Seligman ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalara göre, insanların farklı değerleri ve hayattan farklı beklentileri var ve buna bağlı olarak da farklı yaşam biçimlerini seçiyorlar. Mutluluğa giden yollardan biri olumlu duygulardan geçer. Gündelik dilde insanlar mutlu olduklarını söylerken genellikle hayattan aldıkları keyfi ve olumlu duygularını dile getirir. Bu bağlamda, sahip olduklarımızın değerini bilerek, bağışlayıcı bir tutumla, hayatın tadını çıkararak, umudumuzu ve iyimserliğimizi koruyarak mutluluğumuzu artırırız. Mutluluğa giden yollardan biri de güçlü yönlerimizi bizim için anlamlı bir amacın hizmetine sunmaktır. Bu amaç kişiye göre, aile, iş, bilim, adalet, toplum ya da ruhani bir amaç olabilir. Bu düzey kişinin hayatına anlam ve amaç katar. Mutluluğun yapıtaşları kişinin güçlü özellikleridir. Araştırmalar, anlamlı ve dolu dolu bir hayatın, özellikle de yürekten gelen özelliklere, güzelliklerden tad almaya, değerbilirliğe, umuda ve sevgiye bağlı olduğunu göstermektedir.
Beş yıllık bir geçmişi olan pozitif psikolojinin çalışma konularının başında gelen mutluluğu inceleyen bilim adamları, iki farklı anlayış sergiliyorlar. Kahneman ve onu izleyenler, anlık ya nesnel mutluluk kavramını vurgulayarak, daha çok yaşanan andan alınan zevke odaklanıyor, hedonist bir anlayışın temsilciliğini yapıyorlar. Seligman’ın başını çektiği grup ise bu yaklaşımla yetinmeyip, insanların genel olarak hayatlarının tümünden duydukları memnuniyeti ve doyumu ele almanın daha anlamlı olduğu düşüncesinde. Bir başka yazıda incelediğimiz Kahneman’ın görüşlerinin yanı sıra, bu yazıda da Seligman ekolünün yaklaşımını ele alacağız.
Seligman ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalara göre, insanların farklı değerleri ve hayattan farklı beklentileri var ve buna bağlı olarak da farklı yaşam biçimlerini seçiyorlar. Ancak farklılıklar ne olursa olsun, hayatlarından memnun olan kişilerin üç bileşenin, özellikle de ikinci ve üçüncü bileşenlerin arayışı içinde oldukları görülmektedir. Mutluluğun üç bileşeni şunlardır:
- Haz ya da olumlu duygular
- Bağlanma ve adanma
- Anlam duygusu
Mutluluğa giden yollardan biri olumlu duygulardan geçer. Gündelik dilde insanlar mutlu olduklarını söylerken genellikle hayattan aldıkları keyfi ve olumlu duygularını dile getirir. Bu bağlamda, sahip olduklarımızın değerini bilerek, bağışlayıcı bir tutumla, hayatın tadını çıkararak, umudumuzu ve iyimserliğimizi koruyarak mutluluğumuzu artırırız. Ancak olumlu duygular büyük ölçüde kalıtımsaldır ve iyi ki de, mutluluğun tek belirleyicisi değildir.
Mutluluğu yaşamanın ikinci yolu yaşadıklarımızdan güçlü zevk almaktır. Zevk kuşatıcı ve bağlayıcıdır. Kimi insan heyecanlı bir söyleşiden zevk alır, kimi otomobiliyle uğraşmaktan, bazıları kitap okumaktan, bir başkası bir çocuğa bir şeyler öğretmekten, kimisi de gitar çalmaktan ya da zor bir işi gerçekleştirmekten zevk alabilir. Keyif veren şeyler konusunda kestirme yollar deneyebiliriz (dondurma yemek, masaj yaptırmak, sigara içmek gibi) Ancak zevklerimiz konusunda kestirme yol yoktur. Kendimizi tümüyle yaptığımız işe vermemiz gerekir. Önemli bir yarışa hazırlanan bir atlet, uzun ve yorucu antrenmanlar sırasında zaman zaman umutsuzluğa kapılabilir, bedensel acı çeker, ancak yine de yaptığı işten zevk alır.
Mutluluğa giden yollardan biri de güçlü yönlerimizi bizim için anlamlı bir amacın hizmetine sunmaktır. Bu amaç kişiye göre, aile, iş, bilim, adalet, toplum ya da ruhani bir amaç olabilir. Bu düzey kişinin hayatına anlam ve amaç katar.
Peterson ve arkadaşlarının araştırmaları, insanların çoğu zaman üç bileşenden birini tercih ettiğini göstermektedir. Olumlu duyguların peşinde koşanların “keyifli ve hoş bir hayat”a eğilimli, zevk aldıkları şeyleri yapmaya değer verenlerin “iyi bir hayat” a, güçlü özelliklerini kendini aşan bir amaca hizmet etmek için kullananların “anlamlı bir hayat”a eğilimli oldukları saptanmıştır. Üç bileşenin üçünü de kullananlar ise “dolu bir hayat” yaşayanlardır; en son araştırmalar bu sonuncuların hayattan en büyük doyumu aldıklarını göstermiştir.
Güçlü Özellikler
Mutluluğun yapıtaşları kişinin güçlü özellikleridir. Araştırmalar, anlamlı ve dolu dolu bir hayatın, özellikle de yürekten gelen özelliklere, güzelliklerden tad almaya, değerbilirliğe, umuda ve sevgiye bağlı olduğunu göstermektedir. Buna karşılık öğrenme iştahı ya da merak gibi zihinsel güçler hayatından memnun olmaya daha az katkıda bulunmaktadır. Yürekle ilgili güçlü özelliklerin, uzun ömürlü mutluluk duygusuyla ilişkisi çok daha köklü ve belirleyicidir. Araştırmanın ilginç bulgularından biri de, mutlu olsun olmasın, hayatına egemen, kendi kendini yönetebilen, kontrollü anne babaların çocuklarının çok daha mutlu olduklarının görülmüş olmasıdır.
Güçlü özellikler, Azerbaycan’dan Venezuela’ya kadar uzanan 40 farklı ulusal kültürde ortak olan altı temel erdem altında toplanmaktadır: Bilgelik, cesaret, insancıllık, adalet, kontrol ve maneviyat. Bu 40 kültürden mutlu insanların en çok özdeşleştikleri özelliklerin, yardımseverlik, adil olma, olduğu gibi görünme, değerbilirlik, açık görüşlülük olduğu, daha seyrek olarak dile getirilen özelliklerin ise tedbirlilik, alçakgönüllülük ve kontrol olduğu görülmüştür. Kültür, ırk ve din farklılıkları ne olursa olsun, ulusal topluluklarda güçlü özelliklerin sıralanmasının son derece tutarlı olduğu ortaya çıkmıştır.
Kaynak:
- Seligman, M., Parks, A., Steen, T., “Balanced psychology and a full life”, The Royal Society, published online 18 August 2004.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir