unutmayın.
3. En önemli ekip özelliğinin bencil olmamak, kendinden önce başkalarını düşünmekolduğunu vurgulayın.
Kaynak:
- Russell, B., Hilburg, A., Falkner, D. (2002). Russell Rules, New American Library.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir